Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com www.mustafacetiner.com Sağlık Bir insanın yaşı bakışlarıdır. Kimi insanlar yaşı ne olursa olsun genç bakarlar, hiç ama hiç yaşlanmazlar. İkizlere benzer isimler koymaktan kaçının! Ebeveynlerin davranış biçimleri ikizlerin gelişim süreçlerinde önemli bir rol oynuyor. Çocukların giyimlerinden isim seçimlerine kadar her konuda çok dikkatli davranmak gerekiyor. Pedagog Güzide Soyak, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Pediatri Bölümü İkizlere isim seçerken nelere dikkat edilmelidir? İkizlere isim seçerken aynı hecelerden ve seslerden oluşan isimler koymaktan kaçınılmalı, farklı baş harflerle başlayan isimler konulmalı, hepsine kendi isimleriyle hitap edilmelidir. Ebeveynler aynı harflerle başlayan isimler koymaktan kaçınmalıdırlar çünkü okulda veya sağlık kayıtlarında karışıklığa neden olabilir. Aynı zamanda ebeveynler çocukları için farklı zamanlarda sosyal güvenlik numarası talep ederlerse ilerde yaşanabilecek problemleri önlemiş olurlar. İkizleri giydirirken nelere dikkat etmeliyiz? Genelde ikizler eş giydirilir. Bu doğru bir yaklaşım mıdır? Çoğulları benzer ya da aynı giydirmenin nedenleri dünyaya onların “özel” olduğunu göstermek ya da aralarında rekabet oluşmasını önlemek duygusu olabileceği gibi, sadece bu şekilde kıyafet alışverişi yapmak daha hızlı ve bu şekilde giydirmek daha kolay olduğu için de olabilir. Ayrı giydirmenin çoğullarınızın ayrıştırılmasını kolaylaştırmak, bireyselleşmelerine katkıda bulunmak ve kıyafet paylaşımı nedeniyle her bir bebeğinizin daha fazla sayıda kıyafetten yararlanabilmesi gibi avantajları vardır. Pek çok çoğul büyüdüğünde kardeşi ile aynı giydirildiği günleri üzülerek hatırlar. Bebekleriniz küçükken eğer aynı giydirme eğilimindeyseniz benzer ama farklı renkli ya da aynı modelde giydirmeyi seçebilir, büyüdükçe kararı onlara bırakabilirsiniz. İkizleri olan ebeveynlerin ikiz olmayan diğer çocuklarına yaklaşımları nasıl olmalıdır? Çoğullar her zaman dikkat çeker. Çoğullara özel ilgi gösterildiğinde ya da iltifat edildiğinde diğer çocuğunuzun kendini dışlanmış hissetmemesi için onu da sürece dahil etmelisiniz : “Bu güzel kıvırcık saçları abilerinden aldılar” . Şarkı söylemek, kitap okumak gibi birlikte oynayabilecekleri oyunlar bulmalısınız Çocuğunuzun kendisine özel zaman ve yer ayırabilmesini sağlamalısınız Abiabla olmak bazen motive edici olsa da, bu durumun çocuğunuzu mutsuz ettiğini hissederseniz bu rolü minimum vurgulamalı ve kullanmalısınız. Çocuğunuzun doğum gününün ya da diğer özel günlerinin çoğulların gelişiyle gölgelenmesine izin vermemeli, gerekirse hazırlıkları önceden tamamlamalısınız. Gerekirse bebekler doğmadan önce büyük çocuğunuzu okul öncesi bir programa veya kreşe yazdırabilirsiniz. Çocuklar bu dönemde istikrarlı bir bakıcıya, rutin eylemlere ve güvende olmaya ihtiyaç duyarlar. İkiz olan çocukların kendi aralarında geliştirdikleri bir iletişim biçimi olan “İkiz dili” hakkında neler söyleyebilirsiniz? İkizlerin dil gelişimindeki en çarpıcı olgulardan biri ‘ikiz dili’nin ortaya çıkışıdır. Avustralya’da yapılan en son araştırmalar bunun daha az gelişmiş veya özgün dil bozukluğuna yatkın bir dil türü olduğunu savunmaktadırlar. Özellikle de eğer ikiz kardeşler aynı gelişimsel seviye de iseler bu dili kullanma olasılıklarının daha fazla olduğu bilinmektedir. Yine Avustralya’da yapılan bir araştırma ikizlerin birbirleriyle kullandıkların dilin, yetişkinler ile konuşurken kullandıkları dilden daha az gelişmiş olduğunu göstermektedir. İkizlerin daha basit bir dille birbirleri ile konuştukları, daha az kelime kullandıkları izlenmiştir. İngiltere’de yapılan bir çalışma ise ‘ikiz dilini’ kullanan ikizlerin (%50 oranında), ikiz dili kullanmayanlara (%11) göre daha fazla konuşma ve dil bozukluğu yaşadığını göstermektedir. İkizi olan anne – babalara neler tavsiye edersiniz? Başlangıçta her iki bebeğinize de aynı oranda bağlanamadığınız hissedebilirsiniz. Bundan korkmayın ve bu duygunun birçok çoğul gebelikte yaşanan bir şey olduğunu bilmeniz gerekir. Daha az ilişki kurduğunuzu düşündüğünüz bebeğinizle daha fazla göz teması kurmak, dokunmak ve konuşmakla ilgili gayret gösterebilirsiniz. İkizlerin bakımında yardımcı olan diğer bireyler de bazen kendilerini daha yakın hissettikleri bebeklerden birini seçip onun ihtiyaçlarıyla daha fazla ilgilenir olabilirler. Bu da anne ve bebek arasındaki bağlanmayı etkileyebilir. Günlük bakımlarında ve boş saatlerinizde bebeklerinize eşit zaman ayırmaya çalışın. Bir bebeğin bütün sorumluluğunu tek kişinin yüklenmemesine gayret edin. CBT 1292/17 23 Aralık 2011 Orhan Ulutin’de onlardan biriydi. Her zaman genç bakardı. Heyecanlı ve meraklıydı, genç bakışları ondandı. Yetişkin kan hastalıkları alanında hiç şüphesiz kuşağının en iyilerinden biriydi. 900 makalenin yazarı, TÜBA şeref üyesi, Türk Kan hastalıkları geleneğinin kurulması ve oluşmasındaki en önemli aktörlerden biri olarak geçtiğimiz günlerde ve 87 yaşındayken yaşama gözlerini yumdu. Geride yetiştirdiği onlarca öğrenci, hekim ve iyileştirdiği binlerce hasta bıraktı. Yaşamına 17 farklı ülkede verilmiş 72 konferans, 21 kitap ve 900’a ulaşan bilimsel makale sığdırdı. Orhan Ulutin’in belki de yaşamındaki en büyük şansı Prof. Dr. Erich Frank idi. Dr. Ulutin, Dr. Frank’ın yanında 2. İç hastalıkları Kliniğine asistan olmasaydı, belki de bu parlak kariyeri yakalaması mümkün olamazdı. Dr. Frank, sadece Ulutin için değil, tüm Türk Tıbbı için de çok önemli bir isimdir ve ona ayrı bir yazı gerekir. Ulutin, Dr. Frank’ı tanıyan ve yaşayan az sayıda hekimden biriydi. Onunla Dr Frank’ı konuşabilmeyi çok isterdim. Çok planladık ama ne yazık ki olamadı. Neyse ki, geriye Dr Frank’ı anlatan bir kitap bıraktı. O kitap da ayrı bir yazı konusudur. Orhan Ulutin öğretmeni en son Türk Hematoloji Kongresinde tekerlekli sandalyede gördüm. Oldukça bitkin görünüyordu, ancak genç bakışları hiç yaşlanmamıştı. Kongre sürerken kalp rahatsızlığının arttığını ve hastaneye kaldırıldığını öğrendik. İzleyen süreçte ne yazık ki, onu kaybettik. Ulutin’in doğum yılı 1924’dür ancak o aslında 1923 yılını 1924 yılına bağlayan yılbaşı gecesi doğmuştur, yani Cumhuriyetimizin kurulduğu yıl ile yaşıttır. Yaşamını da gerçek bir Cumhuriyet çocuğu olarak yaşamıştır. Mesleki gelişimde rol model çok önemlidir. İyi bir rol modeliniz, sizi yönlendirecek iyi bir rehberiniz yoksa mesleğinizi doğru öğrenme ve yapma şansınız azalır. Orhan Ulutin bizler için, Dr. Frank ise Orhan Ulutin için iyi bir rol modeldi. Tıp Fakültelerinde son günlerde öğretim üyesi sayısında hızlı bir azalma olması genç hekim adayları düşünüldüğünde, bu açıdan da çok üzücüdür. Geçtiğimiz günlerde 30 yıllık arkadaşım, Namık Kemal Üniversitesi Mühendislik Bölümü öğretim üyesi Pınar Zengingönül’ün davetiyle öğrencilerle bir söyleşi için Çorlu’ya gittim. Söyleşinin başlığı “bilimsiz yaşanır mı?” idi. Pınar’ın ve arkadaşlarının “medikal mühendisliği” bölümünde, sessizce, alçakgönüllü bir çabayla neler başardıklarını gözledim ve mutlu oldum. Pınar’ı ABD’deki işini gücünü bıraktırıp Çorlu’ya getirten, bunca yıl sonra yeniden büyük bir enerjiyle çalışmaya iten şeyin, öğrencilerin o genç ve meraklı bakışları olduğunu biliyordum, haklılığına kendi gözlerimle tanık oldum. Gençlerin sohbet sırasındaki heyecanlarını, görüşleri, yaşam biçimleri, inanışları ne olursa olsun bilgiye susamışlıklarını, gereksinimlerini gördüm. Gören için çocukların gözlerindeki Orhan Ulutin’in o meraklı ve genç bakışlarıydı, Pınar ve arkadaşlarının çocuklardaki bu bakışları çoktan fark ettikleri yaptıklarından belliydi, bu nedenle ayrıca mutlu oldum. Soran, merak eden, güvenli, yanlış yapmaktan korkmayan, her söylenene inanmayan gençlere gereksinimimiz öylesine çok ki. Bu gerçeği anlamış öğretmenlere gereksinimimiz öylesine çok ki. Çorlu yolculuğu çocuklara ne kadar faydalı oldu bilemem ama benim çok işime yaradı. Bir kez daha emin oldum ki, bu ülke tüm yatırımı genç insanlara, üniversitelere, bilgiye, bilgi toplumu olabilmeye yapmalıdır. Bir kez daha emin oldum ki, genç insanlar var olduğu sürece bu topraklarda umut, ne olursa olsun hiç yok olmayacaktır. Ve bir kez daha emin oldum ki, toplum olarak Orhan Ulutin gibi bakmayı öğrenebildiğimizde bu topraklar çok daha yaşanabilir yerler haline gelecektir. Büyük hayal mi? Orhan Ulutin ve Namık Kemal Üniversitesi