02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•KÜLTÜR• DOĞAN KUBAN Kentlileşemeyen Toplumun Cilt Hastalıkları Gelişmemişliğin sayısız ölçütü var. Bunların sayısal göstergeleri, ülkelerin karşılaştırmalı istatistiklerinde ara sıra yüzümüzde şaklıyor. Kentlileşememenin de pek çok ölçütü var. Bazıları yüzeyde, bazıları derinde. Diğer insanlara saygısızlık, hak yeme, şiddet, yapı çirkinliği, kaldırımlara yansıyan plansızlık ve ihmal, çirkin yapılaşma, ulaşım kargaşası, çöp, kaldırım, reklam; bunlara toplumun deri hastalıkları diyebiliriz. uygarlık göstergesi olarak, sağlık endişesi kadar önemlidir. Bir ağacın, çiçek tarhının kenarında, çimenin üzerine çöp bırakan adam uygar toplum mikrobudur. Toplum bu tür mikroplara dayanıklı olabilir. Ama uygar olamaz ve ilkel davranışların sürüp gitmesi daha üst düzeyde bir uygarlık aşamasına ulaşmayı engeller. Viyana’da, Paris’te, Berlin’de çimenlerin üzerine bırakılmış plastik torbalar görülmez. Kaldırımlarda yayaların yürüyüşlerine engel olan park etmiş bir araba da göremezler. Gelişmiş toplumların bu özelliği çevreye duyarlılık ve dikkattir. Uygar insan vurdumduymaz olamaz. nsana, topluma ve çevreye saygısı olmamak gelişmemiş bir toplumun işaretidir. Çöp atmak tarımsal yaşamdan kalan bir davranıştır. Sanayi öncesi tarımsal ortamda doğada erimeyen çöp sınırlıdır. Köyde çekirdeği, kabuğu toprağa atılan meyve köyü kirletmez. Asfaltta karpuz çekirdekleri çöp olur. Köyden inorganik, sanayileşmiş ve mekanikleşmiş bir ortama gelenler doğada yaşama alışkanlığından kaynaklanan çöpü beraberlerinde getirir. Fakat organik olmayan artıkların arttığı ve sayısal eşiklerin aşıldığı yerleşmelerde atılan her artık çöptür. Doğa sanayinin ürettiklerini, plastikleri ve kâğıtları yok etmez. Bir dere küçük köylerin organik artıklarını yok edebilir. Ama doğa büyük kentlerin ve sanayinin artıklarını artık absorbe etmez. Gerçi insanlar bu tür felaketlerin farkına varalı çok oldu. Batılılar kentlileştikleri için kentsel çevreyi kirletmiyor. Çevrelerini temiz tutma, yeşili koruma bilinçleri var. Çevre duyarlılığı ve çevre koruma önce yakın çevreden, evin önünden başlıyor. Belki de dişini fırçalamaktan. Kentin temizliği bir tarihi gelişim sonucudur. Bunda Batılılar birkaç yüzyıl ilerde. Gerçi Avrupalı bile dünyayı kirletmeyecek kadar uygar olmamış. Tuna’ya, Dinyester’e, Dinyeper’e dökülen sanayi artıkları Karadeniz’in yaşamını bile tehdit ediyor. En gelişmiş sanayi ülkeleri en çok kirletiyorlar. Toplumlar arasında şöyle bir fark oluşmuş: Bizde hiçbir çevre endişesi yok. Gelişmiş ülkelerde ise yakın çevre estetik bileşeni de içeren, bir uygar bilinçlenme. Bizim toplumun ortalama insanı ise bu söylemin kullandığı kavramlara henüz ulaşamadı. Sonuçta gelişmemişlik gösterileri halkın kentleşemediğini kanıtlıyor. C ahillik, fakirlik, eğitimsizlik, okuma sığlığı, işsizlik ve açlık gibi daha derinde olanlar var. Toplum bunlarla iç içe yaşıyor. Bu hastalıklar ulusal gelirle paralel olarak azalmıyor. Örneğin toplum geliştikçe çöp azalmıyor, artıyor. Para kazanmak insanların ortalığı temizlemelerine değil kirletmelerine neden oluyor. Giderek daha zengin fakat daha az uygar mı olacağız? Yazılarımda kentte yaşamanın zor tahammül edilen, en yıpratıcı eziyeti olan ulaşımla, en tipik ve en çirkin göstergesi olan çöpten zaman zaman söz ediyorum. Bu olguda suçlu aramak doğru değil. Çünkü çöp atmak (ya da çöpsellik) toplumun ulaştığı uygarlık düzeyinin göstergesidir. Toplumun ortalama davranışı bu düzeydedir. Bu bir suçtan çok bir davranış ilkelliğinin, uluslararası deyimlerle, gelişememişliğin ifadesidir. Devlet ya da belediye böyle istiyor diye olmaz. Ulusal eğitimin böyle hastalıkları uzun sürede iyi edeceğini umut ediyoruz. Fakat kanımca, eğitim ve öğretimden çok özümsenmemiş bir kentlilik sorunu var. beklerken içtikleri kola ve gazoz şişelerini, okudukları gazeteleri attı. Yol kenarları çöplüğe dönüştü. Anayolu temizleyen çöpçüler park yapılan yolu temizlemeye tenezzül etmedi. Birkaç gün içinde park yapılan yol ve çöplük bütünleşti. Kokular, çirkinlik günlerce kentte çürümüş bir leke oluşturdu. Bu olumsuz görüntü toplumun geri kalmış diğer davranışlarıyla tutarlıdır. Ünlü deyimiyle A’dan Z’ye benzer bir düşünce yapısının görüntüsüdür. Çok otomobilli bir kırsal kültür toplumunun çevresini temizlemek gereğini henüz duymamış bir insan aglomerası olduğunu kanıtlar. Türkiye’de kentlere doluşmuş kırsal kültür toplumu, ekonomik standartların en üst düzeyinde yaşasa bile, bir çöp toplumudur. Otomobilli ve telefonlu uygarlığın alt basamaklarındaki toplumlar uygar ortak yaşam standartlarına henüz ulaşamamıştır. Her köşe potansiyel bir çöplük olduğu sürece Türkiye’nin uygar olduğunu ileri süremeyiz. Gerçi bu uygar insanımız yok anlamına gelmiyor. Fakat bunlar standartları değiştirmez. Böyle yargılar bazı kırsal kültürlü otomobillileri rahatsız edebilir. Saygıdeğer bilim adamlarımız, politikacılarımız, yazarlarımız da çöp konusunun önemli bir uygarlık göstergesi olduğuna inanmıyor olabilir. Fakat temiz çevrenin bir kentlilik ve uygarlık davranışı olduğunu vurgulamak için kanıt gerekmez. Okuma yazma oranı ve gelir seviyesi yüksek olan ülkelerin sokakları azgelişmiş ülkelerden daha temizdir. Bu bağlamda çöp atanlar hem toplumun sağlığı konusuna uygar bir insanda olması gereken bilinçten yoksunlar hem de en ufak bir temizlik kaygısına ve estetik duyarlığa sahip değiller, diyebiliriz. Oraya buraya atılmış kutular, gazeteler, kâğıt mendiller, sigara izmaritleri, içki şişeleri, inşaat artıkları bir düzgün kaldırımı, yeşil örtüyü, bir çiçek tarhını, bir ormanı, hem görsel olarak hem fizikselkimyasal olarak kirletiyorlar. Estetik duyarsızlık, Birinci öykü: Lüks, görkemli özel otomobil bir yüksek sosyete mensubuna ait olmalıydı. çinde şık elbiseli ve kravatlı bir şoför oturuyor ve bir şeyler yiyordu. Sonra arabanın penceresi açıldı. Pahalı bir tatlıcının adını taşıyan boş bir kutu ve paket kâğıtları yola atıldı. kinci öykü: Pahalı lüks bir steyşın vagon yokuşta çalıların kenarında durdu. çinden kelli felli bir adam çıktı. Bagaj kapağını açtı. Zorlanarak iki büyük çuval çıkardı. Yolun kenarına bıraktı. Evindeki küçük bir tamiratın artıkların doldurmuşlardı torbalara. Sonra, yol kenarında rahatlayan bir köylü kayıtsızlığıyla gazına bastı arabasının. Üçüncü öykü: Bir ziyafet sırasında zengin evin konuklarının özel otoları nedeniyle karşıki sokak otoparka dönüştü. Arabalarını bırakanlar ve onların şoförleri, ÇÖPSELL K ÖYKÜLER : B R UYGARLIK GÖSTERGES DÜNYA GÖSTERGELERİ Tayfun Akgül Turistler ne kadar döviz bırakıyor? Kuzey Yarıküre’de yaz mevsimi hükmünü sürerken milyonlarca insan tatil yapıyor. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) verilerine göre 2010 yılında uluslararası turist sayısı 940 milyon kişiye ulaştı. Örgütün ulusal istatistiklerden yararlanarak hazırladığı verilere göre 2010 yılında Fransa 77 milyon turist ile en fazla ziyaret edilen ülke konumunda olmasına karşın, turistlerin geride yalnızca 46 milyar dolar bırakmış olması, Fransa’nın turistlerden en fazla döviz sağlayan 15 ülkenin yer aldığı listenin dışında kalmasına yol açtı. Turistlerin bıraktıkları toplam döviz miktarının, ülkeye giriş yapan toplam turist sayısına bölünmesiyle elde edilen rakamlara göre hazırlanan listede, coğrafi olarak izole bölgelerde turistlerin daha fazla döviz bıraktığı görülüyor. Bunun nedeni tatilcilerin bu ülkelerde daha uzun kalmaları ve uzun mesafe yolculuklarında daha fazla para harcamaları. Türkiye, UNWTO verilerine göre 2010’da 27 milyon turist ile önemli bir çekim merkezi olmakla birlikte, toplam 21 milyar dolar gelirle turist başına 770 dolar döviz toplayabilmiş. CBT 1274/2 19 Ağustos 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle