26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] İşlevi kurulduğu günden bugüne tartışılagelen BTYK’ye yeni bir misyon mu veriliyor? Elementler çizelgesi konusunda bilmediklerimiz... • Elementler çizelgesini öğrencilik yıllarından sınıfa asılı iç karartıcı bir tablo olarak anımsayabilirsiniz. Öyleyse, bu tablonun gerçek amacını da hiç düşünmediniz demektir. Elementler çizelgesi büyük bir aldatmacadır. varlığını kabul etti. Bu elementler şimdi çizelgenin sekizinci grubunu oluşturuyorlar. ya da “atom numarasına” göre ayırıyoruz. Atom numarası ters elektrik yüklü elektronların dizilimini ve buna bağlı olarak da elementin kimyasal özelliklerini belirler. BTYK İçin Yeni Gündem Maddesi: İslamda Bilim Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun (BTYK) 27 Aralık’taki toplantısında başbakanın yaptığı konuşma dikkatimi çekti. Aşağıdaki bölüm onun bu konuşmasından: (Andığı isimlerin altını ben çizdim; köşeli parantezler de bana ait.) “...İnsanlık tarihinden, örneğin, Bağdat’ın, Kurtuba’nın, Gırnata’nın, İskenderiye’nin, İstanbul’un, kütüphanelerini çıkardığınızda, emin olun geriye hiçbir şey kalmaz. Harezmi’yi [d. 780, Hive], Cezeri’yi [d. 1136, Cizre], Ali Kuşçu’yu [d. 1403, Semerkant], Piri Reis’i [d. 146570 arası, Gelibolu], El Kındi’yi [d. 801? Kufe], Gazali’yi [d. 1058, Tus], Farabi’yi [d. 870, Farab], Akşemseddin’i [d. 1389/1390, Osmancık] zikretmeden, isimlerini anmadan bilim tarihi yazılamaz. “Astronomi denildiğinde akla sadece Kopernik’in gelmesi, Ali Kuşçu’ya haksızlıktır. Fizik denildiğinde, Newton kadar Cabir bin Hayyan’ı [d. 721/722, Horasan] anmamak, aleni bir ayrımcılıktır. Kan dolaşımı, anestezi, verem, katarakt ameliyatı, mikrop kavramı, bizim medeniyetimizin isimleri anılmadan, onların bilime katkıları zikredilmeden izah edilemez. Bilim ve bilgi, hiç tartışmasız insanlığın ortak mirasıdır. Hiç kimse, hiçbir toplum, hiçbir medeniyet, bilimi, kendi tekelinde göremez, kendinden menkul kabul edemez…” Çok merak ettim; İslamın, bilimin gelişmesinde, geçmişte oynadığı rolü inkâr eden Batılı bilim tarihçileri mi var ki, Başbakan BTYK toplantısında böyle bir konuşma yapmaya gerek gördü? Ciddiye alınan bütün Batılı bilim tarihçileri, Müslümanların, Abbasiler döneminde, IX. yüzyıl ile X. yüzyılın başlarında, eski Yunan biliminin büyük bir bölümünün çeviri yoluyla Arapçaya aktarılmasını sağladıklarını; çeviriyi yapanların bununla yetinmeyip, yeri geldiğinde aktardıkları bilgileri yorumladıklarını ve bu çeviri hareketiyle başlayan süreçte, ‘İslam âlimlerinin’ Yunan bilimine özgün katkılar yaptıklarını da yazar. Ayrıca, İslamın egemen olduğu coğrafyada yaşayan Museviler ve Süryaniler gibi, diğer dinlerden insanların da bu görkemli entelektüel faaliyete katkıda bulunmuş olduklarını; Arapçanın, o zamanların bilim dili olduğunu kaydederler. Ne var ki, 1085’te Toledo’nun, 1091’de Sicilya’nın Müslümanların elinden çıkmasından sonra bilimdeki üstünlük, Hıristiyan Avrupa’ya geçti. XII. ve XIII. yüzyıllarda eski Yunan bilimi, İslamın bu bilimle ilgili yorum ve katkılarıyla birlikte Latinceye kazandırıldı; Latince, bilim dili olarak Arapçanın yerini aldı; Avrupa’da, özünü Aristoteles fizik ve kozmolojisi ile onun doğa felsefesinin oluşturduğu eski Yunan bilimi egemen oldu. Bu bilim, XVII. yüzyılda, Copernicus’un güneş merkezli kozmoloji sistemi Aristoteles’in yer merkezli sisteminin yerini alıncaya dek de Avrupa’daki egemenliğini sürdürdü. Sonrası biliniyor: Copernicus, Galileo, Kepler, Descartes ve Newton’ın öncülük ettiği bilim devrimi ve bugün anladığımız anlamdaki bilimin, doğa bilimlerinin doğuşu ve Hıristiyan Avrupa’nın bilim devriminin beşiği oluşu... Batılı bilim tarihçileri, doğal olarak bu gerçeği de yazar. O halde, başbakan yukarıdaki sözleriyle kimi hedef aldı ve ne anlatmak istedi? Asıl şunu çok merak ediyorum: Kendisi de akılcı felsefeden gelen ama daha sonra bu düşünce sistemini, Tehâfütü’lFelâsife adlı eserinde bütünüyle reddederek ortaya koyduğu öğretinin, dinsel dogmanın akılcı felsefeye galebe çalması ve sonuçta da İslamın bilimden kopmasında önemli ölçüde rol oynadığı bilinen İslam filozofu Gazali’nin, verilen örnekler arasında yer alması ne anlama geliyor? Ya da Gazali’nin bu eserindeki görüşlerine karşı çıkan Endülüslü İbni Rüşd’ün adı niçin anılmıyor? Peki, ya o dönemlerin İslam tıbbında üzerinde çalışılan bazı konular sayıldığı halde, ‘İslam tıbbı’ deyince ilk akla gelen İbni Sina’nın anıtsal adı niçin anılmamış? İbni Sina’nın aklı esas almasına, Gazali, anılan eserinde karşı çıktığı için mi? Haftaya hem bu soruları açarız hem de sorulacak başka sorularımız var... • Artık elementleri proton sayılarına, Bu çizelge St. Petersburg Üniversitesi’nin garip profesörlerinden Dimitri Mendeleyev tarafından oluşturulduğu 1869 yılından beri kimya öğrencileri tarafından kullanılıyor. Yayımcıya teslim edilme tarihi yaklaştığından o sırada bilinen 63 elementin tümünü anlatmaya vakit bulamayan Mendeleyev başkaları tarafından özenle bir araya getirilmiş olan atom ağırlıklarından oluşan bir dizi veriyle yetinmek zorunda kaldı. • • • Elementler çizelgesinin en sağında yer alan asal gazların en dış elektron kabuğu tümden elektronlarla dolu olduğundan kimyasal tepkime eğilimleri de son derece düşüktür. • Atom aşkı: çağdaş bir elementler çizelgesini • Bilim insanları söz konusu atom ağırlıklarını ağırlıklar belirledi bu da Mendeleyev’in işe yarar bir sıralama yapması için gereksindiği tek şeydi. İskambil oyunlarını çok seven Mendeleyev her bir elementin ağırlığını ayrı bir dizin kartına yazarak kartları iskambil falı açar gibi ayırdı. Atom ağırlıklarını küçükten büyüğe doğru artarak belli kolonlara yerleştiren Mendeleyev, benzer özelliklere sahip elementlerden birer “deste” oluşturdu. Çizelgenin ortasındaki 4. Grup elementler • Kimya uzmanları bu sürecin sonunda görece • kendi içlerinde ve birbirleriyle kolayca bağlanırlar. Sürgit silikon + silikon + silikon bağlantısı bilgisayarlardaki yarıiletkenlerin yapımında kullanılan kristal örgüyü oluşturur. belirlemek amacıyla çeşitli çözeltilerden akımlar geçirmek suretiyle onları atomlarına ayrıştırmışlardı. Bir elementin atomları pilin kutuplarına tepki olarak bir yöne giderken bir başka elementin atomları öteki yöne gidiyordu. Atomlar farklı bir yere toplanıyor, ardından ağırlıkları ölçülüyordu. alın, karmaşık orta sütunlarını kesin ve 4. Grup elementlerin ortasından boylu boyunca bir kez kıvırın. Birbirleriyle öpüşen grupların elektron yapıları birbirlerini tamamlayacak ve bu gruplar birbirleriyle kaynaşacaklardır. Sodyumun klorüre dokunuşu sofra tuzunu oluşturur! Çok yüksek dozlarda ölümcül bir iğne olarak kullanılan potasyum klorür gibi başka bileşikleri de kolaylıkla kestirebilirsiniz. • • • Yine 4. Grup kapsamında yer alan karbon elementinin atomları uzun zincirler halinde birleşerek şekerleri oluştururlar. Karbon elementinin yaşamın temel molekülü olması onun kimyasal esnekliğinden kaynaklanmaktadır. • Artık 63 elementin tümü için geçerli tek bir Mendeleyev hazırladığı bu sistemde haklı olarak ağırlıkları ve kimyasal özellikleri henüz keşfedilmemiş elementler olduğunu düşünerek kimi yerleri boş bıraktı. Daha sonra bulunan galyum, skan örüngüyü tanımlayan yeni bir Periyodik Yasa’sı vardı (“Elementler artan atom ağırlıklarına göre sıralandıklarında belli özellikler yineleniyordu). • Mendeleyev tüm elementlerin değişmez olduklarını düşünüyordu. Oysa, radyoaktif atomların çekirdekleri değişkendir. Bir başka deyişle, bu atomlar çizelgenin bir yerinden bir başka yerine gidebilirler. Örneğin, atom numarası 92 olan uranyum elementi giderek çürür ve çok daha hafif elementlere dönüşür. Bu süreçte son nokta 82 atom sayılı kurşun elementidir. Doğada atom numarası 92’nin üzerinde olan atomlar yoktur. Ancak elementlerin başka elementler ya da onların parçalarıyla sıkıştırılması suretiyle bu tür atomlar oluşturulabilir. Elementler çizelgesinin son iki üyesi, kısa bir süre önce resmen tanınan ancak henüz adlandırılmamış olan, 114 ve 116 numaralı elementlerdir. 116 numaralı element milisaniyeler içinde çürüyüp yok olabilen bir yapıya sahiptir. • • • • CBT 1295/ 6 13 Ocak 2012 diyum ve germanyum bu boşluklara yerleştirildi. Ancak 1894 yılında bulunan argon elementi çizelgenin hiçbir yerine uymayınca Mendeleyev bu elementin varlığını reddetti helyum, neon, kripton, ksenon ve radon için de aynı tepkiyi gösterdi. 1902 yılında, gözden kaçırılan bu inanılmaz derecede tepkisiz elementlerin ya da asal gazların • • Fizik uzmanı Richard Feynman bir zamanlar 137 sayısının çizelgenin üst sınırını belirttiğine inanıyordu; daha fazla proton eklenmesi yalnızca sanal bir sayıyla belirtilebilecek bir enerji üretir ve 138 numaralı elementi oluşturabilirdi. Daha yükseği olanaksızdı. Kimbilir, belki de öyledir. Rita Urgan, Discover
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle