Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Aydınlanma bağlamında önce neyle aydınlanmış diye sormak gerek; dinle mi, tasavvufla mı? Bilimle mi? Herhangi (seküler) bir Tartışma hep bu soru ile başlar... Türkçe aydın sözcüğünü Avrupa dille öğreti ile mi? Avrupa rindeki entelektüel karşılığı kullanıyoruz. Öte yandan her üniversite me aydınlanması ile mi? Yoksa Osmanlı Tanzizununun aydın ya da entelektüel olmakla bir ilişkisi olmadığını biliyoruz. mat’ının gaz lambası ayBatıda his ve irade yerine akıla öncelik veren okumuşların arasında öz dınlığında mı kalmış? Sadece bir öğretinin gürlük peşinde olan, zorbalığa direnen olur. İçlerinde kurban edilenler izleyicisi olmak, günüde olmuştur. Fakat gerçek aydın şiddetten yana olamaz. müzde aydın olmak için yeterli değil. Hele insanın, oluşumunda kendi katkısı olmayan öğretilere militan skiden bilginin genişlemesi, toplumun kabul edilmiş olarak katılmasının bir derneğe girmek, bir çeteye katılahlak ölçütlerinin korunması aydınların temel gömaktan öteye bir anlamı da yok. Herhangi bir doktrine ‘enrevi idi. Ve tarih boyunca toplumlar bu insanları kengagé’ olan ise sadece bir partizandır. di toplumlarının üst düzey temsilcileri olarak kabul ettiAydının kimi solu, kimi sağı, kimi cumhuriyeti, kimi ler. Fakat bilgi, matbaanın icadından sonra, çok daha büaristokrasiyi, kimi Marx’ı, kimi Adam Smith’i, kimi Atayük bir hızla topluma ulaştığı zaman, aydın, ahlakta, dintürk’ü, kimi Menderes’i izler. Bu bağlamda bizim toplumun de, politikada ve bilimdeki sorunları tartışan bir bilgi inkafası oldukça dağınıktır. sanı kimliğine büründü. İnsan yaşamında üzerinde anlaşma olan tanımlar olmasa 19. yıldan başlayarak aydın, üniversite hocası ya da biltoplumlar yaşayamaz. Fil, fare, ağaç konusunda anlaşmazginler, hatta yazarlar dışında, kurumlardan bağımsız genel lık olmaz, uzunkısa, şişmanzayıf bağlamında olmaz. Ektoplum ve kültür sorunlarını özgürce tartışan bir düşünür mek peynir tanımında da yanılmıyoruz. Doğrusu isteniroldu. Bu yeni aydının bir özelliği, geleneksel bilgi donase, üzerinde anlaştığımız kavramlar ve sözlükler yaşamaya nımlı kurumlara bağlı bilim ve düşünce insanlarının karyetiyor. Fakat bunlarla aydın olunmuyor. Geniş bilgi, zenşısına, bağımsız ve yeninin savunucusu olarak çıkmasıydı. gin bir sözlük, yabancı dil bilmek, yüksek okullardan meBirinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen bu yeni düzun olmak da, kanımca aydın sıfatını almak için yeterli deşünür sınıfının öncülüğünü Untergang des Abendlandes ğil. Kaldı ki bu düzeyde anlaşmak belki de olası da değil. (Batının Çöküşü) (192628) adlı kitabı ile Oswald SpengTartışma boyutunu bırakmak için, kimseye bir öğüt ya da ler yapmıştır. Rus Devriminden sonra bağımsız ve kendi yol gösterme amacım olmadan, kendi aydın tanımımı okurtoplumlarıyla karşıtlaşan Batılı aydınlar ortaya çıkar. lara sunacağım. Russell, Sartre, Gide, Koestler, Chomsky gibi adları Türk okumuşları da bilirler. Türkiye’de her gün aydının sorumluluğu, ihaneti, hamlığı ya da yokluğu ile dertleniyoruz. Hitler Almanya’sında ve hemen bütün otoriter rejimlerde ülkelerinde aydın olarak bilinen pek çok insan kendilerinden beklenen sorumlu tepkileri gösteremediler. Savaş sonrasında Avrupa’da bu, entelektüel tartışmanın temel konusuydu. Aydın Kim? E AYDIN TANIMIM Bilim ve Gelenek Tanımlamaya çalıştığım insanın amacı, insanları birleştirmek için aydınlatmak. En azından birbirleriyle iletişimi asla kesmeyecek kadar uygarlaşmak. Fakat bu politika temelinde değil, insanlık temelinde olması öngörülen bir etkileşimdir. Kanımca aydın, ne tek bir öğretinin ne de bir liderin izleyicisi olmayandır. Aklının kabul ettiği düşünceleri izler. Fakat düşüncenin çeşitliliğine de inanır. Dolayısıyla başAralık 2011 sayısında kapak konusu: “Sosyal Darka türlü düşünenlere ve sonuçta dünyaya karwinizm Darwine Karşı.. Bir tarih ve kavram çarpıtmasının öyküsü! Evşı hoşgörülüdür. Cahile karşı da hoşgörülürim Kuramı ve ırkçılık bağdaşır mı? Kendiliğindenlik, tasarım ve nedür. densellik.. Evrim kavramı sosyal bilimlerin neresinde? Diğer yazılar Hoşgörülü olmak, teknoloji dünyasının arasında: Kanser araştırması ve tedavisinde yenilikler; Erken Paleozove kapitalizmin robotlaştırmasına karşı diyik’de yaşam ve önemli evrim adımları; Tarih boyunca ölçü sistemlerirenmek demektir. Fakat bu farklılıklar kennin gelişimi; Aristoteles’in zoolojisi .. dinin üstünlüğünü kanıtlayan bir nitelik olarak, yani gerçeği kendisi dışında kimsenin Bilim ve Ütopya bilmediği şeklinde yorumlanmamalıdır. Bu da, kimseyi farklı düşünceden dolayı mahkum etmemek anlamına gelir. Bu, insanlık tarihinin en yüksek ideallerinden biri olan alçak gönüllü olmaktır. Tarih, özgür düşünce arayışının düşünenleri kolayca ölüme götürdüğünün sonsuz örnekleriyle doludur. Demokrasi insana bu güvenliği sağlayan bir sistemdir. Fakat bu, insanların çoğunluğunun sahip olamadığı bir şeydir. İslam ülkelerinde yoktur. Komünist ülkelerde yoktur. Rusya’da yoktur. Çin’de yoktur. Bütün baskıcı rejimlerde aydınlar acı çekmeye devam ediyorlar. İnsan doğası kolay ehlileşmiyor. Sadece bazı Avrupa ülkelerinde özgür düşünce ve bağımsız yargı, farklı düşünenlere biraz daha anlayışlı davranıyor. Cehalet olan yerde, Jefferson’un yineleyip durduğum sözüne göre, demokrasi olmaz. Bir diktatörün yandaşı da aydın olabilir. Fakat ‘engagé’ bir aydındır. Yani bir takıaydın, mücadelesini özgür olarak madamıdır. Bu nedenle ‘a yapan kişidir’ demek gerek. Gerçi ‘engagé’ olmak da aydının hakkıdır. Fakat bu toplumun gelişmesi ile ilgili bir yasal durumdur. Aydın, benimsediği düşünce akımı içinde de bağımsız kalabilen biridir. Bu bağlamda politik bir öğretinin temsilcisi Heidegger de olsa, aydın sayılmamalıdır. Burada aydın kişinin bir özelliği daha ortaya çıkar. Aydın, uğrunda mücadele verdiği akıma karşı da bağımsızdır. Günümüz ortamında böyle bir insana garip bir aziz gibi bakmak gerek. Avrupa tarihinde kaç düşünür var, kiliseye karşı çıkan? Osmanlı tarihinde kaç kişi var, sultanın uşağı olmayan? Aydının bence bir özelliği de mal mülk endişesini aşmış olmasıdır. Bu amaç, menfaat edinmek için fikir değiştirmeye uzandığı zaman, o adam aydın cüppesini çıkarmalı. Kimin aydın olduğu tartışması içi boş bir tartışma değil, ama tam dolu olduğu da söylenemez. Sonuçta ortada kişisel bir seçimden başka bir alternatif kalmıyor. Benimki şöyle özetlenebiliyor: Aydın bir öğreti ya da liderin takipçisi değildir; Aydın bir örgüt adamı değildir; Aydın bağımsız bir düşünürdür; Düşüncenin çeşitliliğine inanır; Bilgeye de, cahile karşı da, inançları ne olursa olsun, hoşgörülüdür; Alçakgönüllüdür. Kişisel özgürlüğünü koruduğu sürece kendini bir öğretiye adamış aydın da olabilir. Fakat özgürlüğe karşı savaşan aydın değildir. Aydın düşüncesi satın alınamaz. Enis Batur Cumhuriyet Kitap’ta ‘Aydının yanılma payı’ diye bir yazı yazdı (1 Aralık 2011). Papağana alakarga’yı yeğliyor. Onun düşüncesi de benim düşünceme benziyor. Aydın sadece kendinin sözcüsüdür. İnandığı bir politik doktrini savunsa bile bunu kendisi için yapar. Aydın hep yalnız mıdır? Burada yanıt ‘evet’tir. Aydın yalnızdır. Kuşkusuz her aydın bir Prometheus değildir. Dünya mezarı, sınıflaşma anıtkabiri: Osmanlı Sarayı. Bostan korkuluğu padişahı, babasına, oğluna düşman eden süslü zindan Saray ve her cinayeti şeref diye sırtına yükleyen Divan.. Geçmişte ve günümüzde elektronik dinleme ve gözetim: ABD dünyayı nasıl dinliyor? 2012 mahşer günü şarlatanlığı.. Evrim kuramı, yaratılışçılık ve akıllı tasarım... Hıristiyan Reformu neyi, ne kadar değiştirdi? UEFI güvenli açılış teknolojisi, hem donanım hem de yazılım sektöründe sermayenin hızla yoğunlaşması ve merkezileşmesi ile sonuçlanacak. Artık kullanıcılar satın aldıkları bilgisayarların gerçek sahibi olamayacak... Kadın üretkenliğinin simgesi: Nar ağacı. MÖ 19501750’li yılların Anadolu’sunda kadın hakları.. CBT 1292/2 23 Aralık 2011 Tayfun Akgül Duyuru : KONFERANS: İnsanın kökeni aydınlanıyor mu? Aus tralopithecus Sediba’nın Beden Dili. Konferansı veren araştırmacı Oktay Kaynak, iki sayı önce A. Sediba fosillerini dergimizde yorumlamıştı. 24 Aralık 2011, saat 15.00, İzmir, TMMOB Tepekula Kongre Merkezi Ege Salonu, Bayraklı. Bilgi: 0536 402 0628