Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör larlık uydu bilimsel gözlemlerine Ocak 2010’da başlamıştı. Uydu 40cm büyüklüğündeki enfraruj teleskopuyla on ay içinde tüm gökyüzünü dört dar dalgaboyu aralığında görüntüledi. Ekim 2010 tarihinde soğutucu olarak kullanılan sıvı hidrojen bitince uydunun bilimsel misyonu da sona erdi. Uydu daha sonra “sıcak” durumda dört ay boyunda dünyanın yörüngesine yakın çevredeki küçük gök cisimlerini aradı ve 17 Şubat 2011’de ise tamamen devre dışı bırakıldı. WISE şimdiye kadarki en kapsamlı gökyüzü kataloğunu sunmanın ötesinde çok sayıda yeni gökcismi de keşfetti, son derece soğuk Kahverengi Cüceler de dahil. Uydu öte yandan güneş sistemimizde daha önce bilinmeyen 33.500 asteroit de saptadı. nanın gözleri bile en fazla on bir santim çapında. Oysa dev mürekkepbalıklarının gözleri 27cm çapında veya daha büyük olabiliyor. Bu büyük gözlerle mürekkepbalıkları, 600m derinlikte bile balinaları 120m mesafeden görebiliyor. Son hesaplar, prehistorik dönemlerde yaşayan Ichthyosaurus’ların niçin dev boyutta gözlere sahip olduklarını da açıklıyor. Sonuçta bu hayvanlar da Pliosaurus olarak bilinen dev düşmanlarını zamanında fark etmek zorundaydılar. Ömrümde hiç görmediğim jeolojik ortamlardan biri de mercan adalarıydı. Bu nedenle eşim Oya bu sene doğum günü için Maldiv Adaları’nda birkaç gün geçirmeyi teklif edince sevindim. Oya Maldivler’in kuzey kısmına tesadüf eden Baa atolü içinde yer alan Landaa Giraavaru (yani Maldivler’de konuşulan Divehi dilinde «papağan balığı kayan kumları») adasındaki Four Seasons otelini seçmişti. Bu otelde bir Deniz Keşif Merkezi (Marine Discovery Centre) var ve dünyanın her yerinden deniz biyologları ve bir de jeolog çalıştırıyor. Yeterli uyku çekmek için bir neden daha. Son bir araştırmaya göre az uyuyan daha çok yiyor. Bu da şişmanlık için olası bir neden olabileceğini, Amerikalılar San Diego’da düzenlenen Amerikan Kalp Birliği (American Heart Association/AHA) konferansında açıkladı. Uykusuzluğun aşırı kiloların sebebi olabileceği görüşü, şimdilik sınırlı sayıda denekle gerçekleştirilen laboratuvar incelemelerine dayanıyor. Bu nedenle kapsamlı araştırmalar şart. Yetersiz uykunun, alınan gıda miktarı üzerindeki etkisini araştırdık diyor Mayo Clinic’ten Virend Somers: 17 sağlıklı kadın ve erkeğin uyku durumunu sekiz gece boyu izlemiş. Uykusuz kalan deneklerin her gün fazladan 549 kalori aldıkları ortaya çıkmış. Bedensel etkinlikler için ne kadar enerji harcandığını da kontrol eden uzmanlar iki grup arasında herhangi bir fark görememiş. Yani uykusuz kalanlar daha fazla kalori almalarına rağmen fazladan kalori yakmıyor. Ayrıca uykusuz kalan grupta gherlin hormonu azalmış, leptin hormonu ise artmış. Gherlin hormonu azalınca daha çok yemek yeme ihtiyacı doğuyor. Leptin arttığı zaman kandaki şeker seviyesi düştüğü için yine daha çok yemek yeniyor. Az uyuyan çok yiyor Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1306/ 7 30 Mart 2012 Dev mürekkepbalıklarının gözleri basketbol topu büyüklüğündedir. Bu açıdan bakıldığında hayvanlar dünyasında bir rekora sahip. Büyük gözler sayesinde mürekkepbalıkları denizin derinliklerinde ispermeçet balinası gibi düşmanları zamanında fark edebiliyor. Sonuç, matematiksel modellerle, mürekkepbalıklarının sualtı görüşünü canlandıran İsveçli araştırmacılarına ait. Büyük gözlerin daha fazla ışık yakaladığı bilinmekte, fakat mürekkepbalıkları gün ışığının sızamadığı derinliklerde yaşar (Current Biology). Dev gözler düşmanın yakınlığı hakkında bilgi veren bioluminesans ışıldamayı yakalıyor. Planktonlar tarafından üretilen bu bioluminesans ışık, bir balinanın geçmesi halinde bozuluyor, diyor DanEric Nilsson. Bu tür gözlerin gelişmesi ve varlığını koruyabilmesi biyolojik açıdan çok zor. Bu nedenle dünyanın en büyük hayvanı olan mavi bali Basketbol topu büyüklüğünde gözler İndol olarak bilinen küçük bir molekül, bakterileri antibiyotiklere karşı duyarsız hale getirerek, tedavileri etkisiz kılıyor. Doğal olarak bulunan bu sinyal maddesi, bazı hastalık etkenlerini bir tür kış uykusuna yatırarak, antibiyotiğe tepki vermelerini önlüyor. Süreç, bakterileri, popülasyonlarının bir kısmını antibiyotik tedavisine karşı korumalarına izin veriyor (Nature Chemical Biology). Bu tür bakteriler büyük bir olasılıkla kronik ve yenilenen enfeksiyonlardan sorumlu. Antibiyotik toleranslılığı, antibiyotik dirençliliğinden biraz farklıdır. Dirençli hastalık etkenleri kalıtımlarındaki bir değişiklik sayesinde, mesela kendileri için tehlikeli olan molekülü zararsız hale getirip ya da zarar vermeden hücreden atarak, belli başlı ilaçlardan korunma yetisini elde ettiler. İlaçla temas eden bu bakteriler, bir tür dinlenme durumuna geçip duyarsız hale geldikleri için hayatta kalabiliyorlar. Kimyasal madde indol, örneğin boyar madde ve hormon gibi doğal maddelerde sık olarak görülen bir içerik. Bakteriler, indolü kendileri üreterek bu molekül üzerinden iletişim kuruyor. Boston Üniversitesi’nde Nicole Vega ve ekibi, Escherichia coli bağırsak bakterisinde molekülün kış uykusuna geçiren bir sinyal olarak etkidiğini gösterdi. Madde, hücreleri, hücreleri stresten koruyan metabolizma yollarını harekete geçirecek hale getiriyor. Söz konusu metabolizma yollarını hedef alan ilaçların enfeksiyon sırasında, antibiyotik toleranslı bakterileri de yok edebileceği sanılıyor. Bir olasılıkla, bakterilerin indolü tanımalarını engelleyecek ilaçlar da geliştirilebilir. Bu şekilde bir bakteri popülasyonunun, antibiyotiğe karşı duyarsız hale gelmeleri de önlenebilir. Araştırmacılar, indolün rolünü çeşitli bakteri kökleriyle gerçekleştirdikleri deneylerle buldu. Antibiyotik toleranslı bakteriler öncü molekül triptophandan bol miktarda indol üretiyor. Vega ve arkadaşları ayrıca indolün genetik düzlemde belli başlı metabolizma yollarını tetikleyerek, hücrelerin strese reaksiyon vermelerini sağladığını görmüşler. Bakterileri antibiyotiklere karşı dirençli kılan molekül Otelimize varınca ilk işim, otel dükkânında Maldivler’le ilgili kitapları aramak oldu. Dükkânda hem çok güzel iki Maldiv atlası hem de Neville Coleman tarafından yazılmış, Maldivlerin deniz içindeki yaşamını anlatan ve aslında oradaki canlıların tanınmasına yardımcı olmak maksadıyla hazırlanmış pek enfes bir de kitap buldum. Ancak Maldivler’in tarihi ve genel coğrafyası hakkında hâlâ en yetkin eser olan Bell‘in 1940 yılında yayımlanmış Maldivler’in Tarihi, Arkeolojisi ve Epigrafisi adlı önemli eseri otel dükkânında yoktu. Sağ olsun otel personeli, başkent Malé’deki bir kitapçıda bu eserin olduğunu tesbit etti. Kitap ertesi gün elimdeydi. Aradığım diğer bir kitap da iyi bir Divehiİngilizce ve İngilizce Divehi sözlüğü idi. 2500 kelimelik Divehiİngilizce sözlük bulundu, İngilizceDivehi sözlük ise internette Deniz Keşif Merkezi’ndeki araştırıcılar yardımıyla buldum. Yapılacak ilk iş, resif üzerinin ve resif kenarlarının incelenmesiydi. Burada ilginç olan «resif», «atol» gibi jeolojik kavramları ifade eden kelimelerin ya Arapçadan ya da Divehiden türetilmiş olmasıydı. Mesela «resif», bilhassa seyrüseferi tehdit eden herhangi bir sualtı kayalığı anlamına gelen Arapça rasîf kelimesinden gelir. Atol kelimesi ise doğrudan Divehideki atolhu kelimesinden alınmış: Ortasında küçük bir lagün bulunduran ada, anlamında. Fakat Divehi dilinde atollerin ve diğer mercan kayalıklarının muhtelif şekil ve kısımlarını ifade eden bir sürü kelime daha var. Bunların bir kısmını orada kaptanlık yapan Maldivlilerden, bir kısmını yukarıda bahsettiğim internette bulduğumuz İngilizceDivehi ve Divehiİngilizce sözlükten derledik. Bu çalışmalar esnasında ortaya çıktı ki, bir Divehiİngilizce coğrafya sözlüğüne büyük bir ihtiyaç var. Bugün Divehi dilini dünyada konuşan insan sayısı 320.000 kardar. Yani bu dil dikkat etmezsek kısa bir süre sonra yok olacak. Deniz Keşif Merkezi’ndeki genç çalışanlara, böyle bir lügatın hazırlanmasının hele oradaki şartlar göz önüne alınırsa çok kolay olacağını ve onların omuzlarında bu sorumluluğun durduğunu söyledim. Hemen bir araştırma projesi teklifi yazarak otel müdüriyetine sunduk. Zaten otelin müdürü İsviçreli Armando Kraenzlin de merkezde daha çok araştırma yapılmasını arzu ediyordu. Onun da teşvikiyle bir takım oluşturuldu ve ilk adımlarımızı hemen orada attık. Maldivler ve cıvarında gözlenebilen tüm coğrafi kavramların Divehicesi var. Ama orada bulunmayan yer şekilleri veya bitki ve hayvan isimleri Arapçadan, Sanskritçeden, Sinhaliden veya Malay dillerinden alınmış. Bulduğumuz en ilginç karşılıklardan biri mandalinaya Yusuf Efendi demeleriydi. Efendi, bilindiği gibi Yunanca bir kelimedir ve Türkçeye oradan geçmiştir. Şimdi mandalinaya Yusuf Efendi demek nereden çıktı? Acaba bu bitkiyi Maldivler’e ilk defa getiren Arapın veya belki bir Osmanlı tacirinin adı mı bu? Al sana araştırma konusu. Deniz Keşif Merkezi’ndeki jeolog Jill Hudgins bana bir Power Point takdimi gösterdi. Bu, Neuchâtel Üniversitesi’nden dostum JeanPaul Schaer’in öğrencisi ve şimdi ABD’de Rice Üniversitesi’nde jeoloji profesörü olan İsviçreli André Droxler‘in bir sunumuydu. Droxler’in sunumunda gördüğüm bazı jeolojik yapılar bana Maldivler platformunun yapısının nasıl oluşmuş olabileceği hakkında bazı fikirler verdi. Bunları Jill ile tartıştım. Eğer bunlar literatürde yoksa, yayımlanmalarının faydalı olabileceğini söyledim, zira bu yapıların oluşum zamanı ve tarzı, Hindistan’ın Asya ile çarpışmasının hemen başlangıcında oluştuklarını gösteriyor. Jill daha sonra beni ve Oya’yı bir şnorkel gezisine çıkardı. Bu gezide Hulhoodhoo ve Voavah adalarının etrafındaki resifleri inceledik. Maldivler’de iki tür resif var. Bir doğal resifler, bir de suni olarak resif çerçeveleri yardımıyla büyütülmüş resifler. Resif çerçeveleri demirden yapılmış dev sacayaklarına benziyor. Bunların ayaklarına resif parçaları iliştiriliyor ve zamanla tüm çerçeve bir resifin çekirdeğini oluşturuyor. Bu tedbirin nedeni, adalarda daha önce meydana gelmiş resif tahribatını giderebilmek. Landaa Giraavaru adasındaki resifler suniydi, yani çerçevelerle büyütülmüşlerdi. Jill bizi Hulhoodhoo ve Voavah’daki doğal resifleri gezmeye götürdü. Tesadüf, kaptanımızın adı da Macit‘ti. Kendisine Arapların meşhur Hint Okyanusu kaptanı, coğrafyacısı, haritacısı ve şairi Ahmed ibn Macit‘in (14211500) adını taşıyan bir kaptanla sefere çıkmaktan duyduğum memnuniyeti belirttim. Maldivli Macit, büyük İbn Macit’i daha önce hiç duymamıştı ve öğrenince çok mutlu oldu. Maldivler’den pek çok şey öğrenmiş olarak ayrıldım. Maldivler’e Seyahat