17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Yaz aylarında güneşten korunma Yaz aylarında solar spektrum, yani güneş ışınlarının UVA (ultraviyole A) ve UVB (ultraviyole B) dalgaları çok daha yoğun olarak yeryüzüne ulaştığı için deri daha fazla UV’ye maruz kalır. Uzmanımız, soruyanıt formatında çocukları yaz aylarında güneşin zararlı etkilerinden nasıl koruyacağımızı açıklıyor. Doç. Dr. Yasemin Oram Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Dermatoloji Bölüm Başkanı • Yazın güneş, özellikle deniz kenarında ne kadar etkilidir? Yaz aylarında solar spektrum yani güneş ışınlarının UVA (ultraviyole A) ve UVB (ultraviyole B) dalgaları çok daha yoğun olarak yeryüzüne ulaşmaktadır. UVA, gün doğumundan gün batımına kadar aynı yoğunlukta, UVB ise gün ortasında maksimum yoğunlukta olacak şekilde etkilerini gösterir. Özellikle deniz kenarında yükseklik az olmasına karşın deniz ve havuz suyu, kum, çakıl ve beton gibi yüzeylerden yansıma ile UV etkisi daha da yoğunlaşır. Yoğun güneş etkisiyle ısınan hava, kişilerin daha açık giysilerle daha uzun süre dış ortamlarda kalmasına olanak sağlarken, kış aylarına göre gün ışığının daha uzun süreli olması da derinin daha fazla UV’ye maruz kalmasını kolaylaştırır. • Çocukların güneşe dayanıklılığı ne kadardır, hangi saatlerde ne kadar süreyle deniz kenarında ve güneşte kalabilirler? Cilt tiplerine göre ayrıntılı bir bilgi verir misiniz? Çocukların derisi deri tipi ne olursa olsun ince, hassas ve güneş etkilerine dayanıksızdır. Bu durum açık renklilerde daha belirgin olmakla birlikte tüm çocukların güneşten korunması gerekir. Deri kanserleri gelişiminde iki tip güneş etkisi vardır. Melanom olarak isimlendirilen hayati tehdit oluşturan deri kanseri gelişiminde, özellikle çocukluk çağında oluşan şiddetli güneş yanıklarının sayısı çok önemlidir. Öte yandan melanom dışı deri kanserlerinin gelişiminde de, çocukluk çağından itibaren maruz kalınan UV’ nin kümülatif etkisi önemlidir. O halde deri kanserinden korunma, çocukluk çağlarından itibaren başlanacak uzun süreli bir stratejidir. 6 aya kadar, bebeklerin direkt olarak güneşe maruz kalmamaları, sadece gölge ve şemsiye altından indirekt güneş almaları daha uygundur. 6 aydan sonra da özellikle çocuklar için geliştirilmiş yüksek koruma faktörlü (SPF 4060), allerjen olmayan ve suya dayanıklı (waterproof) güneş koruyucular kullanılmalı, koruyucular 4 saatte bir tekrarlanmalı, çocuklar sabah saat 10 ile öğleden sonra 16 arasında direkt güneşten korunmaları gerekir. Son yıllarda geliştirilen güneş koruyucu özelliği olan kumaşlardan yapılmış giysiler tercih edilebilir. Çocukta kemik gelişimi için gerekli olan ve deride UV ile sentezlenen D vitamini için, sadece vücudun bir bölgesinin bile gün içinde 15 dakika güneşe maruz kalması yeterlidir.Ayrıca D vitamini takviyesi yapılabilir. Aksi takdirde, yoğun UV etkisi faydadan çok zarar verecektir. basit reaksiyonlar, beklenenden daha şiddetli olabilir. Bu nedenle böyle çocuklarda reaksiyonun uzaması, beklenmeden sistemik antihistaminik verilebilir. Zehirli böcek, yılan ve akrep sokması gibi durumlar acil kabul edilir ve mutlaka bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir. • Ya zı n, d en izd e, kampta, çocukların karşılaşabileceği başka cilt problemleri var mıdır? Varsa, önlemek için nelere dikkat edilmelidir? Yaz aylarında çocuklarda sıkça görülen bir durum “miliaria” yani isiliktir. Ter bezi kanalları henüz tam gelişmediği için sıcak ve aşırı terleme ile özellikle kıvrım yerlerinde daha yoğun olmak üzere isilik gelişebilir. Bu durumda çocuğun serin yerde tutulması, sık sık ılık su ile duş ve banyo yaptırılması yeterlidir. Yoğun krem, losyon, vücut sütü ve yağ kullanılması, olayı daha da şiddetlendirir. Yaz aylarında sık karşılaşılan bir diğer cilt problemi deniz ve havuz sularından oluşan deri enfeksiyonlarıdır. Kirli deniz suları veya kalabalık ve kirli havuz sularından geçen çeşitli bakteriyel, viral ve fungal enfeksiyonlar deriye kolaylıkla penetre olabilir. Bu durumlarda bir hekime danışılmalıdır. Yine yaz aylarında güneş etkisiyle dudak uçuklarında (Herpes enfeksiyonu) tetiklenme olabilir. Yaz aylarında çocukların aktif dış hayatları yoğunlaştığı için düşme ve yaralanma, kesikler gibi dış travmalar daha sık oluşmaktadır. Travmanın şiddetine göre basit bir antiseptik ve antbiyotikli krem uygulamasından, acil müdahalelere kadar gidebilecek boyutta tedavi gerekebilir. • Çocukların cilt problemleriyle karşılaşmamaları için tatile gidilirken neler bulundurmak gerekir, nelere dikkat etmek gerekir? Tatile giderken çocukların cilt problemleri ile karşılaşmamaları için uygun seçilmiş bir güneş koruyucu, özel şampuan, sabun ve duş jeli, böcek ve sineklere karşı ortamı temizleyecek ürünler, şapka, gözlük, ince pamuklu giysiler, lüzum halinde cibinlik götürülmelidir. • Güneş yanığı oluştuysa ne gibi tehlikeler vardır? Çocukta ne gibi belirtilere dikkat etmek gerekir ve cilde ne uygulamak gerekir? Şiddetli güneş yanıklarında deride kızarıklık, ödem (şişme), içi su dolu kabartılar, ağrı ve acı hissi ile başdönmesi, ateş, mide bulantısı, kusma gibi belirtiler ortaya çıkar. Güneş yanığı ile deri damarlarında genişleme, dolaşımdaki sıvının deride yoğunlaşması, deri yüzeyinden sıvı ve ısı kaybı oluşur. Bu nedenle özellikle yüzey alanı daha az olan çocuk derisinden kaybolan sıvının yerine konması için, çocuklara bol sıvı verilmelidir. Deri yüzeyinden uygulanacak soğuk su kompresleri veya soğuk su duşları, acı hissini azaltırken, genişlemiş deri damarlarında vazokonstrüksiyon (damarların daralması) oluşturarak kızarıklık, ödem ve sıvı kaybını önler. Kortizonlu kremler, serinletici sulu pudralar, su bazlı nemlendiriciler güneş yanıklarında aynı amaçla kullanılan ürünlerdir. Antiallerjik (antihistaminik) şurup veya tabletler ve çocuk aspirini, reaksiyonu baskılamada yardımcıdır. Sistemik belirtilerin eşlik ettiği veya geniş su toplamaları (büller) oluşan olgularda bir hekime danışılmalıdır. • Böcek, sivrisinek ya da başka canlı sokmalarında ne yapmak gerekir? Zehirli olmayan böcek ve sinek sokmalarında bölgesel kızarıklık, şişlik, kaşıntı ortaya çıkar. Bu durumda kortizonlu veya antihistaminikli kremler çoğu kez yeterlidir. Daha şiddetli reaksiyonlarda sistemik antihistaminik (şurup veya tablet) verilmesi uygundur. Özellikle allerjik bünyeli çocuklarda gereksiz kılmıştır. Edebi eserlerde, Türkçe karşılığı olan kavramların Arapça terimlerle ifade edilmesi adeta eserin değerini arttıran bir modaya dönüştü. Sonuçta okumuş kesimin dili ve özellikle yazı dili halk dilinden tamamen koptu. Cumhuriyetin Türk dilini bilim ve kültür dili haline getirmek için harcadığı çabalar önemli başarılar sağlamıştır; ama dilde yaratılan sancıları toplum hâlâ çekiyor. slam dünyası kendi ortaçağına girmişken, Hıristiyan dünyası rönesansı yaşamaya başlar. 15’inci yüzyılda, Avrupa kentlerinde üniversiteler kurulmaya başlanmıştır. Bu üniversitelerin medreselerden önemli bir farkı vardır. Üniversiteleri kuran devlet değil, burjuva sınıfıdır. Dolayısyla, üniversiteler merkezi bir otoriteye bağlı değildir. Her biri kendi öğretim programını serbestçe düzenleyebilmektedir. Rönesansın ortaya çıkış nedeni, kilise baskısını yoketmek, aklı özgürleştirmektir. Bu olgunun avrupa üniversitelerine büyük etkisi vardır. Her şeyden önce, üniversiteler laik eğitim yapıyor, profesörleri özgürce araştırma yapıyor ve düşüncelerini yayabiliyor. Orada bilim, medreselerde olduğu gibi “vah RÖNESANS yi bilgi”nin nakli değil, “akli bilgi”nin üretilip yayılmasıdır. slam toplumu ile Hıristiyan toplumunu farklı biçimlendiren esas etmen budur. Beş yüzyıl “vahyi bilgi”nin nakli ile uğraşan islam toplumu bilgi üretimini unuttu. Hıristiyan toplumu ise, bu süre içinde, bağnazlıklardan sıyrılıp “akli bilgi” üretmeyi sürdürdü. Çok basit görünse de gerçek budur. Akdenizin güney sahilindeki toplumları kuzey sahilindeki toplumlardan farklı yapan neden, kaderleri değil, yüzyıllar boyunca onlara sunulan eğitim sistemidir. 12’inci yüzyıldan beri akıl melekelerini kullanmaktan alıkonulan toplumların bilgi üretmesi nasıl beklenebilir? 18’inci yüzyıldan cumhuriyete kadar olan dönem, en büyük slam devleti olan Osmanlı’nın varlığını sürdürme hamleleriyle doludur. Bilim ve teknoloji üreten Batı’nın askeri üstünlüğüne karşı koyabilmek için, Osmanlı, önce askeri okullarda “akli bilgi” öğretimini gerçekleştirmeyi istemiştir. 1772 yılında Topçu Mektebi, 1773 yılında Mühendishanei Bahrii Hümayun, 1775 yılında Hendese Odası, 1827 yılında Darül Tıbbı Amire, 1839 yılında Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şa CBT 1269/17 15 Temmuz 2011 ZORUNLU UYANIŞ hane, 1871 yılında Mühendishane açıldı. “Dünyevi” işlerle uğraşmayan medreselerden umudu kesen Osmanlı, sivil okullarda da “akli bilgi” öğretimine geçmeye başladı. 1839 yılında Rüştiye, 1845 yılında Mektebi Fünuni dâdiye, 1848 yılında Darülmuallimin, 1859 yılında Kız Rüştiyesi, 1870 Darülfünun, 1870 Darülmuallimat, 1891 yılında Darülmuallimini Aliye kuruldu. Bu okulların açılışı ve açılanların ıslahı peş peşe geldi. Yazık ki çok geç kalınmıştı. Yeni okulların açılışı, Batı eğitim sistemi ile 7 yüzyılda oluşan uçurumu yok edemiyordu. Osmanlının yapmaya kalkıştığı her yenilik 7 yüzyılda “vahyi” bilgilerle dolan kafaların tepkisini çekiyordu. Gerçek olan şey, 7 yüzyılda “uhrevi” bilgilerle dolan kafalara “dünyevi” bilgileri sokmak mümkün olmuyordu. Osmanlı kaçınılmaz sona geldi. Genç cumhuriyet, Osmanlı’nın yapamadığını başarmak zorundaydı. Cumhuriyetin eğitim felsefesi gökten inmedi. 7 yüzyıllık açığı kapatmak için, ulusu çağdaşlığa taşıyacak bir eğitim sisteminden başka yol yoktu. Bugün de yoktur. Hepimiz gerçeği görmeliyiz: Osmanlı’da yeniliğe karşı duranlar kimler ise, köy enstitülerini kapatanlar onlardır. Onlar, 7 yüzyıl boyunca kafalarına ışık girmeyenlerdir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle