Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Harpending ve arkadaşları D4 adlı dopamin alıcısını üreten genin belli bir türünün insanlarda çok hızlı bir artış sergilediğine tanık oldular. DRD47R adıyla bilinen bu gen türüne sahip kişilerin enerji düzeyleri çok yüksek oluyor ve bu kişilerde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna daha sık rastlanıyor. Ancak söz konusu gen türünün belirli topluluklarda çok yaygın olması örneğin, Amazon yerlilerinin %80’inde bulunuyor fazla enerjinin birtakım yararlar sağladığına işaret ediyor. SERT geni giİlk dinsel önderler, büyük bir olasılıkla, sıklıkla ruhsal rahatsızlık belirtibi, DRD47R geni de bir nimet ya leri sergileyen şamanlardı. da illet olabilir. Kimi araştırmacışarılı oluyorlar. lar tarafından “orkide genler” adıyla tanımlanan Üstelik bu kadarla da kalmıyor. İnsanlarla şe bu tür genler korunup gözetildiklerinde taşıyıcıbeklerin ortak özelliklerinden birinin hemen larını geliştiriyor, ihmal edildiklerinde uyumsuz hemen her yerde yaşayabilme yeteneği olduğunu, bir kişilik özelliğinin ortaya çıkmasına yol açıoysa öteki primatların yalnızca belirli yerlerde ya yorlar. şamlarını sürdürmeye çalıştıklarını belirten Lesch, Spikins görüşünde haklıysa, gelişimsel koşulSERT geninin kısa türleriyle bağlantılı davranışsal lar ve ruhsal rahatsızlıklarla ilgili birçok başka geözelliklerin insanlarla şebeklerin yeni ve zorlu or nin de bu Jekyll ve Hyde özelliğini paylaşıyor oltamlara daha kolay uyum sağlamalarına katkıda ması gerekir. bulunmuş olabileceğine dikkat çekiyor. Atalarımız bu durumdan birtakım yararlar sağBöylesine bir uyum sağlama yeteneği ataları lamış olabilirler, ama çağdaş toplumlarda farklı kamızın dünya üzerinde göç ettikleri son 50 bin yıl fa yapıları tam tersine bir engel olarak değerlenboyunca can alıcı bir önem taşımış olmalı. Bu dö diriliyor. Günümüzde çılgın olmanın kötü bir şey nemde SERT geninin de hızla evrilen genler ara olarak görüldüğüne dikkat çeken Whitley, “Basında yer aldığı görülüyor. İnsan evrimindeki bu tı dünyasında farklılıklar bugün bile hastalık çarpıcı ivmeyi gözler önüne seren araştırma ruh olarak görüldüğünden, bunun sağlayabileceği sal rahatsızlıkla bağlantılı bir başka gen türünün olası yararlar da boşa gidiyor,” diyor. yükselişini de ortaya koyuyor. Rita Urgan, Kaynak New Scientist, 5 Kasım 2011 Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Karanlığa Karşı Bir Oy Yak! Bu yıl Ankara, İstanbul Teknik, Ortadoğu Teknik, Yıldız Teknik, Atatürk, Ege, Karadeniz Teknik, Dokuz Eylül, Boğaziçi, Çukurova, Akdeniz, Gazi, Ondokuz Mayıs, Erciyes, İnönü Üniversiteleri başta olmak üzere, 43 üniversitemize yeniden rektör atanacak. Yeniden figüranlığını yapacağımızı sandıkları bu süreçleri bu kez, karanlığa karşı bir mum (bir oy) yakma; karanlığa karşı etkin direnme fırsatına dönüştürebiliriz. Bu şansı iyi kullanabilirsek, hep kullanabiliriz demektir. Üniversitelerimizde birden çok ‘Direnen Üniversite’ adayı çıkmalıdır. Bu adaylar isterlerse, bir adayda anlaşarak, oylarımızı birleştirebilirler. Direnen Üniversite’nin adaylarını atamayacaklarını biliyoruz. Bu reddi, sağlam, onurlu duruşumuzun bir kanıtı olarak görüyoruz. Başından beri sormamız gerekirdi: Siyaseten her sıradan “atanabilir” olduklarını tercih nedeni saymamızı duyumsatan adaylar, bununla bizi, hepimizi ve her şeyi bir sıçrama tahtası gibi gördüklerini göstermiyorlar muydu? Atanabilirliklerini sormakla, bu süreci onaylamakla adayların bizi böyle görmelerine (ve sonradan başımıza gelenlere) çanak tutmuyor muyduk? Bu aşağılanmanın çaresi tek isimli bir liste göndermektir. Atayarak, atanarak dayatanlara, seçerek, seçilerek dayatmalıyız! Bu, üniversite’nin kendi doğasından gelen Anayasa üstü ilkesel bir yetkisidir. Bu tek isimli listeyi hazırlamanın pek çok yolu vardır. Bu aşağılanmaya kayıtsız kalanlar elbette başka tasarımların, kendi çıkarlarının peşinde olanlardır. Üniversitenin, insanlığa dayatılan zalimane koşullara karşı çıkmak, bunları sorgulamak gibi bir sorumluluğunun bulunmadığını düşünen; işinin ve işlevinin “direnen üniversiteyle” tasarlanandan farklı olduğunu savunan bu meslektaşlarımız bu işbirliğinde tarihsel bir yanılgı görmediklerine bizi inandırmaya çalışacaklardır. Rektör olmaya değil, Üniversite olmaya çalışmalıyız. Gerici siyasi iktidarlarla, sömürgen sermayeyle işbirliklerine girişmek yerine, “üniversite idesi”ni yaşama geçirmeye çalışmalıyız. Yapılacak işler çok açıktır. Ülkemizin geleceği için Sizden direnen üniversite’yi seçmenizi diliyorum. Tüm Türkiye’de direnen üniversite’nin adaylarını destekleyiniz, cesaretlendiriniz. Onların Sizin oylarınızdan daha fazlasına gereksinimleri olacaktır. Düşüncenizle, cesaretinizle yanlarında olunuz. Karanlıktan korkmadığımızı; karanlıkları aydınlattığımızı göstermeliyiz. Saymakla bitmeyeceğimizi; Kırmakla tükenmeyeceğimizi göstermeliyiz. Tükenmişsek, Birin bine nasıl karşı koyabileceğini göstermeliyiz. Her bir’imiz bunu gösterebilir. Bugünün koşullarında üç aday tipi söz konusudur: 1) ABD güdümündeki vatansız dinci simsarların Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürme projesinin piyonlarından olan aday tipi, 2) Direnen üniversite’nin adayı 3) Bu ikisinin arasında, yalnızca rektör olmak isteyen işgüzar görünümlü aday tipi… Adaylar arasında kırma tipler de bulunacaktır. Ancak ‘direnen üniversite’ düşüncesinden bu tiplerin çıkması olanaksızdır. ‘Direnen üniversite’, adaylardan şunları bekliyor: • Çoğunluk seçmemişse, atanmayı kabul etmeyecektir. • YÖK’ün “mülakat”ına gitmeyecektir. • İkinci kez rektörlük yapmayacaktır. • Rektör yardımcılarının seçimle gelmesini sağlayacaktır. • Üniversitede Hukuk Devleti ve Demokrasi ilkelerinin gereklerini ödünsüz yerine getirecektir. • Aydınlanmacı, hümanist bir üniversite idesinin gereklerini hayata geçirmeye çalışacaktır. • Üniversitede akademik bilincin gelişmesi, akademik özgürlüğün kök salması için olanakları seferber edecektir. • Her türlü eleştiri için etkili iletişim kanalları geliştirecek ve açık tutacaktır. Bilimi ve üniversiteyi ileriye taşıyacak yöntem önerilerine açık olacaktır. • Üniversitenin kaynaklarını sosyal adalet ve sosyal devlet ilkelerine göre sarf edecek, halkın tek kuruşunu israf etmeyecek, kimseye peşkeş çekmeyecektir. • Göreve geldiği andan itibaren kendisinin, yardımcılarının ve yakınlarının her türlü zenginleşmesini; her sektörde işe alınma, konum edinme gibi başkaca yararları kaynaklarıyla birlikte düzenli olarak duyuracaktır. • Bugün artık hattı değil, sathı savunmak zorundayız. Bunun için radikal olmalıyız. Satıh birtakım ödünlerle, uzlaşmalarla, işgüzarlıkla savunulamıyor. Sevgili Atatürk’ün bize gösterdiği ufkun hiç bir biçimde karartılmasına izin veremeyiz. • Direnen üniversite’nin adayı olunuz! Oyunuzu direnen üniversite’nin adayına vererek, “Kara Üniversite”nin üstünde Damokles’in keskin ve ağır kılıcı gibi asılı durunuz! Sevgili Meslektaşlar, direniniz! Direnmek düşünmektir. Direnmek özgürlüktür. Üniversite direnmektir, düşünmektir, özgürlüktür! 2012, yüzmetrecilerin yeniden aldandığı, aldatıldığı bir yıl olmak yerine, Maraton koşanların başlangıç noktası olmalıdır. “Üniversite”yi var eden değerleri savunmak için Siz de aday olun. Birbirinize verin oyunuzu. Seçin, seçilin; Simurg olun! Direnen Üniversite’nin Seçim Bildirgesi D Ü NY A G Ö S T E R G E L E R İ Çin ne zaman ABD’yi yakalayacak? ABD’nin milli geliri kabaca Çin’in (piyasa döviz kuru ile) milli gelirinin iki katı dolaylarında. Bu ikisi arasındaki mesafenin ne zaman kapanacağı konusunda bir tahminde bulunmak için The Economist geçmişe yönelik verilere dayanarak bir hesaplama yaptı. Son 10 yılda Çin’in reel GSMH’sının yıllık ortalama büyüme oranı %10.5, ABD’ninki ise %1.6; enflasyon Çin’de ortalama %4.3 ve ABD’de %2.2. The Economist’in tahminlerine göre gelecek 10 yıl içinde Çin’de GSMH’nin büyüme hızı yılda ortalama %7.75, ABD’de ise %2.5 olacak; Yuan yılda %3 oranında değer kazanacak; enflasyon Çin’de ortalama %4, ABD’de ise %1.5 olacak. Bütün bu verilere göre Çin’in ABD’yi 2018 yılında yakalayacağı tahmin ediliyor. Bir diğer olasılık da Çin’in reel büyüme hızının %5 civarında olması durumunda (diğer varsayımlar değişmiyor) Çin’in dünya liderliğini ancak 2021 yılında yakalayacağı öngörülüyor. Daha geniş kapsamlı bir analizde, The Economist, Çin’in ABD’yi 21 farklı göstergede geçmiş olduğunu ortaya çıkartıyor. Bunların başında üretim çıktısı, ihracat ve sabit yatırımlar geliyor. Aşağıdaki tabloya göre örneğin Çin 2014 yılında dünyanın en büyük ithalatçısı ve en büyük perakende satıcısı olacak. Bu arada ABD bazı konularda hâlâ Çin’in epey ilerisinde. ABD’nin borsa kapitalizasyonu Çin’inkinden 4 misli büyük. Ayrıca ABD, savunmaya Çin’den beş misli fazla harcıyor. Çin’in savunma bütçesi daha hızlı büyümesine karşın, ABD 2025 yılına kadar bu konuda liderliğini sürdürecek gibi görünüyor. CBT 1294/9 6 Ocak 2012