Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) ki Rektörün Büyük Istırabı Osmanlı döneminin iki ünlü Darülfünun müdürü, Hoca Tahsin Efendi ve Salih Zeki Bey, ülkelerinde bilim yapmanın zorluklarından yakınıyorlardı. Hoca TahC sin Efendi Darülfünun kapatıldığında “Cehalet lüzumludur, yetkinleşmeye çalışmaktır suçumuz bildim/ Allahım, bilim tahsil etme suçumuzdan dolayı tövbeler olsun” diyerek feryat etmişti. Salih Zeki Bey ise “Türkiye’de bilim yapmak, körler çarşısında ayna satmaya benzer” demişti. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Eğitime, matematiğe en çok gereksinim duyulan bir çağda bunu taca atacak olanlar, en büyük faturayı ödeyecek olanlardır. CBT 1279/ 12 23 Eylül 2011 Twitter sadece eğlence dünyasının popüler ikonlarının “geyik muhabbeti” yaptığı bir ortam değil. Geçtiğimiz günlerde mesajlarını zevkle izlediğim iki kişinin birbirinden bağımsız olarak yazdığı eğitime ve matematiğe yönelik tweetleri şunu bir kez daha teyid eder nitelikteydi: Aracı hangi verimlilikte kullanırsan, aracın verimliliği o kadardır! Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kaan H. Ökten herkese eğitim götürmenin bir “devrim silahı”ndan “ekonomik girişim”e dönüştüğünün altını çizerken, futurist Ufuk Tarhan TED’de yayımlanan 2009 tarihli matematik eğitime yönelik bir videoyu paylaşıyordu. Bu videoda matematik profesörü Arthur Benjamin ABD’de verilen matematik eğitiminin hedefine yönelik aykırı bir önerisi var. Benjamin’e göre aritmetik ve cebiri baz alan matematik eğitimin amacı öğrencilere kalkülüs öğretmek. Oysa kalkülüsün yerini istatistik ve olasılık almalı. Böylece öğrenciler matematikle barışık olacaklar; onu gündelik hayatlarına kolayca uygulayabilecekler. Peki tüm sistem pratik uygulamaya göre şekillendirilecekse yaratıcılık, ilerleme kim tarafından gerçekleştirilecek? Kapitalizmin şefkatli modelinde de kişisel gelişim kitaplarında da temel bir olgu var. Herkes başarmak için eşit şansa sahip. Yani dünya üzerinde her bireyin zengin olma olasılığı teorik olarak aynı. Keza her birey yaşamda “düze çıkmak için” eşit fırsatlara sahip. Sorun imkânların birilerinin tekelinde olması sorunu değil, sorun bireyin o imkânları kullanmak isteyip istemeyeceğinde. Eğer çok çalışmazsan zengin olamazsın. Eğer kişisel gelişim kitaplarında ya da eğitimlerinde paylaşılan deneyimleri kendine özgülemezsen yaşamını daha iyi olacak şekilde dönüştüremezsin. Oysa şimdi sadece uygulamadaki fayda analizini baz alırsak, bu fırsat eşitliği ortadan kalkmış olmayacak mı? Matematiği sadece pratik yaşamımızdaki uygulama alanları için sınırlarsak, bir sonraki roket bilimcileri kim olacak? Sistemin organize engellerine karşı inatla mücadele edecek olanlar mı? Kullanmakta olduğunuz en popüler teknolojik örnekleri ele alın. Bunlar akşamdan sabaha dramatik inovasyonlar sonucunda mı oluştu? Hayır. O halde o ünlü fıkradaki ressamın “kırk yıl artı bir kaç dakika” cevabının kırk yıllık kısmını artık reddetmemiz gerekecek. Yoksa dünya ufaktan yan çizmeye mi başlıyor? Madem eğitim artık devrimsel amaçlarıyla bağdaşmaz bir hale geldi, madem eğitim artık sadece ekonomik bir süreç, o halde okullarda bu kadar sıkıntı çekmeye (hocalar) ve çektirmeye (öğrenciler) ne gerek var? Eğitim kalitesinin belli bir seviyenin üstüne çıkmayacağını, çıkarılmayacağını kabul edelim ve bu stresten kurtulalım. Bilgi çağında doğal kaynağı, parası olmayan birey ya da toplulukların en büyük “kaderini değiştirme” imkânı olan bilim ve teknolojinin de içini böylece boşaltalım. Sadece onun sadık birer tüketicisi, kullanıcısı olalım. Tıpkı şu an yaptığımız gibi. II. Dünya Savaşı sonrası doğanların oluşturduğu babyboomer kuşağı, iki savaştan müzdarip bir dünya devraldı. 60 sene boyunca müthiş gelişmelerin mimarı oldu. O sırada sümenaltı ettikleri tüm sorunlar şimdi global kriz olarak patlıyor. Ve sahneden çekilirken verdiklerinden fazlasını alan babyboomer kuşağının yerine geçen Y kuşağına belki de 1945’ten daha vahim bir dünya devrediliyor. Eğitime, matematiğe en çok gereksinim duyulan bir çağda bunu taca atacak olanlar, en büyük faturayı ödeyecek olanlardır. Okullar Açılırken (Eğitimin Geleceği) K lih Zeki Bey, ülkemizde bilimin apatılmış ikinci Darülfüerken dönemlerdeki gelişmesine nun müdürü (rektörü) en büyük katkılarda bulunmuş Hoca Tahsin Efendi, 5 bir bilim insanıdır. Matematik, Aralık 1870’te yaptığı “Terakmekanik, optik, ses, elektrik, ısı kiyatı Ulum” (bilimlerin ilerteorisi, bilim tarihi vb. konulalemesi) başlığını taşıyan açılış rında eserler vermiş ve çeşitli konuşması (Cemaleddin Efgaaraçlarla halkın aydınlanması ni’nin konuşmasıyla birlikte) doğrultusunda büyük çabalar dine uygun bulunmadığı için göstermiştir. görevinden azledilmiş, DarülSalih Zeki Bey’in (1864fünun da ikinci kez kapatılmış1921) Darülfünun’da görev yaptı. Bu olay Hoca Tahsin Efendi tığı sırada, 1915 yılında, sviç(18111881) üzerinde büyük bir re’de matematik eğitimi aldıktan hayal kırıklığı yaratmıştı. Onun sonra ülkesine dönen ve bir süderin üzüntüsünü bu olayın he Hoca Tahsin Efendi re liselerde matematik öğretmen ardından söylediği şu sözmenliği yaptıktan sonra Darülfünun’da lerde görebiliyoruz: çalışmak isteyen matematikçi Hüsnü “Cehalet mültezem, kesbi kemalHamid (Sayman) Bey (Erken Cumdir cünhamız bildim, huriyet döneminde Fen Fakültesi lahi cürmi tahsili ilimden tövdekanlarından) ile bir görüşmesi beler olsun.” (1). oluyor. (Cehalet lüzumludur, yetkinBu görüşmede Hüsnü Hamid leşmeye çalışmaktır suçumuz bildim, (18901975) Bey, Salih Zeki Bey’e Allahım, bilim tahsil etme suyanında çalışmak istediğini söylüçumuzdan dolayı tövbeler olsun.) yor. Salih Zeki bey de, bu istekli Hoca Tahsin Efendi’nin 19. yüzgencin niyetinden tam emin olyılın ikinci yarısında Osmanlılarda bimak için onu biraz anlamaya çalışıSalih Zeki Bey limin ve bilimsel düşüncenin gelişimi yor ve bu sırada ona şunları söylüyor: için büyük çabaları olmuştur. Cemiyet“Türkiye’de bilimle uğraşmak, köri lmiye isimli bir bilim derneği kuran Holer çarşısında ayna satmak gibidir.” (2). ca Tahsin Efendi, bu dernek adına 16 Kasım Salih Zeki Bey gibi bilim için değerli ve bü1879 tarihinden başlayarak Mecmuai Ulum adın yük hizmetlerde bulunmuş bir bilim insanından bu da bir bilim dergisi çıkarmış (5 sayı) ve bu dergide ümitsiz sözleri duymak, ülkemizin geçmişteki (ve bubaşka yazarların yanı sıra kendisi de çeşitli bilimsel günkü) bilim yapma koşullarını anlamak bakımınyazılar yayımlamıştır. dan son derecede düşündürücüdür. Hoca Tahsin Efendi’nin çocuk eğitimi, modern TÜBA’nın yaklaşık bir asır sonra karşılaştığı elem tarım, tarım kimyası, astronomi, evrim ve psikolo verici durum, bize bu iki eski rektörün ıstırabını haji konularında eserleri de bulunmaktadır. tırlattı. Hoca Tahsin Efendi Darülfünun’dan uzaklaştırıldıktan sonra bir süre Sıbyan mektebi öğretmenYararlanılan Kaynaklar: liği yapmış, Darülmuallimin’de kozmografya ve triOsmanlı Tarihi, Cilt VII, Enver Ziya Karal, Türk Tagonometri hocalığında bulunmuş, ömrünün son rih Kurumu yayını, 1988, Dördüncü baskı, s. 206. yıllarını ise yalnızlık ve zorluklar içerisinde geçirmişti. Hüsnü Hamid Sayman’ın oğlu nşaat Yüksek Mükinci Meşrutiyet dönemi sırasında (19131917 hendisi Demir Sayman ile 11 Nisan 1999 tarihinde yapyıllarında) Darülfünun müdürlüğü yapmış olan Sa tığımız görüşmenin notları. Seyitömer Beyinleri Baştarafı 1011. sayfadan devam Araşidonik asit’in çok kolay parçalandığını ve araşidonik asit’in vücutta ağrı duyusunu algılamak için kullanıldığını belirtirsek, ne derece hassas moleküllerin çürümeden kaldığı anlaşılacaktır. Şimdi yukarıda verdiğimiz Rosalia Lombardi, çekiç ve keski örneği daha iyi anlaşılacaktır. Burada hem beyin çürümemiş kalmıştır, hem de anlamsız bir karbon yığını olarak değil kimliği ile birlikte varlığını korumuştur. Kimliği demişken, son olarak gerçek kimliğini, yani DNA’sını tartışalım. Seyitömer Beyinleri’nde DNA ve erkek cinsi Seyitömer Beyinleri’nde DNA analizini eski kemiklerden DNA eldesi konusunda bir uzman olan Havva Altunçul yürüttü. Hem beyinlerden, hem de beyinlerin oturduğu kafatası kaidesi içerisinde bozulmadan kalmış DNA parçaları bulundu. Hem beyinden, hem de aynı beynin kafatasından Y kromozomu üzerinde bulunan amelogenin geni sinyal vermiştir. Yani kişi genetik analize göre erkektir, aynı kişinin iskeletindeki antropolojik tayin de erkek olduğu sonucunu vermiştir. Buna göre bu sonuçlar ülkemizde gerçekleştirilmiş en eski paleoDNA analizleridir. yet tayini. Türkiye’deki en eski paleoDNA analizi