02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Cep telefonu, doğmamış bebeğin davranışlarını etkiliyor sı çok düşüktür, nitek i m G B M tümörleri ışına karşı çok dirençli. Önceden yüksek dozda C vitamini verilmesi halinde beyin tümörü hücrelerinin öldürülmesi daha kolay, diyor Herst. Kanser tedavisinde yüksek dozda C vitaminin verilip verilmemesi konusunda fikir ayrılığı var. Vitamin, laboratuvar hayvanlarındaki çeşitli kanser hücrelerini öldürdüğü gibi, sadece tümörün çevresinde agresif serbest radikaller oluşturuyor. Serbest radikaller DNA’ya zarar vererek hücreyi ölüme sürüklüyorlar. Ancak kanser hücrelerinin öldürülmesi için gerekli miktarda radikal üretilmesi için vitaminin damardan verilmesi gerekiyor. Bununla birlikte klinik deneyler henüz yetersiz. zengin tür çeşitliliği barındıran bu tür çayırlar özellikle de Doğu Avrupa’da bulunuyor. Mesela Almanya’dan Romanya’ya kadar uzanan bölgede milimetrekare başına üç bitki türü, 49 metrekarede ise 131 tür yaşıyor. Oysa Ekvador’daki el değmemiş ormanlarda 10.000 metrekareye 942 tür düşüyor. Bununla birlikte “şurası tür çeşitliliği bakımından en zengin yaşam alanı” diyebileceğimiz bir yer yok. Sonuçlar hep incelenen alan büyüklüğüne bağlı. Tür çeşitliliği bilimde bir milimetrekareden bir hektara kadar değişen farklı ölçeklerde verilmektedir diyor Alman araştırmacı Jürgen Dengler. Bu tür sayıları ortak bir birime göre hesaplamak çok zor. Örneğin milimetrekarede üç tür çeşidinin bulunması, bir santimetrekarede 300 türün yaşadığı anlamına gelmeyebiliyor. Tür sayısı alanın büyüklüğüne oranla daha yavaş artıyor. Yoksa dünya üzerinde çok daha büyük tür çeşitliliği bulunması gerekirdi diye açıklıyor araştırmacı. Ancak sürekli biçilen ve üzerinde hayvan otlatılan bölgelerin en zengin tür çeşitliliğini barındırmaları şaşırtıcı. Araştırmaya göre bunun iki açıklaması var: Toprağı sürekli işlenmesiyle değiştirilen biyolojik sistemde “güçlü olan hayatta kalır” kuralı işlemiyor. Rekabet gücü zayıf olan türler de, rekabet gücü kuvvetli olanların ikinci biçme işleminden önce üstünlüklerini sağlayamadıkları için hayatta kalabiliyorlar. İkinci bir olasılığa göre, sadece zaman faktörünün rolü olabilir. Bazı bölgeler çok eskilerden beri varlıklarını sürdürüyor. Bu da evrime binlerce yıl zaman vermiş olabilir. Ve bu bölgeler bu uzun zaman içinde çok büyük bir tür havuzu oluşturma şansına kavuşmuştur. gen sekanslarında yansıyor diyor, Uppsala Üniversitesi araştırmacısı Eleanor Jones. Jones, günümüzdeki ev farelerinin mitokondriyal DNA’larını İzlanda, Grönland ve Neufundland’da bulunan yaklaşık 1000 yıllık iskeletlerle karşılaştırmış. Gen sekansları en iyi İzlanda’daki iskeletlerle örtüşmüş. Anlaşıldığı üzere göreceli olarak uzak olan adada, Vikingler’in istilasından sonra başka fare göçü yaşanmamış. Araştırmacılar Grönland’da yaşayan farelerle Vikingler’in fareleri arasında doğrudan ilişkiler saptayamamışlar. Bu da farelerin buraya daha sonraları Danimarka’dan geldiklerini gösteriyor. Kuzey Amerika kıyısındaki Neufundlan’daki fareler ve Viking fareleri arasında da genetik bağlantılar bulunamamış (BMC Evolutionary Biology). Farelerle deneyler gerçekleştiren bilim insanları cep telefonundan yayılan ışının doğmamış bebeğin beyin gelişimini olumsuz etkileyebileceğini düşünüyorlar. Gebe fareler elektromanyetik ışının etkisinde bırakıldıklarında, yavrularda daha sonra davranış bozuklukları ortaya çıkmış. Bu bozukluk ise çocuklarda görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna (DEHB) benziyor. Anne karnında ışına maruz kalan yavrular hiperaktif ve korkak oldular, ayrıca bellek sorunları da ortaya çıktı (Scientific Reports). Yale Üniversite’nden Tamir Aldad ve ekibinin gözlemlerine göre anne karnında alınan ışın daha sonra fare yavrularının beyninde fizyolojik değişimlere yol açıyor ve beyin uyarı maddesi glutamatın aktarımı bozuluyor. De ğişimlerden özellikle de DEHB’de de önemli bir rol oynayan prefrontal korteks etkileniyor. Cep telefonu ışınına bağlı olarak beyin fonksiyonlarında meydana gelen hastalıklı değişimleri gösteren ilk deneysel kanıt. Doğmamış hayvanların beyni çevresel etkenlere karşı daha duyarlı reaksiyon gösteriyor. Bununla birlikte farelerle elde edilen sonuçların insanlar için de geçerliliği kesin söylenemiyor. Ama bilindiği gibi insan ceninin gelişimi sırasında da beynin çevresel etkenlere karşı çok duyarlı olduğu zaman dilimleri var. Anne karnında ışına maruz kalmanın bebek için de tehlikeli olup olmadığının saptanabilmesi için, yeni deneyler yapılmalı. Araştırma sırasında 53 gebe farenin kafesinin üzerinde bir cep telefonu yerleştirilmiş. Cep telefonu kilogram başına 1.6 vattan (V/kg) daha az ışın veriyordu. Avrupa Birliği yasalarına göre üst sınır 2 V/kg civarında. Düzenli olarak biçilen çayırların, tropikal yağmur ormanlarından bile daha fazla tür çeşitliliği barındırabileceği açıklandı. Kosta Rika, Kolombiya ve Ekvador’daki yağmur ormanlarının 50 metrekarelik alanlarında en büyük tür çeşitliliği görülüyor. Fakat daha küçük alanı taradığımızda en çok tür çeşitliliği barındıran yerlerin çayırlar olduğunu saptadık, diyor Otago Üniversitesi’nden Bastow Wilson. İnsanlar tarafından işlenmesine rağmen Çayırlarda sürpriz tür çeşitliliği Amerikan uydusu WISE, 2010 yılında gökyüzünü on ay süreyle enfraruj alanda görüntülemişti. NASA şimdi biriken verileri gökyüzü atlası ve cisim kataloğu olarak yayımladı. Enfraruj gökyüzünün atlasında 18000’i aşkın görüntü, katalogda ise 560 milyondan fazla yıldız ve galaksi yer alıyor. WISEmisyonunun sitesinde atlas ve kataloğa herkes ulaşabiliyor. Yeni yıldız haritasında 560 milyon yıldız Fare ve insanların birçok ortak yönü vardır, örneğin geçmişteki göç yolları gibi. Fareler, Vikingler’in gemilerinde kaçak yolcu olarak yolculuk etmişler. Bunun sonuçları günümüze kadar gelmiş. Genetik araştırmalardan anlaşıldığı üzere günümüzde Norveç ve İzlanda’da yaşayan fareler birbirleriyle akraba. İnsanların yerleşim tarihleri farelerin Fareler Vikingleri takip etmişler WISE dünyaya 15 milyar baytlık veriye denk gelen toplam 2.7 milyon görüntü gönderdi. Tüm dünyadaki bilim insanlarının ulaşabildiği verilerle, bilinen cisimler hakkında yeni bilgiler ve yeni fenomenlerin keşfedilmesini umuyoruz diyor Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden (Pasadena) Roc Cutri. 14 Aralık 2009’da uzaya gönderilen 320 milyon do YENİ BİR İNSAN TÜRÜ DAHA Güney Çin’de bulunan fosiller bugüne kadar bilinmeyen bir insan türüne ait olabilir. En az beş kişiye ait olduğu sanılan kalıntılar 11.500 ila 14.500 yıl yaşında ve “Kızıl geyik insanları” olarak isimlendirildi. İlk kalıntılar Çin’in batısındaki Guangxi bölgesindeki Longlin köyünün yakınında 1979 yılında bulunmuştu. On yıl sonra ise Yunnan bölgesindeki Maludong mağarasında (“Kızıl geyik mağarası”) diğer fosiller gün ışığına çıkarılmıştı. Fakat fosillerin incelenmesine ancak birkaç yıl önce başlanabildi ve şimdi PLoS ONE dergisinde “Human Remains from the PleistoceneHolocene Transition of Southwest Chine Suggest a Complex Evolutionary History for East Asians” başlığı altında ilk sonuçlar yayımlandı. İki buluntu yerindeki kafatasları ve dişler birbirlerine çok ben CBT 1306/ 6 30 Mart 2012 Yeni Zelandalı bilim insanları beyin tümörü hücrelerine yüksek dozda C vitamini uygulandığında ışına karşı daha duyarlı hale geldiklerini saptadı. Otaga Üniversitesi ve Wellington Malahgan Enstitüsü’nde Patries Herst ve Melanie McConnell, C vitamininin, kötü huylu beyin tümörünün (Glioblastoma Multiforme/GBM) ışının etkisiyle hayatta kalma olasılığını kontrol etmişler. Yüksek dozda verilen C vitami, tümör hücrelerinde DNA bozukluklarına ve hücre ölümlerine neden olmuş. Bu zararlar C vitaminin ışın terapisinden hemen önce enjekte edilmesi halinde daha da belirginleşmiş. Beyin tümörü ameliyatıyla iyileşme şan C vitamini beyin tümörüne karşı ziyor. Bilim insanlarına göre kalıntılar, arkaik, modern ve şimdiye kadar bilinmeyen anatomik karakterlerin bir karışımını yansıtıyorlar. Fosiller 11.000 yıl önce buz devrinin sonlarına kadar yaşamış olan bilinmeyen bir türe ait olabilir diyor, Darren Curnoe (New South Wales Üniversitesi). Bu da o türün varlığını, aşağı yukarı o tarihlerde tarıma başlayan modern insanlarla birlikte sürdürdüğü anlamına gelir. Diğer bir teoriye göreyse Afrika’dan göç eden ve soyu tükenene kadar Asya’daki diğer insan türleriyle melezleşmeyen ilkel bir Homo sapiens türü olabilir. Başka bilimcilerin farklı teorileri de var. Mesela Londra Doğa Tarihi Müzesi’nden Isabella de Groote, o tarihlerde Çin’de yaşayan arkaik insanlarla melezleşen modern insanlar olabilir diyor. Eşsiz beden yapısı örneğin genetik izolasyon veya iklimsel ayıklanma baskısı yüzünden bağımsız olarak gelişmiş olabilir. Kızıl geyik insanları soyağacımızın neresinde yer alırlarsa alsınlar, buluntular önemli: “Nitekim dünyanın bu bölgesinde iyi tarihlendirilmiş çok az sayıda kalıntı bulunuyor, bu nedenle de Asya’daki insanlık tarihinin önemli bir parçası sayılırlar.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle