02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TEKNOLOJ POL T K Baha Kuban Fermat’nın Son Teoremi Simon Singh F e r mat’nın Son Teoremi’nin kökleri eski Yunan matematiğine kadar gitmektedir. Pierre de F e r m a t (16011665), Yunanlıların hiç aklına gelmemiş bir soruyu ortaya atar. Üstelik çözümünün bulunabileceği umudunu uyandıran bir de not bırakır. Kendisinin bu soruya verebileceği bir yanıtı vardır ama bunu açıklamaz. Böylece onun ardından 300 yıl süren büyük bir çözüm bulma serüveni başlar. Fermat’nın Son Teoremi’nin asıl güzelliği, onun son derece kolay anlaşılabilecek, basit bir problem olmuşudur. Her okul çocuğunun tanıdığı kavramlarla dile getirilebilen bu bulmacayla, Andrew Wiles de okul yıllarında tanışmış ve onu çözmeyi hayatının en önemli tutkusu haline getirmiştir. Wiles çözüm arayışlarına başladığında, sonradan kullanacağı tekniklerin birçoğu henüz bulunmamıştı bile. Wiles, en iyi matematikçilerin çalışmalarını birleştirmiş, kimsenin gösteremeyeceği bir atılganlıkla fikirleri birbirine bağlayarak yeni kavramlar yaratmıştır. Fermat’nın Son Problemi’nin çözümü için çok sayıda kişi birlikte çalışmış sayılır, elbette birbirlerinden ayrı olarak. Çünkü bütün modern matematiğin ve matematikçilerin gücünü seferber etmeyi gerektiren bir ispat çalışmasıydı bu. şte bu kitapta, Fermat’nın öyküsü tüm zenginliği ve ona hep eşlik etmiş olan tarihsel ve matematiksel olaylar birlikte ele alınmakta ve Andrew Wiles’in verdiği büyük kişisel mücadele bu çerçevede ortaya koyulmaktadır. Sabir Yücesoy’un çevirisiyle PAN Yayınlarından Bilim 25. Yıl serisinden yayımlanan bu kitap, matematikçiler, matematik sevenler ve matematik tarihçileri için önemli bir kitaptır. FAO 2010 Raporu’na göre, Türkiye’deki ormanların tuttuğu karbon miktarının 2 milyar ton olduğu tahmin edilmektedir. Ormanların karbon birikimi ve hava kirliliğinin azaltılması fonksiyonları sadece ulusal açıdan değil, küresel açıdan da önemlidir.Türkiye’deki toplam enerji üretiminde temiz enerjilerin payının arttırılması gerekmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji konusu yaşamsal bir konu olduğu için, kendine yeterli, sürekli, güvenilir ve ekonomik bir elektrik enerjisine sahip olunması yönünde, dışa bağımlı olmayan, temiz enerji kaynaklarımızdan en üst düzeyde yararlanmamızın sağlanması gerekmektedir. Türkiye’deki enerji yatırımlarını teşvik etmeyi amaçlayan Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Yasa Tasarısı’nın bir an önce yürürlüğe girmesiyle özel sektör tarafından kurulacak birleşik biyokütle ısı ve güç santralleri ile odun peleti üretim tesislerinin sayısı hızla artabilecek ve böylece ülkemizin enerji üretim potansiyeline önemli katkılar sağlanabilecektir. Efil Yayınevi tarafından yayımlanan bu kitapta, Prof. Dr. Nedim Saraçoğlu, sözünü ettiğimiz bu konuları kapsamlı bir biçimde ele almaktadır. [email protected] Başlıktaki bağıntı kuşkusuz meseleyi fazlaca basit bir denkleme indirgiyor. Buna karşılık, teknolojiye içkin bir özelliğin, özellikle enerji, ulaşım gibi büyük teknolojik sistemler sözkonusu olduğunda, onu geliştiren ve kullanan toplumun çeşitli niteliklerini belirlediğini ifade etmeye çalışıyor. Arıcılık ve Organik Bal Üretimi Müjgan Suver Marmara Grubu Vakfı, AB ve nsan Hakları Kurulu Başkanı Müjgan Suver, Marmara Vakfı Yönetim Kurulu ÜyesiLale Aytanç’la birlikte başarıyla AB projelerine öncülük ederek Marmara Grubu Vakfı’na önemli ve verimli etkinlikler sağlamışlardır. Bu proje; kadınların istihdama kazandırılması konusunda hayata geçirilen beş projeden bir tanesi. Proje sürecinde Kars köylerinde bulunan 40 işsiz ev kadınına bu kitabın içinde bulabileceğiniz bilgiler teorik ve uygulamalı eğitimler halinde veriliyor. Uygulamalı eğitimde her bursiyere 4’er arılı kovan hibe edilmiştir. Kitapta Arıcılığın tarihçesi ve gelişimi, Balarısı nedir, Ekonomik değeri olan balarısı ırkları, Arıcılık ve organik bal üretimi, Arılarda yaşama düzeni, Arılarda haberleşme, Arıların bazı özellikleri ve davranışları, Oğul verme, Kontrollü ana arı üretimi, Mevsimsel çalışmalar, Ballı bitkiler, Bal arılarının tozlaşma hizmeti, Arı hastalıkları, Arı zararlıları gibi konular yer alıyor. kinci bölüm de ise Girişimcilik, Genel muhasebe ve Pazarlama gibi bilgiler yer alıyor. letişim bilgileri: Tel: 0 212 213 05 565758 Küresel klim Değişimi, Biyoenerji ve Enerji Ormancılığı Nedim Saraçoğlu Doğal küresel ısınmanın çevresel maliyetinin trilyonlarca dolar ile ölçüldüğü bilinmektedir. Birleşmiş Milletler Raporu, biyokütlenin birleşik ısı ve güç üretiminde kullanımının, sera gazı emisyonlarını azaltmak için en iyi ve en ucuz seçeneklerden biri olacağını açıklamaktadır. Fotosentez ile enerji biçiminde depolanan enerji miktarı, dünyanın yıllık enerji gereksiniminin yaklaşık on katına eşdeğerdir. Biyokütlenin % 90’dan fazlasını orman ağaçları oluşturmaktadır. Dünya ormanları günümüzde endüstriyel odun gereksinimlerini karşılarken, aynı zamanda insan topluluklarının enerji gereksinimlerine önemli miktarda katkıda da bulunmaktadır. CBT 1278/9 16 Eylül 2011 Bugün enerji sistemi içinde kendisine yer açmaya çalışan, başta güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerji teknolojilerinin, daha özgürlükçü ve katılımcı bir topluma yol açacağı iddiası da, aslında aynı çıkarımın diğer uçtaki sonucu elbette. Enerji teknolojileri ile ilgili soruya daha sonra dönmek üzere, şimdilik teknoloji – toplum ilişkisi konusundaki başka iyi bilinen tarihsel yargılara bakmaya devam edelim. Yanıtını aradığımız soruyu şöyle ifade edelim; eşitlikçi, baskıcı olmayan ve özgürlükçü bir toplumun kullandığı ve geliştirdiği teknikler, zıt özelliklere sahip bir toplumun kullandıklarından farklı mı olacaktır? Daha önceki yazılarda teknoloji ve toplum üzerine kafa yoran pek çok düşünürün, aşağı yukarı buna yakın bir sonuca vardıklarını görmüştük. Bununla birlikte, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum düşlediğinden kuşku duymadığımız bazılarının, bu konudaki düşünceleri bize şaşırtıcı gelebilir. Örneğin Engels, 1872’de yayımladığı ve otorite düşmanı anarşistlere yanıt amacıyla yazdığı “Otorite Üzerine” başlıklı denemesinde, modern sanayinin güçlü bir otoriteye gereksinimini vurgulayarak, adeta bir otorite güzellemesi yapar. Zamanın önde gelen ve sürekli yenileşme gösteren üç modern teknik alanından, yani demiryolları, gemiler ve dokuma sanayi örneklerinden yola çıkarak, kullanılan tekniğin zaman, iş bölümü ve koordinasyon gereksinimlerine ilişkin içkin özellikleri nedeniyle ‘otorite’ altında çalışması gerekliliğine vurgu yapar. Engels’e göre modern bir dokuma fabrikasının otomatik makineleri, elle dokuma yaptıran küçük kapitaliste göre çok daha ‘despotik’ karakterdedir. Kendisinin de doğrudan tanık olduğu dokuma sanayindeki makineleşmeyi ise, çok daha ayrıntılı biçimde anlatır. Ham pamuğun sayısız işlem sonucu dokumaya dönüşme sürecini, emek sürecini, buhar kazanlarına tabi sıkı iş bölümünü ve zaman baskısını, gerekli katı disiplin ve işbölümünü aktarır. Engels’e göre bu iş başka türlü yapılamaz. Denizde seyir halinde bir gemi ya da bir demiryolunun işletmesi de benzer bir şekilde aynı ‘zorba disiplin’ dışında bir yönetim biçimine olanak vermez. Engels’e göre, bu durum kapitalist üretim örgütlenmesinin bir özelliğinden değil, üretimin maddi koşullarının bizatihi kendisinden kaynaklanır ve toplumsal örgütlenme biçimlerinden bağımsızdır. Engels, anarşistlere bu ‘otorite karşıtlığı’ saçmalıkları ile uğraşmamalarını, insanoğlunun yaratıcı dehası ve bilgisini, bilim ve teknolojinin araçları ile biraraya getirdiği bu ‘kaçınılmaz otoriterliğin’, doğayı kontrol altına alma çabası ve başarısının bedeli olduğunu belirtir... Bir diğer şaşırtıcı örneği, Sovyet sosyalizminin kurucularında da görebiliriz. Vladimir İ. Lenin, Haziran 1919’da yaptığı “Bilimsel Yönetim ve Proleterya Diktatörlüğü” konuşmasında, Frederic W. Taylor’un ABD’de geliştirmekte olduğu Taylorist iş süreci yöntemlerinin Sovyet ekonomisinin başarısında önemli bir rolü olacağına işaret etmiştir. Konsomolskaya Pravda arşivlerinden derlenen ve Lenin’in Halkın Komiserleri Konseyleri toplantılarından seçilmiş yazı ve demeçlerinden, sosyalizmi “...Prusya demiryolları + ABD eğitim sistemi + Sovyetler + elektrifikasyon + ...” şeklindeki bir formülasyon ile açıkladığı da bilinmektedir... Lenin, Taylorist üretim tekniklerinin şekillenmesinde sınıf ilişkilerinin izlerini süren Harry Braverman’ın çalışmasından haberdar olsaydı, ABD’de gelişen ‘bilimsel yönetim teknikleri’ konusunda aynı düşüncede olur muydu, bilemeyiz. Bugün artık klasikleşen incelemesinde Braverman, bant üretiminde en yüksek ifadesini bulan Taylorist yaklaşımın, vasıfsızlaştırma, üretimin hızlandırılması ve geleneksel yönetim kontrolünün hedeflerinin güçlendirilmesinde nasıl kullanıldığını ortaya koymuştu. Modern zamanlara damgasını vuran büyük teknik sistemlerin etkin çalışması için insanları ve aletleri farklı bir şekilde biraraya getirmek mümkün olabilir mi? Fabrikalar, demiryolları, iletişim şebekeleri ve rafinerileri, merkezi kontrola dayalı ve hiyerarşik olmayan, özyönetim ilkelerinin uygulandığı, katılımcı idari biçimlerle aynı etkinlikte çalıştırılabilir mi? Büyük, Merkezi Kontrollü MegaTeknolojiler= Otoriter, Baskıcı Toplum?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle