22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR B YOLOJ K D SKLERLE BEL AĞRISINA SON yüzde yirmisi bu gazdan oluşur. Goldsmith ve ekibi bundan sonra başka bölgelerde de oksijen molekülleri arayacak. Aslında evrenimiz hâlâ birçok gizlerle dolu ve bunlardan bazıları kısa bir süre önce aydınlandı. Astronomlar kısa bir süre önce uzayda muazzam su kütleleri daha sonra da Dünyamıza, Güneşimizin etrafında eşlik eden bir asteroit saptadılar. Modern insan yaklaşık olarak 40.000 yıl önce Afrika’yı terk ettikten sonra Avrupa’da yayılmıştır. Bu göçün ve yayılımın izleri Batı Avrupa’da göreceli olarak iyi bir şekilde kanıtlanmış olmasına rağmen, Doğu Avrupa’daki erken yerleşimlerin izleri daha enderdir. BuranKaya III buluntu yeri, Homo sapiens’ın 40.00029.000 yıl önceki kalıntılarını zenginleştirmiş oldu, diyor araştırmacılar. BuranKaya Mağaraları Burulça Nehri’nin yukarısında yer alır. Buradaki buluntu lar yirmi yıl önce keşfedilmişti.. 2001 yılında BuranKaya III’te taş ve kemik aletler ve fildişi süslemelerle birlikte yüz altmıştan fazla insan kemiği gün ışığına çıkarıldı. nsan kafatasları radyokarbon yöntemiyle yaklaşık olarak 31.900 yıl öncesine tarihlendirilmiş. Bunların çok yakınındaki at kemikleri ise 34.900 yıllık. Amerikalı bilim insanları gelecekte hasarlı omur disklerinin yerine biyolojik implant yerleştirecek. Koyun hücreleriyle üretilen biyolojik diskler fareler üzerinde başarıyla test edilmiş. mplantlar hayvanlara hareket özgürlüğü verdi ve biyolojik diskler yalnızca altı ay sonra gerçek diskler gibi bel kemiğiyle uyum sağladı diyor araştırmacılar Proceedings dergisinde. Disklerde yaşanan sorunlar bel ve boyun ağrılarının baş nedenidir ve büyük masraflara neden olur. Rahatsızlıklar birçok vakada fizyoterapi veya ilaçlarla tedavi edilir. Hasarlı disklerin mekanik implantlarla değiştirildiği ameliyat da mümkün. Ancak bu tür implantların tıbbi yararları uzmanlar arasında tartışmalıdır. mplantlar birçok vakada gevşedikleri ve kaydıkları için görevlerini yerine getiremiyorlar. Cornell Üniversitesi’nde Robby Bowles ile çalışan ekip şimdi tamamen biyolojik olan diskleri test ettiler. Bu amaçta bilgisayarlı tomografi görüntüleriyle bir tür kalıp elde edilmiş. Bu modelin yardımıyla daha sonra koyunların hücreleriyle implant üretilmiş. Diskler jelatinimsi bir çekirdek ve bunun etrafındaki lifli bir halkadan oluşurlar. Bilim insanları bu yapıyı farklı hücre tiplerinin yardımıyla yeniden üretti. Diş ve kemik fosillerini tarihlendiren uluslararası bir araştırma ekibi (anatomik açıdan) GÜNEYDOĞU AVRUPA’NIN LK MODERN NSANLARI milyon kilometre uzaklıktaki asteroit kuşağında yer almakta. Dawn, asteroit kuşağındaki bir gökcismini uzun bir süre inceleyecek olan ilk misyon. Dawn uzay sondası Vesta’yı bir yıl boyu inceledikten sonra ikinci hedefi olan cüce gezegen Ceres’e doğru yol alacak. Sondanın 2015 yılında bu gezegene ulaşması bekleniyor. Dawn misyonu NASA’ya bağlı Jet Propulsion Laboratuvarı tarafından yönetilmektedir. K YÜZLÜ ASTEOR T N LK GÖRÜNTÜLER Dev asteroit Vesta’nın yüzeyi adeta ikiye bölünmüş. Asteroitin kuzey yarımküresinde, güney yarımküreye kıyasla çok daha fazla krater var. Düzensiz biçimlenmiş asteroitin çapı yaklaşık olarak 530 km. ve 4.5 milyar yıl kadar önce doğan güneş sistemimizin bir artığı olarak bilinmekte. Dawn uzay sondasıyla alınan görüntüler ayrıca bir patlamanın ilk önce Vesta’nın güney yarımküresinde muazzam bir krater açtığını da kanıtlıyor gibi. Dawn bir kamera sistemiyle 2007 yılında asteroite doğru yola çıkmıştı. Asteroitin üzerindeki kraterlerin sayısı, yaşı hakkında da bilgi verebilecek. Bir gökcisminin yüzeyi ne kadar eskiyse o kadar uzun süre küçük asteroit ve diğer kozmik topakların çarpışına maruz kalmış demek. Bilim insanlarının açıklamalarına göre Dawn bir yıl içinde Vesta’dan sadece 200km uzaklıkta olacak. Alman Hava ve Uzay Yolculukları Merkezi (DLR) araştırmacıları, asteroitin yüzeyini haritalayıp üçboyutlu bir arazi modeli çıkarmayı hedefliyor. Vesta, Dünyamızdan yaklaşık olarak 184 Onlarca yıldan sonra astronomlar ilk kez uzayda da oksijen molekülleri bulunduğundan emin oldu. Moleküller Herschel UZAYDA LK KEZ OKS JEN MOLEKÜLLER BULUNDU modern insanın Güneydoğu Avrupa’da yaklaşık olarak 32.900 yıl önce yaşadığını ortaya koydu. Kırım Yarımadası’ndaki BuranKaya Mağarası’nda bulunan fosillerin yapıları ve biçimleri Homo sapiens için tipik olan özellikler taşıyor. Kalıntılar Güneydoğu Avrupa’da yaşayan modern insanların en eski izleri deniyor PLoS ONE dergisinde. Buluntular öte yandan modern insanın ölü gömme geleneğine yeni bir bakış açısı da sunmakta. Kemiklerde, ölümden sonra yapılan kesik izleri saptanmış. BuranKaya, Avrupa’da insan cesetleri üzerinde bulunan en eski işaretleri veren buluntu yeri diyen uzmanlar, bunların insan eti yemeye dayanan yamyamlıktan çok ölü gömme geleneğiyle ilgili yamyamlık olduğunu düşünüyor. Üzerinde kesik izleri bulunan modern insan kemikleri bugüne kadar sadece Fransa’da taşdevrine ait iki yerleşme yerinde bulunmuştu. Ancak bunlar daha yeni bir tarihe ait. Jialoong denizaltısı 25 Temmuz’da bir rekor kırdı. nsanlı bir Çin denizaltısı Pasifik Okyanusta ilk kez 5000m’den derine indi. Bu tür araçlara şimdiye dek sadece Fransa, ABD, Japonya ve Rusya sahipti. Çin mitolojisindeki bir deniz ejderinden esinlenilerek isimlendirilen Jiaolong, 8.2 m uzunluğunda ve 22 ton ağırlığında. Çin oşinografi enstitüsü SOA’ya ait denizaltı, deniz diplerindeki yer altı zenginliklerini arayacak. En gelişkin denizaltı teknolojisine şu anda Japonya’daki deniz araştırmaları ajansı JAMSTEC sahip. Shinkai denizaltısı 6500 m. kadar derine inebiliyor. Bu derinliği aşmak isteyen Çinliler, Jiaolong ile 7000m’nin altına inmeye çalışacak. nsanlı denizaltısıyla ilgili derinlik rekoru 10.910m. Bu rekor 1960 yılında talya’da inşa edilen Trieste denizaltısıyla elde edilmişti. Fakat Trieste l960’lı yıllarda Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından “emekli” edildi. Nilgün Özbaşaran Dede 5057 METRE DER NL KTE HAMMADDE ARAYIŞI Araştırma DÜNYAMIZ ŞİŞMANLIYOR Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre dünyamız genişliyor. Uydu fotoğraflarında, eriyen buzullar yüzünden Dünyamızın Ekvator’da dolgunlaştığı görülmekte. Geophysical Reseacrh Letters dergisinde yayımlanan araştırma, Grace uydusuyla (Gravity Recovery and Climate Experiment) alınan verilere dayanıyor. Çift uydulu sistem 2002 yılında uzaya gönderilmişti. Projenin amacı, Dünya’nın yerçekimini ölçmek. Dünyamız hiçbir zaman tam yuvarlak değildi. Bu her şeyden önce ekseni etrafındaki dönüş hareketiyle ilgilidir. Rotasyona bağlı olarak kutuplarda biraz “yassılaşırken” Ekvator’da biraz şişer. Grönland ve Güney Kutbu’ndaki buzulların erimesi yüzünden su bu şişman kısımda toplanarak Dünyamızın biraz daha şişmanlamasına neden olmakta. Bundan 22.000 yıl önce Dünyamızın Kuzey Yarımküresi kilometrelerce kalınlıkta buzla örtülüydü. Kütlesi sudan daha ağır olan buz eriyince altta kalan kara parçası biraz yükselmiş ve Dünya yeniden yuvarlaklaşmıştır diyor Colorado Üniversitesi uzay mühendisi Steve Nerem. Aslında eriyen buzun azalan baskısıyla Dünya’nın “zayıflaması” beklenirdi. Ve bilim insanları yıllarca gerçekten de Dünyamızın “kilo kaybettiğini” gözlemlemişlerdi. Fakat 1990’lı yıllardan bu yana durum değişti. Bu değişim, rotasyonla ekvator yönüne zorlanan, eriyen ve yükselen su seviyeleriyle Dünya’nın çevresini genişleten (eriyen buzulların) su kütlelerinin dağılımıyla ilgili. Otuz günde bir Grace uydusundan alınan görüntüler sayesinde bilim insanları hem bu değişimi fark etti hem de bundan Grönland ve Güney Kutbu’nda eriyen buzulların sorumlu olduğunu öğrendi. Sonuçlara göre bu iki bölge erime yüzünden bir yılda 382 ton buz kaybediyor. Suyun büyük bir kısmı Ekvator’a çekilmekte ve bu da Dünyamızın on yılda bir 70 cm. genişlemesi anlamına geliyor. Şu sıralar kutuplar arası çap, Ekvator’daki çaptan yaklaşık olarak 21km. daha kısa. CBT 1274/ 4 19 Ağustos 2011 uzay teleskopuyla Orion takımyıldızının yakınında tespit edildi. Oksijen 1770’li yıllarda keşfedilmişti. 230 yıl sonra artık bu basit moleküllerin uzayda da bulunduğunu söyleyebiliyoruz diye açıkladı projeye katılan bilim insanlarından Paul Goldsmith. Uzayda, özellikle de büyük yıldızların yakınlarında oksijen atomlarının bulunması olağan bir durumdu ama basit oksijen moleküllerinin de varlığı ilk kez kesin olarak saptandı. Bu tür moleküller aslında 2007 yılında sveç’in Odin teleskopuyla da keşfedilmişti ama o zamanlar varlığı kesin olarak saptanamamıştı. Soluduğumuz havanın yaklaşık
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle