23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Osmanlılarda kimya Osmanlılarda kimya esas olarak Tıbbiye’de ve Harbiye’nin Baytariye bölümünde gelişti. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Dijital göçmenler tarih boyunca kendilerini yeniden üreterek ölümlülüğe meydan okudular. Dijital göçmenler bunu belki de aynı kaygı ile ancak farklı bir yol izleyerek sürdürüyor: Bilgiyi (dijitalleşmenin yapıtaşı olan bitleri, byteları) kopyalayarak! O Bir Din Olarak Kopyalama: Kopimizm İsveç’te siyasi alandaki Korsan Partisi’nden sonra şimdi de ruhani alanda Kopimizm adında bir dinin varlığı “resmen” kabul edildi. Ancak kopimizm ne kadar ruhani ne kadar dijital ne kadar siyasi bir olgu; bunu iyi değerlendirmek gerek. Kopimizm dini, İsveç’te telif olgusuna karşı olan, bilginin kopyalanmasını destekleyen, kendi ifadelerine göre üç bin kişinin benimsemiş olduğu bir “din”. Bu dinin “ruhani lideri” Felsefe öğrenimi gören 20 yaşında bir genç. Kopimizm adı da İngilizce’deki “Copy me” (Kopyala Beni) ifadesinden geliyor. Kopimistlerin web sitesi şu an aşırı ilgiden dolayı bakıma alınmış. Sadece temel birkaç bilgiyi açıklayan sayfalar sizi karşılıyor. Buradaki bilgilere göre Kopimizm şunları savunuyor : Bütün bilgi herkese Bilgiyi aramak kutsaldır Bilginin dolaşımı kutsaldır Kopyalama eylemi kutsaldır Dini tören olarak ne yapıyorlar diye sorabilirsiniz. Cevap basit : Bilgi kopyalıyorlar. O nedenle de bilgisayar klavyesinde kopyala ve yapıştır işlemleri için kullanılan Ctrl+C ile Ctrl+V tuşlamaları bu dini törenin birer parçası. Tabii bu iki tuş çiftini kullanma bilgisi ta Windows öncesi işletim sistemi dünyası olan DOS’a kadar gider. Windows ile birlikte bu ikilinin yerini Ctrl+Insert ile Shift+Insert almıştır. O nedenle Kopimistleri aşırı muhafazakâr olmakla eleştirmek de söz konusu. Dini liderlerinin yaşını baz aldığımızda çoğunlukla dijital yerlilerin favorisi olacağa benzeyen kopimizmin gidip de ancak dijital göçmenlerin aımsayabileceği tuş ikililerini kullanmaları ilginç. Gelecek onyıllarda dijital dinleri araştıracak tarihçilerin bu noktayı da atlamamalarını umuyorum. Kopimizimin kurucusu konumundaki Isak Gerson ile yapılan bir röportajda, kopimizmin ölümden sonraki yaşam konusuna yaklaşımları soruluyor. Gerson, kopimizim dininin insanoğlu ile pek ilgilenmediğini, asıl ilgi alanlarının bilgi olduğunu ifade ediyor. Dijital bir ölüm sonrası yaşam olabilir mi diye sorulduğunda ise bilginin ölümsüz ancak unutulma potansiyelinin olduğu ifade edilerek, kendi içinde tutarlı bir tespitte bulunuyor: “Biz bilgiyi kopyalarak, unutulmasını engellemeye çalışıyoruz”. Bu aslında ölümlü olan ve ölümlü olduğunun bilincindeki yegane canlı olan insanın bu ölümlülüğe karşı geliştirmiş olduğu gündelik yaşamındaki eylemlerin bir izdüşümü olarak da değerlendirilebilir. Unutulmayı önlemek, öldükten sonra da varlığını sürdürmek. İnsanoğlu en temelde bunu kendi soyunu sürdürerek başarmaya çalışıyor. Kendi kişisel vizyonuna göre bu “eylemi” kalıcı eserler bırakmaya kadar götürebiliyor (bilimsel buluşlar yapıyor, sanat eserleri üretiyor, adını verdiği kalıcı binalar dikiyor, vb). Dijital yerliler de bunu dijital kültüre uyarlıyor. Dijital kültürün yapı taşı olan bitlerin, byteların insanoğlunun algılayabileceği hale getirilmiş formu olan “bilgi”yi kopyalayarak çoğaltıyorlar. Bilginin çoğaltılmasının tek yolu ondan bir örnek kopyalar oluşturmak değil elbette. Bilgi (yeniden) üretilerek de çoğaltılabilir. Ancak o zamana kadar boş oturmak yerine olanı kopyalamak da olumlu olarak değerlendirilebilir. Tabii bilginin kopyalanması denildiğinde akla ilk gelen telif olgusu. Gerson’un bu konuyla ilgili yorumu şöyle: “[telif haklarıyla ilgili kanunların] pek çoğundan kurtulmayı öneriyorum”. Tıbbiye’de de kimya biliminin kapsmanlı medreselerinde mosamlı, deneysel ve sistematik bir gelişme dern kimya bilgisi ve deneyizlediğini görebiliyoruz. Kırımlı Aziz leri, İkinci Meşrutiyet’e kadar Bey’in çalışmaları bu çerçevede ilk çahiçbir zaman söz konusu olmadı. (Salışmalar olarak önem kazanıyor. Kırımdece İkinci Meşrutiyet döneminde lı Aziz Bey, Kimyager Derviş Paşa’nın medreselerin ıslahı girişimlerinin bir Usuli Kimya’sından 20 yıl sonra Kimsonucu olarak kurulan Darülhilafetil ya’yı Tıbbi adlı ikinci Türkçe kimya kiÂliye Medresesi’nde okutulmak üzere, tabını yayımlıyor. veteriner ve kimyager Osman Nuri Ancak Mektebi Tıbbiyei Şaha(Eralp) Bey 1909 yılında bir organik ne’de 18401888 yılları arasında aralıkKimyager Derviş Paşa (18171879) kimya kitabı hazırlamıştı). sız 48 yıl kimya hocalığı yapmış olan AnOsmanlı Türkleri modern kimya toine Calleja’nın (18061893) ülkemizbilgileri ile ilk kez Mühendishane’de ve Tıbbiye’de kardeki kimyanın gelişimine yaptığı katkıların düzeyi ve etşılaşmıştır. Osmanlılarda kimyanın gelişmesinde bu iki kisi şimdiye kadar araştırılmamıştır. Calleja’nın İlmi kurumdan hangisinin rolünün daha fazla olduğu da şimKimya’yı Gayrı Uzvii Tıbbi adlı eseri 1883 yılında diye kadar ortaya konulmamıştır. Ancak yetişmiş eleTürkçeye çevrilmiştir. Calleja hem çok sayıda hekimin man ve yayımlanmış eser sayısı ile pratikteki etkinlik eğitimine katkıda bulunmuş hem de Vasil Naum bakımından çok genel bir karşılaştırma yapıldığında, Tıb(18551915) gibi önemli yeni kuşak kimyacıların yebiye’nin ve Harbiye Mektebi’nin bir bölümü olarak tişmesini sağlamıştır. 1842’de açılmış bulunan Baytariye’nin (veterinerlik) roOsmanlılarda İkinci Meşrutiyet dönemine kadar telünün daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. mel bilimlerin belirleyici önemi anlaşılamamış ve tekModern kimya üzerine ilk bilgileri 1834’te Münolojiye ve pratik uygulamalara bilimden daha fazla hendishane başhocası İshak Efendi veriyor. İlk kimya önem verilmiştir. Dolayısıyla modern bilgilerle eğitim kitabını da Mühendishane kökenli Derviş Paşa 1848’de yapan okullar kurulduğunda bile, bu okullardaki eğitim yazıyor. Bunlar çok önemli başlangıçlardır. Bununla birher zaman pratik yararların elde edilmesine dönük olalikte Mühendishane’de ve 1834’te kurulan Harbiye Mekrak gerçekleşmiştir. Bu anlayış çerçevesinde kimya bitebi’nde kimyaya olan ilgi askeri amaçlı olduğu için bu limi de bizim ülkemizde, metalürji kimyası, patlayıcı madkurumlardaki kimya eğitimi anorganik kimya ile sınırdeler kimyası ve klinik tıp klinik veterinerlik kimyalı kalıyor. sı aşamalarından geçerek ancak cumhuriyet döneminAncak bu okulun içinde bir veterinerlik bölümüde teorik kimya aşamasına ve anlayışına yükselebilmiştir. nün açılmasıyla birlikte bu bölümde organik kimya eğiYararlanılan Kaynaklar: tim konusu olmaya başlıyor. Nitekim Osmanlılarda yaEmre Dölen; Osmanlılarda Kimyasal Semboller ve Formüller (18341928), TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yımlanmış ilk organik kimya kitabı, Mektebi Harbiyayını, İstanbul 1996. yei Şahane’de kimya hocası olan Filvri’nin eserinden Tarık Artel: “Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadar Türkiye’de Kimbaytar İbrahim Bey tarafından 1875’te Türkçeye çevya Tedrisatının Geçirdiği Safhalara Dair Notlar”, Tanzimat 1, Maarilmiş olan Kimyayı Uzvi’dir. rif Vekaleti Yayınları, İstanbul 1940, s. 491510. “KANATLI GÖZCÜLER: KUŞLAR ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ” 2011 yılının kitabı seçildi KuzeyDoğa Derneği başkanı Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu ve yazar Janice Wormworth tarafından kaleme alınan ve Temmuz 2011’de yayımlanan “Kanatlı Gözcüler: Kuşlar ve İklim Değişikliği” kitabı doğa tarihi, dünyanın en önemli çevre, doğal tarih ve yaban hayat kitapevi olan İngiliz Natural History Book Service tarafından 2011 yılının kitabı seçildi. Çevre, doğa tarihi ve yaban hayatı konularında dünyanın en kapsamlı ve saygın yayınevi olan İngiliz Natural History Book Service, 2011 yılında yayımlanmış, en ilginç, orijinal ve bilgilendirici, okuyuculara yeni bakış açıları kazandıran, eski konulara yeni yaklaşımlar getiren ve insanları daha fazla anlamaya ve araştırmaya yönelten 10 kitap listesini yayımladı. Bu listenin başına ise 2011 yılında yazar Janice Wormworth ve KuzeyDoğa Derneği Başkanı ve Utah Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu tarafından kaleme alınan “Kanatlı Gözcüler: Kuşlar ve İklim Değişikliği” kitabını koydu: Yayınevi 2011’de yılın kitabı seçtiği bu kitapla ilgili yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi, “Kuşlar, halihazırda etkilerini gördüğümüz iklim değişikliği konusunda bizi uyarıyor. Bize insanların faaliyetlerinin nasıl çevresel sorunlar yarattıklarını gösteriyorlar. İklim değişikliğini gösteren diğer göstergelerden çok daha fazlasını kuşların gösterdiğini biliyoruz. Kuşlar ilk şahitler ve küresel ısınmanın çoktan ortaya koyduğu güçlü etki zincirlerinin temel işaretleriyle, iklim değişikliğinin parmak izlerini bize gösteriyor ve bize rehberlik ediyorlar. Yazarlar Janice Wormworth ve Çağan Şekercioğlu, kitapları “Kanatlı Gözcüler” ile bizlere iklim değişikliğinin etkileriyle ilgili kuşların bizleri nasıl uyardıklarına dair en son bilimsel verileri sunuyorlar. Kitaplarında özel ve ciddi tehlike altında olan kuş gruplarına odaklanıyorlar ve bu kuşların hassas yaşam alanlarına yönelik etkilerini tartışıyorlar. Bunun yanında, Batı Antarktika yarımadasında bulunan buzsever penguenler, okyanus ekosistemlerinin değişimlerine bağlı deniz kuşları, ısınma sonucu yaşam alanları kaybolan tropik dağ kuşları gibi şu an en çok etkilenen ya da gelecekte çok etkilenecek kuş türlerini de yakından inceliyorlar. Kitabın yazarları, kuşların neslinin tükenmesinin önüne nasıl geçilmesi, kritik yaşam alanlarının korunması ve de insan topluluklarının iklim değişikliğine uyum sağlamak için nasıl mücadele edebileceklerine dair önemli araştırmalar yapıyorlar. Daha da önemlisi bu kitap, doğa korumacılara ve dünya kamuoyuna kuşların iklim değişikliğine uyum sağlamaları ve yaşamlarını sürdürmelerine yardımcı olmak için önemli bir rehber özelliği taşıyor.” Kitabın web sitesine http://wingedsentinels.com/aboutthebook/ adresinden ulaşılabilir. CBT 1295/ 12 13 Ocak 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle