Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağlık Anadolu ve Türkiye’de nöroşirürji tarihi Tarihteki adı bugünkü kullandığımız şekli ile nöroşirürji (beyin ve sinir cerrahisi) olmasa da; Anadolu ve çevresinde yaşayan hekimlerin nörolojik bilimler alanında da önemli çalışma ve katkılarının olduğuna kuşku yoktur. Doç. Dr. İhsan Solaroğlu, VKV Amerikan Hastanesi, Nöroşirürji Bölümü Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroşirürji AD., Türk Nöroşirürji Derneği Sekreteri Doç. Dr. İhsan Solaroğlu A nadolu’da nöroşirürjinin tarihi günümüzden 10 bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Orta Anadolu’daki Aşıklı Höyük’te yapılan kazılarda 2025 yaşındaki genç bir kadının kafatasında “trepenasyon” adı verilen cerrahi bir operasyonun izleri mevcuttur. Bu trepanasyon, Anadolu’da bir canlıda yapıldığı ortaya konan en eski olgu olması nedeniyle ayrı bir dönem arz eder. Günümüze dek Anadolu’da buna benzer 35 kafatasına rastlanılmıştır ve bu kişilerin 19’unda ameliyattan sonra yaşamın devam ettiğinin işaretleri vardır. Ancak trepenasyon adı verilen kafatasını delme işleminin tıbbi bir amaca hizmet edip etmediğini bilmek zordur. Çünkü söz konusu çağlarda “büyücühekimler”in, kötü ruhların defedilmesi için de benzer işlemleri yaptığı tahmin edilmektedir. Söz konusu Neolitik çağ, yazılı tarih öncesi olduğundan teoriler tamamen tahmine dayalıdır. Tarihteki adı bugünkü kullandığımız şekli ile nöroşirürji (beyin ve sinir cerrahisi) olmasa da; Anadolu ve çevresinde yaşayan hekimlerin nörolojik bilimler alanında da önemli çalışma ve katkılarının olduğuna kuşku yoktur. Anadolu’nun kutsal ve verimli toprakları tarih boyunca büyük tıp âlimlerine ra, stanköy’e oradan Atina ve nihayi olarak skenderiye’ye giderek hekimliğine burada devam eder. Herophilus, sağlık kaybedildiğinde zekânında kullanılamayacağını belirtir ki; bu görüş çağının çok ötesinde bir bakış açısını işaret etmektedir. Pergamum, günümüzdeki adı ile Bergama, Galen’nin (MÖ.201131) doğduğu topraklardır. Antik Roma Uygarlığı’nın en önemli hekimlerinden biri olan Galen, zmir, Yunanistan ve skenderiye’de eğitim görmüştür. Galen’in 400 civarında yazılı eserinin olduğu tahmin edilmektedir ve günümüze 100 kadarı ulaşmıştır. Galen’in nörolojik bilimler alanında katkısı büyüktür; beyinden çıkan 12 çift sinirin 9 tanesinin anatomisini tarif etmiş, omurilik kesileri ile seviyefonksiyon ilişkisini araştırmıştır. Omurganın eğriliklerini belirten kifoz, skolyoz ve lordoz terimlerini ilk kez kullanan hekim Galen’dir ve bu terimler halen günümüz tıbbında kullanılmaktadır. Pergamum, bir başka bilim adamına da ev sahipliği yapmıştır ki; bu isim Oribasius’tur (325403). Oribasius’un özellikle hidrosefali konusunda yaptığı çalışmalar nörolojik bilimler açısından oldukça önemlidir. BERGAMALI GALEN VE ORIBASIUS STANKÖYLÜ H POKRAT Ebu Bekir Muhammed ibn Zekeriye elRazi (865925), ran’ın Rey kentinde dünyaya gelmiş ve Bağdat’ta da çalışmış en önemli slam hekimlerindendir. Tıp alanında yazdığı “ElHavi fit Tıb” hastalıkların teşhis ve tedavisi üzerine yazılmış döneminin en geniş medikal ansiklopedisidir. Bu eser, 17. yüzyıla kadar tıp eğitiminde önemli bir başvuru kaynağı olmuştur. Türk kökenli olan Razi’nin 200’e yakın eseri vardır ve eserlerinin hemen hemen hepsi Latinceye çevrilmiştir. ElRazi, kranial ve spinal sinirlerin anatomisi, yüz felci ve tedavisi konusunda önemli katkılara sahiptir. Ali bin Abbas elMecusi (?994), bu dönemin en önemli hekimlerinden bir diğeridir. Ahvaz kentinde dünyaya gelen ElMecusi, ElRazi gibi Bağdat’ta çalışmıştır ve tıp dünyasında ilk kanser ameliyatını yapan hekim olarak kabul edilir. YazK dığı pek çok kitap vardır ancak en önemlisi “Kitab Kamilüs Sina”dır. Daha sonra “Complete Book of the Medical Art“ C olarak isimlendirilen bu eserinde; nöroanatomi, nörobiyoloji, nöropsikoloji alanlarında önemli bilgiler yer alır. ElMecusi, akli bozukluklar, uyku hastalıkları, amnezi, koma hali, menenjit, epilepsi ve inme gibi konularda tanımlamalarda bulunmuştur. . Şerafeddin Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyyetü’l Haniyye’sinde bazı beyin cerrahisi olgularının kendi elinden çizimi. Kadıköy, tarihteki adı ile Chalcedon, Herophilus’un (MÖ.335280) şehri olarak bilinir. nsan kadavrasında ilk kez bilimsel ve sistematik diseksiyonu gerçekleştiren hekim ve deneysel metodun kurucusu olarak kabul edilen Herophilus, beyin ve beyincik anatomisi, göz sinirlerinin anatomisi ve fonksiyonları, düşüncebeyin ilişkisi konusunda yaptığı çalışmalar ile dikkat çeker. Anadolu’da bir süre çalıştıktan son KADIKÖYLÜ HEROPHILUS Bu yıllarda Anadolu’da dikkat çeken diğer bir isim ise; 81138 yılları arasında yaşayan Aretaeus’tur. Aretaeus, Kapadokya bölgesinde yaşamış ve günümüzde trigeminal nevralji adı verilen ve yüz ve çene bölgesinde şiddetli ağrılarla seyreden klinik tabloyu başarılı şekilde tarif etmiştir. Yazının devamını gelecek hafta yayımlayacağız KAPADOKYALI ARETAEUS VE D ĞERLER CBT 1265/17 17 Haziran 2011 ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası olarak anılan Hipokrat (MÖ. 460361), Ege kıyılarımızın sadece 8 mil uzağında yer alan stanköy (Yunanca adı ile Kos) Adası’nda doğmuş ve hekimlik yapmıştır. Hekimlik sanatının önemli sembollerinden birisi olan Hipokrat’ın nöroşirürjiyi ilgilendiren belki de en ilginç yönü “Subaraknaoid kanama ve vazospazm” adı verilen klinik tabloyu günümüzden onlarca asır öncesinde tanımlamasıdır. Hipokrat, “Bir kişi sağlıklı iken, aniden başı ağrır, konuşamaz hale gelir ise 7 gün içinde ölür” der. Bu tablo; ani ve şiddetli başağrısı bulguları ile ortaya çıkan beynin damarsal yapılarında genellikle anevrizma kökenli kanamayı ve 7 ila 12 günlerde sıklıkla görülen vazospazm adı verilen tabloyu özetlemektedir. Bu durum halen nöroşirürjinin en ciddi sorunlarından biridir. Hipokrat, kafa travmaları ve epilepsi konusunda da önemli çalışmalara sahiptir. Günümüzde Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan Efes antik kenti, tarihte önemli bir liman kenti olmasının yanı sıra bilim ve sanat insanları için de bir çekim alanı olmuştur. Efes şehrinin hekimleri arasında en dikkat çekici isimlerden biri kuşkusuz Soranus’tur (98138). Hipokrat’ın ilk biyografisini yazan kişi olan Soranus, skenderiye ve Roma’da çalışmıştır. Nörolojik bilimler alanında yenidoğan ve gebelerde nörolojik problemler, hidrosefali ve makrosefalide doğum yöntemleri, histeri/preeklampsi/epilepsi ayırıcı tanıları başta olmak üzere, tıp bilimine çok önemli katkıları vardır. Soranus, migren tipi başağrısının diğer başağrılarından ayırıcı tanısını başarıyla tarif etmiştir. Kendisinden “Medicinae auctor nobilissimus” diye bahsedilir ki; bu terim tıptaki en üst düzey mertebeyi belirtir. EFESL SORANUS Biraz daha yakın tarihe göz atıldığında, Anadolu’da karşımıza çıkan en önemli isim Amasya’lı Şerafeddin Sabuncuoğlu’dur (13851468). Şerafeddin Sabuncuoğu, Fatih Sultan Mehmet döneminin en ünlü hekim ve cerrahlarından olup, memleketi Amasya’daki Darrüşşifa’da çalışmıştır. En önemli eserinden biri olan Cerrahiyyetü’l Haniyye, Osmanlı mparatorluğunda kaleme alınmış yegâne resimli cerrahi eserdir. Kitabında yer alan resimler renkli olup, tedavi uygulamasını ve tedavide kullanılan aletlerin şekillerini gösterir niteliktedir. Bu eserin bilinen üç kopyası vardır ve bunlardan ikisi stanbul´da, birisi de Paris Bibliothèque National´dadır. Şerafeddin Sabuncuoğlu’nun özellikle beyin cerrahisi alanındaki ça(Resim 3) lışmaları, epilepsi, migren, bel ağrısı, yüz felci, kafa travmaları, hidrosefali ve omurga kırık ve çıkıkları konularını içerir (Resim1, 2). Cerrahiyyetü’l Haniyye adlı eserinde bu konularda uyguladığı tedavi şekillerini resimli olarak bulmak mümkündür. Tarihçe konusunda yazılan makalelerde sadece beyin cerrahisinde değil, tıbbın neredeyse tüm branşlarında Şerafeddin Sabuncuoğlu’na rastlamak mümkündür. Deneysel tıp ile uğraşması Sabuncuoğlu’nun diğer bir ilgi çekici özelliğidir. Eserlerinden elde edilen bilgiler; yılan ısırmaları için, tiryak adını verdiği bir panzehir yaptığını ve bunu bir horoz üzerinde denediğini göstermektedir (Resim 3). Dahası kendisini bir yılana sokturmuş, panzehiri yılanın ısırdığı yere sürerek kendisi üzerinde denemiştir. AMASYALI ŞERAFEDD N SABUNCUOĞLU