24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YEN ZÜMRÜTTEN AK SLER A. M. Celal Şengör Ürünler Sony’den üçboyutlu sinema gözlüğü Sinema seyircisi birkaç yıl önce Avatar filmi sayesinde üçboyutlu sinema ile tanıştığında, evde üçboyutlu film izlemenin hayalini de kurmuştu. Fakat yeni teknolojinin pahalı oluşu ve görüntünün henüz yeterince net olmaması nedeniyle üçboyutlu televizyonlar pek yaygınlaşmadı henüz. Sony şimdi üçboyutlu televizyona alternatif olarak üçboyutlu sinema gözlüğü üretti. Firma HMZT1 ile net bir görüntü sunuyor meraklılarına. Bilimkurgu filmlerinde görülenlere benzeyen bir gözlük çerçevesi içinde mektup pulu büyüklüğünde iki ekran var. 2,8 milyon çözünürlüklü ekranlar sayesinde izleyici 20 m büyüklüğünde bir sinema perdesinde film izliyormuş gibi hissediyor. Sinema gözlüğü dahili 5.1 çevresel ses kulaklığıyla birlikte gerçek bir sinema deneyimi sunuyor. Yeni sinema gözlüğünün sonbaharda piyasaya verilmesi bekleniyor. Fiyatı: 784 Dolar. Bilgi için: http://www.slashgear.com/sonyhmzt1headmounted3ddisplaylandsnovember31175524/ Kendi kendini şişiren bisiklet lastiği Bugün üniversitelerle ilgili iki konuya değinmek istiyorum. Birincisi, İTÜ’de %100 İngilizce eğitimi mahkeme kararıyla kaldırılmış. Mahkeme, daha önce alınan kararın bazı hukuki detaylarda eksik olduğunu tespit ederek olumsuz kararı almış. Bu köşeyi izleyenler hatırlayacaklar. Yabancı dilde eğitim dangalaklığı diye bir yazı yazmıştım. Dolayısıyla mahkemenin aldığı karara sevinmem gerekir. Bilakis üzüldüm, hatta kahroldum; zira, bir üniversitede hangi dille eğitim yapılacağı mahkemenin değil, üniversitenin kararı olursa bir anlam ifade eder. Türkiye’de neredeyse her kurumda olduğu gibi üniversitelerde genellikle gelen yönetim giden yönetimin tüm yaptıklarını yok etmeye programlanır ve bu yüzden ülkemiz bir adım ileri gidemez. İTÜ’de mahkeme kararıyla alınan karar giden yönetimin gelen yönetime attığı bir gol olarak görülecektir. Bu en hafif terimiyle ayıptır, en ağırıyla ise benim Türkiye’de üniversite yoktur sözümün tasdikidir. İTÜ’nün giden yönetimi yabancı dille eğitim konusunda benimle aynı görüşteydi. Gelen yönetim ise, mezunlarımıza iş verecek özel kuruluşların baskısıyla müfredata İngilizceyi giderek daha ağırlıklı olarak sokmak mecburiyetinde hissetti kendini. Bunun öğrencilerin üniversite tercihlerinde de İTÜ için olumlu bir puan olacağı düşünülüyordu. Ne İngilizcenin gitmesi giden yönetimin menfaatine, ne de gelmesi gelen yönetimin menfaatinedir. Her iki yönetim de öğrenciler ve üniversitedeki araştırma atmosferi için en iyisini yapmak niyetindeydiler. Sıkıntı bu iki yönetimin birbirleriyle konuşamamasıdır. Bir üniversitede böyle bir rezillik düşünebiliyor musunuz? Bilim tartışma ortamında yeşerir. Benim yanlışımı bulan benim en iyi dostum, en önemli müttefikimdir. Yalnızca bilimç de, yüzümüze karşı «çuvalladın, dediğin yanlış» diyen kişiye karşı şükran duyarız ve hemen çuvallayıp çuvallamadığımızı kontrol ederiz. Gerçekten çuvallamışsak, bunu gösteren meslektaşımıza olan şükran hislerimiz artar, derhal yanlışımızı düzeltmeye koyuluruz. Aslında, eleştirel akılcılık diye bilinen bu davranış tarzı tüm akılcı yaşamın temelidir ve yanlıştan öğrenmenin önemini vurgular. Bunu yaşamlarına temel alan toplumlar yücelir ve uygar olur. Bunu yapamayanlar ilkel olarak kalır. Niçin ikide bir Türkiye ilkel bir memlekettir, tek bir üniversitesi bile yoktur diyorum, şimdi anlatabildim mi? İTÜ’de anadilde öğretim kanımca en doğru yöntemdir. Ama bu kararı üniversitenin profesörleri dostca bir tartışmayla almalıydı, birbirlerini mahkemeye taşıyarak değil. Bugün hangi dilin bilim öğretiminde en iyisi olduğunu karara bağladığını sandığımız mahkemeye, yarın verdiğimiz notları değiştirmek için biri başvurabilir. Mahkeme dil konusundaki kararında aslında bir hukuk eksiğine dikkat çekmiştir, sorunun esasına haklı olarak dokunmamıştır. İşin temelini düzeltmek gene üniversite öğretmenlerinin, yani doçent ve profesörlerin işidir. Eğer o kutsal titre layıksalar. Gelelim ikinci konuya: YÖK bazı temel bilim dallarındaki bölüm sayısını azaltmaya karar vermiş. Bu kararı ancak alkışlayabilirim. Temel bilimlere isteyen gitmelidir; mutlaka üniversiteye girmek isteyip, puanı ancak oraları tutanlar değil. Temel bilimlerde kontenjanlar keskin bir şekilde düşürülmeli, bu bölümlerin puanlarının artması, dolayısıyla gerçekten kaliteli, bilim adamı olabilecek kapasitede öğrencinin buralara gelmesi temin edilmelidir. Bazılarına sırf mühendis yaftası yapıştırmak için icat edilen matematik mühendisliği, jeoloji mühendisliği gibi bölümler ise, matematik ve jeoloji bölümlerine dönüştürülerek gerçek karakterlerini kazanmaları temin edilmelidir. Mesela yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada ABET (yani uygulamalı bilimler ve mühendislik dallarında kalite ölçen ve kalite sertifikası veren kurum) yüzünden jeoloji ağır bir darbe yemiştir, zira jeolojiyi mühendislik dalı zannedenler, bu bilimin temelini oluşturan bazı disiplinleri ABET kıstaslarına uyacağız diye müfredatlarından düşmektedirler. Bu aptallıktır ve kişinin sözüm ona uğraştığı bilimin amaç ve yöntemlerini anlayamadığını gösterir. Bu konuda mesela ABD’de Amerika Jeoloji Derneği’nin yayınlarında sık sık makale yayımlanmakta, mühendislikle bir ilgisi olmayan bir temel bilim olan jeolojiyi mühendislik kıstaslarına uydurma adına işlenen cinayetler dile getirilmektedir. Jeolojinin önemli bir uygulamalı branşı olan mühendislik jeolojisi (yani genellikle inşaat mühendislerine yardımcı olan jeoloji) başka şeydir, uydurma bir yafta olan jeoloji mühendisliği başka şeydir. Keşke YÖK’ün başında ve içinde Türkiye’deki üniversite yapılanmasını akılcı bir temele oturtacak kapasitede insanlar olsaydı. Ama bu yönetime bu YÖK! Yönetimi biz seçtiğimize göre ağlanıp sızlanacak halimiz olamaz. Ama bu YÖK bile, doğru bir karar almak yolundadır. Bisiklet lastiği çiviyle delinmese bile zamanla havasını kaybeder. PumpTire sayesinde artık bisiklet lastikleri sönmeyecek. PumpTire lastiğinin sırt yüzeyinde özel bir tabaka bulunuyor. Bu tabaka tek yönlü geçirilebiliyor ve her seferinde en altta ezilen kısım, kendi içerisindeki havayı lastiğin içerisine aktararak lastiği şişiriyor. 3.5 dakikada ve 1.6km mesafede 1,6 bar basınca sahip bir lastiği 3.5 bara çıkarıyor ve özel supabı sayesinde bu basınç kalıcı oluyor. PumpTire’nin iki versiyonu var. City Pro 700cx28mm lastik ve maksimum basıncı 6.9 bar. City Cruiser ise 66x3.81cm’lik bir lastik ve maksimum basıncı 4.5 bar. Bilgi için: http://www.kickstarter.com/projects/81926444/pumptireselfinflatingbicycletire?ref=live ve http://www.pumptire.com/ Üniversite Haberleri Dünyanın en küçük Mıknatıslı iPad kalemi mangalı iPad’ın sayısız aksesuarlarına yeni bir ürün eklendi: Smart AluStylus kalem alüminyumdan üretilmiş ve lastik bir ucu var. iPad yeni kalemle elle yazılanları ve çizilenleri de kaydediyor. Mıknatıslı olduğu için iPad 2’in kenarına iliştirilebiliyor. Fiyatı: 12.90 Avro. Bilgi için: http://www.ipadblog.de/zubehor/nocheinstiftfursipadgesuchttrymagneticsmartalustylussilver/ Katlanabilir ayakları ve ızgarası sayesinde katlı halde sadece 15.24cm x 9.3cm boyutlarında olan mangalın ızgarası açıldığında yaklaşık olarak 61cm x 30 cm oluyor. Katlanabilir mangal 4,5 kilo et taşıyacak InStep NanoPower firması tarafından geliştirilen yeni enerji ayakkabısı, koşarken oluşan mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürüyor. Bu enerji daha sonra telsiz aktarımıyla iPhone, MP3 çalıcısı gibi aletlerin şarj edilmesinde kullanılıyor. Teknik, elektrik üretimi için gerekli sıcaklık enerjisini toplayan sıvı metalden üretilmiş özel tabanlara dayanıyor. Bu şekilde 20 watlık elektrik enerjisi elde edilmekte ki bu birçok alet için yeterli. Firma, ayakkabının ucuza üretilebildiğini ve bu nedenle de seri üretime uygun olduğunu söylüyor. Ancak ayakkabının ne zaman üretileceği konusunda henüz bir açıklama yapılmadı. Bilgi için: http://www.geekygadgets.com/nanopowershoesuseliquidmetaltogeneratepowerfromwalking2608201126082011/ Koşarken elektrik üretiyor kadar dayanıklı. Kurulması topu topu bir dakika sürüyor. Bulaşık makinesinde de yıkanabilen mangal, taşıma torbasıyla birlikte satılıyor. Fiyatı: 40 Dolar. Bilgi için: http://pocketgrill.com/ Sporculara mini MP3 çalar Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1279 / 15 23 Eylül 2011 Sony’nin yeni MP3 çaları NWDW253 gerçekten de çok küçük ve neredeyse sadece kulaklıktan oluşuyor. Aletin ağırlığı topu topu 32 gram. Ancak güncel standartlara göre değerlendirildiğinde belleği de küçük. MP3 çalara 4GB’lık MP3, WMA, ATRAC, PCM ve AAC formatında müzik yüklenebiliyor sadece. Ancak akü üç dakika şarj edildiğinde alet bir saat kadar çalışıyor. Tam şarjlı durumda ise sekiz saatlik müzik keyfi sunuyor. MP3 çaların diğer bir özelliği de su geçirmez oluşu. Bilgi için: www.en.akihabaranews.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle