Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gençliğe destek mi, köstek mi? Gençlik ve ergenlik üzerine yazılmış yığınla yazı ve kitap vardır. Yaşadıklarımıza baktığımızda ne kadar işe yaradığını bilmiyorum ama yine de bir yararı olabilir umuduyla bunlardan bazılarına bir kez daha göz atmak ve çağrışımlarını paylaşmak istiyorum. Erdoğan Yılmaz (İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Genel Müdürü) G edir gençlik?... Yaygın bir tanıma göre “Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, olgunlaşma ve yaşama hazırlanma dönemi”dir. Gençlik ya da ergenlik, yani bir ayağı çocuk, bir ayağı erişkin, arada derede sıkıntılı ve ikilemli bir durum… Yani “Bağımlılıktan bağımsızlığa, bencillikten işbirliğine, basit olandan karmaşıklığa ölçüsüz duygusal tepkilerden ölçülü dengeli tepkilere, aile ile sınırlı bir çevreden geniş toplumsal ve çokboyutlu ilişkilere geçiş dönemi”… Kısacası çocuklukla erişkinlik arasında gelgitler yaşanan zor bir dönem. Zaten işimize gelmesine göre gence bazen “çocuk” bazen “koca adam” dememiz de bunu göstermiyor mu? Ruhsal, zihinsel ve bedensel yığınla dönüşümü içeren bu “gelişme” ve “olgunlaşma” ne zaman başlar, ne zaman biter?.. Bununla ilgili olarak yaygın bazı saptamalar yapılmıştır. Genel olarak gençlik için saptanan başlangıç ve bitiş yaşları ülkeden ülkeye, iklimden iklime değişse de bu konuda bilinenler, Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun saptamaları ile örtüşmektedir. Buna göre 1215 yaş arasını “ilk gençlik” 1521 yaş arasını “gençlik” ve 2125 yaş arasını da “uzamış gençlik” dönemi olarak adlandırabiliriz. Zor bir dönemdir ergenlik… Irvin D. Yalom’un genel editörlüğünü yaptığı ve Stanford Üniversitesi’nden birçok bilim insanının katkısıyla hazırlanan “Ergen Terapisi” adlı kitapta bu dönemin genelden özele, sıradan tutum ve davranışlardan çeşitli bozukluklara kadar uzanan boyutları ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Kitapta yer yer yapılan bazı önemli saptamalar, yetişkinler, ebeveynler, eğitimciler, yöneticiler ve toplum önderleri tarafından dikkate alınması gereken uyarılarla doludur. Örneğin “Ergenlik dönemi eşsiz bir gözdağı, değişim, meydan okuma ve fırsat zamanıdır. nsan gelişiminin başka hiçbir aşamasında böylesi büyük bir değişim, böylesi kısa bir zamanda ve bu kadar çok alanda gerçekleşmez” diyen Hans Steiner’in saptaması bunlardan biridir. Yetişkinlerin özyaşam deneyimleri, gençlik algıları, N bu eşsiz değişim ve gelişim döneminin neresine bakıp ne gördükleri ve genç karşısında nasıl bir tutum ve davranış sergiledikleri çok önemlidir. Gençlerin sonraki davranış ve gelişimleri için bu bakış ve tutum, olumlu ya da olumsuz etki ve sonuçlar yaratır. Örneğin bir yetişkinin gençte gördüğü sadece “gözdağımeydan okuma” ise, onu “yola getirmek” için zor kullanması, gençteki “gözdağı ve meydan okuma” tutumunu pekiştirecektir. Tersine bu dönemi büyük bir “değişim fırsatı” olarak görmek ve onu olumlu pekiştireçlerle desteklemek; gence ödev ve sorumluluk sınırlarını gösterirken hak ve özgürlüklerini de kullanmasına izin vermek, başkalarına ve topluma beslediği olumlu duygu ve tutumlar geliştirmesini, kendisini değerli hissetmesini, daha sosyal ve daha dengeli bir kimlik kazanmasını sağlayacaktır. Böylece genç ezilmeden, baskılanmadan, itilip kakılmadan toplumca daha kolay kabul edilen yeni dinamik ve olumlu bir güç olacak, yaratıcı ve üretken yeni roller oynamaya hazır, toplumu geleceğe taşıyan davranışlar kazanacaktır. Baskılanan genç, çekingen ve içe dönük olur; kendisini değersiz, suçlu ve beceriksiz hisseder; kendine, yetişkinlere ve topluma güven duyamaz, yaşanmamış yaşamların öfkesi ile dolar. Sonuçta bu zehirin nereye akacağını ve kimler tarafından nasıl kullanılacağını kestirmek ve kontrol etmek çok güçleşir. Bunu aşmanın ilk adımı onu dinlemek, ona sevgi ve güven duyduğumuzu hissettirmekten geçer. Kısacası, gençler bir sorun, susturularak itilip kakılacak bir dert ve güvenilmeyen bir bela, eğilip bükülerek baskılanacak bir güç, her an meydan okumaya hazır bir tehlike gibi görüldükçe sorunlar artacaktır. Bu durumda iletişim kopacak, maalesef “kehanet gerçekleşecek” ya da “korkulan başa gelecek”tir… Ektiğiniz neyse biçtiğiniz o olacaktır!.. Zor bir dönemdir ergenlik… O nedenle R. J. Havıghurst’ın söylediği gibi gencin bu dönemde birbirinden ağır “gelişim görevleri” vardır. Bu gelişim süreci boyunca genç; “bedenini etkili kullanmak, toplumsal rolünü gerçekleştirmek, yaşıtlarıyla olgun ilişkiler kurmak, duygu sal bağımsızlığı geliştirmek, ekonomik bir değer taşıyan ve sosyal bir saygınlık veren bir mesleğe, evliliğe ve aile yaşamına hazırlanmak, çeşitli toplumsal sorumluluklar gerektiren, siyasal, sosyal etkinliklerde bulunmak, bir dizi değer ve ahlak sistemi oluşturmak” gibi birçok sorumlulukla yükümlüdür. şin bir başka önemli yanı bunların yarattığı sorunlarla yüzleşerek kendini sürekli var etmektir. Gencin önünü açmak, ona destek ve olumlu bir model olmak yerine, köstek olmak, onu engellemek, “konuşma, sus, sen bilmezsin” demek; küçümsemek, dövmek, sövmek, ateşe benzin dökmektir. Açıkcası bu, toplumsal boyuta taşındığında 1960, 70 ve 80’lerde yaşadığımız onca acı ve sıkıntılara yeniden davetiye çıkarmaktır. Gence gösterilecek anlayış, verilecek destek, bir bağış değil bizim için görev, onun için bir haktır. Haim Ginott bu nedenle “gencin yetişkinlerden akıllı iletiler almak ve onlarda olumlu modeller görmek hakkı vardır.” diyor ve çoğu kez “yetişkinlerin çocuklarla konuşma biçimleri ve sözlerinin, onların, özsaygı ve özdeğer kavramlarını etkilediğini, yazgısını adeta biçimlendirdiğini” belirtiyor. Yine Ginott’un vurguladığı gibi, bizim “normal dediğimiz o her zamanki konuşma biçimi onları deliye döndürebilmekte; suçlamak, utandırmak, akıl ve ahlak dersleri vermek, buyruklarda bulunmak, rüşvet önermek, tahminler yaparak tanılar koymak gibi yöntemler, onları kaba ve acımasız kılmakta ve insanlıktan uzaklaştırmaktadır.” Biz bunları bilmediğimiz, bilip de uygulayamadığımız için mi, yoksa benzer durumlarda geçmişte hep baskılandığımızdan mıdır nedir, yaşayamadıklarımızın acısını hep çocuk ve gençlerden çıkarıyor, sorunları hep aynı yolla çözmeye çalışarak hep aynı başarısız sonuçları kendimiz yaratıyoruz. Yani bugün bulduğumuz sözüm ona “çözüm” yarın yine ve daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bunca deneyime rağmen yetişkinlerin içinden çıkamadığı bu kısır döngüden bakarak gençleri kendi kafamıza ve yanlışlarımıza göre biçimlendirmek olanaksızdır. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi “onlar, geleceğindir ve geleceği yapacak adamlardır.” Elimize bir çekiç alıp, her genci bir çivi olarak görmekten bir an önce vazgeçilmeli, o alet edavat artık çöpe atılmalıdır. Kaynaklar: BÜYÜKGEB Z Atilla, Köprüden Geçerken, Optimist. ONUR Bekir, Gelişim Psikolojisi, mge, 1995 ONUR Bekir, Çocuk ve Ergen Gelişimi, mge, 1995 YALOM IRVIN D., (Genel Editör), Ergen Terapisi, Prestij, 2008 YAVUZER Haluk, Gençleri Anlamak, Remzi, 2009 YÖRÜKOĞLU Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, T. ş Bankası, 1978 YÖRÜKOĞLU Atalay, Gençlik Çağı, Özgür, 1998 TÜ Güneş Arabası Avustralya Yolcusu CBT 1254 / 14 1 Nisan 2011 stanbul Teknik Üniversitesi Güneş Arabası “ARIBA” dünyanın en prestijli güneş arabası yarışlarından biri olan Avustralya World Solar Challenge 2011 yarışlarına hazırlanıyor. Ülke çapında Formula G yarışlarında sayısız ödül elde eden TÜ Güneş Arabası Ekibi yeni bir hedef için beşinci güneş arabalarını tasarlamaya başladı. Türkiye’de elektrikli otomobil tasarımı ve üretimi yapılabilmesi için disiplinlerarası ortamda yetkin mühendisler yetiştiren TÜ Güneş Arabası Ekibi ( TÜGAE), güneş enerjisi alanında dünyanın en önemli yarışması olan World Solar Challenge’a katılmak için gün sayıyor. Geçtiğimiz yıl Avustralya’dan “En yi Yeni Katılımcı” ödülüyle dönen ekip, bu yıl derece hedefliyor. TÜ Makine Mühendisliği Otomotiv Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi ve takım kaptanı Onur Serin, “Güneş arabalarının tasarımı ve üretimi tamamen bize ait. Bu projede farklı bölümlerden birçok öğrenci yer alıyor. Bir yandan elektrikli otomobilin nasıl yapılacağını öğretiyor, bir yandan güneş enerjisinin ve yenilenebilir enerjilerin günlük yaşamda kullanımı ile ilgili modeller geliştiriyoruz.” dedi. Yarışlarda Harvard, MIT, Yale, Tokyo gibi bu alanda çok iyi üniversitelerde yarışacak ekip, güneş panelleri üretimi için destek bekliyor. TÜ Güneş Arabası’na destek olmak isteyenler www.itugae.com/bagis linkinden kendi isimlerini verebilecekleri güneş panelleri satın alabilecek.