22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nanoteknoloji ile üretilen kalıcı hijyen malzemesi Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Laboratuvarları’nda geliştirilen kalıcı bir hijyen malzemesi olan Antimic, üniversite teknolojilerinin ekonomiye kazandırılması konusunda ülkemizin ilk örneklerinden biri. 10 yıllık bir çalışmanın ürünü olan Antimic, toksik madde içermediği için de doğaya ve insan sağlığına zarar vermiyor. Bitki kimyası nedir ne değildir? Son zamanlarda özellikle televizyonlarda bazı kişilerin bitkilerle yaptıkları tedavileri anlatan programlara sıkça rastlanıyor. Bu kişiler faydalı olduğunu ileri sürdükleri preparatlarını rahatça satıyor, televizyonlar da bu satışlarda bilerek ya da bilmeden aracı olabiliyor. Ayhan Ulubelen ve Bilge Şener1 ; İstanbul Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi ve TÜBA Onur Üyesi; 1Gazi Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ABD Öğretim Üyesi S abancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Yusuf Menceloğlu’nun liderliğindeki Nanoteknoloji Laboratuvarları’nda geliştirilen ve novent işbirliği ile piyasaya çıkartılan Antimic, antibakteriyel bir malzeme. Standart hijyen maddelerinin etkisinin geçici olması ve doğayı kirletiyor olması, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji laboratuvarları’ndaki bilim insanlarını doğa dostu teknolojilere yönelmesine yol açtı. Üniversite tarafından uluslararası patent başvurusu ile koruma altına alınmış olan Antimic, nanoteknoloji ürünlerinin ticarileştirilmesi, üniversite teknolojilerinin ekonomiye kazandırılması gibi konularda Türkiye’de ya ilk, ya da ilklerden biri. Günümüzde kullanılan ve genellikle antimikrobiyel madde içermeyen standart temizleyiciler yüzeylerde bulunan aktif ve aktif olmayan mikroorganizmaları yalnızca uzaklaştırabiliyor. Sabancı Üniversitesi’nde 10 yıllık laboratuvar çalışmaları sonucu geliştirilen nanoteknoloji ürünü Antimic, tüm yüzeylerde mikrop, bakteri ve virüs barındırmadığı gibi, etkisini uzun süre koruyabiliyor. Standart temizlik maddeleriyle yapılan dezenfeksiyon işlemi, ilk 5 dakika içinde etkisini hızla yitirmeye başlayıp 20 dakika sonunda tamamen kaybeder. Bu süre sonunda yüzeylerin dezenfeksiyon öncesi mikrop, virüs ve bakteri seviyesine tekrar ulaştığı, yapılan laboratuvar çalışmalarıyla kanıtlanmış. Nanoteknoloji ile üretilen Antimic ise, uygulama anında göstermiş olduğu etkiyi en az 30 gün boyunca yitirmez; el grubu ürünlerde ise bu süre 6 saatte kadar çıkabilir. Bakterilerin oluşumuna ve üremelerine izin verilmediği için bakterilerin havaya yaydığı kötü kokuyu da engeller. Toksik madde içermediği için, doğaya ve insan sağlığına da zarar vermez. III. Bilim ve Mühendislik Etiği Paneli “Bilim ve Mühendislik Etiği” ana temalı panelin üçüncüsü 13 Nisan 2011 tarihinde TÜ ElektrikElektronik Fakültesi’nde gerçekleşecek. “Hangi Etikle Bilim Etiği?” Düzenleme Kurulu: Tayfun Akgül ( TÜ), Atilla Bir ( TÜ), Ayşe Erzan ( TÜ), Erhan Karaçay (EMO st.Şb.Y.K. Başkanı), Turan Öztürk ( TÜ) Yer: TÜ ElektrikElektronik Fakültesi, dris Yamantürk Konferans Merkezi, 1304 nolu Amfi. Ayazağa Yerleşkesi, Maslak, stanbul Saat: 14:00 Tarih: 13 Nisan 2011 Çarşamba Başlık: “Bilimde ve Teknolojide Güveni Kötüye Kullanma ve Haksız Rekabet” Konuşmacı: Prof. Dr. Ayşe Erzan ( TÜ) 14:0014:20 Başlık: “Bilimin Etosu, şlevi ve Karşısındaki Tehlikeler” Konuşmacı: Prof. Dr. Gürol Irzık (SÜ) 14:2014:40 Başlık: “Tıp Araştırmalarında Etik: Güncel Sorunlar” Konuşmacı: Prof. Dr. Hasan Yazıcı ( Ü) 14:4015:00 Oturum, Kolaylaştırıcı: Prof. Dr. Turan Öztürk ( TÜ) Başlık: “Mühendis ve Etik” Konuşmacı: Orhan Örücü (EMO) 15:2015:40 Başlık: “Bilişim Teknolojilerinde Etik Tartışmaları” Konuşmacı: Öğr. Gör. Turgut Uyar ( TÜ) 15:4016:00 Başlık: “Paris Bilimler Akademisinin 1775 Bildirisi ve Mühendishane Başhocası Mastariyeci Hüseyin Efendi’nin 1823 Tarihli Teslisi Zaviye Risalesi” Konuşmacı: Prof. Dr. Atilla Bir ( TÜ) 16:0016:20 Başlık: “Akademik Üçkâğıtçılıklara Uç Örnekler” Konuşmacı: Prof. Dr. Tayfun Akgül ( TÜ)16:2016:40 Tartışma Yöneten: Prof. Dr. Turan Öztürk ( TÜ) 16:4017:00 şin burası şüphesiz sağlık konusunda çok titiz olduğunu izlediğimiz Sağlık Bakanlığı’nı ilgilendirmektedir. Bizi ilgilendiren yanı, bu kişiler ve bu kişilere benzer çalışmalar yapan meslekdaşların çalışmalarının ciddiye alınması ve dolayısı ile “Bitki Kimyası” genel başlığı ile verebileceğimiz bilim dalının Bilim alemimizde adeta aşağılanır olmasıdır. Dünyada pek çok ciddi üniversitede saygın bilim adamları bu alanda araştırmalar yapıyor ve dünya bilimine ciddi katkılarda bulunuyor. Bitkisel kaynaklı bileşiklerin yapılarının aydınlatılmasının oldukça erken döneminde bir terpenoid bileşiğin zorlu yapısının aydınlatılmasına Nobel Kimya ödülü verildi, sonradan bu yapının hatalı olduğu anlaşıldı ama bu çalışma yapı tayinlerinde önemli bir aşama oldu. Bitkiler özellikle etnofarmakolojik kullanışları ile ilaç araştırmalarında önemli bir yere sahiptir. Günümüzde ilaç araştırmalarında bitkilerden hareketle biyolojik aktiviteye dayalı izolasyon yöntemleri kullanılmaktadır. Son örneklerden ikisi, kanser tedavisinde kullanılan Taxus brevifolia bitkisinden elde edilen “taksol”, Camptotheca acuminata bitkisinden izole edilen “kamptotesin”dir. Bu doğal bileşikler sentez kimyacılarına da model oldu ve yeni pek çok ilaç olan ya da olmayan maddelerin sentezleri yapılabildi. Ayrıca bitkilerden elde edilen bazı doğal bileşikler yarı sentezlerin ham maddesi olarak da kullanılabilir. Hastalar ya da hastalıklar bazı ilaçlara karşı zamanla direnç kazanabildiği için yeni ilaç araştırmaları gereklidir. Diğer taraftan Alzheimer, Parkinson ve ayrıca bazı kronik enflamasyonların tedavisinde hala çözüm aranmaktadır. Bu çalışmalar için öncelikle bitkinin seçilmesi gerekir, bitki seçimi 1990’lı yıllara kadar içeriğindeki kimyasal bileşik gruplarına (Uçucu yağlar, Terpenoitler, Flavanoitler, Alkaloitler vb) göre yapılır, ve istenilen grup bileşikleri elde etmek üzere tüketme (ekstraksiyon) yönteminin seçiminde belirleyici olur. Günümüzde bitki seçiminde etnofarmakolojik bilgiler, bitkinin folklorik kullanımı da göz önüne alınarak yapılır. Tüketme için de çeşitli yollar vardır, deneyimli araştırıcı bu yöntemi kolaylıkla seçerken, yeni başlanlar için oldukca zaman alıcı, titiz bir çalışma gerekir. kinci adım, elde edilen ham (Crude) ekstrenin ayrıştırılmasıdır. Bu iş deneyimli araştırıcı için bile çok kolay değildir, en iyi ayırma yöntemi için çeşitli kromatografik yollardan biri seçilebilir. yi bir ayırma, başarının en önemli kısmıdır. Bitki kimyacısı her şeyden çok sabırlı olmalı ve fraksiyonlandırma işini tekrar tekrar yapmalı; kaba ayırmadan sonra iki, üç ve daha çok maddeden oluşan fraksiyonları, zıt fazlı sistemlerde, orta basıncı sıvı kromatografisinde, bunun yetmediği durumlarda yüksek basınçlı sıvı kromatografisinde ve gerekli durumlarda gaz kromatografisi ile, en son temizlemede ise ince tabaka kromatografisinde temizlemelidir. Madde kristallenebiliyorsa bu son temizlik için kullanılmalıdır. Saf maddeler elde edildikten sonra ki 5001000g kurutulmuş bitkiden 320 mg arası saf maddeler elde edilir. O güne kadar yapısı aydınlatılmamış bileşikler en az olanlardır, bu adeta bir kuraldır ama nedeni de çok açıktır, yöntemler gittikçe daha sofistike olmakta aletler gittikçe daha iyi ayırım (resolusyon) yapmaktadır. Elinizdeki bu çok az maddeler ile yapı tayini (structural analysis) yapıp gerekirse bu azıcık madde ile farmakolojik, biyolojik ya da mikrobiyolojik bir tayin yapmalıdır. Yapısı çok ilginç yeni bir madde ise ve biyolojik veri çok iyi ise, aynı bitki bu kez bir miktar daha fazla toplanır ve yeniden o aktif ve ilginç fraksiyon daha daha çok elde edilerek çalışmaya devam edilir. Bu tür ileri çalışmalar için bileşiğin sentezi, yarı sentezi ya da doku kültürü ile daha fazla elde edilmesi gerekebilir. Maddenin yapısını tayin etmek de, iyi bir kimya bilgisine dayalı zorlu bir bilmecenin çözümü gibidir. Önce çeşitli spektral ve fiziksel yollarla veriler toplanır, bu veriler elde olmadan yapı tayini yapılamayacağı gibi hiçbir saygın dergiye de kabul ettirme olanağı yoktur. Standart spektral yöntemler sırası ile Ultraviyole (UV), infrakırmızı (IR) spectroskopi aletleri, en az 400 MHz’lik Nükleer magnetik rözenans (NMR) aleti ki yakın zamana kadar 200 MHz yeterli olurken günümüzde bu aletlerin çözebilirlikleri gitgide artmış ve 400 MHz artık rutin bir alet halini almıştır. NMR cıhazları proton (1HNMR) ve karbon (13CNMR) olarak ikiye ayrılır, ancak her iki ölçme de farklı programlar ile aynı cıhazda yapılabilir. Tabii bunlara ilaveten Kütle spektroskopi (Mass) aleti de vardır. Bir bitki kimyacısı elindeki bu veriler ile bileşiklerin yapılarını ancak genel hatları ile bulabilir, elde edilen maddenin yapısının kompleksliğine bağlı olarak çeşitli NMR deneyleri ile yani tek ve çift dimensiyonlu deneyler ile (COSY, NOESY, HMBC, HMQC ve benzeri) hangi hidrojenlerin hangi karbon atomlarına bağlı oldukları tesbit edilebilir ve bileşiklerdeki çeşitli gruplarının stereo kimyası tesbit edilebilir. Ayrıca yapıların kanıtlanması için doğadan ilk kez elde edilen bileşiklerin türevlerinin hazırlanması da yapı tayininin bir bölümüdür. Eğer imkan bulunursa Xışınları kristografisi de yapının aydınlatılmasında nihai hedef gibidir. Bitki Kimyacısı, yukarıda özetlenen sistematik bir çalışma sonucu bitkilerde bulunan çeşitli biyolojik aktivitelere sahip olan çok az mıktardaki bileşiklerin kompleks yapılarını aydınlatarak, yeni ilaç araştırmalarında potansiyel birer aktif madde olacak molekülleri bilim dünyasına tanıtmaktadır. B TK K MYASI ÇALIŞMALARI CBT 1255/16 8 Nisan 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle