18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yetenekli bir gence kıyılmaz! TÜBİTAK, 18 yaşındaki gencin üstün nitelikli projesini, ‘bunu kendisinin yapmış olamayacağı gerekçesiyle’ reddetti.. (25.07.2011 günlü gazetelerden) Yüksel Atakan Akkuyu ve biyolojik zenginlik Ülkemizin denizel ortamlarının büyük bölümünde yoğun kirlilik sorunu yaşanmaktadır. Bu durum, biyolojik çeşitlilik üzerinde de etkili olmuş ve deniz canlılarının nicel ve nitel dengesini bozmuştur. Akkuyu Nükleer Güç Santralı bölgesi ise henüz kirlenmemiş temiz bir denizel yöremizdir. Nükleer güç santrallarının, çevredeki olumsuz bir etkisi de, termal (sıcaklık) kirlenme sorunu oluşturmasıdır. Bu nedenle, bu bölgeye bir nükleer güç santralı kurulmasının büyük sakıncaları vardır. Dr. Sayhan Tupçuoğlu Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı, Bilim Danışmanı T CBT 1274/ 18 19 Ağustos 2011 ÜB TAK,18 yaşındaki gencin (Barış Paksoy) projesini kendisinin yapmadığından şüphelenmiş ise, doğru yol, o gencin bir kurul önünde derinlemesine sorularla sınanması olmalıydı, gencin projesini hemen reddetmek yerine. TÜB TAK gibi bilimsel çalışmaları teşvik edip ödüllendirmesi gereken bir üst kurumdaki bu örnek bile, ne yazık ki Türkiye’de, bilimsel çalışmaların değerlendirilip teşvik edilmesinde ne kadar da geriye gidildiğini göstermeye yetiyor. Bundan 5060 yıl önce böyle bir genç yüreklendirilir ve liseyi bitirince devlet bursuyla yurtdışına yollanırdı. Bunun çok örneği var. Katılımcı demokrasilerde bozuk bir yer ya da işlem kendi haline bırakılmamalı, tüm bilinçli insanlar katkıda bulunarak durumun düzeltilmesine çalışmalı, değil mi? nternette Feza Gürsey Enstitüsüyle ilgili açılan bir web sayfasına benzer bir sayfa açılarak imza kampanyası ve yazılarla bu genç desteklenmeli. Böylelikle tüm genç yetenekler yüreklendirilerek ilerde benzer olaylar yaşanmamalı. Bu konuda TÜB TAK’ın sonradan yaptığı bir açıklamada (*): projede bir makaleden kaynak göstermeksizin alıntı yapıldığını, proje planı içinde araştırma konusu, hipotez geliştirilmesi, süreçler başlıkları altında bahsedilen konuların tutarlı olmadığını, proje özetini hazırlayan kişi ile proje planını hazırlayan kişinin farklı olduğunun belirlendiğini ancak öğrencinin rencide olmaması ve bilime olan şevkinin kırılmaması için bu tespitleri açıklamak yerine “seviye üstü” nitelemesinin yapıldığını bildirdi’. Eğer bunlar doğruysa, buna ancak özürü kabahatinden büyük’ denmez mi? Öyle ya siz, başkalarının çalışmaları ve desteğiyle projeyi kendisi yapmış gibi sunan birine durumu açıkça söylemek yerine, onun bu hilesini taçlandırıp, projesini bir de seviye üstü’ olarak nitelendiriyorsunuz. Bu akıla, mantığa sığar mı? Kaldı ki durum hiç de TÜB TAK’ın açıkladığı gibi değil. Bu gencin bir hocasının aşağıdaki değerlendirmesine bakınız: Bu gencin TÜB TAK’a sunduğu makaleye bir defa daha baktım. ntihal filan yok. Sadece makale yazma tekniğini bilmeme var. Kendi buluşlarını en son bölüme koymuş. Bu bölümden önce yazdıkları da konuda daha önce bilenen şeylerden oluşuyor. Bunlardan bazıları çok bilinen şeyler, bazıları ise az bilinen şeyler. Ama acemilikten dolayı yazdığı sonucun hemen yanına kaynakçayı yazmamış. Makale yazmayı bilmiyor, nereden bilsin, daha lise öğrencisi! Ama intihal olmadığı, acemilik olduğu çok belli, çünkü koyduğu her sonucun referansı kaynakçada açıkça belirtilmiş. Son bölümde bulunanlar tamamen kendi buluşu. Bunları da özenle ayrı bölümde toplamış. Ancak bu kadarını yapabilmiş. Ayrıca intihal yapan birine sen intihal yapmışsın anlamına çekilebilecek bir rapor yazıldığında, utanır susar, sessiz kalır, onun gibi başkaldırmaz. Kaldı ki TÜB TAK bu araştırmayı çok sonradan yaptırdı, raporunu verdikten, yarışma bittikten, dava açıldıktan, ilk duruşması yapıldıktan çok çok sonra. Değerlendirmem budur.’ (*) 30.07. 2011 günlü Cumhuriyet Gazetesi B ir nükleer güç santralının, kurulması planlanan yerde, santralın çalışmaya başlamadan önce ve lisanslama girdisi olarak çevresel radyoaktivite ölçümleri yapılır Bu amaçla, 19831985 tarihleri arasında, MersinAkkuyu bölgesine altı kez gidilerek deniz suyu, deniz sedimenti (dip çökeltisi) ve deniz organizmalarında radyoekolojik çalışmalar yapılmıştır. Amaç, denizel örneklerde background (fon) radyoaktivite düzeylerini ortaya koymaktır. Şüphesiz, tüm deniz organizmalarının sayıma alınması söz konusu değildir. Bu bağlamda omurgalı, omurgasız ve bitkisel organizmalardan seçilen bazı monitör türlerde radyoaktivite sayımları yapılmıştır. Radyoekoloji bilimi açısından, o süreçte yapılmamış olan çalışmaların başında, mikro organizmaların sayıma alınmayışı ve sedimentasyona uğrayan çökeltilerin, sediment trap (tuzak) kullanılarak toplanamaması ve dolayısıyla sedimentasyon miktarının ve radyoaktivite düzeylerinin saptanamamış olmasıdır. Nükleer güç santralının kurulacağı yerde tüm fauna ve flora örneklerinin nitel ve nicel analizlerini yaparak elde edilen verilerin saklanması da gereklidir. Bu bağlamda, tarafımızdan Akkuyu bölgesinde saptanan balık türü sayısı 43’tür. Bu türlerin içinde, Hindistan balığı türünden tutunda, kupes, çizgili mercan, yazılı orkinos, zurna, lipsoz, güneş, papas, dikenli çütre, kurbağa, rina, elektrik, yaladerma ve uçan balık türlerini sayabiliriz. Bölgenin en ekonomik balık türü levrek, lüfer ve kofanadan daha çok zurna balığı türüdür. Kafadan bacaklılar (cephalopod) sınıfından kalamar ve ahtapot bol miktarda bölgede yaşamaktadır. Midye türlerinden, akivades kum midyesi, tarak midyesi türlerinin yanında, lokal adı minecik olan Brachidontes midye türü bölgede büyük dağılım gösterdiği gibi kirliliğe duyarlı çok önemli bir monitör organizmadır. Kabuklulardan (curustacea) eklem bacaklılara girdiğimizde, ilk plana çıkan önemli türler, mavi yengeç, pavurya, karides ve ıstakozlardır. Karından bacaklılar (gastropoda) sınıfından 20’den fazla tür, nükleer santral kurulması planlanan bu alanda tespit edilmiştir. Bu türlerin içinde Patella türünün ayrı bir önemi vardır. Çünkü bu tür denizel ortamlarda en ufak bir kirliliği bile gösteren harika bir monitör organizmadır. Bu çalışmalar esnasında, denizkestanesi, denizyıldızları, denizhıyarı, denizanaları, denizkaplumbağaları ve sünger türü organizmalar da saptanmıştır. Bölgeden toplanan ve sistematik tayinleri yapılan özellikle tüm balık türleri ile bazı organizma örnekleri, müze materyali olarak değerlendirilmiş ve ÇNAEM’de kapatılan radyoekoloji laboratuvarında sergilenmişti. Makroalg (yosun) ve deniz çayırı türlerinin Akkuyu’daki dağılımına bakıldığında büyük bir tür zenginliği kaşımıza çıkmaktadır. Maviyeşil, kırmızı, kahve ve yeşil renkli alg türlerinin sayısal toplamı 300’ün üzerinde ve deniz çayırı türleri ise 3 olarak belirlenmiştir. Özellikle, kahve rengi makroalg türlerinden olan Sargasum vulgare türünün kapladığı geniş alan ve içerdiği biyolojik zenginlik açısından ayrı bir önem taşıdığı gibi alginik asit üretiminde de anlamlı yeri vardır. Nükleer güç santrallarının çevre kirliliğinde yarattığı en önemli sorunlarından biri de termal kirlenmedir. Santralı kuran firma, santralın soğutma suyu nedeniyle oluşacak olan termal (sıcaklık) kirlenmeyi önemsemeyebilir. Santralın kurulacağı denizel ortam, biyolojik zenginlik ve bazı ekolojik risk faktörleri açısından, dünyada bir benzeri olmayan bölge olabilir. Sinop örneğinde olduğu gibi (1) Günümüzde küresel ısınmanın etkilerini de (2) düşündüğümüzde Akkuyu’nun yanlış bir yer seçimi olduğu ortaya çıkar. Deniz ekolojisinde unutulmaması gereken bir husus vardır: Soğuk su ortamı, sıcak su ortamına göre tüm ekosistem için en uygunudur. Çünkü soğuk su, sıcak suya göre çok daha fazla oksijen içerir. Sıcaklık değişimi çok az olan sularda yaşayan bazı organizmaların, çok az sıcaklık değişiminde, enzim sistemlerinin etkilendiği ve aniden öldükleri bilinir. Tüm bunlara karşılık, bazı mikro ve makroalg (yosun) türleri sıcaklık artışına paralel anormal çoğalır ve ötrofikasyon (yeşillenme) olayı görülür. Bu olayın sonucunda hem oksijensizlik oluşur ve sonuçta birçok organizma ölür. Nükleer güç santralları çalışırken soğutma suyuna gereksinimi duyar. Bazı tür reaktörlerin günde binlerce metreküp soğutma suyu kullandıkları bilinmektedir. Bu çok büyük bir miktardır. Şüphesiz, bu soğutma suları, soğutma kulelerinde soğutulmadan denize verilmeyecektir ve bölgedeki canlılar da etkilenmeyecektir diye düşünülebilir. Ancak soğutma sisteminin periyodik temizliği özellikle boruları tıkayan fouling (yapışan) organizmalarından kurtulmada, ısıl işlem (heat treatment) uygulanmaktadır. Bu işlem ters bir akış oluşturarak deşarj sularının sıcaklığını arttırır ve taşıyıcı borular içindeki midye ve fouling organizmalarını öldürür. SONUÇ Bu yazıda, Akkuyu Nükleer Güç santralı konusunda Rusya ile yapılan anlaşmanın olumsuzluklarına ve deprem riskine girilmemiştir. Bu konular yeterince tartışılmış ve tartışılmaktadır. Amacımız, hiç kimsenin değinmediği bir konu olan, nükleer güç santralının sebep olacağı termal kirlenme sorununu, kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Bu nedenle bir radyoekolog olarak, bölgenin biyolojik zenginliğine darbe vuracağı için, Akkuyu Nükleer Güç Santralının kurulmasını uygun bulmuyoruz. Topçuoğlu, S. Sinop’a Nükleer Güç Santralı Kurulmamalı, CBT, 14.03.2009 Topçuoğlu, S. Küresel ısınma ülkemizde çevre kirliliğini hızlandıracak, CBT, 10.08.2007.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle