24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkiye’de Temel Bilimler Nasıl Yok Edildi? Murat Özmen, Prof. Dr., İnönü Üniversitesi Biyoloji Bölümü, ozmenmurat11@gmail.com Y CBT 1280/ 18 30 Eylül 2011 Kuşkusuz, eğitim ve öğretim sistemimizdeki hatalar yılların ürünüdür. Türkiye’de temel bilimlerin alanlarındaki çöküş süreci 1980’li yıllardan itibaren kasıtlı olarak ilk ve orta öğretimde temel bilimlerin öneminin giderek azaltılmasının (özellikle biyolojinin) ve ardından temel bilimler alanında öğretim gören meslek sahiplerinin sahipsiz bırakılmalarından, 2000 yılından itibaren de ellerinden öğretmenlik haklarının alınmasından sonra büyük bir ivme kazandı. lk tehlike çanları 20022005 yılları arasında çalmaya başladı. 20052006 sınav döneminde 1.678.383 aday üniversite kapısında iken, toplam yaygın öğretim kontenjanı 200.128 iken, kontenjanların %11.95’i yani 24 bine yakını boş kalmıştı. Sonuçlar bize en büyük darbenin özellikle fizik, kimya ve biyoloji programlarına vurulduğunu, ayrıca bazı mühendislik programları (maden, jeoloji, çevre, tekstil, su ürünleri, veterinerlik, ziraat) için de yolun sonuna gelindiğini göstermekteydi (Tablo 1)(1). Ancak bu sonuçları iyi analiz edemeyen YÖK sistemi, bunu izleyen yıllarda bir yandan binası, hocası, asistanı, laboratuvarı olmayan fakülte ve bölümler açarken, diğer taraftan da mevcut laboratuvar, donanım ve öğretim elemanı alt yapıları gözetilmeden kontenjan artışlarına gitti ve açtığı her yeni üniversitede öncelikle fizik, kimya ve biyoloji bölümleri açılması taleplerini onadı, üstelik bunTablo 1. 2006 Yılı ÖSYM kılavuzlarında mevcut kontenjanlar ve ÖSS2006 sonuçlarına göre 1. ların her birine birer ikinci öğretim yerleştirme sonucunda dört temel bilim alanına yerleştirilen öğrenci dağılımı programı açmayı da ihmal etmedi. Gelecek ile ilgili bir vizyonu olmaProgram Bölüm N.Ö Kontenjanı Yerleşen .Ö. Yerleşen Toplam Toplam yan dekanların hiçbir alt yapısı olmaN.Ö. .Ö % kontenjanı % Kontenjanı YERL. % yan yeni bir programı açma talepleri faBiyoloji 52 28 3202 81.7 1236 68.4 4438 78.0 külte kurullarında görüşülürken, açFizik 62 24 3226 82.5 983 67.8 4099 79.0 mışken ikinci öğretimini de birlikte taKimya 56 27 3388 99.1 1098 100 4486 99.3 lep edelim istekleri de kurullarda görüşülür oldu! ki sene önce üniversitelerde bir kalemde kontenjanın baBunun sonucunda, biyoloji ve kimya bölümlerinin ve öğzı programlarda %50 arttırılması, 4050 kişilik bölüm konrencilerinin sayısının 2006 yılından 2011 yılına gelindiğintenjanlarının özellikle fizik, kimya ve biyoloji bölümlerinde, üniversitelerin görüşlerini dahi almadan kağıt üzerinde 80 de %50’lere varan oranlarda arttı. Fizik bölümlerinde ise ge100’lere çıkarılması, üniversite rektörlerinin her teklif etti çen yılki hezimet sonucu özellikle ikinci öğretimlerin çoğuği yeni bölüm açma, ikinci öğretim açma taleplerinin önü ar nun kapatılmak zorunda kalındığı anlaşılıyor. Bu dönemde ortaya çıkan en önemli sonuçlardan biri de, kası düşünülmeden onanması hangi kıstasa uygundur? özellikle fen programlarında üniversitelerin aynı bölümleBu talepler onanırken bölümlerin alt yapıları nedir, laboratuvar olanakları nedir, asistan sayısı yeterli midir, yete ri/programları arasındaki yıllara göre öğrenci yerleştirme darince hocası, sınıfı, laboratuarı var mıdır diye inceleme ya ğılımında ortaya çıkan uçurumdu. Örneğin, Tablo 3. Üniversitelerde bazı programların 20092011 yılı kontenjanları ve artış oranları ODTÜ Biyoloji Bölümü Program 2009 2010 2009’a (%) 2011 yılı toplam 2011 2011 2005 yılında kontenjanı kontenjanı göre artış böl.sayısı .Ö. .Ö kontenjanı Yerl.sayısı %7’lik dilimsayısı N.Ö. den öğrenci Biyoloji 7584 8650 14 77 39 7860 4337 alırken, Kafkas Fizik 6977 8040 15 56 10 4496 1535 Üniversitesi Kimya 7587 8656 14 76 36 8028 4473 aynı programa ancak %47’lik dilimden, 2006 yılında ise aynı kurumlar sıpılmakta mıdır? Kontenjanlar arttırırken, buralardan mezun olacaklar nasıl istihdam edilecekler, ne işe yarayacaklar di rası ile ancak %24 ve %97’lik dilimlerden öğrenci alabiliyordu. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümüne 2005 yılında ye düşünülmekte midir? Üniversite sırasına oturan ama ge%3’lük dilimden öğrenci yerleştirirken, 2006 yılında %14’e, lecekten hiçbir beklentisi olmayan, isteksiz, bilgisiz ve öğrenme niyeti de olmayan gençlere zorla meslek edindirmeye çalış Kafkas Üniversitesi’nde ise %39’luk dilimden %97’ye gerileme gözlenmekteydi. tığınızı bir düşününüz. En çarpıcı sonuçlar ise Fizik Bölümlerinde ortaya çıkmıştı. Yükseköğretim Kurulu kararları ile Özellikle son beş yıl Çoğu üniversitenin fizik bölümlerine taban puanda tercih yaiçerisinde üniversitelerde kaç tane yeni fizik, kimya ve biyoloji bölümü açıldığı, bunların kontenjanlarının nasıl belirlendi pan tüm öğrenciler yerleştirilmişlerdi ve yine de kontenjanği, bu konuda YÖK’ün APK biriminde bir planlama ve ko lar boş kalmıştı. ükseköğretim Kurulumuzun (YÖK) temel görevi ve amacı, üniversiteler arasında koordinasyonun sağlanması ve ülke ve toplum gereksinimleri doğrultusunda planlama ve koordinasyon yapmak olması gerekirken, yeni üniversite, fakülte, bölüm, program açılması taleplerini birimlerin kapasitelerini dahi gözetmeden çoğu zaman üniversitelerden geldiği şekliyle onamakta olduğu anlaşılıyor. Bu durum ise birçok alanda, özellikle de temel bilimlerin fizik, kimya ve biyoloji alanlarında sonun başlangıcını hazırladı. Sayın YÖK Başkanı Prof. Dr. Özcan’ın 23 Ağustos 2011 tarihli demecinde yer alan sözleri gerçekten çok üzüntü ve kaygı vericidir. Daha da ötesi Sayın Başkanın temel bilimlerin neden önemli ve gerekli olduğunun ve temel bilimlerin korunması ve gelişimi için gayret gösterilmesi gerektiğinin farkında olmadığının bir göstergesi sayılabilir. Sayın Özcan demecinde “boş kontenjanlarla ilgili bir inceleme yapıldığını, bu incelemelerde biyoloji, fizik ve kimya gibi temel bilimlerle ilgili bölümlere fazla talep olmadığını gördüklerini” belirtmekte; “fizik, kimya, biyoloji gibi bölümlerin yanı sıra meslek yüksekokullarında bazı bölümler var ki; mesela Su Ürünleri ile ilgili bölümler maalesef öğrencileri çekememiş”. Sayın Başkana göre bunları kapatmak gerekirmiş! Peki, YÖK bu kadar çok sayıda birimi hangi bilimsel kıstasa dayanarak açtı ve nerede ve nasıl bir yanlış yapılarak bu duruma gelindi? Temel bilimlerde ilerlemeyen bir ülke, hiçbir alanda yol kat edemez. Temel bilimleri zayıflamış veya ortadan kalkmış bir ülkenin kalkınabilmesi de mümkün değildir. Temel bilimler kapatmak gerektiği sözlerinin, temel bilimlere gönül vermiş az sayıda öğrencinin yönelimini de ortadan kaldıracağına kuşku yoktur. ordinasyon yapılıp yapılmadığı (ve tabii ki diğer bölümlerin de) ve bu bölümleri adayların niçin tercih etmedikleri ya da moleküler biyoloji gibi hayali bölümleri çok yüksek puanlarla tercih edenlerin, asıl bilim dalı olan biyolojiyi neden tercih etmediklerini kamuoyuna açıklanmak zorundadır. Sayın Özcan’ın bu açıklamaları ve 2011 yılı ÖSYS sonuçları, ülkemizde Yükseköğretim Kurulunun asli görevlerini artık yerine getirememekte olduğunun da temel bir göstergesi sayılmalı. YILLARIN SORUNU Altyapısı oluşturulmadan yapılacak olan eğitim öğretim gerek ülkede nitelikli iş gücü yetiştirilmesini sekteye uğraytacak, gerekse gelecek kuşakların yetiştirilmesi ve eğitimlerinde önemli güçlüklerle karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle nitelikli bir üniversite eğitiminin yanı sıra, üniversite diplomasına sahip olan bireylerin aldıkları diplomanın niteliği de topluma sağlanacak katkı ve yarar bakımından önem taşımaktadır. 2006 yılına kadar gelişimini tamamlamış veya gelişmekte olan üniversitelerin genel sorunlarına bakıldığında, özellikle ülkenin doğu kesimlerinde yer alan üniversitelerde nitelikli ve yeterli sayıda akademik kadronun olmayışı, özellikle asistan eksikliği ve bazı kurumlarda fiziksel altyapının eğitim öğretim niteliği bakımından elverişsiz/yetersiz olması, yetkililerin umurunda olmasa da en önemli sorunlar olarak görülmekte. Mevcut üniversitelerin kuruluşu tamamlanmadan ve çoğu birtakım çevre baskısı ve politik hesaplara dayalı olarak açılan elliden fazla yeni devlet üniversitesi ile sorunlar daha da büyüdü, hatta bazı sorunlar kısa ve orta vadede içinden çıkılamaz durumda. Her ne kadar üniversitelerde nitelikli eğitim öğretim için temel olan iki unsurun fiziksel altyapı ve öğretim elemanı alt yapısı olduğu bilinse de, liseden yetersiz eğitim ile gelen çok zayıf, verileni hiçbir biçimde alamayan, çağın gerektirdiği bilgi ile yeterince donatılamayan bir öğrenci profili de yükseköğretimin ve ülke geleceğinin önünde büyük handikaplar olarak ortaya çıkmakta. ki yılda bir çıkarılan öğrenci afları da işin tuzu biberidir. Tablo 2. 20052011 yılları arasında ÖSYM tarafından ilan edilen ön lisans ve lisans kontenjanları DEVLET ÜN V. VAKIF ÜN V. GENEL* önlisans lisans önlisans lisans Toplam 2005 184.227 168.227 8.347 20.672 381.769 2006 189.306 163.844 11.226 24.045 388.421 2007 194.332 167.010 12.271 25.039 398.652 2008 227.028 225.035 27.552 32.080 511.695 2009 264.874 259.914 34.029 39.591 598.408 2010 276.917 299.404 32.063 44.179 652.563 2011 249.467 310.877 25.932 51.066 637.342 * KKTC ve Yurt dışı üniversite kontenjanları hariç Tablo 2’de 20052011 yılları arasında Türkiye’de bulunan devlet ve vakıf üniversitelerinin, ÖSYM tarafından ilan edilen toplam kontenjan sayıları yer alıyor. Buna göre yıllar içerisinde özellikle lisans programlarının kontenjanlarında önemli bir artışa gidildiği görülüyor. Bunlar içerisinde Devlet üniversitelerinde yer alan özellikle fizik bölümleri ve bazı biyoloji bölümlerinin ikinci öğretim programlarının 2011 yılı kılavuzundan çıkarılmış olması nedeniyle bir miktar azalma (tahminen 30005000 kadar) olduğunu da hatırlatmakta yarar vardır. Tablo 3’de ise fizik, kimya ve biyoloji bölümlerinin üç yıllık kontenjan durumu ortaya konuldu. Görüldüğü gibi, özellikle Biyoloji ve Kimya Bölümleri kontenjanları 2011 yılında bir önceki yıla göre azaltılsa da ış gösterse de, 2009 ve öncesineki yıllara göre bu bölümlerin kontenjanı YÖK tarafından hiçbir bilimsel kıstas gözetilmeksizin orantısız biçimde arttırıldı. Örneğin nönü Üniversitesinde 2008 yılına kadar 30 olan ikinci öğretim kontenjanı ve 50 olan normal öğretim kontenjanı bölüm görüşü alınmadan, bölüm ve fakültenin fiziki olanakları gözetilmedenksizin 2009 yılında sırası ile % 150 ve %50 oranlarında arttırıldı. Bu artış bütün eski biyoloji, fizik ve kimya bölümlerinde yapıldı. YÖK’ün bu bölümlerde bu kadar çok sayıda üstelik işsiz kalacakları belli olan insan yetiştirilmesine neden ihtiyaç duyduğu ise bilinmiyor. 2010’da düzenlenen 5. Üniversite Kurultayında da vurgulandığı gibi, temel bilimler alanında fizik ve biyoloji programlarının bazı üniversitelerimizde tercih edilirliğininme durumları değerlendirildiğinde, bu programlarda giderek tercih edilirliğin hızla azalmaya başladığı, öğren
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle