Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir Bilim Adamı Portresi: Haberal Prof. Dr. Şahin Kavuncubaşı, Başkent Üniversitesi A nkara’da kıraç bir arazi… Ne dallarında kuşların yuva yapabileceği bir ağaç, ne de arıların yaşamı canlandırabileceği çiçekler var. Alabildiğine ıssız, kurak ve kıraç toprak; belki de yüzlerce yıldır yeşile ve insana hasret. Yıl 1993. 14 saat süren ameliyattan çıkan öğretim üyesi, ayağındaki botlar çamurun içinde, umut ve heyecanla araziyi geziyor. Usunda kurguluyor kıraç toprakların yeşillenmesini; kuşların cıvıltısını ve insan sesini. İnsanlara can taşıyan öğretim üyesi, bu kez bozkırın ortasına bilimi ve teknolojiyi taşımak istiyor. Bağımsızlığın üretimden, üretimin bilimden geçtiğine inanıyor. Böyle başlıyor üniversite’nin öyküsü. Bir öykü ki; cumhuriyet çınarları yetişecek, çağdaş uygarlık düzeyine giden merdivene yeni bir basamak olacak. 1975 yılında Türkiye’ye döndüğünde, ABD’de edindiği bilgi ve deneyimle üç çocuğunu da aynı hastalıktan kaybeden Çalışkan ailesinin dördüncü çocuğunu, annesinden aldığı böbrekle hayata döndürerek Türkiye’de bir ilki başarıyordui. 3 Kasım 1975, Türk tıp tarihi için önemli dönüm noktalarından birini oluştururken, binlerce insan için de yüzleri gülümseten umut ışığı oluyordu. 1978 yılında da ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçekleştirerek, “organ bağışı” kavramının yerleşmesine öncülük ediyordu. Kaybettiği oğlunun böbreklerini bağışlayan baba şöyle diyordu: “Bir işe yarayacaksa oğlumun böbreklerini alın. Bir oğlum ölürken, bir başka oğlum yaşasın. O yaşarken, ben de onda oğlumun bir parçasını bulurum. “ Ameliyatlardaki başarısı uluslararası boyutta dikkatleri çekmeye başladı. Davetle New York Bilimler Akademisi üyesi olurken, Dünya Transplantasyon Derneği’nin Roma’daki kongresinde kendisine Türkiye ve dünyada organ naklinin gelişimine yaptığı katkılardan dolayı ilk kez Türk ve Müslüman bir bilim adamı olarak “Milenyum Madalyası” verildi. Amerikan Cerrahlar Birliği üyesi olarak seçilirken, 4 Ekim 2010 tarihinde, Amerikan Cerrahlar Koleji tarafından , 97 yıllık tarihinde ilk kez bir Türk cerrah olarak “şeref üyeliğine seçildi. Organ nakli alanındaki eserler ve çalışmalarıyla hem ulusal hem de uluslar arası alanda yüzlerce ödüle ve onur üyeliklerine layık görüldü. Sadece organ nakli alanındaki başarılarıyla değil, klinik deneylerle de dünya bilim çevrelerinin dikkatini çekiyordu. Dünya’da ilk kez geliştirdiği solüsyonla organların korunma süresini 1,5 günden 4,5 güne kadar uzatmayı başardı. Sadece Türkiye değil, dünyadaki diğer uluslarında organ nakli alanında umut ışığı olmuştu. 40 yıllık meslek yaşamında 1730 böbrek, 320’den fazla karaciğer naklini gerçekleştirirken, 1400’ün üzerinde ulusal ve uluslararası bilimsel yayın yaptı. Yayın sayısı ve atıflar bakımından Türkiye’de en tepedeki bilim adamı olmuştur. i Birlikte çalıştığı, yetiştirdiği bilim adamları da ülkemizin yüz akı çalışmalar ortaya koymaya devam etmektedirler. Yeniden kıraç, kurak ve ıssız toprağa dönelim. Yine ameliyattan çıkan bilim adamı, çizmelerini giyip elinde kazma kürek ağaç ekmek için bu araziye koşuyordu. Kilometrelerce sulama şebekesi kuruldu, yüz binlerce ağaç dikildi. Kayaların dibinde bir avuç toprak olan yerlere bile çamlar ekildi. Ankara’dan Eskişehir yönüne gidenleri artık kel tepeler değil, yeşil tepeler selamlamaya başladı. Bu arazide, bugün 8,500 çalışanı ve 10.000’e yakın öğrencisi bulunan Başkent Üniversitesi kuruluyordu. O bilim adamı, Prof. Dr. Mehmet Haberal’dı… İlkleri başardığından dolayı medyatik olmayı hiç düşünmeyen; aksine sürekli “daha çok çalışmamız gerekiyor” diyen bilim adamı. Haberal akademisyenliğin sadece bilimsel eserler, çalışmalardan ibaret olmadığını; bilim adamının ülkesinin sorunlarına karşı da duyarlı olması gerektiğine inanıyordu. Ülkenin çağdaşlaşması, kurucu değerlerin korunması, demokrasinin güçlenmesi için de çalışmayı özgörev (misyon) edinmiştir. Darbe dönemlerinde askeri otoriteye her türlü övgüyü yağdıran, tüm mesleki değerleri çiğneyerek , o dönemin hukuksuz uygulamalarına alkış tutan; “demokrat görünümlü” ama aslında demokrasinin “demo”suyla ileri demokrasiyi savunan günümüzün bir kısım köşe yazarının ve aydın geçinenlerin yapamadığı “demokrasiyi savunma” görevini de Haberal, “Aydınlar Dilekçesine” imza atarak yerine getirmiştir. Ama ne yazıktır ki; Haberal hocamız demokrasiyi ortadan kaldırmakla suçlanıyor. Üstelik bir de halk tarafından milletvekili olarak seçiliyor. Prof. Dr. Mehmet Haberal hocamızın Silivri Kampusundaki savunması noktasına, virgülüne dokunulmadan “Suçum Ne ?” başlıklı kitap halinde yayınlandı (Kitaba internet üzerinden de erişilebilmektedir). Bu nasıl bir suç veya suçluluktur ki; suçlanan kişi, hakim ve savcılar tarafından duruşma boyunca yöneltilen soruları ve verdiği cevapları tüm toplumla paylaşmaktadır. Haberal mahkeme tutanaklarını neden toplumla paylaşıyor? Bu aslında Haberal hocamızın topluma karşı duyduğu sarsılmaz sorumluluğunun bir sonucudur. Aydın bilim adamı olmanın erdemini benimsediği, yaşadığı ve gereğini yaptığı Haberal hocamız Silivri’de; gerçek Silivri ise korkakların her gün yaşadığı yerdir. Yeniden kıraç, ıssız ve kurak topraklara dönelim: Üç yıl geçti ve ağaçlar çetin kış mevsiminde daha da toprağa kök saldı; kardelenler boynunu uzattı güneşe ve çiçekler hüzünlü ama daha umutla açıyorlar. i Milliyet 20 Aralık 1975. i Cumhuriyet Bilim Teknoloji eki, 19 Haziran 2009. Edebiyat tarihi açısından Fuat Köprülü Baştarafı 13. sayfadan devam ta bir kamus gibidir.”Yakup Kadri’ye göre eserin içinde, “bütün alâkadarların ve bu hususta kendisini en ziyade sahibi ihtisas görenlerin bile istifâdesini temin edecek malumat vardır. Lakin maatteessüf her şeyin ancak bir dedikodu haline girdikten sonra ehemmiyet kazandığı bu şehirde bu gibi ciddî eserler hiç nazarı dikkati celp etmeksizin” geçip gitmektedir”. Sonuç olarak Türk edebiyatı tarihi araştırmalarında en önemli isimlerden biri Mehmet Fuat Köprülü’dür. O, Türkiye’de edebiyat tarihinin ve Türkolojinin kuruculuğunu yapmıştır. Mehmet Fuat Köprülü, Türk edebiyatı tarihini bir bütün olarak ele almış ve onu sistemleştirmiştir. Türk edebiyatı tarihi hakkındaki görüşleri kadar, bu alandaki eserleriyle de hiçbir zaman unutulmayacak değerli bir bilim adamıdır. KAYNAKÇA Köprülüzâde Mehmet Fuat, “Süleyman Fakih ve Mevlidi Şerif”, Şair, nr. 2, 17 Kanunıevvel 1918. Köprülüzâde Mehmet Fuat, “Hüseyin Daniş Bey’e”, Yeni Mecmua, nr. 44, 16 Mayıs 1918. Köprülüzâde Mehmet Fuat, “Epope Meselesi”, Büyük Mecmua, nr.5, 9 Nisan 1919. Mehmet Fuat Köprülü,“Türk Edebiyat Tarihinde Usul”, Edebiyat Araştırmaları, Ankara 1966. Mehmet Fuat Köprülü, “Başlangıç”, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1987. Mehmet Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatı Tarihi’nin 5. ve son baskısı için bkz., Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yay., Ankara 2003. Necip Asım, “Türk Edebiyatı Tarihi”, İkdam, nr.8737, 11 Temmuz 1921 Okay, Orhan, “ Edebiyat Tarihi”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 10, İstanbul 1994. Yakup Kadri, “ Türk Tarihi Edebiyatı”, İkdam, nr. 8920, 14 Ocak 1922, s.2 1 İsmail Hakkı (Eldem), “ Ondördüncü Asır Türk Muharrirleri”, adlı eserinde 1. Defter Ahmet Mithat Efendi’ye, ( İstanbul Artin Asaduryan Şirketi Mürebbiye Matbaası, 1891, 83 sayfa) , 2. Defter Recâizâde Mahmut Ekrem’e, (İstanbul Mahmut Bey Matbaası, 1891, 88 sayfa), 3. Defter Cevdet Paşa’ya, ( İstanbul Alem Matbaası, 1891, 78 sayfa), 4. Defter ise Şemsettin Sami Bey’e, (İstanbul Kasbar Matbaası, 1893, 92 sayfa) aittir. ÇOMÜ Gözlemevi’nden yarışma ‘Tarih Boyunca Çağdaş ÜSİMP’den çalıştay İşbirliği Merkezleri Platforlaşma Mücadelemiz’ ulu ÜniversiteSanayi mu 27 Nisan 2012 tarihinde Ankara Sanayi Odası’nda bir çalıştay gerçekleştirecek. sal çalıştay programı 2627 Nisan 2012 tarihlerinde Ankara ÜniverÜSİMP bu çalıştay ile ülkemizde üniversitesanayi işbirliği konusunda mevcut gelişmeler CBT 1309/15 20 Nisan 2012 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Astrofizik Araştırma Merkezi ve Gözlemevi ile birlikte Gökyüzü, Astrofotoğrafçılıkkısa video yarışması düzenliyor. Fotoğrafların ve videoların ÇOMÜ Gözlemevi’nde çekilmiş olması şartının arandığı yarışmada, fotoğraf ve video kayıtlarının 17 Mayıs 2012 saat 12.00’a kadar bir açıklama yazısı ile beraber ÇOMÜ Gözlemevi Müdürlüğü’ne veya jüri üyelerinden birine teslim edilmiş olması gerekir. Bir yarışmacı yarışmaya en çok üç eserle katılabilir. Yarışma jürisi: Hülya Önal: ÇOMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Akyan Ozaner: ÇOMÜ Çanakkale Meslek Yüksek Okulu Osman Demircan: ÇOMÜ Ulupınar Gözlemevi İletişim: Afşar Kabaş (Fizik ve Astronomi Topluluğu Akademik Danışmanı): 0506 370 37 26 sitesi 100. Yıl Salonu’nda gerçekleştirilecek olan çalıştayda, başkanlığını Namık Kemal Pak’ın yapacağı birinci oturumun konuşmacıları, Halil İnalcık, Doğan Kuban, Bilsay Kuruç, Namık Kemal Pak olacaktır. Semih Koray’ın başkanlığındaki ikinci oturumun konuşmacıları Melek Dosay Gökdoğan, Remzi Demir, Semih Koray’dır. Cevat Geray’ın başkanlığını yürüteceği üçüncü oturumun konuşmacıları ise Zeki Arıkan, Cevat Geray ve Ahmet Say’dır. Salih Özbaran’ın başkanlığını yaptığı dördüncü oturumda Salih Özbaran, Şahin Filiz, Hasan Aydın birer konuşma yapacaklar. Sina Akşin’in başkanlığını yürüteceği beşinci oturumun konuşmacıları Sina Akşin, Ahmet Mumcu ve Alpaslan Işıklı olacak. Altıncı ve son oturumun başkanlığını Özer Ergenç yapacak. Bu oturumda Şevket Çizmeli, Özer Ergenç, Ergun Aybars ve Timur Karaçay birer konuşma yapacak. ışığında bu birimlerde var olan sıkıntıların, sorunların, çözüm önerilerinin ve fırsatların görüşüleceği yeni kurulmuş bu merkezler ile deneyimli birimlerin bilgi paylaşımında bulunarak sinerji oluşturabilecekleri bir etkinlik hedefliyor. Çalıştaya üniversitesanayi işbirliği, ARGE sonuçlarının ticarileştirilmesi, teknoloji transferi ve lisanslama konularında çalışanlar, uzmanlar ve yöneticiler katılacaktır. serdar.temel@ebiltem.ege.edu.tr Dünyanın mucitleri MEF’te buluşuyor Günümüzün ve geleceğin sorunlarına çare arayan genç araştırmacıları buluşturan en büyük etkinlik olan MEF Araştırma Projeleri Yarışması 811 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da yapılıyor. Bilim çevrelerince kendi konusunda dünyanın en kapsamlı araştırma projeleri yarışması olarak gösterilen etkinliğe 25 ülkeden 86 bilim projesi katılıyor. Bilimin birleştirici ortamında bir araya gelecek Abhazya, Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Hırvatistan, İsveç, İtalya, K.K.T.C., Kosova, Macaristan, Makedonya, Moldova, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Tataristan, Tayland gibi ülkelerden dünya gençleri hafta boyunca fizik, kimya, biyoloji tartışacak, iklim değişimi, genetik çalışmalar, alternatif enerji gibi konularda fikir alışverişinde bulunacaklar. Bilgi için: Duygu Durgun Köseoğlu duygu@dipnotiletisim.com Serdar Öndin serdar@dipnotiletisim.com