17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner [email protected] www.mustafacetiner.com Sağlık Güç ve Cahillik Üzerine... “Cahil bir toplum özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse bile hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil bir toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen bir adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.” Nietzsche söylemiş bu sözü. İlk okuduğumda hiç hoşlanmadım. Bu sözlerin doğruluğuna inanmadığım için değil, ancak “seçmek” yerine ne koymak gerektiğini bilmediğimden. O zaman cahil toplumlar adına cahil olmayanlar mı karar vermeliydi yani? Onsekizinci yüzyılda yaşayan William Pitt Birleşik Krallık tarihinin en genç başbakanıdır. Diyor ki; “Sınırsız güç yozlaşır” Bir başka İngiliz, Lord Acton’un dediği daha anlaşılır; “All power tends to corrupt and absolute power corrupts absolutely…” Yani; “Güç yozlaşmaya eğilimlidir. Mutlak güç mutlak yozlaşma doğurur.” Sanırım demokrasilerde “mutlak güç” o nedenle kabul edilemez. Sağlam bir demokrasi için yasama, yargı, yürütme ve medya bağımsızlığının mutlak gerekliliği bu “mutlak güç” korkusundandır. Mutlak ve kontrolsüz güç gaddardır çünkü. Demokrasinin asıl öcüsü, cahil insanların seçebilme yetersizliğinden çok yasama, yargı, yürütme ve özgür medyanın tekelleşmesidir. Yani demokrasi için en büyük tehdit “kontrolsüz ve doğası gereği adaletsiz ve gaddar olan mutlak güçtür”. Farabi, İslam dünyasının en büyük bilim insanlarından biridir. Dokuzuncu yüzyılın bu çok önemli aydının o yıllardan günümüze ulaşan sözü ölümsüzdür… “İnsan ahlakının temeli bilgidir. Çünkü akıl, iyi ile kötüyü ancak bilgi ile ayırır.” Yani diyor ki Farabi; Eğer iyiyi kötüden ayıracak donanımınız, doğruyu yanlıştan ayıracak bilginiz yoksa seçimleriniz değersizdir. İslam’ın 9. yüzyıldaki bu aydınlanmacı yüzü, ahlaklı bir birey olmanın olmazsa olmaz koşulunu sunuyor. “Bilgi sahibi olun”. Farabi’ye göre “bilgisiz kalmak demek kötü Müslüman olmak” demektir. Bilgisiz olanların, bilgisiz bıraktırılmış bile olsalar yaptıkları seçimler ne yazık ki, değersizdir. Doğrular ile yanlışları, kötülerle iyileri birbirinden ayıramayacak kadar bilgisiz geniş halk yığınlarının yaşadığı bir toplumda ne yapmalı? Bilgisiz üstelik bilgiyi umursamayan, küçümseyen, sadece güce değer veren, tüm ilişkileri iktidar olabilme, iktidara yakın durabilme ve boyun eğme kültürü üzerine biçimlenmiş bir toplumda elden ne gelir? İktidarbilgicehalet çatışması denince aklıma ilk Galileo Galilei gelir. Galileo, sadece kendisinin sahip olduğu bir bilgiyi, insanlara anlattı diye Engizisyonun hışmına uğramış, büyük acılar çekmiş, hapislerde yatmış, üç yıl boyunca haftada bir kere yedi tövbe pasajını okumak gibi gülünç cezalara çarptırılmıştır. Engizisyonun yani o dönemdeki iktidarın derdi gerçek ile ilgili değildi elbette. İktidarın tek derdi iktidarını devam ettirmesine engel olabilecek, doğru veya yanlış olması fark etmeyen “o bilgi”yi yok saymak, göstermemek, diğer insanları korkutmak, sindirmek, “konuşursanız başınıza bu gelir” demekti. Çünkü Galileo, anlattıkları ile sahte bir “iktidarın” temellerini sarsıyordu. Kalabalık ve bilgisiz insan sürülerine “bilgi” sunuyordu. Peki, günümüzde ne değişti? En azından bilgisiz, eğitimsiz, bilime inançsız, bilgiden çok güce ve iktidara tapan, şu veya bu şekilde iktidarın dizi dibinde olmayı güvence sayan toplumlarda, yasama, yargı ve yürütmenin kol kola olduğu, birbirlerini denetleme fonksiyonunu tam göremediği geri kalmış ülkelerde halen hiç bir şey değişmemiştir. Medyanın olup biteni anlatmak yerine iktidara çanak tuttuğu bu ülkelerde kendisini “aydın” diye tanımlayıp iktidardan yana yaşayan insanlar vardır. Onlar yönlendirir bilgisiz yığınları. Aydın kişilerin çoğunluğunun gerçeği arayan korkusuz muhalifler değil, “yardakçı” olduğu bu ülkelerde her şey ne yazık ki, Galileo döneminden neredeyse farksızdır. Meme kanseri nedir ve neden önemlidir? Meme kanseri, memeyi oluşturan süt bezleri ve süt kanallarındaki hücrelerin düzensiz ve kontrol dışı büyümeleri sonucunda oluşan tümörlerdir. Kadınlarda görülen en sık kanser meme kanseridir. Buna karşın kanser nedeniyle ölüm oranlarına bakıldığında meme kanseri 2. ve bazı ülCanan Gürsel Uzel kelerde 3. sırada yer almaktadır. Bunun anlamı meme kanserinin çok önemli bir kısmının tedavi edilebilir durumda olmasıdır. Dr. Canan Gürsel Uzel, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü statistiksel olarak, dünyada her 3 dakikada bir kadın bu hastalığa yakalanmakta ve her 11 dakikada bir kadın bu hastalık nedeni ile kaybedilmektedir. Meme kanseri gelişmiş ülkelerde daha sık görülmekte ve sıklığı da giderek artmaktadır. 2000 yılında tüm dünyada bildirilen yeni vaka sayısı 1 milyon civarındadır ve bu rakamın 2010 yılında 1.5 milyon olması beklenmektedir. Erken tanı klinik bulgular ortaya çıkmadan hastalığın yakalanmasıdır. Yani kitle, kızarıklık, ağrı, cilt değişiklikleri, meme başından kanlı akıntı gibi meme kanserinin belirtileri ortaya çıkmadan hastalığın yakalanmasıdır. Bu aşamada hastalığın teşhisi ancak meme taramasında mamografi ve ultrasonografi ile yapılabilmektedir. Erken tanı ile hastalığın tedavi edilebilme olasılığı artar; bu oran % 9095’e kadar çıkar. lerimiz şunlardır: • Düzenli egzersiz ve fizik aktivite • Sağlıklı beslenme, yağdan fakir, bol lifli ve bol sebze ve meyve • Kilo almaktan kaçınma • Alkol tüketiminin azaltılması • Emzirmenin teşvik edilmesi • Yüksek riskli ve genetik testi pozitif olanlarda, koruyucu ilaç tedavileri ve koruyucu mastektomiler (memenin ameliyatla boşaltılması) Meme kanserinden korunmak ve riski azaltmak için yapılabilecekler son derece önemlidir; ancak riski azaltsak bile bu hastalığa yakalanma olasılığı her zaman vardır. Bu nedenle erken tanı en az korunmak kadar önemlidir. Bu konuda bilinçli olup yapılması gerekenleri uygulamamız çoğu zaman hayat kurtarıcı olmaktadır. Erken tanıdan kastedilen, hastalık belirtileri ortaya çıkmadan, sağlıklı kişilerde meme kanserinin tespit edilmesidir. Erken tanı ile hem hastalığın tedavi edilebilme oranı artar, hem de hastanın yaşam süresi ve kalitesi artar. Erken tanıda kullanılan en iyi yöntem tarama mamografisidir. Ancak mamografi her yaşta uygulanmaz bunun nedeni gençlerde meme dokusu fazla sıvı içerdiğinden mamografide görüntü net olmaz, bulanık ve buzlu cam görüntüsü hâkimdir. Bu nedenle de mamografinin duyarlılığı düşüktür, yani kabaca hata payı çok yüksektir. Yaş ilerledikçe meme dokusunun suyu azalır bu da görüntünün netleşmesine neden olur. 40 yaş ve üzerinde mamografi meme kanseri tanısı için güvenle kullanabileceğimiz bir tetkiktir. Yoğun tipte veya kistik memesi olanlarda mamografi ile birlikte ultrason yapılması hata payını en aza indirir. Meme kanseri sıklığı yaş ilerledikçe artmaktadır, fakat genç yaşlarda da bu hastalığa giderek artan bir sıklıkta rastlamaktayız. Peki, gençlerde erken tanı için hangi yöntemleri uygulamalıyız? Normal risk gurubundaki hastalar için önerilen protokol şöyledir: • 20 yaş ve üzerinde her ay kendi kendine meme muayenesi • 35 yaş ve üzerinde yıllık doktor kontrolleri ve ultrasonografi • 40 yaş ve üzerinde tarama mamografileri Kendi kendine meme muayenesinin, 20 yaş üzerinde her ay yapılması önerilmektedir. En uygun zaman göğüslerin en yumuşak olduğu regl sonrası dönemdir. Önce ayna karşısında çıplak olarak memeler gözlemlenir. Ciltte kızarıklık, meme başında değişiklik çekinti, sonradan oluşan iki meme arasındaki asimetrik değişiklikler araştırılır. Bu belirtiler varlığında mutlaka doktora başvurulmalıdır. Sonra el meme üzerinde dairesel olarak gezdirilerek, meme içerisinde göğüs dokusundan daha sert kitle araştırılır. Bu işlem sırayla iki göğüs içinde uygulanır ve sonrasında koltuk altlarında aynı şekilde muayene edilerek beze açısından değerlendirilir. Kitle veya sertlik saptanırsa yine mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. En büyük risk kadın olmaktır. Risk faktörü olan kadınların mutlaka bu hastalığa yakalanacakları söylenemez; buna karşın hiç risk faktörü taşımayan kadınlarda da meme kanseri oluşabilir. Kabaca risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz: • Genetik: Ailede bu hastalığın olması (anne, kardeş, teyze, hala, büyükanne v.s.) •Coğrafya: Kuzey Amerika, Kanada, skandinavya, ngiltere’de sık, Akdeniz’de Orta ve Asya, Afrika’da daha nadir olarak görülür. • Yaş: Yaş ilerledikçe hastalığa yakalanma olasılığı artar; 55 yaş civarı meme kanserinin en sık görüldüğü zamandır. • Hormonal faktörler: lk adetin erken yaşta olması, menapoz yaşının geç olması, doğum yapmamış olmak ve ilk doğumu ileri yaşta yapmak, menapoz sonrası 5 yıldan uzun süre ile hormon kullanmak •Diet: Alkol tüketiminin fazla olması, yağ içeriği fazla ve yüksek kalorili gıdalarla beslenmek, menapoz sonrası kilo alma • Radyasyonçevre kirliliği: Yanlış bir kanı olarak silikon protezlerin meme kanserine neden olduğu söylenmektedir ancak bilinenin aksine, silikonların meme kanserine olumsuz bir etkisi yoktur. • Memede ve koltuk altında sertlik, kitleler, • Meme şeklinin ve büyüklüğünün değişmesi, • Meme derisinde renk değişikliği, kalınlaşma ve portakal kabuğu görünümünün oluşması, • Meme başında yara sertleşme, içeri çekilme olması, • Meme başından koyu renkli, kanlı akıntı gelmesidir. Meme kanserini tamamen önleyecek bir yöntem ne yazık ki henüz yoktur. Ancak hastalıktan korunmak mümkündür. Korunmaktan kastettiğimiz, hastalık oluşmadan yürütülen stratejiler ile hastalığın oluşma olasılığının düşürülmesidir. Bu amaçla yapabilecek MEME KANSER R SK NED R? ERKEN TANI NASIL YAPILAB L R? BEL RT LER NELER? NASIL SAVAŞAB L R Z? CBT 1258/17 29 Nisan 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle