17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KT SAT PENCEREMDEN Oktay Yenal Yüksek sayıda makalelerin sırrı! Prof. Dr. Metin Balcı “Türk bilim camiasının 2010 yılında en çok yayın yaptığı ilk 10 bilimsel derginin analizini” yaptı. Buna göre toplam 21.529 makalenin %10’nun çok düşük düzeyde ve üstelik para ödenen dergilerde yayımlandığını saptadı. Prof. Dr. Metin Balcı, [email protected], TÜBA Üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi mojen olup çoğu sahayı (tıp, temel bilimler, mühendislik, ziraat) kapsamaktadır. Bugüne kadar dergide yayımlanan toplam makale sayısı 1762 olup bunların 722’si (%41) Türkiye adresli iken, Pakistan adresli tek bir makale yoktur. Derginin mevcut 69 editörünün 14’ü Türk’tür. Burada hemen şu soru akla geliyor. Bu dergi ne zaman Türk bilim camiası tarafından benimsendi ve neden bu kadar Türk editör atandı? Yoksa bu dergi Türk bilim insanlarının makalelerini yayımlamak için mi hayata geçirildi? Diğer bir dergi ise Malezya tarafından 2005 yılında çıkarılmaya başlayan Scientific Research and Essays isimli dergi çok kısa bir sürede Türk bilim camiası tarafından keşfedildi. Son 5 yılda yayımlanan makale sayısı 911’dir (Şekil 2). Türkler son iki yılda yapmış olduğu yayımlarla (toplam 373 makale, %40) hemen bu dergide de birinci sıraya oturmuştur. Türk bilim camiası, bu dergide yayın yapan Nijerya, Malezya, Çin ve ran ile yarışa girmiştir. Son yıllarda bilim camiamız Afrika dergilerini keşfetmeye başladı ve çok kısa sürede bu dergilerde de yayın yapan ülkeler arasında birinci sıraya oturmayı başardı (Şekil 3 ve 4). African Journal of Agricultural Research ve African Journal of Biotechnology dergileri Academic Journals adlı bir firma tarafından çıkarılıyor. Bu firmanın tüm sahalarda yayımladığı bilimsel dergi sayısı 103 olup dergilerin tamamı paralı (500750 $)’dır. Bu firmanın merkezi Kenya’dadır, dergi editörleri çeşitli ülkelerdendir. S on yıllarda kamuoyunda tartışılan konulardan biri de ülkemizde bulunan üniversitelerden kaçının dünyada ilk 500 arasına girmiş olmasıdır. Bu konunun tartışılması elbetteki sağlıklı bir gelişmenin göstergesidir. Bu tür tartışmalar zaman zaman istismar da edilmektedir. Dünyada bazı kuruluşlar, her yıl üniversiteleri inceleyip bir sıralama yapmaktadırlar ki böyle bir çalışmayı yapmak oldukça zordur. Üniversitelerin sıralamaları yapılırken çeşitli kriterler temel alınır. Bunlardan birisi, ülke adresli yayımlanan bilimsel makalelerin sayı ve kalitesidir. Bugün ülkemizde, yayın sayısını arttırmakla kişileri doçent ve profesörlüğe yükseltmenin ötesine gidemiyeceğimizi ileri süren bilim insanı sayısı maalesef oldukça fazladır. Onlara basit bir mantıkla şu cevabı vermek isterim. Çok sayıda ve kaliteli bilimsel makale üreten eğitim kurumlarında çok iyi yetişmiş bilim insanları bulunur. Onların olduğu yerde kaliteli eğitim verilir ve kaliteli insan gücü yetişir. Kaliteli yetişmiş insan gücü ileride istihdam edildiği kurum ve kuruluşlarda ülke için en iyi hizmeti verir ve dolayısıyla ülke kalkınmasına, ülkenin refah düzeğinin artmasına önemli katkılar sağlar. Bilimsel araştırmalar bir amaç doğrultusunda yapıldığı gibi (uygulamalı, patente yönelik), doğayı anlamak için de yapılır (temel araştırmalar) ve bu Yayın [a] Sayısı 2010 den dolayı[1] arttı ve bu da Türkiye adresli makale sayısının artışına neden oldu. 2010 yılında WEB of Science veritabanı tarafından taranan bilimsel dergilerde yayımlanan Türkiye adresli makalelerin sayısı 21.529’dur. Bu sayıda yalnız bilimsel makaleler var; kongre özeti, konferans v.s. yok. En çok makalenin yayımlandığı ilk 10 dergi Tablo 1’de görülmekte. Bu dergilerde yayımlanan yaklaşık 1900 makale, toplam makale sayısının %10’u civarındadır. Bu 10 derginin analizi, karşımıza ilginç tablolar çıkartıyor. Dergilerin 3’ü Türkiye’de farklı kurumlar tarafından çıkarılıyor, diğerleri ise yabancı dergilerdir. Bu dergilerin 9’u TÜB TAK’ın yaptığı gruplandırmada C grubuna, yalnız biri A grubuna girmektedir. Bu da, Türk bilim camiasının çoğunlukla etki değeri çok düşük dergilerde yayın yaptığını ortaya koymakta. En can alıcı noktalardan biri ise bu 10 dergiden 5’inin makaleleri belli bir ücret karşılığında yayımlamasıdır. Bu ücretler 500 ile 750 $ arasında değişiyor. Özellikle paralı dergilerin geniş bir editör ekibi bulunuyor ve Türk editör sayısı da oldukça fazladır. a b Şekil 1. a) Journal of Animal and Veterinary Advances dergisinde 20072010 yılları arasında yayımlanan tüm makaleler ile Türkiye adresli makalelerin sayısı. b) Bu dergide yayımlanan tüm makalelerin ülkelere göre dağılımı. Asian Journal of Chemistry 30 yılı aşkın bir süredir Hindistan tarafından yayımlanan bir dergi olup kimyacıların yanı sıra biyolog ve ziraatçıların da yoğun ilgi gösterdiği bir dergidir (Şekil 5). Bilim camiası bu dergiyi biraz geç keşfetmiş olsada son yıllarda Türkiye, Hindistan’dan sonra yayın sayısı açısından birinci sıraya oturmuş olup, ran ile bir rekabet içerisine girmiştir. Bu dergi sayfa başına 30 € almakta ve makale yayınlayanların dergiye abone olma koşulunu getirmektedir. Bu da ortalama bir makalenin 750 $’a yayımlanacağını göstermektedir. Expert Systems with Applications adlı dergi Elsevier tarafından çıkarılan ve A grubuna giren bir dergidir. Genel olarak A grubuna giren ve etki değeri yüksek olan dergilerde yayın yapan ülkeler çoğunlukla bilimde gelişmiş ülkelerdir. 2003 yılında yayın hayatına başlayan bu derginin dikkat çeken noktalardan birisi; her 3 yayından birisinin Tayvan adresli olmasıdır. Dergide en çok yayın yapan ülkeler arasında Tayvan’ın yanı sıra Türkiye, ran, Kore, Çin v.s gibi ülkelerin ön plana çıkması çok ilginçtir. Türkiye adresli makalelerin en çok yayımlandığı ilk 10 bilimsel dergide yayımlanan makaleler üniversiteler bazında incelendiğinde, makalelerin daha çok Anadolu üniversitelerinde çalışan öğretim üyeleri tarafından yayımlandığı görülüyor. Gelişmiş üniversitelerin yayın sayısı bu dergilerde daha azdır. Örneğin, birinci sırada bulunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin yayın sayısı 122 (Bu makalelerin 60’ı Acta Crystallographica Section EStructure Reports Online dergisinde yayımlanmıştır) iken Orta Doğu Teknik Üniversitesi 5 makale ile 85. sıradadır. [email protected] Öyle görünüyor ki kapitalizme şartlanma konusu üzerinde daha uzun boylu durmamız gerekecek. Herhalde dikkatinizi çekmiştir, TÜSİAD uzmanlara bir anayasa taslağı hazırlatmış ve bu taslağı da tartışmaya açmış. Elbette bu konu kamuoyunda enine boyuna tartışılmalı. TÜSİAD, parası bol olduğu için istediklerini bu göreve koşabilir ve kamu oyunda bir tartışma başlatabilir. TÜSİAD ve Anayasa Anayasa Komisyonu’nun raporuna internette arayarak, zorlukla, ulaşabiliyoruz. Ancak, gazetelerde büyük ölçüde bazı zenginlerin hiç uzmanı olmadıkları konularda ulu orta beyanatları var. Bayan Boyner şöyle demiş, Bay Boyner böyle demiş diye. “Efendim birey özgürlükleri ülkenin bölünmesinden daha önemliymiş” kabilinden beyanatlar. Bir de şimdiki anayasamızın değişmesi teklif dahi edilemez maddeleri hakkında bir tartışma. Maaşallah ne memleketin Kürt meselesi yüzünden bölünmesi kalmış, ne laiklik bu tartışmalarda. Ama sosyal demokrasi, yoksulların korunması hakkında tek kelime yok. Şimdi de, bazı eleştirilere karşı TÜSİAD (28 Mart tarihli) gazetelerde “bu taslak benim değil ki” diye mazeret beyan ettikten sonra kendi önerilerini sıralıyor ve kurduğu komisyon raporu ile birçok konuda aynı fikirde olduğunu ilan ediyor. TÜSİAD’ın önerileri diye sıralanan teklifler arasında, sivil asker ilişkileri, uzlaşma komisyonu, başörtüsü konusu, zorunlu din dersi konusu, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, seçim barajının düşürülmesi ve parlamenter sistemin devamını istemek gibi çok önemli konular var. Anayasanın ilk birkaç maddesi konusunda fikir beyan etmeyen TÜSİAD’ın yukarda sıralanan çok önemli konularda düşüncesi oylama ile kristalleşmiş mi acaba? TÜSİAD, bir yandan Komisyon raporundan uzak durur ve bunları akademik alternatifler olarak sunup, bu rapor “TÜSİAD tarafından onaylanmış bir taslak değil ki” mazeretine sığınırken aynı anda da kendi tercihlerini sıralamasına ne demeli? Türkiyenin en zengin işadamlarını temsil eden bir kuruluşun bu türlü oyunlara tevessül etmesi ayıp değil mi? Elbette TÜSİAD gibi bir sivil toplum kuruluşunun her konuyu olduğu gibi, anayasa konusunu da ele alması normal. Hatta istediğine istediği kadar para verip yeni bir taslak da hazırlatabilir ve bunu gazetelerde ilan edebilir. Zenginler de bu ülkenin vatandaşı ve her konuda istediklerini söyliyebilirler. Hatta bu ülkenin vatandaşı olmıyanlar bile. Normal olmayan, bazı zenginlerin hiç ilgili olmayan konularda konuşmalarının gazetelerde tartışma konusu yapılması. Ben, TÜSİAD’ın anayasa konusunda çalıştığını duyduğum zaman, herhalde “sosyal haklar” konusunda bir tartışma başlatacaklar ve bu faydalı olur diye düşünmüştüm. Bu temel hakların neler olduğu ya da olması gerektiği, hangi hakların anayasalarda, hangilerinin diğer yasalarda yer alması gerektiği, hele sosyal demokrasi modellerinin çok tartışıldığı bu günlerde, iyi olur sanmıştım. Hazırlanan raporda artan işsizlikten, yoksulların, özürlülerin haklarından bahis yok. Oysa Avrupa ülkelerinde de bu konular önemle ele alınmaktadır. Hatta geçen yıl bu konuda Avrupa Parlamentosu için hazırlanmış etraflı bir uzmanlar raporu1 bile var. Bu rapora göre, bugün Avrupa ülkelerinde sosyal hakların bir kısmı anayasa içinde, bir kısmı ise normal kanunlarla, fakat hepsinde refah devleti prensiplerine göre düzenlenmiş. Bunların üstünde bir Avrupa Charter’inin iyi olup olmayacağı da tartışılıyor. Bu konuyu yine kapitalizme şartlanma ile bağlamadan edemeyeceğim. Sizce gazete sütunlarına yansıyan düşünce sahiplerinin bu zenginler kulübünün üyesi olmak, yani zengin olma dışında herhangi bir vatandaştan fazla ne yetkileri ve yetenekleri var? Hatta konuların seçiminde bile bunu görüyoruz. Dünya ekonomisinin bugünkü dönüm noktasında sosyal demokratik bazı maddelerin de anayasada yer bulması gerekmez mi? Devletin iktisadi ve toplumsal görevleri neler olacak? Eğitim siyasası, sağlık siyasası konularında değişmez kurallar ne olmalı? Gelir dağılımının bu günkü kadar bozulmuş olduğu bir ortamda hazırlanacak anayasanın devlet ile işveren işci ilişkilerinin nasıl düzenleneceği konularında bazı ipuçları vermesi de gerekmez mi? Ve bu konularda işverenler kadar ve işci temsilcilerini de dinlemek vacip değil midir? 57 sayfalık uzman raporunda sosyal haklar hakkında anlamsız dört beş satırla yetinilmesi yeterli mi? Aralarında tanıdığım ve saydığım kimseler de olan bu grup neden seslerini yükseltebiliyor? Bunun cevabı yine geçen yazıda sözünü ettiğim kapitalist bilinçlenme ile ilgili. Zenginlik bu kadar bilincimize işlememiş olsa, kim önemser Cem Boyner’in ne dediğini? 1 Ülkemizde doçentlik için yükseltilme kriterleri ilk kez 1995 yılında oluşturulan komisyonlar tarafından belirlendi. Çok iyi niyetlerle o yıllarda belli sayıda yayın yapma zo YÜKSELME KR TERLER GÖZDEN GEÇS N B L M KULLANIYORLAR Yayın için ödenen ücret Son yıllarda bazı kişiler, kuruluşlar ve hatta ülkeler orTürk Editör/ Toplam Editör Dergi Adı Çıkaran Kuruluş TÜR. KL N KLER TIP B L MLER DERG S 291 C Türkiye Klinikleri SCIENTIFIC RESEARCH AND ESSAYS 263 C Malezya 550 $ 2/14 JOURNAL OF ANIMAL AND VETERINARY ADVANCES 258 C Medwell JournalsPakistan 500750 $ 14/69 KAFKAS ÜN VERS TES VETERINER FAK. DERG S 228 C Kafkas Üniversitesi ASIAN JOURNAL OF CHEMISTRY 195 C Hindistan 30 € Sayfa başı + üyelik aidatı AFRICAN JOURNAL OF BIOTECHNOLOGY 150 C Academic Journals 650$ 3/108 ACTA CRYSTALLOGRAPHICA SECTION ESTRUCTURE 146 C Wiley EXPERT SYSTEMS WITH APPLICATIONS 125 A ELSEVIER TURKISH JOURNAL OF MEDICAL SCIENCES 122 C TÜB TAK AFRICAN JOURNAL OF AGRICULTURAL RESEARCH 113 C Academic Journals 600$ 8/135 Tablo 1. 2010 yılında Türkiye adresli makalelerin yayımlandığı ilk 10 bilimsel dergi ve bu dergilere ait bilgiler. [a] TÜB TAK tarafından yapılan gruplandırmada girdiği grup. CBT 1255/ 10 8 Nisan 2011 a b Şekil. 2. a) Scientific Research and Essays dergisinde 20052010 yılları arasında yayımlanan tüm makaleler ile Türkiye adresli makalelerin sayısı. b) Bu dergide yayımlanan tüm makalelerin ülkelere göre dağılımı Bilimsel üretkenliği olmayanlar, tümü olmasa da bir kısmı, yayın için çeşitli yollara, etik dışı davranışlara başvurmaya başladı. Ciddi bir bilimsel süzgeçten geçmeyen ve para ile yayın yapan bu dergilere yönelme yolunu seçtiler. runluluğu getirildi. Aradan 16 yıl geçti. Bu kriterler elden geçmedi ve hiçbir yenilik getirilmedi. Öğretim elemanları yayın yapmaya zorlandı. Bu da doğal olarak Türkiye adresli yayınların sayısını arttırdı. Bu süreç zarfında Türkiye’de üniversite sayısı da hızlı bir şekilde artmaya başladı. Yakın üniversitelerde doktora derecesini alan kişiler hemen bu yeni üniversiteleri doldurmaya başladı. Hiçbir altyapısı olmayan bu üniversitelerde istihdam edilen kişiler, altyapısı olan fakat bilimsel üretkenliği olmayanlar, yayın yapma zorunluluğundan dolayı, tümü olmasa da bir kısmı, yayın için çeşitli yollara, etik dışı davranışlara başvurmaya başladı. Ciddi bir bilimsel süzgeçten geçmeyen ve para ile yayın yapan bu dergilere yönelme yolunu seçtiler. Ülkede profesör sayısı da artmaya başladı. Doğal olarak tüm profesörler (profesörler arasında ayırım yapılamayacağına göre) doçentlik sınavlarına girmeya başladı. Jürilerin önceden toplanması kaldırıldı. Öğretim üyelerinin önemli bir kısmı yeterli eser sayısını gördükleri takdirde adayları eserlerden başarılı buldular. Böylece çok kişi doçent ünvanını aldı. Türkiye’de bir şekilde doçent olan bir kişi 5 yıl sonra profesördür. Bunun önüne geçmek çok da kolay değildir. Çünkü ülkemizde bu ünvanlar, liyakata göre verilen değerler olmaktan çok uzakta olup kişinin tamamen özlük hakkına indirgenmiştir. Öğretim üyelerimizin önemli bir kısmı tek başına doğru karar veremiyor. Böylece çok aday eser aşamasında aradan sıyrılmaktadır. Girdiğim sınavlarda, öğretim üyelerinin bir kısmının seYazının devamı 15. sayfada a b Şekil 3. a) African Journal of Biotechnology dergisinde 20052010 yılları arasında yayımlanan tüm makaleler ile Türkiye adresli makalelerin sayısı b) Toplam yayımlanan makalelerin ülkelere göre dağılımı. a b Şekil 4. a) African Journal of Agricultural Research dergisinde 20052010 yılları arasında yayımlanan tüm makaleler ile Türkiye adresli makalelerin sayısı. b) Toplam yayımlanan makalelerin ülkelere göre dağılımı. 1999. European Parliament, Fundamental Social Rights in Europe, (Working Paper), November CBT 1255/ 11 8 Nisan 2011 araştırmalar insan gücünün yetişmesinde aynı zamanda araç rolünü de görürler. Ayrıca oluşan bilgi birikimi ileride uygulamaya dönüşebilir. Bu yazıda 2010 yılında Türkiye adresli makalelerin yayımlandığı ilk 10 dergi incelendi. Bu dergiler WEB of Science veritabanınca taranan dergiler grubundadır. Son yıllarda bu veritabanınca taranan dergi sayısı bazı nedenler ganize bir şekilde bilimsel dergi çıkarmak için bir yarış içerisine girmişlerdir. Bunların amaçları kesinlikle bilime katkı sağlamak olmayıp tamamen maddi çıkar sağlamaktır. Örneğin Journal of Animal and Veterinary Advances başlıklı dergi 2007 yılında yayın hayatına girmiş Pakistan (Medwell Journals) tarafından yayımlanan bir dergidir (Şekil 1). Derginin ismi her ne kadar hayvancılık ve veteriner ile ilgili bir çağrışım yapıyorsa da, yayın dağılımı hemen hemen ho
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle