Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KT SAT PENCEREMDEN Oktay Yenal yenal9@gmail.com Yol Ayrımı: Türkiye ve Dünya Ne Olacak? Bu yazıyı kaleme alırken daha seçimler olmamıştı. Elbette seçimler demokrasilerde çok önemli. Hele bu seçim adiyattan değil. Ancak seçimlerin sonrasında güdülecek siyasalar daha da önemli. Önümüzdeki dört beş yılda Türkiye’de ne olacağı, Erdoğan’ın Başkanlık rejimini kurup kuramayacağı, türbanlı genç kızların çoğalıp çoğalmayacağı, kadınların haklarının tanınma derecesi, ne tip insanların ülkeyi yöneteceği elbette bu seçim sonuçlarına göre belirlenecek. Fakat AKP ve başkanı Erdoğan kazansa da, kaybetse de, memleketi bölme çabaları bir süre daha devam edeceğe benziyor. Uzun sürede Türkiye ne biçim alacak, dünya nasıl değişecek sorularına da bakmak gerek. Türkiye’nin mutlu bir dünyada mutlu bir ülke olarak mı, yoksa karmaşık bir dünyada uygar kimselerin nefretini toplayan bir ülke olarak kalması, seçimlerle beraber seçimden sonra güdülecek siyasalara ve de orta sürede Türkiyede eğitime verilen öneme bağlı olacak. Dünyanın ne olacağı hakkında, genel olarak, ne söylenebilir? Bir kez artık Avrupa / Amerika çağı’nın kapanmakta, Asya / Güney Amerika ve hatta Afrika çağının açılmakta olduğu kesin. Ne türlü cinliklere başvururlarsa vursunlar, Avrupa ve Amerika, hem iktisad bakımından, hem de uluslararası etki ve kumanda bakımından artık ikinci sıraya düşmüş bulunuyor. Bunun bazı emareleri ortada: Amerika, Viyetnam yenilgisi ve Irak’tan sonra Afganistan’dan nasıl çekilebileceğini düşünmekte. Batılılar Kuzey Afrika ve Orta doğu’da nasıl bir siyasa güdeceklerine karar veremiyorlar. İktisadi durum sanayileşmiş ülkeleri korumacılığa itmekte. Büyük güç olarak ortaya çıkan Avrupa Birliği’nin istikbali artık belirsiz. Öyle görünüyor ki Avrupa ve Amerika gitgide içlerine kapanacaklar. Hatta sonuç iktisadi savaşlar bile olabilir. Bir yandan da dünyada ve bizde önemi yeterince görülmeyen çevre sorunu var. Büyük bir tüketim ve doğayı kirletme makinesi olarak bir A.B.D. yerine üç ABD olduğu zaman dünyanın ham madde (enerji) ihtiyacı ve kirlenme oranı ne olacak? Bir kaç yüzyıl sonrasından söz etmiyoruz. Çin ekonomisinin bu günkü ABD’ne yetişmesi belki 20 yıl meselesi, Hindistan’ın üçüncü ABD haline gelmesi ise herhalde 21ci yüzyılın ilk yarısı bitmeden gerçekleşecek. Iktisadi büyüme, nüfus artışı ve çevre kirlenmesi şimdiki hızlarda sürerse büyük din kitaplarının sözünü ettikleri kıyamet herhalde bu yüzyıl içinde kopacak. Böyle olunca Türkiye’de devlet siyasasının ana hatları da, bana göre, belirmeğe başlıyor. Bir kez, Amerika ve Avrupa bile Büyük çıkarcı çevrelerin etkisinden kendilerini kurtarmaya çalışırken Türkiyenin vahşi kapitalizmin pençesine teslim olması düşünülemez. Örneğin hangi hükümet gelirse gelsin, Türkiye sosyal demokrasiye dayanmak zorundadır. Bir yanda açlık varken öbür yanda bazılarının büyük servetler içinde yaşamasına göz yumulamaz. İkinci olarak Türkiye kamu harcamalarındaki önceliklerini gözden geçirmek, savunmaya daha az harcamak, gelir eşitliğini artırmak, halka bedava sağlık ve eğitim hizmetleri sunmak zorundadır. Bir üçüncü nokta, Türk milletinin ve onun üzerine oturduğu memleketin bir yandan kendi vatandaşlarına mutluluk sağlarken bir yandan da dünya geleceğinin mutlu olmasına katkıda bulunması gerekir. Çevre, nükleer enerji, ve aile planlaması konuları ister istemez siyasa acendamızda olacak. Yalnız Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikeler de korkutucu. Türkiyenin coğrafya bakımından çok rahat bir yerde olmadığını kabul etmek lazım. Halkımızın eğitim ve bilgi düzeyi de oldukca düşük. Bu geri halkı, bugünkü Türkiye’nin bulunduğu düzeye getirmek başlıbaşına bir mucize olmuştur ve Türkiye bunu Atatürk’e borçludur. Bu arada Avrupa medeniyetini de küçümsememek gerekir. Fakat, Türkiye’nin bu seçimlerden sonra, bir yol ayırımında olacağı da kesin. Hangi hükümet gelirse gelsin, 1923’de Cumhuriyet’in 100’cü yıldönümünde hangi yolları, hangi köprüleri, hangi kanalları yapacağını düşüneceğine, hangi uygarlıkta kalacağını belirleme zorunda kalacak. Avrupa uygarlığını ve bilimsel gelişmeyi seçerse ülkemiz önümüzdeki elli yıl içinde bu günkü Avrupa ülkelerinden daha zengin ve uygar olabilir. Ama Türkiye ayni zamanda önemli bir yol ayırımında. Seçimlerle gittikçe kendine güveni artan AKP teokratik devlet, faşist devlet, mahalle baskısı ve vahşi kapitalizm yolunu seçerse, bu durumda tek tesellim kalacak: Ben ve tanıdıklarımın çoğu bu gidişin tanımladığı dünyadan gitmiş olacağız ve ülkeyi bu duruma getiren Atatürk reformları bir rüya gibi kalacak. Robotlar konusunda bilmedikleriniz... İlk robot cinayeti ve ilk cinsel robota doğru lamındaki robota sözcüğünden geliyor. Sözcüğü ilk kez Çek yazar Karel Capek, 1921 yılında sahneye konan R.U.R (Rossum’un Evrensel Robotları) adlı oyununda kullandı. Oyunun kötü biten sonunda robotlar ayaklanarak yaratıcılarını öldürürler. Robotların yaratıcılarından geriye yalnızca biri kalır. Japon bir işçi robot kolunun çarpması sonucunda yaşamını yitirdi. Kazara olduğu söylenen bu olay bilinen ilk robot cinayeti olarak tarihe geçti. • “Robot” sözcüğü Çek dilinde “aangarya” an ra kaydedilmişti. Elektro daha sonra 1960 yapımı “Sex Kittens Go to College” adlı düşük bütçeli filmde yer aldı. R2D2, altı bölümden oluşan Yıldız Savaşları filmlerinin tümünde de (gerek yaşı, gerek şık siyah giysileri içindeki görüntüsüyle) hiç değişmeyen tek karakterdi. Kenny Baker’in yerini sonradan aynı işlevi gören bilgisayar efektleri aldı. • • •1981 yılında Kawasaki fabrikasında çalışan •Filmde robot R2’yi canlandıran oyuncu •Günümüzde kullanımda olan endüstriyel ro botların sayısı bir milyonun üzerinde. Bu robotların hemen hemen yarısı Japonya’da bulunuyor. •Bristol Robotics Laboratuvarı’ndan Chris •Ünlü düşünür Platon’un arkadaşlarından Tarentumlu Arkitas .Ö. 5. yüzyılda buhar ya da basınçlı havayla çalışan ve tarihin ilk robotu olarak kabul edilen mekanik bir kuş yaptı. Leonardo da Vinci 1495 yılında zırhlı bir insansı makinenin planlarını çizdi. Mühendis Mark Rosheim da NASA’nın Mars’ta sömürge h kurma girişimine katkıda bulunmak amacıyla bunun işlevsel bir minyatürünü oluşturdu. adlı gerçek Mars robotları üç yılı aşkın bir süre boyunca Kızıl Gezegen çevresinde yaptıkları uzun ve yorucu yolculuklar sonucunda yaklaşık 17 kilometrelik bir yol kat ettiler. Durdurulamayan bu zeki robotlar 90 gün dayanabilmeleri niyetiyle tasarlanmışlardı. Y •“Yavaş ama kararlı.” Spirit ve Opportunity Melhuish çürük elma ve ölü sineklerden elektrik üretmek amacıyla bakterilerle dolu yakıt pilleriyle çalışan robotlar oluşturdu. Sonuçta kendi yiyeceklerini arayan robotlar oluştu. • nin devinimlerini taklit edebilen minik robotlar oluşturmaya çalışıyor. Bu robotların iğneyle hastaya aktarılması suretiyle içeriden biyopsi yapılması tasarlanıyor. Sibernetik profesörü Kevin Warwick kendisini dünyanın ilk siborgu (insan robot karışımı organizma) olarak nitelendiriyor. Sol koluna yongalar yerleştirilmiş olan Warwick kapılara, yapay bir ele ve elektrikle çalışan tekerlekli iskemleye uzaktan kumanda edebiliyor. Japonya’nın NEC System Technologies şirketi ile Mie Üniversitesi tarafından ortaklaşa üretilen Winebot adlı robot, farklı şarap, peynir ve meze türlerini ayırt edebiliyor...ama bir yere kadar. Winebot’un bir süre önce bir gazetecinin elini talyan jambonuyla karıştırdığı söyleniyor. Kafa ve boyun biçiminde bir monitörü olan RoCo ile duygusal ipuçlarına yanıt vermek üzere tasarlanan Leonardo’yu geliştirmekte olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne bağlı Medya Laboratuvarı, robotları kişiselleştirmeye çalışıyor. •Avustralyalı araştırmacılar E.coli bakterileri• • •ABD’ye ait 4000 aske ri robot Irak’ta yol kenarlarına yerleştirilen bombaların izini süren keşif aygıtlarından ve PackBot olarak bilinen uzaktan kumandalı robotlardan oluşuyor. iRobot, özdeş bir çevrealgılayıcı teknolojiye sahip olan ve iki milyonu aşkın sayıda satış yapan Roomba adlı robot elektrikli süpürgelerin de üreticisi olarak biliniyor. •PackBot’un üreticisi • CBT 1265/8 17 Haziran 2011 ğaraların yerini saptamaya çalışan ABD robotlarını geri çevirmek ya da etkisiz kılmak amacıyla merdivenlerden yararlandıkları söyleniyor. hristensen’in öngöuzmanı •Afganistan’daki Taliban savaşçılarının ma •Robotbakılırsa,Henrik Cönümüzdeki dört yıl rülerine insanlar içinde robotlarla cinsel ilişkiye girecekler. Carnegie Mellon Robot Enstitüsü’nün kurucusu Hans Moravec ise, 2040 yılına gelindiğinde robotların kendilerine özgü bir tür olarak ortaya çıkacaklarını, her türlü işin görülmesinde robotların insanların yerini alabileceklerini, dahası bizler olmadan da toplumu giderek daha iyi yönetebileceklerini öne sürüyor. Rita Urgan, Kaynak: Discover •Dünyanın ilk insansı robotu sayılan Elektro • 1939 yılında yaşamımıza girdi. Westinghouse tarafından üretilen yaklaşık iki metre boyundaki bu robot yürüyebiliyor ve yedi yüzü aşkın sözcüğü “söyleyebiliyordu”. Sözcükler konuşma benzetimi yaratmak amacıyla 78 devirlik plakla