Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POL T KASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Dikkat Bir Aydınlanma Erdemi Sigara: Hedef gençler Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi saptamalarına göre, Türkiye’de son yıllarda uygulanan başarılı tütün kontrol uygulamaları erişkinlerde sigara kullanımını düşürürken gençlerde ise oran artmaya devam ediyor. Erkut Sezgin’e, son yapıtının verdiği coşkuyla… CBT 1261/8 20 Mayıs 2011 Soğuk savaş yıllarıydı. Kondüktör, biletimi dikkatle inceledikten sonra, “Siz nereye gidiyorsunuz” diye sordu. Şaşırdım. Orada yazıyordu. “Varşova’ya”, dedim. Fizik bilimcisi bir arkadaşımı, Bogdan’ı ziyaret edecektim. Kondüktör, “ama biz Frankfurt’a gidiyoruz. Sizin bineceğiniz tren bizden iki dakika sonra perona girecekti” deyiverdi. Bundan birkaç yıl sonra tanıştığım arkadaşım Türkolog Wolfram da, henüz Türkçe öğrendiği yıllarda bir gün Haydarpaşa’dan trene binmişti. Tam saatiydi, ama tren kalkmıyordu. Aşağıya inip, kondüktöre sorduğunda, “Hemen kalkıyor” yanıtını almıştı. Telaşla vagona binip, beklemeye başlamıştı. Ama tren bir türlü kalkmıyordu. Yeniden aşağıya inip, sorduğunda yine, “Hemen kalkıyor” demişlerdi. Oysa sözlükte “hemen”in karşısında “gleich” yazıyordu. Sizin “hemen”in bizim “gleich” olmadığını oracıkta anlayıvermiştim, demişti bana. Leipzig’e (zamanın Doğu Almanya’sına) kitap fuarına gelmiştim. Bizimkilerinin de bir stant açtığını gördüm. Sevinçle yaklaştım. Pamukkale’yi, Hitit Güneşi’ni, Kommagene heykellerini vs.yi gösteren posterlerle, hediyelik eşyayla bezenmişti. Elçilikten olduğunu söyleyen bir bey, tanıştıktan sonra imalı bir biçimde orada ne aradığımı sormuştu. Gittiğime bin pişman, bursumu keseceklerinden korkmuştum. Sonuçta bir şey olmadı. Arkadaşım Michael de buna benzeyen (aslında benzemeyen) bir olayı anlattı sonraları. Ülkesinin bir yurtdışı bursuna başvurduğunda bir jüri üyesi iki yıl önce gittiği Leipzig’de ne aradığını sormuştu. Sonuçta bursu alamamıştı. Yalnızca sorular aynıydı. Die Zeit’ta geçen ay “Aufmerksamkeit” (attentio, intentio) üzerine üç tam sayfayı dolduran bir takım yazılar çıktı. Dikkat, dakiklik, titizlik, özen, duyarlılık, yoğunlaşma gibi kişisel özelliklerimizin günümüz toplumundaki durumunu konu edinen bu yazılarda, buradaki bağlamda hemen akla yatan bazı çözümlemelere rastladım. Kendisiyle yapılan söyleşide bilim tarihçisi M. Hagner, bu dikkatin ve dakikliğin Aydınlanma’nın, sekülerleşmenin ana erdemlerinden olduğunu söylüyor. Descartes’a da dayanarak; bu çağın araştırmacısının konuya yoğunlaşırken, hemen her şeyi unutturan, yani transa benzeyen, esrimeli hallerden uzak, dışa açık bir tutumla çalıştığını; yoğunlaştığı konuyu dua ya da meditasyonla bilmeye çalışmadığını, ona kutsallık atfetmediğini; bu sürecin, durağanlık yerine, yeniye ve bilinmeyene nesnel bir odaklanma olduğunu söylüyor. Buna göre bu dikkat ve dakiklik, hristiyanlığın içe gömülme’sinden, derine dalış’ından farklı bir şey oluyor. İnsanı ve dünyayı araştırmak, incelemek isteyen bu dikkatlilik Burjuva Aydınlanması’nın temel erdemi konumuna yükseliyor. Disiplinli, özenli, sabırlı, sapmayan, dağılmayan ve aynı zamanda özgür bir dikkatlilik… Bireyin bu yeni özelliği, burjuva toplumunun işlerliğini ve devletinin idamesini olanaklı kılan bir önkoşula dönüşüyor. Aydınlanma insana, bir konuya dikkatlice yoğunlaşmak, bu yoğunlaşmayı öğrenmek, alıştırmasını yapmak, daha da yetkinleştirmek görevini bir erdem olarak yüklüyor. Bu erdemle kapitalizmin biçimsel rasyonelliğinin ve bu yöntemle tasarlanan biçimsel hukuk devletinde yasaya koşulsuz itaatin bireysel temeli atılmış oluyor. İnsan Aydınlanmayla özgürleşirken, kendi özerkine kavuşurken; böyle bir erdemle doğayı ve kendini özgürce tanıma yolunu bulmuşken, aklını ve onu kullanma cesaretini rafa kaldırdığı ya da buna zorlandığı bir tüketim toplumunda, emsalsiz bir siyasal iktisadi işleve dönüşüyor. Öncekinden daha çok tutsak alınıyor, köleleşiyor, nesneleşiyor. Wolfram, Aydınlanma’nın henüz gereğince saramadığı bir loş peronda gecikmeli treninin kalkmasını bekliyordu. Benim binemediğim tren modern Batı’nın baş döndüren dakik hızını bir kez daha göstermişti. Jüri üyesinin Michael’e o soruyu soruşu bu erdemin, içi boşaltıldığında, insanı nasıl kör bir uyruğa dönüştüreceğinin göstergesiydi. Bizim elçilik elemanının hal ve tavrı, yabancılaştırıldığında bu erdemin dönüşebileceği o barbarlığın çok uzağında kalan, “dakik ve dikkatli” olmayan, iyi ki miskin ve dağınık bir işlev ögesinin veya insaflı bir Anadolu çocuğunun alışılmış durumuydu. Çıktı: Ümit Sarıaslan, Çerçevesinden Taşan Tarih (Yaşım ve Başımla Ben / Kemal Samancıoğlu), Ankara 2011; Erkut Sezgin, Esrarıengin Arkeolog. Tarihin Derin Kazısı Olarak Sanat ve Duyarlılığın Kesişen Ufku, İstanbul 2011 B u artışın nedeni olarak uzmanlar, endüstrinin üniversiteleri mekân tutmasını, sigaraya bağımlılığı ve cazibeyi arttıran girdilerin katılmasını, sigaraların satış noktalarında reklam gibi teşhir edilmesini gösterdiler. Araştırmalar, 15 yaş altında 6,4 milyon gencin yetişkin olduklarında sigara bağımlısı olacaklarını, 2,57 milyon gencin ise tütün ile bağlantılı hastalıklar sebebiyle zamanından önce öleceğini gösteriyor. Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK), 5 Mayıs Perşembe günü Taksim Eresin Otel’de yaptığı basın açıklaması ile etkin sigara yasalarına rağmen, gençler arasında artmaya devam eden sigara kullanım oranlarına dikkat çekti. SSUK Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, SSUK Hukuk Danışmanları Av. Turgut Kazan, Av. Sunay Akyıldız ve Hacettepe Üniversitesi Uluslararası lişkiler öğrencisi Can Kaya’nın üniversiteli öğrencileri temsilen katıldığı basın toplantısında, sigara endüstrisi tarafından gençleri hedef alan girişimler örneklerle açıklandı ve bu eylemlere yönelik kontrol yöntemleri önerildi. Sigara endüstrisi ‘kariyer günleri’ maskesi ile resmi olarak üniversitelerin içine kadar giriyor. Toplantıda, son dönemde sigara yasasındaki başarısıyla dünya çapında örnek ülke olarak gösterilemeye başlanan Türkiye’nin buna rağmen gençlerde sigara içiminin artmasını durduramadığına dikkat çekildi. Bu artışın tütün endüstrisinin yasalardaki veya uygulama alanlarındaki açıklara yönelik geliştirdiği farklı stratejilerin sonucu olduğunu anlatan SSUK yetkilileri, tütün endüstrisinin gençler üzerindeki girişimlerini şu maddelerle özetledi: • Sigara endüstrisinin fakülte kampuslarında kariyer günleri başta olmak üzere katıldıkları etkinlikler • Sigaraların cazibesini ve bağımlılığını arttırmak için eklenen katkı maddeleri • Sigara satış noktalarında devam edilen olan gizli reklamlar • Sigara fiyatlarının düşüklüğü, hâlâ gençler için ulaşılabilir olmaları. Araştırmalar, Türkiye’de sigara içenlerin yaş ortalamasının giderek düştüğünü gösteriyor. Sonuçlara göre; 1524 yaş grubunda her gün sigara kullanımı %21,7 iken bu oran erkeklerde %35’lere ulaşıyor. PROMOSYON T ŞÖRTLER Öğrencilerin %29,2’si gazete ve dergilerde sigara reklamları gördüklerini, %11,6’sı üzerinde sigara firmalarının logosunun bulunduğu tişört, kalem veya çantaya sahip olduklarını belirtiyor. 18 yaş altındaki öğrencilerin %52,8’inin, yani yarısından çoğunun ise bakkaldan veya marketten rahatlıkla sigara alabildiğini belirtmesi dikkat çekiyor. Av. Sunay Akyıldız; “Tütün Kontrolu Çerçeve Sözleşmesi’ne göre, hükümetler tütün endüstrisi veya ilişkili şirketler ile ortaklıklara giremez, ortaklıkları destekleyemez veya onay veremez. Kamu görevlilerinin ve sivil toplum örgütlerinin tütün endüstrisi ile doğrudan veya dolaylı her türlü ilişkide şeffaf ilkeler benimsemeleri gerekiyor. Bu kapsamda üniversitelere alınmamaları, güvenilir devlet kurumlarının yer aldığı kariyer günlerinde konuşmamaları gerekli” dedi. SSUK Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı: ‘Sigara yasaları ile eli kolu bağlanan sigara endüstrisi kendine hedef olarak gençleri seçti. Bugün 15 yaş altındaki 6,5 milyon genç ileride sigara bağımlısı olacak. Maalesef yaptığımız çalışmalar sigara endüstrisinin her üniversiteye girdiklerini ve yöneticilerin bu kanunlara kayıtsız kaldığını göstermektedir. Ülkemizin ve uluslararası yasaların hiçe sayılarak gençlerin endüstriye teslim edilmesi çok üzücüdür.’ dedi.Bu toplantıya katılarak gençlerin sesini duyurmak üzere Ankara’dan gelen, Hacettepe Üniversitesi Uluslararası lişkiler 2. Sınıf öğrencisi Can Kaya kendi üniversitesinde sigara endüstrisinin kariyer günlerinde konuşmasına nasıl tepki gösterdiklerini dile getirdi. 50 bin ölüm ve 1 milyon 600 bin yaralanma, Amerika’da 40 bin ölüm, 3 milyon 500 bin yaralanma, Türkiye’de ise 5 bin ölüm, 11 bin 500 yaralanma trafik kazaları nedeni ile gerçekleşiyor. Trafik bilincinin oluşması 5 bin kişinin ölümünün önüne geçebilir” diye konuştu. Pek çok ülke için trafik kazalarının temel ölüm sebebi olduğunu belirten Koyuncu, yorgunluk, uyku hali, monotonluk, yolu doğru okuyamama ve trafik kurallarının içselleştirilmemesinin kazalarda en önemli sebepler olduğunu ifade etti. Türkiye’de kaza yapan sürücü sayısının, toplam sürücü sayısının sadece yüzde 4’üne denk geldiği bilgisini aktaran Koyuncu, “(72 saat araç kullanırım, yorulmam. Yavaş gidince konsantrem bozuluyor. Şehir içinde zaten yavaş gidiliyor, emniyet kemeri takmıyorum o yüzden) şeklindeki trafik kurallarını farklı yorumlayan anlayış Avrupa’da yok, ama Türkiye’de var” dedi. Trafik bilinci 5 bin kişinin ölümünün önüne geçer Her yıl Türkiye’de trafik kazaları nedeni ile 5 bin kişinin öldüğü ve 11 bin 500 kişinin yaralandığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Koyuncu, trafik bilinci geliştirilmediği sürece kazaların önlenemeyeceğini söyledi. zmir Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencileri ile bir araya gelen Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Koyuncu, “Dünyada ve Türkiye’de Trafik Psikolojisi” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Koyuncu, “Türkiye’de Trafik Psikolojisi üzerine çalışmalar 2000’li yıllarda başladı. Emniyet kemerinin takılması zorunluluğu bile 1992’de getirildi” dedi. Teknoloji ile gelişen arabalar ve kalitesi her gün artan yolların, insan faktörü iyileştirilmeyeceği sürece kazalara engel olamayacağını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Koyuncu, “Her yıl Avrupa’da