17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TEKNOLOJ POL T K Baha Kuban [email protected] Başlığı görünce insanın aklına eski Yeşilçam filmlerinden biri geliveriyor, arka plandaki ekolojik yıkım (mesela deprem sonrası Fujişima reaktörü çevresi ya da HES’lerle doğranmış şahaser bir Karadeniz vadisi görüntüsü), önünde perişan haldeki kahramanımız, “...vicdansız inovasyon, mahvettin bizi, ah inovasyon...” şarkısını mırıldanmaktadır... İnovasyonun Vicdanı Olur mu? Büyük insani felaketleri de içeren ekolojik yıkımı mizahileştirmek gibi bir niyetimiz yok tabii. Ama gerçekten, inovasyonun vicdanı olur mu, ya da başka türlü söylersek, yenilikçi ürün ve hizmetleri toplumsal faydalarına göre ölçüp biçebileceğimiz bir tanımlandırma/sınıflandırma yapabilir miyiz? “...Yeni ürün ve hizmetler ‘serbest piyasada’ alıcı buluyor, katma değer yaratıyor, GSMH’yı büyütüyorsa evet!“ yanıtı, bugünün yaygın kabulunü özetliyor. Bu türden bir saçmalığın tarihi de kapitalizmin ‘doğal’ olduğu iddiası kadar eski. Kapitalizm çağında teknik gelişmenin tosladığı ilk duvar ‘çevre hareketleridir’. Esas olarak mevcut teknolojilerin olumsuz etkilerini sınırlamaya yönelik tepkilerle ortaya çıkan bu hareketler, özellikle 60’lı yıllardan itibaren, teknik değişimin doğasına ilişkin çalışmaların ortaya çıkmasıyla, daha derinlikli ve sistemik eleştiri düzlemlerine evrilmeye ve giderek kendi toplumsal ve kurumsal pratiklerini de biçimlendirmeye başladı. İşyeri teknolojilerine yönelik doğrudan müdahalelerin örneklerinden bir tanesi, UTOPIA, bu yazılarda ele alınmıştı. Şimdi biraz da teknolojik tasarımın demokratikleştirilmesi, toplumsal denetimin arttırılmasına ilişkin yakın zaman örneklerine bakmaya çalışacağız. Aralıksız ya da sürekli inovasyon ekonomisi, bir önceki yazıda incelenen ve yayıldıkça yayılan metalaşmanın ‘olmazsa olmazı’dır. Enformasyon olarak kodlanan ‘yaşam birimlerinin’, biyomühendislik yoluyla nasıl büyük bir hızla ekonomiye dahil olmaya başladığını ele almıştık. Enformasyon çağı kuramcıları ‘yeni enformasyon çağında’ işçilerin nasıl bilim insanı/teknologlara dönüşeceği masalını anlatmaya devam ededursun, yüzyıla yakın bir sürecin sonunda, bilim insanlarının kitlesel enformasyon üretiminin teknisyenlerine dönüşmesine tanıklık ediyoruz. A ‘Aralıksız inovasyon ekonomisi’ yine aralıksız bir teknolojik yenilik arayışı ve rekabet ile elele yürür. Yenilik arayışının odağında da özel sermaye, hem bizatihi kendi üstlendiği teknolojik yenilik faaliyetleriyle, hem de 150 yılı aşkın bir süredir giderek artan ölçüde kendi arayışına tabi kıldığı kamusal bilim ve teknoloji kaynakları yani üniversite ve araştırma kurumları sistemiyle yer alır. Gerçek şu ki, bu olgu halen toplumların kültür ufkunu çok başarılı bir şekilde, hem de ezici bir ‘toplumsal rıza üretimi ‘ ile daraltmaktadır. ‘Uzmanlar’, ‘bilimsellik’, ‘teknolojik performans’ gibi terimlerin havada uçuştuğu ortamda perde, geleceğe ilişkin bir çaresizlikle karışık seçeneksizlik ve bunlara eşlik eden bir kayıtsızlık iklimi ile örülür. Kriz dönemleri, ister ekolojik ister ekonomik olsun, kapitalizmin gerek iktisadi gerekse buna eşlik eden teknik tasarım kabullerinin sorgulandığı, seçeneklerin belirmeye başladığı, deyim yerindeyse perdenin yırtıldığı ve arkasının göründüğü zamanlardır. Restoratörler, hızla gözler önüne serilen bu hilkat garibesinin üzerini tekrar örtmeye, sağını solunu yamamaya çalışırken, başka bir dünyaya, olasılıklara ilişkin fırsatlar görünür kılınır. Teknik tasarıma toplumsal müdahaleye dönecek olursak; bu sürecin henüz ana akıma dahil olmamakla birlikte, kenarlarda, eteklerde rol çalmaya başladığını, başta İskandinavya olmak üzere, bazı gelişmiş ülkelerde görmeye başladık. Bu kapsamda ele alıp tartışacağımız toplumsal pratikler arasında, nanoteknoloji, genetik ve sürdürülebilir kentleşme gibi önemli teknolojiktoplumsal alanlarda, Danimarka’dan başlayarak Avrupa’ya yayılan ve Türkçeye ‘Yurttaş Forumları’ ya da ‘Senaryo Çalıştayları’ şeklinde çevrilebilecek çalışmalar (Consensus Conferences) ile 68’in hızıyla Hollanda’da başlayan ve bugün artık Avrupa Birliği’nin Araştırma Geliştirme Çerçeve Programları tarafından desteklenen ‘Bilim Atölyeleri ya da İşlikleri’ (Science Shops) gibi birçok örnek yer alacak. CBT 1258/16 29 Nisan 2011 Baştarafı 15. sayfadan 2011 tarihlerinde 11:00–23:00 saatleri arasında stanbul Üniversitesi Beyazıt Yerleşkesi’ndeki Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nde ve Gözlemevi’nde gerçekleştirilecek. Etkinlik, gündüz çeşitli astronomi konularındaki seminerler–söyleşiler–sergiler– gösteriler ve göktaşı–padişah teleskopu–astronomi malzemeleri müzesi yanında akşam da teleskoplarla Ay, gezegen ve derin gök cisimleri gözlemlerini içeriyor. Uzay atmosferi altında dinleti ve sürprizleri de unutmayalım... Ayrıntılı bilgis: http://astronomi.istanbul.edu.tr/aak ve www.istanbul.edu.tr/fen/astronomy. * nönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü açıldı. Emeği geçen gökbilimcilerimizi kutlarız. * NASA 2009 yılından bu yana gelişmiş kameralarla evreni görüntüleyen WISE isimli teleskopunun çektiği yüksek çözünürlüklü fotoğraflarının bir albümünü yayımladı, adresi: www.nasa.gov/missionpages/WISE/multimedia/gallery/galleryindex.html. * “ stanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projelerinden olan “Göçmen kuşların stanbul Boğazı’ndan geçiş izlencesi” çalışmasını gönüllü olarak 2011 yılında da sürdürüyoruz. Mart ayı ile birlikte ilk göçmen kuşlardan leylekler stanbul’da görüldü. 2011 yılı göçmen leyleklerden bir grubu Kemerburgaz’da dinlenirken görüntülendi (resim Dr. Selçuk Altınsaçlı’dan izinli). Yerleşik hayatı seçen ve on yıllanarak sembolleşen tarihi Hasankeyf’in iki leyleği de Nisan ayında yuvaya iniş takımları açılmış görüntülendi (resim Sinan Aliş’ten izinli). Bir de stanbul Üniversitesi Beyazıt yerleşkesindeki iki ağaca asılan seramik/cam sanatçısı yapımı kuş yuvalarını seçecek kuşları da izlemekteyiz. En heyecan verici de kuşlar yeni evlerini farketmelerini beklemek… bir resim bu sayfada verildi. Gündemimizde çevreye/uzaya olan duyarlılıklarımıza hep yer olsun… Kaynakça: “The Astronomical Almanac 2011” (http://asa.usno.navy.mil) ve Türk gökbilimcileri iletisi. Mayıs ayında gökyüzü Yeni HES projeleri ve geleceğimiz.. recek akılcı ve gerçekçi çözümleri geliştirememektedir. Koruma ya da yoketme ikileminin akıldışı anlamsız sardar Fırat kıyısında 92 km. uzunluğunda bir havzada yaklaşık malının dışında, bir türlü gerçekçi bir model üretemiyoruz. Bu200 km.’lik kıyı bandını içine alıyor. Bu 57 km2’lik göl alanun sonucu olarak da son HES örneklerinde yakinen gördünı da, Şanlıurfa ilinde Birecik, Bozova, Halfeti; Gaziantep ilinğümüz gibi çözüm üretemeyen aşırı bürokratik koruma rejimine de Nizip, Yavuzeli, Araban; Adıyaman ilinde Merkez ve Beskızıp onu acele düzenlemelerle bypass ederek gelecekte dani ilçelerine bağlı toplam 44 köy ile Halfeti ilçe merkezini etha vahim sonuçlara neden olacak uygulamalara gitme yolu terkiliyor. cih edilmektedir. Bu sırada 9 köy tamamen, 3 köy yerleşimi de kısmen su Bilinen atasözümüzde olduğu gibi pireye kızıp yorgan yakaltında kaldı, 32 köyün de geçimini sağlayan Fırat boyundama aşamasındayız. Bunun yerine bu konuda yürürlükte olan ki tüm bahçeler de baraj suları tarafından yutuldu. yasa ve yönetmeliklerimizin dünyada yeni gelişen eğilimlere Birecik Barajı’nın yol açtığı tufanda kültürel ve doğal migöre değiştirilmesi ve ilgili büras açısından yadsınamaz rokratik yapımızın acilen ülkeöneme sahip binlerce değer miz gerçeklerine göre akıllıca orde su altında kaldı. ganize edilmesi artık ivedi bir zoÖrneğin Birecik Barunluluk haline gelmiştir. raj gövdesinin yapımı sıÜlkemizin gelişmesi ve gerasında bulunan Roma lejleceği açısından gerekli olan yon kampı ve hamamı, yöyatırımların kaçınılmaz olduğu re arkeolojisi açısından eşdurumlarda, en azından bu tür siz buluntularıyla ilk tunçdeğerlerin ayrıntılı olarak belçağı mezarlığı, Belkıs/Zegelenip gelecek kuşaklara bilgi Gaziantep’e bağlı Fındıklı yerleşiminde suugma’daki Roma villalaolarak aktarılması yatırım prolar gelmeden önce köy çocuklarının duvarrında bulunan paha biçiljelerinin önkoşulu olmalıdır. lara yazdıkları yazılardan bir örnek. mez eserler, Apameia antik Bu, uygar bir toplum olmanın da yerleşiminin tümü, Tilötartışılmaz bir göstergesidir. Proje etki alanlarındaki kültürel bür, Tilbes, Tilmusa, Horum, Kalemeydanı, ve Savaşan höve doğal değerler hakkında her türlü bilgi ve yeterli veriler topyükleri (tam araştırılmadan ve kazılmadan), Halfeti’de 1796lanmadan kolayca gözden çıkarılmamalı. Ekonomik büyüme 97 tarihli Lâtifzade Hamamı ve yanındaki görkemli taş konağın sürecindeki ülkemizde büyük alt yapı yatırımlarının da sayıyanı sıra yüzlerce geleneksel, sivil mimari örneği, Fırat Vadisı da hızla artıyor. Devlet gücü ve politik irade büyük yatırımları si’nin iki yakasında yer alan binlerce mağara ve arkeolojik yerhayata geçirirken, özellikle tarihi ve doğal mirası koruma amaçleşim, Birecik Barajı tufanının yuttuğunu bildiğimiz değerlelı sivil insiyatiflere de görüşlerini sunma ve proje süreçlerine rin sadece bir bölümüdür . katılabilme imkânı yaratmalı. Belkıs/Zeugma, Paşa Ilıcası /Allianoi, Ilısu /Hasankeyf , Hep birlikte akılcı ve gerçekçi çözümler geliştiremezsek, Çine/ ncekemer Köprüsü benzeri kayıpları şu anda yapımı sübu yeni projelerin yapımları sırasında ülkemizin doğal ve külren ve planlanan HES uygulamalarında önlemek için kültütürel mirasının geleceği onarılamaz ölçüde tehlike altına girel mirası ve doğal zenginlikleri göz ardı etmeyecek bir yatırecektir. Gelecekte enerji ihtiyacımızı farklı teknolojilerle sağrım planlama modelini acilen geliştirmek zorundayız. Aşırı bülama imkânlarımız gelişecek ve çeşitlenecek ama bilinçsizce rokratik yapımız yatırımların kaçınılmaz olduğu durumlarda, yitirdiğimiz, yaşamsal gerekliliği yadsınamaz çevre değerlerine yazık ki kültürel ve doğal değerlerin kaybını en aza indimizi tekrar kazanma imkânımız olmayacaktır. Baştarafı 8. sayfadan..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle