Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İÇE KAPANIKLIK HASTALIK DEĞİL İçe kapanıklar dünyaya dinginlik ve derinlik kazandırıyor tüklerini, bu kişilerin bunalıma girme olasılığının dışa dönüklere kıyasla çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Okulda atılgan öğrenciler kolayca eğitmenlerin gözüne girerlerken, sessizler sınıfın arka sıralarında silinip gidiyorlar. Çekingenlik: Normal Bir Davranışın Hastalıklı Duruma Dönüşmesi adlı kitabı kaleme alan Northwestern Üniversitesi İngilizce profesörlerinden Christopher Lane, “Toplumda insanların dışa dönük ve girgin olmaları bekleniyor. Açıkça belirtilmese de toplumdaki yerleşik düşünce bu yönde ve buna göre içe kapanıklık sorunlu bir kişilik özelliği olarak görülüyor” diyor. pılan deneyler Kagan’ın bu görüşünde haklı olduğunu kanıtladı. 1997 yılında Aşırı Duyarlı Kişilik başlıklı bir kitabı yayımlanan ruhbilimci Elaine Aron bunun ardında yatan nedenleri açıklıyor. Aron’a göre doğası gereği içe kapanık kişilerin uyarılma eşiği ötekilere kıyasla daha düşük olabilir. İçe kapanık kişi için cehennem kesinlikle öteki insanlar değil. Ancak uyarılarla dolup taşan bir kokteyl partisi ya da beyin fırtınası seansları sinirsel devrelerin atmasına neden olabileceğinden bu kişiler insanlarla yüz yüze gelmekten olabildiğince kaçınırlar. Öte yandan, dışa dönük kişiler kafa bulmak için sürekli uyarıcılar peşinde koşan bağımlıları andırırlar. Ancak burada uyarıcı rolünü toplumsal durumlar üstlenir. sahipler. Söz gelimi, dışa dönük kişilerin yaralanma sonucu hastaneye yatırılma olasılığı içe kapanıklara kıyasla çok daha yüksek. Dahası, dışa dönük kişiler sürekli serüven peşinde koştuklarından ya da sıklıkla yeni ilişkilere girdiklerinden bunun yaratabileceği olumsuz sonuçlara da katlanmak zorunda kalıyorlar. Hepimiz ödüllendirilmekten hoşlansak da, dışa dönüklerde ödüle duyulan aşırı düzeydeki açlık onları gözü dönmüş hırslı kişilere dönüştürebiliyor. Araştırmalar riskin bilincinde olan içe kapanık kişilerin çok daha başarılı kumarbazlar olduklarını da ortaya koyuyor. Ancak içe kapanıkların üstünlüğü yalnızca beladan kaçınmakla da ilgili değil. Florida Eyalet Üniversitesi ruhbilimcilerinden K. Anders Ericsson iş arkadaşı ya da takım arkadaşı olmadan, tek başına sürdürülen eğitimin sporda olsun, müzikte ya da herhangi bir başka meslek dalında olsun üstün becerilere ulaşmanın temelini oluşturduğuna inanıyor. Ericsson ve arkadaşlarının daha sonraki araştırmaları usta satranç oyuncuları, atletler ve hatta sınavlara hazırlanan üniversite öğrencileri için de benzer sonuçların geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Dünyanın dışa dönüklerden yana olması içe kapanıkların işe yaramaz oldukları anlamına gelmiyor. Dünya tarihi pek çok olumlu gelişmeyi Gandi, Bill Gates ve Rahibe Teresa gibi çok sayıda içe kapanık insana borçlu. İçe kapanık insanlar, kurdukları güçlü ilişkiler, aldıkları akılcı kararlar, işe odaklanma yetenekleri gibi üstün özellikleri sayesinde dışa dönüklerin yarattığı karmaşık, heyecanlı ve gürültülü dünyayı bir dengeye oturtuyor. K entin en göz kamaştırıcı otellerinden birinin tuvaletine tıkılıp kaldınız. Otelin salonlarından birinde bir derneğin yıllık toplantısı yapılıyor. İnsanlar birbirleriyle sohbet ederlerken, bir yandan da bir şeyler atıştırıp içkilerini yudumluyorlar. Oysa, orada olmak sizin hiç mi hiç içinizden gelmiyor. Bu yüzden tuvaletin yalnızlığına sığınıyor ve salona girme cesaretini kendinizde buluncaya dek bekliyorsunuz. Yukarıda anlatılanlar size hiç yabancı gelmiyorsa, içe kapanık bir kişiliğe sahipsiniz demektir. İçe kapanık kişiler, kimi zaman öyle bir duyguya kapılsalar da, yalnız değiller. Araştırmalar yeryüzündeki insanların %30 kadarının içe kapanık bir kişilik yapısına sahip olduğunu gösteriyor. Ne var ki, içe kapanıklığın tam olarak ne anlama geldiğini anlamak için bu kavrama bir açıklık kazandırmak gerekiyor. İlk olarak, ikisi arasında ortak özellikler olmakla birlikte, içe kapanıklık ille de çekingenlik anlamına gelmiyor. Çekingenlik ket vurulmuş davranışla nitelendirilen bir kaygı biçimidir. Çekingenlik aynı zamanda toplumsal yargı korkusunu da içerdiğinden kimi zaman insanı felce uğratabilir. Çekingen kişiler toplumsal durumlardan sürekli kaçınırlar ve korkuları yüzünden kimi zaman katılmak isteyebilecekleri ortamlardan bile uzak durmaya çalışırlar. İçe kapanık kişiler ise salt yalnız olmak istedikleri için topluma karışmaktan kaçınırlar. Ontario McMaster Üniversitesi Çocuk Duygulanım Laboratuvarı Başkanı Louis Schmidt, “İçe kapanık insanlar toplumsal durumlardan rahatsız olmazlar, yalnızca topluma bulaşmamayı yeğlerler,”diyor. Dışa dönük kişilikler kalabalıklara karışmaktan güç alırlarken, içe kapanıklar bu tür toplumsal etkileşimleri bir külfet olarak değerlendirirler. Dünyanın dışa dönüklerden yana olması yetmiyormuş gibi, yapılan araştırmalar da ardı ardına girginlik ve sosyalleşmeyi sağlıklı olmanın bir ön koşuluymuş gibi gösteriyor. Söz konusu araştırmalardan elde edilen bulgular çok çekingen ve içine kapanık insanların HIV ve benzeri virüslere çok daha kolay yenik düş İÇE KAPANIKLIĞIN SAKINCALARI Gelgelelim, açıkça dile getirilmeyen bu yerleşik düşünce içe kapanık kişiliğin perde arkasındaki üstünlüklerini göz ardı ediyor. İçe kapanık kişilerin dostları, sayıca bir telefon kulübesine sığacak denli az olabilir, ama bu kişilerin kurdukları ilişkiler genelde çok daha güçlü ve kalıcı oluyor. İçe kapanıklar çok daha sakıngan ve bilinçli davrandıklarından her şeyi enine boyuna ölçüyor ve çok daha akılcı kararlar alıyorlar. İçe kapanık kişiler çok konuşkan olmadıklarından iyi birer dinleyici oluyorlar. Bu da onların iş yaşamlarında iyi bir yönetici olmalarını sağlıyor. Sessiz sakin kalabilme ve odaklanma yetenekleri sayesinde içe kapanıklar çok daha uzun süre tek başlarına çalışabiliyorlar. Araştırmalar bir beceride ustalaşmak ya da yeni bir görüş ortaya atmak için en iyi yolun tek başına çalışmak olduğunu ortaya koyuyor. İçe kapanıklık ve dışa dönüklük değişmez sınırları olan iki nitel bölüm oluşturmasalar da kişilik tayfında ambivert olarak bilinen birçok kişi bu ikisi arasında kalan bir ruhsal yapıya sahiptir bu unsurlar kişilik açısından can alıcı bir önem taşıyorlar. Kişinin içe kapanık ya da dışa dönük olması kimliğinin en az cinsiyet denli önemli bir parçasını oluşturuyor. Dışa dönüklerin ağır bastığı bir toplumun içe kapanıklar için ne denli zorlayıcı olabileceğini ve sessiz sedasız kişilerin uyum sağlamayı nasıl öğrendiklerini bilmek istiyorsanız Sessizlik: Susmayı Beceremeyen Bir Dünyada İçe Kapanıkların Gücü adlı kitabın yazarı Susan Cain’e kulak verin. Çekingen kişilerle pek özdeşleştirilmeyen bir kurum olan Harvard Hukuk Fakültesi’nden PERDE ARKASINDAKİ ÜSTÜNLÜK mezun olan Cain, yazmaya başlamadan önce yedi yıl şirketler hukuku dalında görev yaptı. Hukuk dalında çalıştığı bu süre boyunca işinden nefret etti. Çok geçmeden araştırmacı bir kişiliğe sahip olan ve yazmaktan çok keyif alan Cain’in tatlı dilli, içe kapanık kişilik yapısının güçlü bir hukuk şirketinde çalışmaya pek de elverişli olmadığı anlaşıldı. Sonunda Cain işi bırakıp meslek yaşamını yazar olarak sürdürmeye karar verdi. Cain, “Hukuk şirketinde çalışmaya başladığımda ideal bir avukatın, gözü pek ve odak noktası olmaktan rahatsız olmayan bir kişiliğe sahip olması gerektiğini düşünüyordum, ama ben bu özelliklerin tümden uzağındaydım. Numara yapıp öyleymiş gibi davranabilirdim, ama o ben olmazdı” diyor. Numara yapmak, tam da çoğu içe kapanık kişinin küçük yaşlardan itibaren yapmayı öğrendiği bir şey. Bu maskeleme girişimi derinlerde yatan temel bir unsurun perde arkasında kalmasına neden oluyor. İçe kapanık ya da dışa dönük kişiliğin büyük ölçüde doğuştan edinilen ve hemen hemen dünyaya gelişinden iti baren insanın davranışlarını etkileyen bir özellik olduğu giderek açıklık kazanıyor. Harvard Üniversitesi gelişimsel ruhbilim uzmanlarından Jerome Kagan’ın öncü niteliğindeki bir dizi deney de bunu ortaya koyuyor. 1989 yılında yapılan bir araştırma kapsamında Kagan ve arkadaşları 4 aylık 500 bebekten bir örnek grubu oluşturarak denekleri patlayan balonlar, renkli araçlar ve pamuklu çubuklardaki alkol kokusu gibi yeni deneyimlerle karşı karşıya bıraktılar. Bebeklerin %20 kadarı bu uyarılara şiddetli bir biçimde tepki gösterirken, yaklaşık %40’ının oldukça sessiz kaldığı ve geri kalan %40’lık bölümün de bu iki uç arasında yer aldığı görüldü. Kagan en göze çarpan tepkileri gösteren “aşırı tepkisel” bebeklerin erişkinlikte içe kapanık bir kişiliğe sahip olacakları, öte yandan çok az tepki gösteren bebeklerin dışa dönük olacakları yönünde bir kestirimde bulundu. Denekler büyüdüklerinde ya İÇE KAPANIKLAR AŞIRI TEPKİSEL Sakınma, ket vurma ve korku bile aşırı uyarılmış kişi açısından sağlıklıhatta akılcı uyarlamalar olabilir. Ancak bu özellikler yine de çoğu anababanın, özellikle de gözüpek kişilerin göklere çıkartıldığı bir dünyada, çocuğunda görmek isteyeceği türden özellikler değildir. Bu yüzden anne ya da babaların içe kapanık çocuklarına daha dışa dönük olmaları yönünde baskı yapmaları son derece doğaldır. Ne var ki, bu uygulama yanlış olabilir. İçe kapanıkların çevrelerine çok daha duyarlı olmaları çoğu zaman bu kişilerin başkalarının beklentilerine ters düştüklerinin bilincinde oldukları anlamına gelir. İçe kapanık hemen hemen her erişkin çocukluğunda aşırı sessiz olduğundan ötürü anaz babası tarafından, tatlı tatlı bile olsa, azarlandığını anımsayabilir. Ana babaların çekingen çocuklarını hafiften dürtüp dünyaya açılmalarına yardımcı olmaları yanlış değil, ancak yanlışlık dürtmenin ötesinde bir durum söz konusu olduğunda ortaya çıkıyor. Kaliforniya Üniversitesi ruhbilimcilerinden Jay Belsky çocuğun zarar görmesini önlemenin püf noktasının duyarlı bir yüreklendirme olduğuna dikkat çekiyor. Gelgelelim, içe kapanık kişiler bir yığın üstünlüklere de BEKLENTİLERİ YÜKSEK ANA BABALAR Ancak hepimizin doğuştan birtakım güçlü özelliklere sahip olması kimi zaman kişiliğimizin sınırlarını zorlayamayacağımız anlamına gelmiyor. Amacımıza ulaşmak uğruna temel kişilik özelliklerimizin dışına çıkabileceğimiz görüşünün temelinde üç farklı kişilik özelliğinin dengelenmesi yatıyor. Bunlardan ilki doğuştan gelen ve bizlerin içe kapanık ya da dışa dönük olmamızı belirleyen biyogenik kimliğimiz. İkincisi kültür, aile ve dinin beklentilerine göre belirlenen toplumsal kökenli (sosyogenik) kimliğimiz, üçüncüsü de kişisel istekleri ve önemsediklerimizi içeren zihinsel ya da ruhsal (ideogenik) kimliğimizdir. İçine kapanık bir insan, söz gelimi kitaplıktan dışarıya adımını atmadan, sessiz sakin yaşamını sürdürebilir. Ne var ki, bu durumda ideogenik kimliği açlık çeker. Kimi zaman soğuk terler dökerek yapmaya çalışsa da, en çok önemsediği şeyleri yapmanın özlemini duyar. Kişinin işleri oluruna mı bırakması gerektiği, yoksa olayların üzerine gidip değişmesi, gelişmesi ve meydan okuması mı gerektiği sorusunun yanıtı yaşamdan neler beklediğine bağlı. İçe kapanık insanlar sabah uyandıkları andan akşam yatağa yattıkları ana dek dışa dönük bir kişinin dünyasında yaşarlar ve kimi zaman da evlerinden çıkmamayı yeğlerler. Doğuştan edinmiş olduğumuz özellikler bizleri tanımlasa da, bu durum bizlerin bu özellikler tarafından kontrol edildiğimiz anlamına gelmez. Türkçesi: Rita Urgan, Kaynak: Time, 6 Şubat 2012 KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ VE DENGE İçe dönük kişiler SESSİZLER DE SESLERİNİ DUYURANLAR KADAR DÜNYADA İZ BIRAKIR HILLARY CLINTON Dışa dönük kişiler MOHANDAS GANDİ Devrimci CBT 1306/ 10 30 Mart 2012 JOE DIMAGGIO Ünlü beyzbol oyuncusu Dinsel önder İncil’de Musa peygamberin Tanrı’nın sesi olmaktan ürktüğü belirtilir. Musa bu korkunun üstesinden gelmeyi başarsa da, sözcülüğünü dışa dönük erkek kardeşi Aaron üstlenir. MUSA ABD Dışişleri Bakanı Hindistan bağımsızlık hareketinin önderi Gandi içine kapanık, sessiz sedasız biriydi. Başarılı bir yatırımın sırrı doğru kişilikte yatar diye konuşan Buffett, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamış. Jobs doğuştan tezgâhtardı ve dünyanın bakışlarını üzerine çekmekten hoşnuttu. CBT 1306/ 11 30 Mart 2012 Yankee takımının bu büyük oyuncusu özünde çekingen biri değildi, ama Marilyn Monroe ile evliliğinin parıltısı yıldızını söndürdü. 2008 yılında Clinton’ın sevilen biri olup olmadığı tartışılıyordu. Bu niteliğin kendisine pek yakıştırılmamasının nedeni kocası Bill Clinton’ın girginliğinden yoksun olmasıydı. Tüm toplumun gözleri önündeki bu kadın özel yaşamında son derece içine kapanık biri. MANMOHAN SİNGH Hindistan Başbakanı BILL GATES CEO, hayırsever RAHİBE TERESA Rahibe, misyoner Arnavut kökenli bu rahibenin öylesine uysal ve tatlı dilli biri olması insanları çoğu zaman şaşkınlığa uğrattı. Bu kişiliği yine de onun göklere çıkartılmasını önleyemedi. BILL CLINTON WARREN BUFFETT Yatırımcı Eski ABD Başkanı Beyaz Saray’dan bir yığın dışa dönük kişi geçti. Ancak hiçbirinde bu kişilik yapısı Clinton denli öne çıkmamış olsa gerek. MARGARET THATCHER Eski İngiltere Başbakanı Demir Leydi adıyla tanınan Thatcher içine kapanık biri değildi. Dışa dönük kişiliği sayesinde Britanya’nın cinsiyetçi değerlerini alt ederek ülkenin ilk kadın başbakanı olmayı başardı. BORİS YELTSİN Rusya Devlet Başkanı MARIE ANTOINETTE Kraliçe Eğlence sevdalısı kraliçe halkı tarafından pek sevilmediği gibi, alabildiğine çekingen bir kişiliğe sahip XVI. Louis için de pek uygun bir eş değildi. MUHAMMED ALİ Boksör Kendisini “En Büyük” olarak adlandıran bu ünlü boksör aynı zamanda müthiş bir oyuncuydu. Ancak yakalandığı Parkinson hastalığı onun biraz olsun durulmasını sağlayabildi. WINSTON CHURCHİLL Politikacı Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip olan Churchill içki ve yemeğe de düşkündü. Ancak bu tutkusunun işini engellemesine izin vermedi. Anılarını kaleme aldığı kitabıyla Nobel Yazın Ödülü’nü kazandı. GEORGE W. BUSH Politikacı Yağ çeken Teksaslı karakterini tam anlamıyla temsil etti ve kampanya gezilerini çok sevdi. Ancak ayrıntıları gözden kaçırması yüzünden mesleğinde çoğu zaman tökezledi. Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesini yöneten biri olarak Singh, kendisini her zaman geri planda tutmasıyla tanınıyor. Gates binlerce saatini kurallar yazmaya adayacak güçlü bir odaklanma yeteneğine sahip. Kendisi yine de insanlar arasına karışmak yerine teknolojiyle uğraşmayı yeğliyor. Yenilikçiliğin Önderlerinden STEVE JOBS Çarpıcı olma yeteneğine sahip biri olan Yeltsin, örneğin 1991 yılında bir tankın üzerine çıkarak darbeye karşı tavır koymuştu. Ancak yersiz delişmenliği yüzünden meslek yaşamını mahvetti.