24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Perdenin arkası: Çağdaş lokman hekimleri Bir Anadolu efsanesi olan Lokman Hekim’in hikâyesini sanırım çoğunuz bilir. Bir daha tekrarlamakta yarar var. Uzun uğraşlar sonucu Lokman Hekim bitkilerin konuşma dilini çözmeyi başarır. Bir gün kırlarda dolaşırken bitkilerin kendi aralarında konuşurlarken duyduğu “Ölümsüzlük Formülü”nü hemen bir kâğıt parçasına not alır. Sevinç içerisinde evine dönerken şiddetli esen bir rüzgâr kağıdı uçurarak Seyhan Nehrine düşürür ve Lokman Hekimin üzgün bakışları arasında kâğıt suyun içerisinde kaybolup gider. İşte insanoğlu, o gün bu gündür uğraşır ki ölümsüzlüğün ilacını bulabilsin! Prof. Dr. Erdem Yeşilada, Yeditepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ve Fitoterapi ABD, İstanbul likte olduklarından aynı biyolojik etkileri göstermesi beklenmemelidir. Kaldı ki, ülkemizde adaçayı adı ile kullanılan bitkilerin büyük çoğunluğu tamamen farklı bir cins olan Sideritis türleridir ve gerçek adaçayının etkilerine sahip değildir. Bitkilerin farklı kısım ve organları farklı etkiler göstermektedir: Bitkilerin kök, yaprak, çiçek, meyve ya da tohumlarında farklı bileşenler bulunduğundan, bir bitkinin bir organında bulunan etki diğer organlarında bulunmamaktadır. Bitkilerin etkileri toplama mevsimi, toplama zamanı, yetiştiği coğrafik konumu, vd. çok sayıda etkene göre değişiklik gösterebilmektedir: Aynı bitki türünün Karadeniz bölgesinden toplanan örnekleri ile Antalya’dan toplanan örneklerinin bileşimleri farklılık gösterebilmektedir. Dolayısıyla her iki bitki örneğinin etkileri farklı olabilecektir. Bitkisel ilacın hazırlanış şekline göre etkisi değişebilmektedir: Bitki bileşenlerinin bazıları suda çözünürken, bazıları çözünmez, bazıları ısı ile bozunurken bazıları dayanıklıdır. Dolayısıyla, her bitkisel ilaç için ve amaçlanan etki şekli için farklı hazırlama şekilleri söz konusu olabilmektedir. Mesela, tıbbi adaçayı çay gibi demlenerek içildiğinde (infüzyon) içerisindeki uçucu bileşenlerine bağlı olarak ağızboğaz enfeksiyonlarında etkili olabilirken, kaynatılarak hazırlanan özütü (dekoksiyon) uçucu bileşenler uçup kaybolduğundan yüksek rozmarinik asit içeriğine bağlı olarak beyin işlevlerini destekleyici etki gösterebilmektedir. Yukarıda kısaca başlıklar halinde özetlemeye çalıştığım gibi, bitkisel ilaçların etkili ve yararlı olabilmesi için belirli temel hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bazı çevreler körü körüne tüm hastalıkların tedavisinin bitkisel ilaçlar ile mümkün olduğuna inanırken, diğer bir kısım çevrelerde ise bitkilerin etkisiz olduğu, etkisinin “plasebo” olduğu görüşü hâkimdir. Yeryüzünde etkisiz hiç bir şey bulunmamaktadır. Bir toz parçası bile en azından aksırtır, alerjiye yol açabilir. Bir madde varsa, olumlu ya da olumsuz bir etki mutlaka vardır. Kaldı ki, yapılan bilimsel çalışmalar plasebonun bile %25 olumlu etkisi bulune duğunu göstermektedir. O halde ilaçta “etkili” tanımını gözden geçirmek gerekir. Başınız ağrıdığında aldığınız tek bir aspirin yarım saat içerisinde etkisini gösterir ve baş ağrınız hafifler. Hâlbuki soğuk algınlığında kullandığınız antibiyotik kapsülünden tek bir adet aldığınızda hiç bir etki göremezsiniz. O halde antibiyotik etkisiz midir? şte bitkisel ilaçlar da antibiyotikler gibi vücutta belirli bir derişime eriştikten sonra etkisini gösterebilirler. Ama etkilerini gösterebilmeleri için birincil koşul,uygun şekilde hazırlanarak uygulanmasıdır. “Adam kıtlığında keçiye Abdurrahman Çelebi derler” Halk arasındaki bu deyiş mevcut durumu gayet güzel özetliyor sanırım. Konuyu sahiplenmesi gereken meslekler olan hekimler ve eczacılar bu konuda sessiz ve pasif kaldığı ya da olumsuz görüş belirtip kaçtığı sürece daha farklı bir görüntü ortaya çıkmasını beklemek hayalcilik olur. Eczacılar temel eğitimleri sırasında bitkisel ilaçlar ile ilgili derinlemesine bilgilendirilen tek meslek grubu. Tıp fakültelerinde ise henüz bu konudaki çabalar taassup ile engelleniyor. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, üçüncü sınıfta komite dersleri boyunca zorunlu programda B “Bitkisel laçlar ile Tedavi” (Fitoterapi) dersleri yer alıyor. Bu ülkemizdeki ilk uygulama. Bu tip örneklerin artması Çağdaş Lokman Hekimler ile mücadelede en önemli hamlelerden biri olacaktır. Tıp eğitiminde bu konuda bilgi verilmesi, mezun olduğunda hekimlerin bitkisel tedavileri uygulamasını gerektirmiyor, şüphesiz. Ancak insanlara yardım etmek için yemin etmiş bu meslek mensuplarının doğru ile yanlışı ayırt edebilmeleri, hastalarına tatminkâr cevaplar verebilmeleri için bu konuda temel bir eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Hastalardan bu konuda gelebilecek soruları; “Ben bu konuya inanmıyorum” ya da “Bitkiler etkisiz” gibi öngörüler ile geçiştirmeye çalışanlar sadece kendilerini aldatmakta, hastayı ise bu tip tedavi uygulayıcıların kucağına atmaktadır. ki hafta önce Prof. ünvanlı bir hekim televizyonda bir sağlık programında “Bitkisel ilaçlar etkisizdir” şeklinde görüş bildiriyordu. Bitkisel ilaçlar konusunda hiç bir eğitim almamış bir kişinin bilmediği bir konuda fikir beyan etmesi ne derecede doğru bir davranış? Bu grup kişilerin yukarıda bahsettiğimiz çağdaş Lokman Hekimlerden farkı nedir? Her iki grup da bilmediği konularda görüş bildiriyor; biri olumlu, diğeri olumsuz. Televizyonlardan şifa dağıtımı Yurttaşlarımı bu yayınlar konusunda titizlikle uyarırken pervasızca yapılan bu cüretkâr ve çok yaygınlaşan programları RTÜK’ün, Sağlık Bakanlığı’nın, tabip odalarının Tarım Bakanlığı’nın dikkatine sunuyorum Prof. Dr. Coşkun Özdemir, coskunoz@superonline.com. sıvıyor ve dış etkenlere karşı koruyorlar. eishi mantarı vücudu hem içerden “Çok sayıda sindirim sistemi hastaları var. hem dışarıdan koruyor. Tümör olu Âdemde yok muydu vardı tabii. Avuç avuç ilaç şumunu engelliyor ve var olan tü alıyor insanlar, düzelmiyorlar çok yazık. Oysa mörü %50 küçültüyor. Şifa bulanlar da var. Üni böyle çok etkili ilaçlar, otlar var. Bizim ürünversitelerin çalışmaları bunları ispatlıyor. Ke lerimizi ve çalışmalarımızı Almanyadaki E komoterapinin yan etkilerini %90 yok ediyor. Hi misyon onaylıyor. Bir taşla 510 kuş vuruyoruz. pertansiyonu, hepatiti önlüyor. En önemlisi da“Çok etkili bitkiler var. Ancak onların eksmar tıkanıklığını kaldırıyor. Biliyorsunuz bütün trelerini bir kapsül haline getirip sunuyoruz biz. organlarımıza kan lazım. Damar tıkanması tüm Bunlar erkek ve kadın kısırlığı için de çok yaorganlarımızı hasta ediyor. Bu tıkanıklığın rarlı. Bir karışımla elde edilen kapsülle çok saaçılması ile kuşkusuz hastalıklar düzelecektir. yıda hastalık düzeliyor, kolesterol da düşüyor ikStendi bir damara takıyorsunuz oysa bütün tidarsızlık geride kalıyor. 12 parmak bağırsağı üldamarlar bozuk, hepsini açmanın çaresi bizim ser, Crohn hastalığı birkaç günde düzeliyor. Egürettiğimiz ilaçlar. Damarlar açılınca tüm has zama ortadan kalkıyor. talıklar düzeliyor. En az 100 hasta böylece düzeldi. Diyabet hastalığında da çok yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bu sayede birçok hasta bacak kesilmesinden kurtuldu. ktidarsızlık da damar ve dolaşım yetersizliğinden ileri gelir. Bunu düzeltince iktidarsızlık da düzelir. Biz ilaçlarımızla tıkalı damarları açıyoruz. Bütün literatür bunu söylüyor. Kanlı basur için şifalı otlar var. “Bir de Romafleks hapı var, bu hap mafsalları ve kıkırdaklardaki anomalileri düzeltiyor, kıkırdaklar 10 gün içinde normale dönüyor. Ayrıca kas güçsüzlüğüne çok iyi geliyor. 2200 yıl önce bir zengin insanın çocuğu bir Almanya’daki E komisyonu, Reishi mantarının tümörler için bütün kimyasallardan daha etkili olduğuna karar verdi. türlü gerdeğe giremiyor. Bu aile bir çobanı ve koyunlarını gözlüyorlar, koyunlar bazı otları yiyince cinsel bakımdan çok “Multiple Skleroz için de panax var. Traaktif hale geliyorlar. Gerdeğe giremeyen bu genç fik olan her yerde ağır madenler var. Çok tehçocuğa o otlardan yediriyorlar ve her şey yolu likeli insanlar kurşunla zehirleniyor. Bizim na giriyor. ilaçlarımız ağır madenlere yapışıyor ve onları et“ şte aslında bu ilaçlar çok eskiden beri bi kisiz kılıyor. Trafiğe çıkan milyonlarca insan bu liniyor ve etkinliklerini sürdürüyorlar.. Bunla ilaçları kullanmalı. ra 6 ay aralıksız devam etmek lazım. Bir aylık “ şte görüyorsunuz çok sayıda hasta telefon küçük kutu 200 liraya mal oluyor. Her yerde yok ederek nasıl kısa zamanda iyileştiklerini bildibizde var bu ilaçlar. Edinmek çok kolay. Bize te riyorlar. Almanya’daki doktorlar bizim ilaçlarlefon ederek sipariş veriyorsunuz. Hemen kar la iyileşen hastaları görünce biz hastaları boşugo ile adresinize ulaştırıyoruz. na kesip biçiyoruz diyorlar. Biz aslında bir tarih “Bizi ağır şekilde eleştiren doktorlar, hoca yazıyoruz. Bir de Alpha Rice var. Bu da Alzlar artık reçetelerine bizim ilaçları yazıyorlar. Ha heimer, hipertansiyon, kalp krizi ve felçler cettepe Tıp Fakültesi bu ilaçlarla araştırmalar için birebir. Bu da kolaylıkla hastalara kargo ile yapıyor. ulaştırılabilir. Küçük kutu 139, büyük kutu 375 “Almanya’daki E komisyonu, Reishi’nin tü lira.” mörler için bütün kimyasallardan daha etkili olduğuna karar verdi. Ayrıca mide ülserine de iyi T ELEV ZY O NL AR PA ZA RLA geliyor. Kanser çok defa virüslerle ilgili Bir de MA ARACI immun sistem ve mantarlar burada önemli rol Yukarıda, bitkileri her derde deva olarak paoynuyor. Biz hepsi ile mücadele ediyoruz. zarlayanlar işte böyle tanıtımlarını yapıyorlar.. “Bir de örolopin var, işte o virüs öldürüyor. laçların kapsüllerin yaratıcısı ve pazarlayıcısı Bu da kanser hücresinin elini kolunu bağlıyor. Dr. Mustafa Eraslan’ın katıldığı ve mucize! laçBinlerce yıl yaşayan ağaçlar var. şte onların sır larını sunduğu bu TV programları Cavit Bey yörı örolopin. Propolis maddesi de çok güçlü bir netiyor. Mesaj Tv , Cine 5, tr 1, TV shop, Art antivirüs. Aynı zamanda en güçlü antibiyotikYazının devamı arka sayfada ten 100 kat daha güçlü. Arılar bununla peteği Ö CBT 1268/ 11 8 Temmuz 2011 lümsüzlük formülü halâ bir sır, ancak elimizde bir ipucu var: “Ölümsüzlüğün sırrı doğada saklı”. Bu nedenle insanlar her zaman doğadan bir şifa beklentisi içerisinde olmuştur. Bu beklenti binlerce yıl önce de vardı, günümüzde de devam ediyor. Bu beklentileri kazanca dönüştürmek isteyen kişiler binlerce yıl önce de vardı, günümüzde de var. Değişen bir şey yok! nsanımız maalesef bir ismin önünde “Dr.” ünvanını görünce hemen hekim sanıyor. Hele önünde bir de P “Prof.Dr.” gibi bir ünvan varsa, değme gitsin. “Adam hem doktor, hem de profesör, her şeyi bilir!”. Kitap raflarına bakıyorsunuz, bitkilerin şifa gücü hakkında prof. ünvanlı, ya Prof. Dr. da unvansız kişiErdem Yeşilada lerce yazılmış bir yığın kitap. Televizyonu açıyorsunuz, ünvanlı ünvansız yine bir sürü kişi insanlara şifa dağıtıyor. Sanki herkes Lokman Hekim! TV’lerde Primetime saatlerinde yayınlanan programlarda reyting uğruna bu kişilerin reklamları yapılıyor. nsanlar kâğıt kalem ellerinde söylenenleri not almaya çalışıyor. Falanca otu 3 dakika kaynatırsan basura, 8 dakika kaynatırsan beyne iyi geliyormuş! nsanlar ocak başında elinde saat dakika tutuyor, şifa olsun diye. Sanırım 5 yıl kadar önce bir televizyon programında beyin tümörlü bir genç kıza elinde getirdiği bidon içerisindeki sıvıyı içirdikten sonra kızcağız kusunca “Bak beynindeki tümörler çıkıyor” diyen kişi ise maalesef bir hekimdi. Bu gün ne kadar zenginleştiğini hayretler içinde gözlüyorum. Üç yıl kadar önce profesör unvanlı birisinin “zayıflamak için yemeklerden sonra lavman hortumu ile bağırsaklarınızı temizleyin” şeklindeki akıl almaz önerisi ile binlerce kişinin eczanelerde hortum bırakmadığına şahit olduk. Son derece riskli bu uygulamanın yaratabileceği sorunlarla ilgili hiç bir resmi kuruluşun işlem yapmaması ise üzüntü verici. Bir diğer profesör unvanlısı ise, hepatit B ve C gibi son derece önemli karaciğer hastalıklarını karabaşotu kürü ile tedavi etmeyi öneriyor. Karabaş otu, bir lavanta türü, ancak uçucu bileşiminde taşıdığı yüksek oranda tuyon nedeniyle karaciğer üzerinde zararlı etkisi var. Yani karaciğer hastalığını, yine karaciğer üzerinde zararlı bir ilaç ile tedavi etmeye çalışıyor; “Çivi çiviyi söker”misali? Bitkilerin şifalı özellikleri ile ilgili olarak yayımlanan kitaplar ise ayrı bir konu. Kitapları yazanlar arasında avukat, kimyacı, biyolog, ziraatçı, orman mühendisi, tütün eksperi, hafız, imam, ev hanımı, tercüman, gurme, doğasever gibi çeşitli meslek grubundan ya da hobi olarak ilgilenen insanlar var. Şüphesiz bir eser vermek güzel bir duygu. Ancak kişilerin bilmedikleri, eğitim almadıkları bir konuda insanlara sağlıkları ile ilgili yalan yanlış bilgiler vermeye kalkışmaları son derece üzüntü ve endişe verici bir durum. Bir bilim adamı olarak ön fikirli olmaktan kaçınmaya elimden geldiğince özen göstermeye çalışırım. Bu nedenle, bu konuda yayımlanan kitapları satın alarak incelerim. Bu kitaplar içerisinde yer alan bilgiler ile kanımca bir komedi standup gösterisi yapılabilir! Bir örnek vereyim; öksürük için önerilen çay karışımına sığırkuyruğu çiçeği ve sinameki yaprağı konmuş. Sığırkuyruğu çiçekleri taşıdığı saponin tipi bileşenler nedeniyle balgamın sıvılaşmasına yardımcı olur, bu bakımdan doğru bir tercih, ancak sinameki yaprağı bildiğiniz gibi müshil etkili. Bu karıS şımı içen kişi için söylenecek tek söz kalıyor “Sıkıysa öksür!”. Diyebilirsiniz ki, neden bu insanlara karşı çıkıyorsun? Onlar yazılı kaynakları araştırıp kitap yazmışlar, yazılı ve görsel medyada insanlara yardımcı olmak, sağlık dağıtmak için cansiperane uğraşıyorlar. Sen ise yersiz şovenistlik yapıyorsun. “R K TAPLARLA SAĞLIK DAĞITIMI terdiğidir. Bitki bileşenlerinin olası zararları hakkında bilgi sahibi değiller: “Bitkisel ise zararsızdır” düşüncesi yanlıştır. Unutulmamalı ki, en kuvvetli zehirler de bitkilerde yer almaktadır. Ünlü düşünür Sokrat’ın infazı baldıran isimli bitki ile yerine getirilmişti. Amazon yerlilerin ok zehiri de bitkilerden hazırlanıyordu. Aslında bir maddenin yararlı ya da zararlı olmasını belirleyen en önemli etken miktarıdır. Dolayısıyla kullanılan bitki kısmı ya da özütünün miktarına dikkat edilmelidir. Diğer taraftan, bitkiler içerisinde yararlı ve zararlı bileşenler bir arada bulunabilmektedir. Bu durumda, zararlı bileşenlerin özel teknikler ile uzaklaştırılması gerekebilmektedir. Bitki bileşenlerinin kişilerin kullandığı diğer ilaçlar ile etkileşebileceğini bilmiyorlar: Bitkilerin içeriğinde bulunan bileşenlerin de belirgin biyolojik etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle kişilerin gelişigüzel bir şekilde tedaviye yardımcı olacağı düşüncesi ile aldığı bitkiler, hatta yediği besinler bile uygulanan tedaviyi etkileyebilmektedir. Mesela, bitkilerde kan sulandırıcı etkiye sahip bileşenler sık olarak bulunmaktadır; ginseng, ısırgan, ginkgo, sarmısak, vd.. Kan sulandırıcı ilaç kullanan kişilerin bilinçsiz bir şekilde bu tip bitkileri kullanması kanama riskini artırabilmektedir. Bir diğer örnek ise sarı kantarondur. Çok yararlı bir depresyon ilacı olmasına karşılık, sarı kantaron birçok ilaç ile etkileşebilmektedir. Bitkiilaç etkileşmeleri konusu bilimsel bir kavramdır ve bunun eğitimini alan tek meslek grubu eczacılardır. ÇÖZÜM NED R? T g k i D a ğ n y d n s v ü d B TK LER ETK S Z M D R? CBT 1268/ 10 8 Temmuz 2011 nsan fizyolojisi hakkında bilgi sahibi değiller: Bu nedenle mideye giden her besin ya da ilaç öğesinin metabolize olmadan vücudun her tarafına eşit olarak dağıldığını varsayıyorlar. Kan beyin engeli gibi bir oluşumdan haberleri yok. Midene giden doğrudan beyne de gider, düşüncesi ile beyni güçlendirmek için önerilerde bulunuyorlar. Bitki bileşenlerinin vücutta nasıl metabolize olduğu, metabolitlerin vücutta ne derecede emildiği hakkında bilgi sahibi değiller: Her bitki içerisinde yüzlerce kimyasal bileşen bulunabilmektedir. Bu bileşenler vücuda alındıklarında yapısal özelliğine bağlı olarak çok az bir kısmı doğrudan emilebilmektedir. Çoğunlukla mide, ince ve kalın bağırsaklar, karaciğer gibi organların farklı koşullarında asidik ya da enzimatik olarak yapısal başkalaşıma uğramaktadırlar. Dolayısıyla önemli olan meydana gelen bu metabolitlerin ne derecede emilerek hangi organlara gidebildiği ve buralarda nasıl biyolojik etki gös YANLIŞ OLAN NED R? Benzer bitkiler farklı etkilere sahip olabilir: Aynı aileden bile olsalar bitkilerin içerikleri farklı olduğundan, bir bitki türü için bildirilen biyolojik etki, benzer görüntüde yakın fertleri için söz konusu değildir. Mesela, sarı kantaron bitkisinin sadece bir türü (Hypericum perforatum) depresyon tedavisinde etkilidir. Diğer türlerin bu şekilde bir etkileri tespit edilememiştir. Aynı şekilde sadece Hypericum perforatum bitkisinin yara iyileştirici ve ülseri tedavi edici etkisi bulunmaktadır. Ancak sadece Türkiye’de 84 Hypericum türü bulunmaktadır. Dolayısıyla görüntüsü benzer olduğu halde diğer türlerden hazırlanan ilaçların herhangi bir etkisi bulunmayacaktır. Bu konuda bir diğer örnek ise adaçayıdır. Genel olarak müracaat kaynaklarında yararlarından baht sedilen adaçayı türü “tıbbi adaçayı” Salvia officinalis’tir. Bu tür ülkemizde doğal olarak yetişmez. Ülkemizde 90 civarına adaçayı türü bulunmaktadır ve bileşenleri bakımından tıbbi adaçayından farklı özel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle