01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Dijital ekonominin dinamoları genç girişimcilerdir. Ülkemizde ise şirketler ve holdingler. Bunun için YKuşağımızı mı suçlayacağız? Hani şu üstlerinde yumurta taşıdıkları için gözaltına alınan gençlerimizi mi? Kadro Dergisine Göre Türk Tarih Tezi Kadro dergisi, Temmuz 1932 tarihli 7. sayısında, yeni açıklanan ve o günlerde toplanmış olan Birinci Türk Tarih Kongresi’nde savunulan Türk Tarih Tezi’ni, kendine özgü yorumuyla destekliyordu. Osman Bahadır [email protected] Dijital Ekonominin Dinamoları Boston Consulting Group (BCG)’nin geçtiğimiz aylarda yayımladığı Dijital Manifesto adlı raporuna göre, G20 ülkelerinin internet ekonomilerinin toplamı 2016 yılında 4.2 trilyon dolara ulaşacak. Bu figür 2010 verilerinin iki katıdır. Rapora göre bunun temel nedeni, web kullanıcı sayısındaki artış. Yine 2016 yılında dünya nüfusunun %45’i yani 3 milyar kişinin internete erişeceği tahmin edilmekte. Bu figür de 2010 muadiline göre iki misli. Yani 2010’da dünyada internete erişen sayısı bir buçuk milyar idi. Globalleşme nasıl ki gelişmiş ülke ile gelişmekte olan ülke farkını ikinci gruptakilerin lehine kapatma fırsatı sunuyorsa, bundan istifade etmeyi hedefleyen gelişmekte olan ülkeler için artık en kritik araç internet. Dijital dünyada keşfedilecek bir sonraki “yıkıcı teknoloji”ler bu ülkelerin can simidi olabilir. İş dünyasında bu nedenle hızlı bir “dijital dönüşüm” söz konusu. Ülkemizde de yeni çıkan Türk Ticaret Kanunu’nda her şirketin bir web sitesi olma zorunluluğu, dijital algılamanın kamu yönetiminde de idrak edildiğinin temel göstergelerinden (her ne kadar bu olguyu anlamayanlar, bunu şirketin içinin dışının internetten teşhir edileceği anlamına geldiğini ifade etseler de şeffaflık ile teşhircilik aynı şey değildir). Aslında işadamı da, işçisi de, politikacısı da, sanatçısı da gündelik hayatımızda ne kadar verimli ya da verimsiz yaşadığımızı biliyor. Basitçe konfor alanlarımızdan taviz vermemek için önümüze gelen herşeyi kötülemeyi tercih ediyoruz. Bu kez yarış “kim neyi kendi lehine olacak şekilde daha fazla kötüleyecek” yarışı halini alıyor. Oysa ortak mutabakatla verimi artırmaya çalışsak herkes kazanacak. Politikamız verimsiz, iş dünyamız verimsiz, yaşadığımız hayat verimsiz! Bunların temelinde de kendimiz varız! Ancak bu kadar verimli bir özel hayat, bir okul hayatı, bir iş hayatı istediğimiz için bu kadar verim alabiliyoruz. Bir de tabii çevremizde hareketleriyle eleştirilerimize maruz kalacak birileri her zaman bulunuyor. Verimsizliğimizin nedeni olarak da onları suçluyoruz. Dijital imkânlar, özellikle bizim gibi, yeraltı zenginlikleri sınırlı, sanayileşme süreci sancılı ülkeler için müthiş bir fırsat sunuyor. Sanayi çağı fırsatlarına göre değerlendirildiğinde çok cüzi yatırım imkânlarıyla büyük ekonomik ve sosyal sıçramalar yapma olanakları dijital ekonominin doğasında var. Dijital ekonominin dinamoları gelişmiş ülkelerde daha ziyade sosyal profili itibariyle bilgi çağının doğal mensubu olan genç ve girişimci bireylerdir. Bizim gibi gelişmiş ülkelerde ise sanayi çağının imkânlarından istifade ederek kendisine ekonomide bir yer edinmiş büyük şirket ya da holdingler kendi dijital dönüşüm kapasiteleri çerçevesinde bu itici gücü oluşturmaya çalışıyor. Bunun için YKuşağı’nı oluşturan gençlerimizi mi suçlayacağız? Hani şu üstlerinde taşıdıkları yumurtadan dolayı gözaltına aldığımız, kendilerinden başka herkesi eleştirmek doğalarında olduğu halde bunu algılamak yerine bir kamu görevlisini protesto ettikleri için mahkemelerde ve hapishanelerde süründürdüğümüz gençleri mi? Görünen o ki dünya almış başını dijital devrimi, bilgi çağını tasarlayıp yaşarken, biz kolumuzdaki geri kalmış saatin gösterdiği zamandan bugüne gelmeye çalışıyoruz. T lığa ve yanlışlığa mahkum kılmışsa, ürk Tarih Tezi, 1931 ve Europacentrisme de Avrupa haricin1932 yıllarında geliştirildi dekini Avrupa’ya tabi saymakla beşerin ve savunuldu. 1931 yılında düşünce tarihinde o kadar geri ve o kahazırlanan dört ciltlik Tarih kitadar menfi bir rol oynamıştır.” bında ve 1932’de toplanan Birin“...Bize göre kavimler göçü, Avruci Türk Tarih Kongresi’nde bu tez pa daha tarihten evvelki devrin kaayrıntılı olarak açıklandı ve savuranlık şekilsizliği içinde yaşarken başnuldu. Türk Tarih Tezi’nin en önlayan ve cihanın her bucağına ve bilde gelen hazırlayıcıları ve savunuhassa Avrupa’ya hayvan ehlileştirmecuları, Yusuf Akçura, Sadri Maksudi nin, bitki yetiştirmenin ve maden iş(Arsal), Reşit Galip, Afet İnan, Yulemenin ilk tekniğini yayan ve bu susuf Hikmet (Bayur), Hasan Cemil retle dünyanın her tarafında kaynağı ve (Çambel) gibi, Atatürk’ün çok vasıfları bakımından bir olan ilk meŞevket Süreyya Aydemir (18971976) önem verdiği kimselerdi. deniyetlerin kurulmasını mümkün kıTürk Tarih Tezi’nin şekillenlan bir medeniyet akımıdır. Bu izah Europacentrisme’in diği yıllar, aynı zamanda aylık Kadro dergisinin de doğdar ve soyut izahına zıt, fakat cihan medeniyetinin teduğu ve geliştiği yıllardır. Kadro dergisinin kuruluşunun kevvünü (oluşması) bakımından tamamıyla gerçeğe uyöncüsü ve habercisi olan ve Şevket Süreyya (Aydemir) gundur.” tarafından hazırlanan İnkılap ve Kadro kitabı, 1931’de Şevket Süreyya Bey yazısını şu sözlerle bitiriyor: yayımlandı. İdeolojik ve siyasi temelleri bu kitapta atıl“Türk tarihi, cihan tarihinin başı ve Türk inkılamış bulunan Kadro dergisi de 1932’de yayımlanmaya başbı Avrupa tarihinin yirminci asırda inkişafını bulmuş ladı. Yayın hayatı 3 yıl süren bu derginin kurucuları ve bir tarihi reaksiyonu olmak itibarıyla, biz o mazi ile bu yürütücüleri ise Şevket Süreyya, Yakup Kadri (Karahalin birbirine bağlanışında geniş bir milli heyecanın osmanoğlu), Burhan Asaf (Belge), Vedat Nedim (Tör), bütün unsurlarını buluyoruz. Bu hareketin kül halinİsmail Hüsrev (Tökin) ve Mehmet Şevki (Yazman) idi. de ve bütün bu manasıyla tebarüz ettirilmesi (ortaya ko(Cumhuriyet Halk Fırkası’nın da Altı Ok ilkesini yulması) ve ‘milli tarih tezi’mizin bütün usul ve vası1931 yılında kabul ettiğini hatırlarsak, 19311932 yıltalarıyla her gün biraz daha takviyesi, inkılap münevlarının ülkemizde ideoloji oluşumlarının en yoğun verliğinin vazifesi ve borcudur.” olarak gerçekleştiği dönemlerden biri olduğunu düBurhan Asaf Bey ise, Kadro’nun Ağustos 1932 taşünmek mümkün hale gelmektedir.) rihli bir sonraki (8.) sayısında “Arkada Kalan DârülBüyük çoğunluğu sol kökenli yazarlardan oluşan fünun” başlıklı yazısında şunları söylüyordu: Kadro dergisi, Temmuz 1932 tarihli 7. sayısında Şev“Ankara Tarih Kongresi’ndeki yüksek mânâ şu idi; ket Süreyya Bey’in “Europacentrisme’in Tasfiyesi” başsiyasi istiklalden sonra ve iktisadi istiklal mücadelesi lıklı yazısıyla, o günlerde Ankara’da toplanmış olan Bidoludizgin devam ederken, milli tarihi görüşte de istiklale varmak.” rinci Türk Tarih Kongresi’nde sunulan Türk Tarih TeKadro dergisi, yeni geliştirilmiş olan Türk Tarih Tezi’ne destek veriyordu. zi’ni, geri kalmış ulusların sömürgecilere karşı her baŞevket Süreyya Bey, yazısında Türk Tarih Tezi hakkımdan bağımsızlıklarını kazanması gerektiğini savukında başlıca olarak şunları söylemektedir: nan dergi ideolojisine uyumlu bir tez olarak görmüş ve “Batlamyos (Ptoleme), arzın haricindekini arza desteklemişti. tâbi saymakla, beşer idrakini bir uzun devir için nasıl dar Bilim Akademisi Derneği’nin düzenlediği konferansların üçüncüsü 28 Nisan 2012 tarihinde saat 17.00’de Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde* yapılacak. Dernek Başkanı Prof. Dr. M. Ali Alpar’ın vereceği konferansın konusu Dünyayı Bilmek: Galileo, Darwin, Bilim ve İnanç. Bilim Akademisi Derneği, Türkiye Bilimler Akademisi’ne hükümetin, TÜBİTAK Bilim Kurulu ve YÖK tarafından üye atanmasını öngören ve bütün çabalara rağmen değiştirilemeyen Kanun Hükmünde Kararnamelerinin ardından 25 Kasım 2011 tarihinde İstanbul’da kuruldu. *İstiklal Caddesi No.181 (Nuru Ziya Sok. köşesiOdakule karşısı) Bilim Akademisi konferanslarının üçüncüsü CBT 1309/ 12 20 Nisan 2012 Dünya Jinekoloji ve Obstetrik Derneği FIGO’nun (FIGO the International Federation of Gynecology and Obstetrics) 2012 Uluslararası Uzman Eğitim Programı’na Türkiye adına Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Dr. Selim Büyükkurt katılmaya hak kazandı. FIGO’nun 2012 Dünya Kongresi ile ilişkili olarak İtalyan Kadın Hastalıkları ve Doğum Birliği [ITALIAN SOCIETY OF GYNAECOLOGY AND OBSTETRICS (SIGO)] ile birlikte gelişmekte olan ülkelerde kadın sağlığının daha ileri bir seviyeye getirilmesi için yürüttüğü çalışmanın odaklandığı esas konu ise anne ölümlerinin azaltılması. Program İtalya’da 23 hafta sürecek bir eğitimi kapsıyor. Dünya genelinde gelişmekte olan 100 ülkeden yapılan başvurular sonucu 30 kişi katılımcı olmaya hak kazandı. Katılımcılarda aranan kriterler ise en az 3 yıllık uzman olması, bir eğitim kurumunda çalışıyor olması, 40 yaşın altında olması. Eğitimin sonunda katılımcılar FIGO 2012 Dünya Kongresi’nde bir de sunum yapacaklar. Programın uygulaması ile ilgili detaylar ilerleyen aylarda bildirilecek. Detaylar (http://www.figo2012.org/fellowship/ ) görülebilir. FIGO eğitiminde Türk katılımcı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle