23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Omega3 yağ asitleri beyin hacmini koruyor ararken özellikle kokuya odaklanıyor. İnsan cildinden yayılan gazlar, kimyasal sinyal görevini görüyor. Bu konuda cilt bakterileri önemli bir rol üstleniyorlar, çünkü bunlar örneğin terin içeriklerini gaz haline dolayısıyla da koklanabilir maddelere dönüştürüyorlar. man bilim insanlarına ait. Araştırma, şempanzelerin, grup üyelerinin hangi bilgilere sahip olduklarını bildiklerini gösteriyor. Oysa şimdiye kadar sadece insanların bu yetiye sahip oldukları sanılıyordu (Current Biology). Davranış motifleri, uyarı çağrısının şempanzeleri bilinçli olarak bilgilendirmesi gerektiğini ve dolayısıyla da uyarıların sosyal açıdan motive edici olduğunu gösteriyor. İngiltere’deki St. Andrews Üniversitesi bilim kadını Catherine Crockforf, şempanzelerde daha karmaşık bir iletişimin söz konusu olduğunu söylüyor. Sonuçlar, motive edici davranışların bilinçli kararlara uzandığını kanıtladı. barındıran enzimdeki (üç histidin peptidiyle çevrili bir metal çinko iyonu) bir aralığa sığacak şekilde yapılanmıştır. Netta SelaPasswell, Sagi ile birlikte alternatif bir yol denedi. İki araştırmacı, MMP’ye doğrudan doğruya saldıran sentetik bir molekül geliştirmek yerine, bağışıklık sistemini kandırmak için doğal bir antikor üretip, MMP9’u bir tür bağışıklıklaştırmayla ele geçirmenin daha iyi olacağına karar verdi. Metal çinkohistidin kompleksinin yapay bir versiyonunu ürettiler. Bu minik sentetik moleküller daha sonra farelere aşılandı ve fare kanının MMP’ye karşı bağışıklık etkinliğiyle ilgili işaret taşıyıp taşımadığı kontrol edildi. Buldukları ve “metal gövde” olarak adlandırılan antikorlar TIMPs’ye benzese de aynı değildi ve MMP2 ve MMP9 enzimlerine karşı etkiliydiler. Bu yöntem Morbus Crohn benzeri hastalıkta işlemekte. Hayvanlara sentetik moleküller aşılandığında, bağırsaktaki bu otobağışıklık sisteminin semptomları engelleniyordu. Patent başvurusu yapıldı. Omega3 yağ asitleri ve belli başlı vitaminler yaşlılıkta beyin hacminin küçülmesini önlüyor. Sonuç 104 yaşlı insanı inceleyen Amerikalı bilim insanlarına ait. Kanlarında bol miktarda Omega3 yağ asitleri, C, D,E ve B vitaminleri bulunan yaşlıların beyin hacmi daha büyük çıkmış. Ayrıca bu yaşlılar bellek testlerinde de daha başarılı oldular (Neurology). Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalarla da Omega3 yağ asitlerinin kalpdolaşım sistemi üzerinde olumlu etki yaptığı anlaşılmıştı. Bu doymamış yağ asitlerini daha fazla tüketenler arasında kalp enfarktüsünden ölenlerin sayısı daha az. Omega3 yağ asitleri ve D vitamini özellikle de yağlı balık türlerinde bulunur. Sinir vitamini olarak kabul edilen B vitamini ve hücreleri koruyucu etkisine sahip C ve E vitaminleri ise daha çok meyve ve sebze türlerinde bulunur. Son araştırmada Omega3 yağ asitlerinin ve bu vitaminlerin beyin üzerinde de olumlu etki yaptıkları kanıtlandı. Beyin hacminin daha büyük olmasından ve belleğin daha iyi çalışmasından kandaki bu maddelerin değeri sorumlu, diyor araştırmayı yöneten Gene Bowman (Oregon Sağlık & Bilim Üniversitesi). Beslenmenin beyin hacmi üzerinde etkisi üçte bir, zihinsel yeti üzerindeki etkisiyle yüzde on yedi civarında. Ancak beyin hacminde ve zihin sağlığında yaş, eğitim durumu veya kan basıncı gibi faktörler de önemli bir rol oynuyor. Her ne kadar sonuçların diğer araştırmalarla kanıtlanması gerekiyorsa da insanların sağlıklı beslenmeyle beyinlerini koruyabilecekleri heyecan verici. Aldıkları gıdalarda transyağ asitleri bulunan katılımcılarda bilim insanları negatif sonuçlara ulamışlar. Bu yaşlıların beyin hacimleri daha küçük olduğu gibi bellek testlerinde de daha kötü sonuçlar alınmış. Transyağ asitleri özellikle de hazır yiyeceklerde kullanılan katılaştırılmış yağlarda bulunmakta. Araştırmaya katılan 104 kişinin yaş ortalaması 87 idi ve sağlıklı olan tüm hastalarda demans veya benzeri hastalık riski düşüktü. Bakteri faunasının bileşimi bu nedenle kişisel beden kokumuzu da belirlemektedir. Araştırmacılar şimdi deneysel olarak, bir insanın Anopheles gambiae sivrisineğine ne kadar çekici geleceğinin bakteri bileşimine bağlı olduğunu kanıtladı. Bu sivrisinek türü ölümcül sıtma hastalığının başlıca bulaştırıcısı olarak biliniyor. Deneyler sırasında hangi bakteri türünün sıtma sineğine daha cazip geldiği de saptanmış. Sivrisineklerin tercih ettikleri insanların ciltlerinde 2,6 misli daha fazla stafilokok mikrobu bulunuyordu. Stafilokoklardan çıkan gazlar, pseudomonas bakterisinden yayılanlara kıyasla daha çekici gelmiş sineklere. Sivrisineklerin hiç sevmedikleri koku maddeleri tespit edilerek daha etkili kovucu spreyler üretilebilecek. Şempanzeler grup üyelerini tehlike anında uyarıyor. Uyarı çağrısının yoğunluğu diğer hayvanl a r ı n tehlikeden haberdar olup olmadığına göre değişmekte. Sonuç, Uganda’da doğal ortamlarında yaşayan maymunları inceleyen İngiliz ve Al Sadece tehlikeden habersiz olanlar uyarılıyor Romatoid artrit (eklem romatizması) ve Morbus Crohn gibi hastalıklarda savunma sistemi “yanlışlıkla” bedenin kendi dokusuna saldırıyor. İsrail’deki Weizmann Enstitüsü bilim insanları farelerin bağışıklık sistemini “aldatarak” otobağışıklık sürecinde bedenin asıl oyuncusu olan MMP9 enzimine yönlendirmeye başardı (Nature Medicine). Irit Sagi ve ekibi, matriksmetal proteinaz ailesini yalıtıp, bloke edebilmek için yıllardır çalışıyordu. Bu proteinler bedenimizde taşıyıcı malzeme olarak örneğin, her şeyden önce hücrenin hareket etmesinde, çoğalmasında ve iyileşmesinde büyük önem taşıyan kolajenden geçer. Fakat bu ailenin üyelerinden bazıları kontrolden çıktığında, otobağışıklık hastalıklarına neden oldukları gibi kanser hücrelerinin öncü tümörden çıkarak sağlıklı dokuya sızmasına (metastaz) da yol açabilir. Araştırmacılar daha önceleri MMP’ye doğrudan doğruya saldıran sentetik ilaç molekülleri geliştirmişlerdi, ne var ki bu maddelerin yan etkileri çok fazlaydı. Enzimleri tehlikesiz kılan yeni ayarlama programıyla beden normalde kendi MMP engelleyicisi TIMPs’yi üretiyor. Sentetik ilaçların aksine bunlar çok seçici bir şekilde işliyor. Her TIMPs’nin bir kolu, etkin kısmı Enzim blokajı romatizmadan koruyor Kuzey Amerika’ya özgü bir kurbağa türünün dişisi, erkek kurbağanın “vıraklamasından” kaç kromozoma sahip olduğunu anlıyor. Bu şekilde de kendi türüne ait olup olmadığını öğreniyor (Missouri Üniversitesi, Proceedings of the Royal Society B Biological Sciences). Birbirleriyle yakın akraba olan iki gri ağaç kurbağasının görünüşü tamamen aynıdır. İki tür arasındaki fark bir tanesinin hücrelerinde 24 diğerininse 48 kromozom bulunmasına dayanıyor. Dişiler yalnızca kızışma sesine göre kendilerine uygun eşi bulabiliyor. Her ne kadar iki tür de aynı Kurbağa sesi ve kromozom sayısı kızışma sesini çıkarsa da doğu ağaç kurbağası (Hyla versicolor) Cope gri ağaç kurbağasına (Hyla chrysoscelis) kıyasla daha yavaş Araştırma Meme kanseri hücreleri dış basınçla hareketleniyor Meme kanseri hücreleri dış basıncın etkisiyle genellikle hareketli hücre biçimlerine dönüşüyor. Bu hücrelerse sağlıklı dokuya sızarak, kanseri tetikleyebilir. Amerikaların deneyleri, tümörün büyümesi sırasında meydana gelen basınca bağlı stresin, meme kanseri hücrelerini hareket etmeleri için uyardığını göstermekte (Proceedings of the National Academy of Sciences). Bilim insanları farklı saldırganlık derecelerine sahip kanser hücresi köklerini, tümörün içinde de meydana gelen hafif bir basıncın etkisinde bırakmış. Basınç gerçi hücrelerin çoğalmasını pek değiştirmedi ama en saldırgan üç kökün hareketlerini güçlendirdi diyor Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Janet Tse. Bastırılan hücre kültürlerinin kenarlarında çok sayıda “önder hücreler” oluşmuş. Kanser hücrelerinin çok hareketli biçimleri olan bu hücreler, kültürün hücresiz alanlarına kadar ulaşan uzun kollar geliştirmişler. Bu önder hücreler, kendilerini takip edenlere yayılma yönünü gösteriyorlar. Ve kanserli doku kısa bir süre içinde daha önce kansersiz olan bölgeye yayılmakta. Keşfedilen mekanizma sayesinde gelecekte kanser hücrelerinin hareketli biçime dönüşmeleri ve meme kanserinin yayılması önlenebilir. Kanserli hücrelerin aksine sağlıklı hücreler basınç altında değişmiyor CBT 1295/ 4 13 Ocak 2012 Üzerindeki bakteri faunasının bileşimi, cildimizin Anopheles gambiae sıtma sineği için ne kadar çekici olduğunu belirliyor (PLoS ONE). Buna göre sıtma sineği, ciltleri üzerinde tek türde mikrop yaşayan insanları tercih ederken, ciltlerinde çok çeşitli bakteri türleri barındıran insanları pek sevmiyorlar. Sivrisinekler uygun konakçı Bakteri türü açısından fakir cilt, sivrisinekler için cazip
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle