18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR NASA UYDUSU GÖREL L K KURAMINI KANITLADI tora çalışması sırasında, sıtma sineklerini yoğunlaştırılmış karbondioksidin etkisinde bıraktıktan sonra bir saniye kadar da ayak kokusu koklatmış. Sonuca göre sineklerin ağız bölgesindeki reseptörler en az dokuz farklı ayak kokusunu ayırt edebiliyor. Buna karşın sadece bir karbondioksit reseptörü bulunmakta ki bu da ayaktaki beş koku maddesi tarafından bloke ediliyor. Karbondioksit sinyali durdurulduğunda sinekler ayak kokusuna doğru yöneliyor. Einstein bir konuda daha haklı çıktı: Dünya, kütlesiyle uzayzamanı büküyor. NASA’nın “GravityProbeB” uydusuyla alınan bu sonuçla, Albert Einstein’ın genel görelilik kuramıyla ilgili iki tahmini kanıtlandı. Genel görelilik kuramına göre büyük kütleler uzayzamanı, bir basketbol topunun, gergin bir bezi çukurlaştırması misali bükmekte. Ayrıca Dünya kendi etrafında dönerken de uzayı çekiyor. Bu olayı bir bardağın içindeki kaşığın kıvamlı bir sıvıyı kendisine çekmesine benzetiyor v e y a Dünyanın bala batırıldığını düşünün, gezegen döndükçe bal da onun etrafında döner diye açıklıyor Francis Everitt (Stanford Üniversitesi). Bu minik etkileri ölçmek için 1963 yılından beri üzerinde çalışılan “GravityProbeB” uydusu için insanoğlunun bugüne kadar üretebildiği en hassas küreler geliştirilmiş. Misyonun kalbi işte çapları 4’er santim olan bu dört kuvarssilisyum topundan oluşmakta. Uydunun, 2004 yılında Dünya’nın yörüngesine fırlatılmasından sonra, kürelerin dönme ekseni tam olarak Pegasus takımyıldızındaki IM Pegasi yıldızına doğru yönlendirilmiş. Uydu, Dünyamızın üzerinde kutupların hizasında dönerken, dönme ekseni teoriye uygun olarak hafif yer değiştirmiş. Bir yıllık uçuş süresinden sonra dönme ekseni ilk yönden yaklaşık olarak derecenin doksan binde biri kadar uzaklaşmış. Bu minik oynamanın, kürelere dokunulmadan ölçülebilmesi için yepyeni bir tekniğin geliştirilmesi gerekiyordu. Bu teknikle bir kâğıt parçasının kalınlığı 150 km. uzaklıktan ölçülebilmekte diyor NASA. GravityProbeB uydusunun ölçüm süresi bir yıl, verilerin değerlendirilmesi ise beş yıl sürdü. CBT 1261/ 4 20 Mayıs 2011 nsan sıtma sineğini nefesiyle kendisine çekiyor. Ancak sinek daha sonra genelde ayaklara doğru yöneliyor. Wageningen Üniversitesi (Hollanda) bilimcileri, dışarı verilen soluğun, karbondioksit yoğunluğu sayesinde sinekler tarafından çok uzun mesafeden koklanabildiklerini buldu. Ancak ayak kokusu baskın çıkıyor. Daha önceki araştırmalardan, dişi sıtma sineklerinin, çeşitli kokular üreten ayak bakterilerine doğru çekildikleri için ayakları soktukları biliniyordu. Hollandalı araştırmacı Remco Suer dok SITMA S NEĞ N Ç N AYAKLARI ISIRIYOR? Stanford ve Columbia Üniversitesi bilimcilerinin, Science dergisindeki araştırmalarına göre iklim değişimi dünya genelindeki tahıl rekoltesini düşürerek, gıda ürünlerinin pahalılaşmasına neden olmakta. Son otuz yıl içinde dünya genelinde yüzde 5.5 oranında daha az buğday toplanmış ki bu 33 milyon tonluk azalma demek. Bu oran Fransa’nın bir yılda ürettiği buğdaya eşit. Mısırda rekolte düşüşü ise yüzde 4 ya da 23 milyon ton kadar. Bu olumsuz gelişmeler yüzünden gıda ürünlerindeki artış yüzde altıdan fazla oldu. David Lobell ve arkadaşları, buğday üreten ülkelerin 19802008 yılları arasındaki buğday rekoltesini inceleyerek, o yıllardaki hava sıcaklıklarını da değerlendirdi. Buna göre mısır ve buğday eken ülkelerdeki sıcaklıklar 1980’den sonra artmış. Model hesaplamalarına göre bir ülke ne kadar sıcaksa rekolte o kadar düşüyor. Sıcaklık bir derece daha arttığında ise yüzde on daha az ürün elde edilmekte. Tarım alanındaki gelişmeler gerçi birkaç on yıl öncesine kadar daha fazla ürün alınmasına izin veriyor, ancak on yıllık iklim değişimi, teknoloji kazanımında bir yıl geriye gitmeye eşit etki yapıyor (Science). klim değişimi öte yandan pirinç ve soya fasulyesini pek etkilememiş. Bu ürünlerden kâr edenler ve etmeyenler aşağı yukarı aynı. Hatta daha yüksek eylemlerde yani daha soğuk ülkelerde pirinç rekoltesi artmış bile. KL M DEĞ Ş M TAHIL ÜRET M N VURDU Şap hastalığı sadece kısa bir süre için bulaşıcı. Şap virüsü bulaşan sığırlar, hastalığı aşağı yukarı bir buçuk gün içinde bulaştırabiliyor. Bu tahmin edilenden yarı yarıya daha kısa bir süre (Science). Araştırmaya göre bulaşma tehlikesi aşağı yukarı ilk belirtilerin çıkmasından yarım gün sonra başlıyor. Hastalıklı hayvanlar sürüden çabucak uzaklaştırıldığında, toplu ölümler önlenebilir. Şap hastalığından, sığırlara, domuzlara, keçilere, koyunlara ve diğer bazı hayvanlara bulaşabilen bir virüs sorumlu. Ender de olsa insanlara da bulaşan hastalık, hayvanlarda ateşe, dilde, ağız mukozası ve pençelerde içi sıvı dolu kabarcıklarla kendini gösteriyor. Bir sürüde hastalıklı bir hayvan tespit edildiğinde karantina oluşturuluyor ve salgının önlenmesi için genelde bütün sürü öldürülüyor, hatta komşu bölgedeki hayvanlar bile. ngiltere’de 2001 yılında meydana gelen salgında yaklaşık olarak dört milyon hayvan öldürülmüştü. ngiltere’deki Surrey Hayvan Sağlığı Enstitüsü’nden Bryan Charleston, sanıldığı gibi, hayvanda virüse karşı antikor varlığının, illaki hayvanların hastalık bulaştırıcı olduğu anlamına gelmediğini saptadı. Hastalık 28 deneme sonucunda sadece sekiz kez bulaşmış. Anlaşıldığı üzere hayvanlar ilk belirtilerin çıkmasından sonra hastalığı yarım gün kadar bulaştırmıyor. Yani ilk belirtilerin ortaya çıkmasından önce hastalığın diğer hayvanlara bulaşma olasılığı sanılandan çok daha az, tüm sürünün öldürülmesi gerekmiyor. Bunun yerine, semptomların görülmesinden önce virüsü tespit eden yöntemlerin geliştirilmesi daha akılcı. Nitekim bu şekilde hastalık taşıyan hayvanları sürüden ayırmak ve salgını önlemek için daha fazla vakit kalacak. ŞAP HASTALIĞI SANILDIĞI KADAR BULAŞICI DEĞ L buldu. Yeni yöntem çok daha verimli. Kök hücre araştırmacıları halihazırda çok sayıda sinyal proteinini ya da bunlarla ilgili genleri yetişkin hücrelere aşılıyor. Bunlar ise yetişkin cilt hücrelerini kök hücrelerine dönüştüren bir gen programını başlatıyorlar. Bu yöntemi bulan bilim insanı beş yıl önce bu tür beş gene ihtiyaç duyuyordu, ama artık daha azıyla da sonuç elde ediliyor. Pennsylvania Üniversitesi’nde Edward Morrisey ve ekibi farklı bir yol denedi, protein üretimini engelleyerek bunun yerine RNA kalıtım malzemesinden küçük parçacıklar kullandı. Bu tür mikro RNA’lar (miRNA) doğal olarak kalıtım bölgelerinin etkinliklerini ayarlamakta etkililer. Hücre çekirdeğinde DNA üzerindeki genler tarafından RNA’ya çok benzer bir kopya üretilir. Bu kopya hücre tarafından okunduktan sonra proteinlere çevrilmekte. Mikro RNA’lar bu uzun RNA yapı talimatlarına da yerleşebiliyorlar. Bu şekilde ortaya çıkan yapı hücre tarafından bozulmakta ve bunun sonucunda da Bilimciler, cilt hücrelerini, kök hücre olarak geri programlamaya yarayan farklı bir yol PROTE N YER NE RNA ilgili protein artık oluşmuyor. Morrisey ve ekibi deneyler sırasında fare ve insana ait hücrelerde mikro RNA’lar oluşmasını sağladıktan sonra bunlarla hücrelerdeki bazı mekanizmaları etkisizleştirmişler. Bunlar da daha sonra geri programlanmış. Ve bu şekilde de indüklenmiş pluripotent kök hücreleri (iPS) oluşmuş. Bu yöntemde her şeyden önce Hdac2 enziminin devre dışı bırakılması önemli. Söz konusu enzim, kromozom yapılarının ayarlanmasında etkili. Yani geri programlanacak hücrelere bu tür ilave proteinler aşılamak yerine bilimciler bazı şeyleri eksiltiyorlar. Bu yöntem ayrıca yeniden programlamayı yüz misli daha verimli hale getiriyor (Cell Stem Cell). Eskiden kullanılan dört proteinli 100.000 hücreden yaklaşık olarak yirmi tanesi iPS hücresine dönüşürken, mikro RNA’larla 100.000 hücreden 10.000 tanesi iPS hücresine dönüşmüş. Morrisey’nin iPS hücreleri laboratuavrda çok sayıda çeşitli hücre tiplerine dönüşebilmekte. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma TÜRLERİ KORUMADA 6 YENİ STRATEJİ Avrupa Birliği Komisyonu, türlerin ölümünü 2020 yılına dek durdurmak istiyor. Özellikle de insanların müdahalesi yüzünden türlerin ölümü, doğal koşullar altındakinden bin misli hızlı gerçekleşmekte. Avrupa Birliği’ndeki dört hayvan türünden biri tehlikede. Biyolojik çeşitlilikte yaşanan kayıplar küresel ekonomiye milyarlarca zarar veriyor. Biyolojik çeşitlilikte yaşanan kayıplardan en başta topraktan farklı yararlanma, çevre kirliliği, kaynakların yok edilmesi, yerel olmayan türlerin engellenemez dağılımı ve iklim değişimi sorumlu tutuluyor. AB Komisyonu biyolojik çeşitlilikteki kayıpları önümüzdeki on yılın sonuna kadar durdurmak için altı hedefli yeni bir strateji geliştirdi. Buna göre halihazırdaki doğayı koruma yasaları tamamen değişecek, ekosistemler iyileştirilerek yeniden oluşturulacak. AB’nin öncelikli hedefi tarım ve orman ekonomisini garantiye almak ve balık rezervlerini korumak. Ayrıca yabancı türlerin Avrupa ekosistemine girmeleri de önlenmeye çalışılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle