Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Afrika’daki yağmurlar Bir, iki, üç…GüverAtlantik’teki cinler de matematikakıntılara bağlı ten anlıyor drix, Jim Morrison, Kurt Cobain veya 27 yaşında yaşamını yitiren başarılı müzikçiler dahil. Bir araştırma ekibi şimdi bu yaşın, pop, rock ve soul müziği yıldızlarının ölümünde gerçekten önemli olup olmadığını inceledi. “Bizden ayrılarak o aptal kulübe girdi. Oysa ben ona bu aptal kulübe adımını atma demiştim”: Kurt Cobain’in ölümünden sonra (1994) annesi bu şekilde konuşarak 27’liler kulübü mitini ortaya atmış oldu. Sadece 3 Temmuz 1969 – 3 Temmuz 1971 yılları arasında dört ünlü müzisyen hayatını kaybetti: Rolling Stones kurucularından Brian Jones, gitarist Jimi Hendrix, Janis Joplin ve Jim Morrison. Medyalarda her seferinde gizemli koşullarda yaşamını yitiren yıldızların erken ölümlerini, daha ünlü olabilmek için yaşam biçimleriyle bilinçli olarak hazırladıkları söylentileri yayılıyordu. Hatta, istatistiksel bir bağlantı bile söz konusuydu! British Medical Journal dergisinin son sayısında, 27’liler kulübünün gerçekten olup olmadığı araştırıldı. Wikipedia’ya g ö r e , “Club 27”nin 38 üyesi bulunuyor. Konuyla ilgili tartışma uzun bir süredir devam ediyor, bilim insanları bu tartışmaya bir son verebilmek için hangi parametrelerin önemli olduğunu, bunların ne şekilde tanımlandıkları ve örneklerin ne şekilde bir araya getirilmesi gerektiğini araştırdı. Mesela ilk önce “ünlü”nün gerçekte ne olduğu tanımlandı. Bu şekilde, İngiliz popüler müzik listelerinde birinci sırada yer alanlar en başarılı müzisyenler olarak kabul edilmiş. Sonuçta bu listeler elli yılı aşkın, bir süredir başarılı müzik parçalarını ve bunları yaratan sanatçıları barındırıyor. Araştırmacılar böylece 1956 yılında liste başı olan Frank Sinatra’nın “Songs for Swingin’ Lovers!” parçasından, Leona Lewis’in 2007 yılında çok tutulan “Spirit” parçasına kadar, en az bir kez müzik istatistiklerini belirleyen şarkıcıları ve grup üyelerini tespit etmişler. Daha sonra her müzisyenin doğum ve ölüm tarihi ve en çok tutulan parçanın hangi tarihte ortaya çıktığını öğrenmişler. İncelenen zaman aralığında 71 ölüm vakası var, ki bu yüzde yedilik bir oran. Ayrıntılı araştırmalar sonucunda ölümlerin 27. yaştan çok 32. yaşta meydana geldiği ortaya çıkmış. Ancak genel olarak bakıldığında ölümlerin çoğu 20 ve 30 yaş arasında gerçekleşmiş. Araştırmadan çıkan diğer sürpriz sonuç da şu: Seksenli ve doksanlı yıllarda 3040 yaş arasında neredeyse hiçbir müzisyen ölmemişken, özellikle de yetmişli yıllarda ve seksenli yılların başında çok sayıda yetenek hayatını kaybetmiş. Bu durum aşırı doz tedavilerinin iyileşmesi ve rock müziğinden pop müziğine geçişle de ilgili olabilir. Sonuç: 27’liler kulübü istatistiksel olarak kanıtlanamadı. Güneydoğu Afrika’daki son 17.000 yıl içindeki su döngüsünü inceleyen bilim insanları sürpriz sonuçlara ulaştı. Nitekim geçerli olan teorinin aksine, kurak dönemlerden yağışlı dönemlere geçiş bölgesel sebeplerle sınır değil, daha çok Kuzey Atlantik sularındaki değişimlerle ilgili (Nature). Afrika kıtasındaki tropikal yağmur kuşağı geniş bir şerit şeklindedir ve yerini, yağmurlu ve kurak dönemlerin dönüşümlü olarak yaşanmasıyla belli eder. Bu sistemdeki değişimlerse sellere veya kuraklıklara neden olabilir. Bremen Üniversitesi ve Alfred Wegener Kutup ve Deniz Araştırmaları Enstitüsü’ne bağlı MARUM Araştırma Merkezi bilim insanları, bu sistemi daha iyi anlayabilmek için Güney Afrika’daki deniz diplerindeki birikimleri inceledi. Zambezi nehrinin Hint Okyanusu ile birleştiği yerde Enno Schefuss ile çalışan ekip son 17.000 yıl içindeki kurak ve yağışlı evreler hakkında bilgiler edindi. Güney Afrika’nın bu bölgesindeki yağış sistemindeki değişimlerin, Kuzey Atlantik’teki de Söz konusu sayı duyusu olduğunda, kuşlar kesinlikle primatlarla yarışabilir diyor güvercinlerle araştıran Yeni Zelandalı psikologlar. Kuşlar farklı sayıda objeler içeren kümeleri birbirinden ayırt etmekle kalmayıp, bunları sıraya bile koyabiliyor. Dahası bu sıralamayı yeni objeli kümelerde de yapabilmişler. Epizodik bellek ve alet kullanma yetisinden sonra belki sayı duyusunun da sadece primatlara özgü olmadığı kabul edilmelidir diyor Otaga Üniversitesi’nden Damian Scarf, Science dergisinde. Scarf ve ekibi, Amerikalı araştırmacıların 1990’lı yılların sonunda Rhesus maymunlarıyla gerçekleştirdikleri deneyleri, güvercinlerle tekrarladı. Güvercinler ilk önce en fazla üç obje barındıran kümeleri, obje sayısına göre sıralandırmayı öğrenmişler. Daha sonra kuşlara bir ila dokuz obje barındıran iki resim gösterilmiş. Kuşlar objeleri daha önce hiç görmemiş olsalar bile resimleri, vakaların yüzde yetmiş beşinde doğru olarak sıralamışlar. Kümeler içindeki obje sayısı ne kadar belirginse sıralama işlemini de o kadar çabuk yapmış kuşlar. Bilim insanları aynı sonuçları on dört yıl önce Rhesus maymunlarıyla elde etmişlerdi. Scarf, kuş ve primat beyninin sayılarla benzer bir şekilde çalıştığını düşünüyor. Ancak bu yetinin paralel bir gelişmeyle mi ortaya çıktığı, yoksa kuş ve primatların ortak bir atasına mı uzandığı henüz bilinmiyor. Erken yaşta regl, diyabet riskini yükseltiyor Yüksek diyabet riskine sahip kadınlar gelecekte ilk regl tarihine göre belirlenebilecek. Bir kız ne kadar erken yaşta regl görürse, daha sonraki yaşamında diyabete yakalanma riski o denli artıyor. Kadınların aşırı kilolu olup olmadıkları önem taşımıyor, diyor İngiliz ve Alman bilim insanları Diabetologia dergisinde. Yaşları 18 81 arasında 1.503 kadının sağlık durumları incelenmiş. Araştırma başladığında katılımcılardan 140’ında diyabet, 226’sında ise diyabetin ön evresi tespit edilmiş. Bu kadınlar arasındaki ortak noktayı arayan bilim insanları, ilginç bir faktöre rastlamışlar: Diyabet hastalığının ön evresinde ve diyabet hastası olan kadınlar, sağlıklı kadınlara kıyasla çok daha erken yaşlarda regl görmüşler. İlk regl yaşı normalde on üçtür. Ancak regl görme ya CBT 1294/ 4 6 Ocak 2012 niz akıntılarındaki varyasyonlarla “uzaktan kumanda” edildiğini saptadı. Araştırmacılar, Kuzey Atlantik’teki bir sinyali güney yarımküreye ulaştırarak Afrika’daki yağmur kuşağını değiştiren bir tür atmosferik köprünün varlığına inanıyor. Bu da güneydoğu Afrika kıyısındaki su döngüsünün geçmişte de günümüzde olduğu gibi Hint Okyanusu’ndan etkilendiği anlamına gelmekte. Araştırmacılar, iklim modellerinde Kuzey Atlantik ve Afrika’daki yağmur kuşağı arasındaki ilişkiyi görmüşlerdi ancak bu bağlantıyı kanıtlayacak veriler eksikti. Son bulgularla modellerin iklim sistemini ne kadar kesin bir şekilde gösterdikleri kontrol edilmiş oldu. Böylece gelecek için daha kesin öncelemeler için daha iyi iklim modelleri geliştirilebilecek. Yeni kitle spektrometresi sayesinde en küçük miktardaki kimyasal birleşimlerdeki hidrojen ölçülebilmiş. Jeokimyacılar için önemli olan, hidrojen izotoplarındaki orantılardır. Çünkü yağış oranına bağlı olarak yağmurdaki ağır ve hafif hidrojenlerin orantıları değişmektedir. Bitkiler bu bilgileri moleküllerinde saklıyor. Ve bu kimyasal birleşimlerden bazıları o kadar dayanıklıdır ki yüzyıllar boyu kalıcı olabiliyor. İncelenen örnekler 2005 yılında Mozambik kıyılarından toplanmış. Bu bölgede sadece deniz sıcaklıkları hakkında bilgi veren tortullar dışında, örneğin Zambezi’den denize düşen bitki kalıntıları da birikmekte. Amy Winehouse’ın ölümünden sonra medya 27’liler kulübünü yeniden manşetlere taşımıştı. Bu kulübe Brian Jones, Jimi Hen ‘27’liler kulübü’ efsane mi? Araştırma Tuzlu yiyecek düşkünlüğünün nedeni bebeklikte Bebeğin yediği ilk gıdalar, daha sonra tuzlu yiyecek sevip sevmeyeceği konusunda etkili oluyor. Sağlık açısından önemli olan bu durumu Amerikalılar 61 çocukla gerçekleştirdikleri bir araştırmayla ortaya koydu. Birkaç aylıkken yumuşak ekmek, ezilmiş patates ya da benzer tuzlanmış yetişkin yiyeceği yiyen bebekler, okulöncesi çağda tuzlu yiyecekleri daha çok seviyor. Oysa az tuzlu bebek maması veya meyveyle beslenen bebeklerde tuzlu yiyeceğe düşkünlük gelişmiyor. Yaşamın ilk aylarındaki gıdaların daha sonraki tat tercihi konusunda önemli olduğunu gösteren kanıtlar, günden güne artıyor diyor Philadelphia Monell Kimyasal Duyular Merkezi’nden Leslie Stein (American Journal of Clinical Nutrition). Bu, özellikle de tuz için geçerli olabilir, nitekim bebekler doğduklarından itibaren acımsı gıdaları ağızlarından püskürtüp, tatlı gıdaları tercih ederken, tuzlulara karşı biraz kayıtsız kalıyor. Bu reaksiyonun değişip değişmeyeceği bebeklerin ilk aylarında ne yediklerine bağlı. Bu fark altı aylıktan itibaren belirgin bir şekilde kendini göstermekte. O zamana kadar tuz içerikli gıdalar yiyen bebekler, biberonda saf içme suyu yerine tuzlu su içmeyi tercih ediyor. Aynı çocuklarla okulöncesi çağda yapılan yeni testler sonucunda da çocuklar, şekerleme ve çikolata yerine cips ve tuzlu krakerleri tercih ettiklerini söylemişler. Araştırmacılara göre ilk çocukluk döneminde edinilen beslenme alışkanlığı, yetişkinlerin az tuzlu yiyeceklere alışmalarının niçin bu kadar zor olduğunu açıklamakta.