23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Küreselleşen dünyada kültür çatışmaları Av.Fevzi Çamlı, Ankara Barosu, fevzicamli@yahoo.com.tr U ygarlık ve kültür kavramları içiçe kavramlardır. Öğretide uygarlığı, bir toplumun yarattığı değerler bütünü (sosyal/siyasal/kültürel kazanımlar, bilimsel/teknolojik/ekonomik kazanımlar) olarak tanımlayarak kültürden ayrı tutanlar yanında, uygarlığın kültürü de kapsadığı görüşünde olanlar da var. Böyle düşünen bilim adamları yanında Ziya Gökalp’in “hars” diye tanımladığı kültürü; bir topluma özgü olan yaşam/gelenek/görenek, inanç/dil/müzik/folklör/yemeiçme gibi daha çok elle tutulamayan değerler olarak tanımlayanlar da var. Küreselleşen dünyada, her iki kavrama yüklenen anlamlar da değişmektedir. Bilim ve teknolojinin güdümünde evrim geçiren, daha çok maddi varlık olarak ortaya çıkan uygarlık, kültürü de derinden etkiliyor, değişime uğratıyor. Bu etkileşim; gelişen teknoloji ve bilimin etkisiyle değişerek gelişen uygarlığın kültürel değerlerde yol açtığı değişimle kendisini göstermekte. Yok olan gelenek/görenekler, zayıflayan inanç ve diller, değişen müzik/folklör, yemeiçme, giyim alışkanlıkları uygarlığın kültür üzerindeki etkisinin sonucudur. Dünya ölçeğinde bakıldığında; kültürün, uygarlığın güdümünde olduğu, uygarlığa ayak uydurmayan toplumların kültürel değişikliklere karşı direndikleri, çağdaşlaşan toplumların kültürel yapılarının da değiştiği görülmektedir. Demokrasi, insan hakları, yasalar önünde eşitlik, adalet, inancın devlet yönetiminden elini çekmesi; seçim sistemleri, yasama/yargı/yürütme erklerinin bir diğerine karşı bağımsızlığı vb. kavramlar, çağdaş uygarlığın değerleridir. Bu değerleri kazanç hanesine yazan toplumların bilim ve teknolojide gelişmiş, zengin toplumlar oldukları; bu değerlerden yoksun toplumların ise uygarlığa kapalı kültürlerinin tutsağı olmaktan; şeyhlerin, kralların güdümünden kurtulamadıkları görülüyor. Bu tespit; bizi uygarlığın evrensel değerler bütünü, kültürün ise bölgesel/ toplumsal değerler bütünü olduğu düşüncesine götürür. Buradan da bazı sonuçlar çıkartılabilir: Evrensel uygarlığın değerlerini benimsemeyen, yerleşik kültüre boyun eğen toplumlar, teokratik/otokratik rejim ve yöneticilerden kurtulamamakta, demokrasiye geçememekte, yoksul kalmaktadır. Çağdaş uygarlığı benimseyen zengin toplumlar ise, sahip oldukları bilim ve teknoloji sayesinde yoksul ve yerleşik kültürel değerleri aşamayan toplumları bölmede/yönetmede/sömürmektedir. Günümüzde, küreselleşen Dün ya, zengin Batıyı emperyal bir güç haline getirmiştir. “Emperyalist Demokrasi” söylemi yaygınlaşmaktadır. İşin garabeti de buradadır: Dünyaya baktığımızda, çağdaş uygarlığın temsilcileri olan Hıristiyan Batının, sahip olduğu bilim ve teknoloji ile gelişen dünyayı; uygarlığa ayak direyen, taht ve saltanatlarını terk etme niyetinde olmayan kralların totaliter/otoriter yönetimlerinden kurtulamayan Müslüman Doğu ve Güney’in ise yoksul Dünyayı temsil ettiğini kolayca görebiliriz. Dünyadaki çatışmaların da genelde zengin Batı ile yoksul Doğu arasında, nihayetinde Hıristiyanlık/Müslümanlık çatışmasına dönüştüğünü görmemek mümkün değil: Irak, Libya, Afganistan, Filistin, Suriye, Kıbrıs, Karabağ, Keşmir ve Sudan’da yaşanan sorunlar başka türlü tanımlanamaz. Bu çözümleme; demokratik değerlerin benimsenmediği, insan haklarının ihlal edildiği, nüfusun ve göçlerin hızla arttığı, terörizmin/ yoksulluğun/geri kalmışlığın/ bulaşıcı hastalıkların/ namus cinayetlerinin gündemden düşmediği, doğal afetlerin yoğun yaşandığı; kadınları, ezikliğin/cehaletin pençesinden kurtulamayan yoksul İslamla Hıristiyan Batıyı çatışmaya itmekte, Huntington’un uygarlıklar çatışmasını gündeme getirmektedir. Çağdışı yaşamın süregeldiği yoksul İslam ülkelerinden zengin Batıya kaçış diyebileceğimiz göç olgusu, uyarlık/kültür çatışmalarını körüklemektedir. Bu çatışma; yoksul Müslüman Doğu ve Güney halklarının, varsıl Hıristiyan Batı ülkelerine göçmelerine; uyuşturucu kaçakçılığı, şiddet, terör vb. sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Bu olumsuz gelişme ise; Batıda ırkçılığa, hoşgörüsüzlüğe, yabancı düşmanlığına, insani ve ahlaki değerlerin çiğnenmesine, İslami değerlerin karalanmasına, eşitlik/adalet/hakkaniyet ilkelerinden uzaklaşılmasına, barış içinde bir arada yaşama umudunun, yok olmasına neden olmaktadır. İslam Ülkelerinin, evrensel çağdaş uygarlığa kavuşması; kral ve sultanların etkisiyle hapsedildikleri dinsel dogmalardan kurtulması, ancak çağdaş eğitim ve öğretim sistemlerine kavuşmaları ile mümkün. Bu hedefe ulaşmada, Batı Uygarlığı ile diyalog ve uzlaşma önemli etkendir. Dışlanma; çatışma ve yabancılaşmaya, şiddete/bölmeye/parçalamaya/ sömürmeye neden olmaktadır. Kurtuluş; Anadolulu Bilge Herekleitos’un (M.Ö. VIV.Yüzyıl) dediği gibi ortak değerleri paylaşan insanları çoğaltmaktan geçer. Ortak değerleri paylaşan insanlar çoğaldıkça ortak değerler de çoğalacaktır. Ortak değerler ise, “evrensel çağdaş uygarlık” olarak tanımlanmakta. Çağdaş uygarlığa; kör inançlardan kurtulmak, resim/ heykel/ müzik/ edebiyat, bilim ve teknolojiyi benimsemek; çağdaş yaşam biçimini, insan haklarını, çağdaş hu ÇATIŞMANIN YANSIMALARI EVRENSEL VE YEREL kuku, kadınların kültürel ve ekonomik yaşama katılmasını sağlamakla kavuşulabilir. Bu değerlerin kazanılması halinde eğitilmiş kadının toplumdaki rolü artacak, gelecek kuşakların bilim ve teknolojiyi benimsemeleri sağlanabilecek. Çünkü; İslam ülkelerindeki kadının toplumsal statüsü, Batı dünyası ile eşit konuma getirilmedikçe İslam Dünyası, çağdaş uygarlığın gerektirdiği değerleri edinemez; cehalet, yoksulluk ve geri kalmışlıktan kurtulamaz. Cehalet ve yoksulluk ise demokrasinin düşmanıdır. Demokrasinin cahil ve yoksul toplumlarda yaşadığı görülmemiştir. Dünya coğrafyasına bakıldığında; uygarlık ve kültürde geriliğin, yoksulluk, cehalet ve eğitimsizliğin içiçe yaşandığı görülür. Bu coğrafyaların çoğunlukla İslam ülkelerinden oluşması yadırganmamalı. Eğitim ve öğretimin, hurafe ve dogmalara dayandığı; okumayazma oranının düşük olduğu, ticaret, endüstri ve sanayide dışa bağlı bu toplumlarda bilim ve teknolojinin, düşünce ve sanatın üretilemediği, insanların “kul” olmaktan kurtulup hak ve özgürlüklere sahip “vatandaş” statüsüne kavuşmadıkları görülmekte. Mısır’da başlayan, Libya, Tunus, Yemen, Bahreyn, Suriye vb. ülkelere yayılan “uyanışın”, çağdaş uygarlığa kapıları açması beklenirken, cehalet ve eğitimsizliğin neden olduğu şeriatçı karanlığa yönelmesi çok ürkütücüdür. Dünyada barışın/güvenlik ve refahın sağlanmasında, dinler arası gerginliğin önlenmesinde Türkiye, benimsediği demokrasi yönünden Batı’nın; taşıdığı inanç yönünden ise Doğu’nun /Güney’in ayrılmaz parçası olup, bu anahtar rolüyle İslam dünyasına kolayca örnek model olacak siyasal/ kültürel/ sosyal/ ekonomik değerlere sahiptir. Türkiye, bu konum ve yapısı itibariyle İslam Uygarlığının çağdaş uygarlık değerlerini edinmesine katkı sağlayabilir. Ne var ki; Atatürk Devrimi ile Müslüman kalmak koşuluyla Batı uygarlığının değerlerine yönelen, Batı demokrasileri ile bu demokrasilerin ortaya koyduğu devlet yönetim biçim/kurum ve kuruluşlarını benimseyen Türkiye; 12 EYLÜL 1980 darbesi ile başlayan ve günümüzde hızla ivme kazanan demokrasi karşıtı uygulamalarla laiklikten uzaklaşmakta, yasama ve yargı erklerini yürütmenin güdümüne almakta, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlamakta, otoriter bir yönetime yönelmektedir. Özel yasalar, özel mahkemeler, özel yargılamalarla ulusal eğitim/öğretimde dinci yaklaşımlar, karanlığa gidişin açık örneklerdir. Bu yönelmeyi, Türkiye Cumhuriyetini, küreselleşen Dünyada uygarlığa sırtını dönüp, Arap güdümünden kurtarılamayan İslami rejimlere dönüştürme ve ilerleme yanlılarını sindirme çabası olarak görüyor ve tehlikeli buluyoruz. naklarımız ve çözümlemeli düşünme becerimiz olmalı. Bazen de dün doğru dediğimiz bilgiye bugün yanlış diyebiliyoruz. Bazen de düşüncemiz evrimleşerek olgunlaşıyor. Bilimde “olmaz” kavramının yanlış olduğunu düşünmek sürekli araştırıcı olmanın ön koşuludur. Böyle düşünmek yeni bilgiler karşısında değişme ve olgunlaşma şansını bize verir. Çözümlemeli düşünmenin en önemli engeli, eğitimde gerekçesiz bilgi vermektir. Öğrenciye gerekçesi belli olmayan bir bilgiyi kalıp olarak veriyor ve ondan uymasını bekliyorsak ona en büyük kötülüğü yapıyoruz demektir. Bunun anlamı “sen düşünme ben senin için doğru olanı söylüyorum” demektir. Bunun daha somut anlamı “ben seni güdeceğim”dir. Böyle eğitilen bir genç aklına gelen farklı düşünceden korkmayı, farklı düşünenleri, kendisini eğitenleri taklit ederek yargılamayı öğrenir. Aynı konudaki diğer seçenekleri göremez, farklı düşünenleri “kendinden olmayan” olarak algılar. Kamu kurumlarında yeterliliği ikinci plana iterek yapılan siyasi kadrolaşmanın kökeninde böyle bir düşünce biçimi vardır. Bu tarzın yaratıcılığı öldürdüğünü de söyleyebiliriz. Çocuklarımıza öncelikle sorgulamayı öğretmeliyiz. Bunu öğretmenin en etkin yolu soru sorduğunda onu takdir etmek, yeni sorular sormasına zemin hazırlamaktır. Çocuktur anlamaz, sen bilemezsin, gibi kalıpların son derece zararlı kalıplar oldu GEREKÇESİZ BİLGİ AKTARIMI CBT 1306/ 19 30 Mart 2012 ğunu burada hatırlatalım. Öğrenmiş olmak bir beceri kazanmış olmak demektir. Bu eğitilmiş olmakla eşanlamlı değildir. Eğitilmek yeni sorunlara çözüm üretebilmek için çözümlemeli düşünmeyi bilmek demektir. Eğitim sistemimizde öğrenmiş olmakla yetinilmekte, araştırıcı, sorgulayıcı düşünmeye, dolayısı ile yeni bilgi üretmeye izin verilmemektedir. Bilgi üretme becerisi olmayan insanın en önemli becerisi başkalarını yargılamak ve aşağılamaktır. Toplumumuzu yönetenlerin konuşmalarında bu biçimi sık olarak görüyoruz. Geniş halk kitleleri de aldıkları eğitime uygun olarak bu yanlış biçimi onaylamaktadırlar. Bilgisiz ve eğitimsiz birinin gelecekle ilgili bir planı da olmaz. Varsa bile planları gerçekle bağlantılı olmaz. Oysa uluslararası ilişkilerde başarı, geleceği görebilmek, hatta planlamakla olanaklı olur. Uluslararası ilişkilerde çözümlemeli düşünmeyi becerebilenler bu becerilerini başkalarını sömürme ve yönlendirme için kullanırlar. Bunu Batı toplumları etkin biçimde yaparken bizi, yönetenler farklı bir çözüm üretebilme becerileri olmadığından oyuna geliyorlar. Giderek köleleşiyoruz. Çözümlemeli düşünmeyi becerememenin en önemli sonuçlarından birisi de basit taklittir. Bilimsel bilgi üretemeyen, eleştirel düşünmeyi beceremeyen toplumların kaderi budur. Taklit ederek, başkalarından olduğu gibi alarak yaşam niteliğini arttırmaya çalışır. Ülkemizde yaşanan temel çelişkilerden birisi de budur. Üniversitelerimizde taklidi ödüllendiren bir sistem bu lunmakta ancak yeni bilgi üretimini ödüllendiren bir sistem bulunmamaktadır. Çözümlemeli düşünmeyi öğrenememiş insanın en önemli niteliklerinden biri de yalnızca tüketmektir. Kapitalizm bize tüketmeyi bir erdem gibi sunuyor. Eğitim sistemimizin bize öğrettiği zayıf yanımızı kullanıyor. Yöneticilerimiz sıklıkla kitlelere karşı dolar, lira ve avro gibi yalnızca tüketim çağrıştıran sözcüklerle konuşuyorlar. Bu da kitlelerce marifetmiş gibi algılanıyor. Yöneticilerimiz uygulamalı ile insanlarımızın hangi niteliklerinin iyileştiğini söyleyemiyorlar. Gazetelerde de para içerikli olaylar her zaman önemi haberler arasında yer alıyor. Çözümlemeli düşünme beyinde hücre grupları veya hücrelerarası bağlantılarla olur. Beynin bazı bölgelerinde bu tür bağlantı oluşumu erişkin hayatta da sürer. Kalıplaşmış düşünce ve buna dayanan eğitim sistemlerinde seçenekler sınırlı olduğundan yeni bağlantılar oluşturması olanaklı değildir. Oysa sorgulayan bireyler biyolojik kapasitelerini en üst düzeye çıkarabilir, beyinlerinde yeni bağlantılar oluşmasını sağlayabilirler. Kalıplaşmış düşünce tarzının sanatsal yaratıcılığı da öldürdüğünü söyleyebiliriz. Bir an önce eğitim reformu yapılmalı, çözümlemeli düşünmeyi öğretecek önlemler alınmalı, böyle bir ders ilköğretimde zorunlu olmalıdır. Aksi halde varlığımızı sürdürmek olanaklı olmayacaktır. Büyük Atatürk boşuna dememiş: “Manevi mirasım bilim ve akıldır.” Bilimi rehber edinmekten başka yolumuz yoktur. Ancak bunu başarabilenler başarılı olmakta ve yollarına devam edebilmektedirler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle