24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kömür, nükleer enerjiden daha ölümcül Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IAE) 2002 yılında hazırladığı bir rapor, belli başlı enerji kaynaklarının ürettiği her bir enerji ünitesi ile ilişkilendirilen ölüm oranlarını saptadı. Ajans, bu çalışma ile en güvenilir kaynağın nükleer olduğu sonucunu çıkarttı. Nükleer enerjinin en güvenilir kaynak olmasının başlıca nedeni hava kirliliğinin yol açtığı ölümlerdir. Kömür enerjisinin atmosfere yaydığı küçük parçacıklar yalnızca ABD’de her yıl ortalama 13.200 kişinin ölümüne yol açıyor. Kömürle ilgili ölümlerin bir kısmı da kömür çıkartılması ve kömürün taşınması sırasında meydana geliyor. Oysa Uluslararası Atomik Enerji Ajansı ve BM’nin tahminlerine göre 1986 yılındaki Çernobil kazasında ölenlerin sayısı 9.000 civarındaydı. Aslında bu rakamlara bakıldığında nükleer enerji ile ilişkilendirilen ölümlerin tek nedeni nükleer santral kazaları değil. IEA’ya göre tüm ölümlerin yüzde 50’si uranyum çıkartılması sırasında meydana geliyor. Bu da dahil edildiğinde nükleer enerji ile ilgili ölümler tüm diğer enerji kaynaklarından daha düşük. Peki dünya kamuoyu niçin nükleer enerjiye odaklanmış durumda? Kösağlayan ve yeni U233 üreten bir işlemdir.” Yakıt, erimiş tuz içeren ısı dönüştürücüsünden geçerken soğur ve ısınan tuz daha sonra türbinlerin çalıştırılmasında elektrik üretiminde kullanılır. Soğutucu olarak su kullanılmadığı için patlama riski minimum düzeydedir. Fukuşima’da buhar birikimine ve suyun parçalanması sonucu üretilen hidrojene bağlı olarak patlama oluşmuştu. Sıvı yakıt ayrıca radyoaktif atık miktarını da azaltan bir özelliğe sahiptir. Konvansiyonel uranyum reaktörlerinde katı yakıt çubukları, radyoaktif atık ürünlerin bozunmadan ve uranyum yakıtı tümüyle tüketilmeden çok önce reaktörün kalbinden çıkartılmalıdır. Bunun nedeni çok fazla miktarda radyasyonun yakıt çubuklarının şişmesine ve çatlamasına yol açması ve radyasyonun dışarı sızmasına neden olmasıdır. Bunun tam tersi, sıvı reaktörlerde yakıt, radyasyondan etkilenmez ve tüm radyoaktif parçalar daha ileri re müre bağlı olarak ortaya çıkan ölümler yıllara göre eşit bir şekilde dağıldığı için göze çarpmaz. Oysa nükleer kazalarda atmosfere büyük miktarda radyasyon yayıldığı için insanlarda büyük korku uyandırır. Ne var ki bu popüler algı doğru değildir. 1975 yılında Çin’de 30 barajın sellere bağlı olarak yıkılmasıyla meydana gelen felakette 230 bin kişi ölmüştü. Yalnızca bu tek olayda bile hidro enerjinin yol açtığı ölümler, diğer tüm enerji kaynaklarının yol açtığı ölümlerden fazladır. lü radyoaktif malzeme için güvenilir bir depolama gerekebilir. College Station’da Texas A&M Üniversitesi’nden nükleer mühendis Pavel Tsvetkov, LFTR’lerin güvenilirliklerinin ayrıntılı bir ön incelemeden geçirilmesi gerektiğine inanıyor. 2010 Aralık ayında Avrupa’nın atomik enerji kurumu Euratom, EVOL adı verilen bir çalışma için 1 milyon Avro tahsis etti. Bu çalışma kapsamında sıvı florid tuzları ile ilgili çok sayıda deney ve hesaplamanın yapılması planlanıyor. Bu projeye Fransa, Grenoble’daki Atomaltı Fiziği ve Kozmolojisi Laboratuvarı da katılıyor. Laboratuvardan Elsa MerleLucotte, “Öncelikle toryum elementinin kullanım koşullarını iyice anlamak zorundayız” diyor. 2013 Kasım ayında kadar devam etmesi planlanan bu çalışmanın amacı, LFTR’lerin ticari olarak tasarlanmasından önce gerekli temel bilgilere ulaşmak. Proje ortakları daha sonra prototip için fon arayışına çıkacaklar. Diğer ülkelerde de toryum enerjisi konusunda araştırmalar yapılıyor. Ocak ayında Çin Bilimler Akademisi erimiş tuz toryum reaktörü kurmak için fon ayırdıklarını açıkladı. Bu proje daha geniş kapsamlı Innovasyon 2020 adı verilen bilim ve teknoloji geliştirme çalışmalarının bir parçası olarak yürütülüyor. Hindistan da toryum yakıtı üzerinde uzun süredir çalışmalar yapıyor. Ancak burada yakıt sıvı değil; katı halde. Bu yöntem LFTR’nin sahip olduğu pek çok avantajı içermese de Hindistan, zengin toryum kaynaklarına sahip olduğu için nükleer teknolojisini toryuma dayalı olarak geliştirmeyi planlıyor. U UAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu) 2001 yılında nükleer enerjinin 21.yüzyıl enerji kaynakları içerisinde yerini alabilmesi için yapılması gerekenleri saptamak amacıyla Uluslararası Yenilikçi Nükleer Reaktörler ve Yakıt Çevrimi adında bir proje başlattı. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) 2000 yılında bu projeye katılma kararı aldı ve 2001 yılından bu yana söz konusu projenin aktif üyesi. SIVI YAKITIN AVANTAJLARI aksiyonların etkisine girinceye kadar kullanılmaya devam eder. Diğer bir avantajı da, konvansiyonel katı yakıt çubuklarının aksine, florid tuzlarının yanıcı olmamasıdır. Oysa katı çubuklar tutuştuğu zaman radyoaktif duman çıkartırlar. Florid tuzlarının bir sakıncası bunların yüksek derecede aşındırıcı olmasıdır. Dolayısıyla özel malzemelerin içinde muhafaza edilmesi gerekir. Tennessee’de Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı’nda 1965 ile 1969 yılları arasında işletilen deneysel erimiş tuz reaktöründe, aşınmaya diH rençli nikelmolibden alaşımından (Hastelloy N) yapılmış bir muhafaza kabından yararlanılmıştı. Ancak bu kabın bile projenin sonunda epeyce hasar gördüğü tespit edildi. LFTR ürettiği atığın büyük bir kısmını yakmış olsa bile bunları tümüyle yok etmez. Dolayısıyla uzun ömürçalışmalar sonunda 1977 yılında, “EskişehirSivrihisarKızılcaören Köyü Yakın Güneyi BastnazitBaritFlorit Kompleks Cevher Yatağı” Nihai Etüt Raporu hazırlandı. Bu rapor sonuçlarına göre bölgedeki cevherin ortalama tenörü %0,2 ThO2 olup, toplam rezerv yaklaşık 380.000 ton civarında. Bu rezervde tespit edilmiş olan ortalama tenörün düşüklüğü ve rezervin kompleks olması, toryumun tek başına ekonomik olarak çıkarılabilir olmaktan uzak olduğu sonucunu çıkartıyor. Ülkemizdeki toryum rezervi ekonomik olmadığından dolayı dünya rezervleri arasında yer almamakta. Dünya Toryum Rezervi [6] Ülke Rezerv (ton) Avustralya 300 000 Hindistan 290 000 Norveç 170 000 ABD 160 000 Kanada 100 000 Brezilya 16 000 Diğer Ülkeler 95 000 TOPLAM 1 200 000 FLOR D TUZLARININ SAKINCALARI ÖN ÇALIŞMALAR TORYUM ELEMENTİ ve TÜRKİYE’DEKİ REZERVLER 1828 yılında Jöns Jacob Berzelius tarafından keşfedilen ve periyodik tabloda aktinit serisinin ikinci üyesi olan toryum, uranyum gibi doğada serbest halde bulunmayıp 60 civarında mineralin yapısı içinde yer alır. Toryum tek başına nükleer yakıt olarak kullanılamaz. Fertil bir izotop olan Th232’nin bir nötron yutarak fisyon yapabilen bir izotop olan U233’e dönüştürülmesi gerekir. Toryum uranyum karışık yakıtlar, uranyum yakıtına göre daha az plutonyum üretir. Ayrıca yüksek yanma oranında çalışabilir, bu da yakıtın reaktörde kalma süresini yani yakıt yeniden yükleme periyodunu uzatarak tesis kapasite faktörünün artmasına katkı sağlar. 1959 yılı sonlarına doğru MTA tarafından havadan prospeksiyon ile bulunan radyoaktif anomali üzerinde uranyum ve toryum için etütler yapıldı. Sivrihisar ilçesinin kuzeybatısında Kızılcaören, Karkın ve Okçu köyleri arasında 15 km2’lik bir sahanın toryumun yanı sıra nadir toprak elementleri de (NTE) içerdiği saptandı. MTA tarafından yapılan Derleyen: Reyhan Oksay Kaynaklar: CBT 1255/ 7 8 Nisan 2011 New Scientist, 26 Mart 2011 http://www.energyfromthorium.com/pdf/AmSciLFTR.pdf http://www.americanscientist.org/issues/feature/2010/4/liquidfluoridethoriumreactors http://www.energyfromthorium.com/ http://www.itheo.org/content/registerthoriumenergyconference2010 http://www.thorenergy.no/ http://www.taek.gov.tr/bilgikosesi/nukleerenerjivereaktorler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle