02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•KÜLTÜR• DOĞAN KUBAN Mutluluğun Ölçeği Para Olunca Çağdaş dünyada paranın insanların başını döndüren sosyal statüsü sayısız yanlış kavramları ve olanaksız amaçları içeriyor. Mutluluk yerine zenginliği ve zenginliğe bağlı olan gücü koyduğu için çoğunluğun zengin olmadığı ve olamayacağı bir dünyada, umutsuz, amacına ulaşamamış, açgözlü bir insanlık yaşıyor. G erçekten acınacak kadar dengesiz ve tehlike dolu bir dünyada yaşadığımızı anlamak için her sabah gazeteler bakmak yeter. Bütün ülkelerin insanları kanlı, acımasız, kaypak bir kavga meydanında yaşıyorlar. Kavga söz olarak da var, eylem olarak da var. Bu acıklı kargaşanın etrafındaki yalan dumanı ise boğucu. nsanlık tarihindeki hiçbir saygıdeğer felsefi ve dini öğreti zengin insanlardan oluşan bir toplumdan iyi diye söz etmiyor. Yani bu dünyaya sözle ve sopa ile nizam veren patron ülkelerin kapitalist söylemi. nsanlık tarihinin zengin zorbaların idaresinde fakir, kulköle, emekçi, esir insanlarla dolu, acılı, tanrıları ve azizleri çarmıha gerilmiş bir geçmişi var. Başkalarını öldürmenin kahramanlık, şövalyelik, Alplik olduğunu öğrettiler. Büyük hükümdarlar Hıristiyan, Müslüman, Çinli hepsi şanlı komutanlar. Hep çok öldürenler sınıfında. nsanlara bir yandan bu dünyadan değil, ölümden sonraki bir dünyadan medet ummaları tavsiye ediliyor. Öte yandan günümüzde bir yeni parametre eklendi. Daha çok harcamaları öneriliyor. Öldürmeye ve tüketmeye koşullanmış zavallı köle demokratlar. Gerçi toplumlar birbirlerinin boğazına sarılmasınlar diye uluslararası örgütler kurmuşuz. Ama çok silahı olanlar, en çok korku üretenler ve en çok insan öldürenler büyük devletler. Bu kanıtlanması gerekmeyecek kadar açık bir durum. nsanların birçoğu asıl mutluluğun öbür dünyada olduğunu kabul ettikleri halde, bu dünyada zengin olmak için neden yırtınıyorlar? Neden yetinmek unutuldu? Bu durum insanlar için bu dünyanın da öbür dünya kadar önemli olduğunu göstermiyor mu? En zengin en mutludur, demek olasılığı yok. En fakir de mutludur, demek olası değil. Binlerce yıllık deneyim ve bilgece öğüte karşın, para, insan ve toplum yaşamının en önemli amacı olmaya devam ediyor. Bugün neredeyse aklın da en büyük gös MUTLULUK ÖBÜR DÜNYADAYSA EĞER tergesi olarak kabul ediliyor. Ekonomi de giderek para politikasına dönüştü. Soros mu büyük, Nobel kazanan bir fizikçi mi? Kuşkusuz ekonomi de dahil, bütün öğretilerin, akademik disiplinlerin akıllı temsilcileri var. Ne var ki ekonomik mekanizmayı kontrol eden bürokratların çoğunluğu, sömürme mekanizmasının ajanı olarak çalışıyor. Bu acımasız düzene hepimiz ileri uygarlık olarak bakmaya alıştığımız için (parça parça olmuş ABD hâlâ Eldorado sanılıyor), insana akıllı hayvan mı, akılsız hayvan mı olarak bakmak gerektiğini söylemek bazen şaşırtıcı bir ikileme dönüşüyor. Parayı yaşamlarının amacı haline getirenler başkalarının mutluluklarını, sağlıklarını, haklarını sömürüyorlar. Bu büyük başarı sayılıyor. Ve gençlere örnek oluyor. Para kazanmak yaşamın amacı olunca daha çok kazanan avukat, doktor, mühendis, üniversite hocası bilgi alanlarında da, hiç olmazsa halk katında, daha bilgili sayılıyor. Bu da başarı olasılığını arttırıyor. Ne var ki ekonomi çığırtkanlarının hazırladıkları istatistikler kendilerini ele veriyor. Zengin toplumların %1’i hayal edilemeyecek düzeyde zengin, %20’si de geri kalanlarla ölçülemeyecek düzeyde para kazanıyor. Fakat bir de en dipte yaşayan bir %20 var. Bunlar düpedüz aç. Kapitalizm parayı güce dönüştürdü. Her gün izlediğimiz gibi güç yön değiştirerek haksızlığa dönüşüyor. Bugünlerde haksızlıklar havalarda uçuşuyor. Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Suriye vb. şaşırtıcı gözlemler. Onlarca yıl iktidarda kalan despotlar biriktirdikleri parayı ülkelerinde tutamıyorlar. nsanın idare ettiği ülkeye güvenmemesi iğneli yatakta yatmak demek. Bütün tedbirler, zenginlikler, aslanlıklar para etmiyor. Birkaç yıl öncesi slam kahramanlarının yok oluşu acı ve öğretici. Fakat Arap toplumlarına yardıma giden Batının paylaşım projelerini öğrenmemek daha iyi. HERKES BORÇLUYSA PARALAR K MDE Para oradan buraya taşınırken yere dökülüp ortalığı kirle tiyor ve kokutuyor. Diktatörler, kaçakçılar, üçkâğıtçı şirketler paralarını kendi ülkelerinde tutmuyorlar. O da ara sıra dökülüp, kokuyor. Parası olmayanlar ve reklamlarla beyinleri yıkananların dertleri ise cicili bicili tüketim mallarına sahip olamamak. Gerçekten yeni kapitalizm, Batı uygarlığının bu olağanüstü gelişmiş düzeni, akıl almaz bir sistem. Batılı medyadan öğrendiğimize göre hem devletler borçlu, hem insanlar borçlu. Hem bankalar borçlu, hem şirketler borçlu. Karnı açların ve mağaza vitrinleri önünde bir şey almadan dolaşanların ceplerinde renkli kartlar var. Devletlerin ödeyemedikleri borçları var. Peki para kimin cebinde? Bu sistemi çalıştıran ne mene bir ahlak sistemidir? Kredi ilginç bir mekanizma. Bankalara milyarlar kazandırıyor. Milyonlarca insanı da süründürüyor. nsancıklar, kiliselere gidip Tanrıya kendilerini affetmesi için yalvarıyor. Bereket bu bizde yok. Bu utanmaz sistem yaşayıp gidiyor. slam güya faizi reddediyor. Bütün dünya kredi faizinden söz etmiyor mu? slam ülkelerinde bir fark var mı? Şirketler kuruluyor, gökdelenler, yollar yapılıyor. Araçlar satın alınıyor. Bankalar bunun içi herkese kredi veriyorlar. Bu kadar kör kör gözüm parmağına bir durumu liberal ekonomi, uygarlık, demokrasi adı altında sürdüren bol silahlı bu dünyada nöbet tutan sayısız polis var. Bu kargaşada en şaşırtıcı olay silahını Batı’dan alıp onunla savaştığını farz eden Müslümanlar. Burada bir bit yeniği var. Bu kadar zihin kargaşalığını ancak insan icat edebilirdi. Müslüman toplumları anlaşılan kendi gölgeleriyle savaşıyorlar. Bütün bu olup bitene uygarlık demek olası değil. Bu durumu uygarlık düzeni diye gösterenler yalancı, inananlar da safdildir. Uygarlık bu budalalıktan ibaret olamaz. nsanlara eziyet eden bu çarpık mekanizmanın gelişmiş ülkelerde pek çok uzmanı var; tarihçiler, ekonomistler, sosyologlar, psikologlar. Çalışmaların konusu bu zavallı koşulların yükünü taşıyan fakir milyarlar. Ne var ki ‘Uyan ya insanoğlu’ diyecek olanın sesini kısacak yöntemler de çoktan icat edilmiş. nsanı böyle bir çaresizliğe mahkum eden bir tarih, elbette onun sonunu da getirecek. Ama kenarda köşede geleceği beklemek yerine, dünyayı sonu bilerek bırakmak daha insanca değil mi? Sonuçta biz dinazor değiliz. DÜNYA GÖSTERGELERİ Tayfun Akgül Kadın ölümleri erkeklerden fazla Dünya Bankası’nın yıllık Dünya Kalkınma Raporu’na göre Çin’de doğumda kız çocuk ölümleri erkeklere oranla dörtte bir oranında daha fazla. (http://econ.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/EXTDEC/EXTRESEARCH/EXTWDRS/EXTWDR 2012/0,,contentMDK:22999750~pagePK:64167689~piPK:641676 73~theSitePK:7778063,00.html). Bu rapor 19 Eylülde yayımlandı. CBT 1280/2 30 Eylül 2011 Bu rakam 1990 yılından sonra 890.000’den 1.1 milyona ulaşmış bulunuyor. Bu rakamlar Çin’deki doğumlarda normal cinsiyet oranı korunmadığı için dünyaya gelme şansını yitirmiş kız bebek sayısıdır. Çin’de normal olarak 105 erkeğe karşın 100 kız bebek doğar. Ne var ki gerçekte bu böyle olmuyor, çünkü anne karnında cinsiyeti belirlenen kızların dünyaya gelmesi kürtaj yolu ile engelleniyor. Kürtaj ile anne karnında yaşamına son verilen bebek sayısı, kız ölümlerinin erkeklerden fazla olmasının en büyük nedeni. Ne var ki Afrika’da doğurgan yaştaki kadınlar arasında diğer nedenlere bağlı ölümler de giderek artıyor. Afrika’da 15 ile 49 yaş arasındaki kadınlarda, erkeklere göre daha fazla olan ölüm oranı (zengin ülkelerdeki kadın ölümleri ile karşılaştırıldığında) 1990 ile 2008 arasında %150 artmış bulunuyor. Yine Afrika ülkelerinde HIVAIDS’e bağlı ilave kadın ölümleri ise aynı dönemde %760 oranında arttı. Özetle kadınlarda erkeklerin üzerinde seyreden ölüm oranı Doğu Asya’da doğum sırasında, Afrika’da ise yetişkin evrede kadınları yakalıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle