02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SOHO Uydusu Görüntülerinde Kamudan Gizlenen Gezegen X!! Prof. Dr. Rennan Pekünlü (Ege Üniversitesi) “Tuatha” takma isimli kişi, Gezegen X ile ilgili gerçek dışı savlar ileri sürüyor. Bu kişi, Yahoo Group’taki eposta listesine gönderdiği iletilerde, değişik hava koşullarından, Güneş lekelerinin olağandışılığından vb. Gezegen X’ in sorumlu olduğunu yazıyor. Bu kişinin son savı, ESA/NASA uydusu SOHO’nun (Solar and Heliospheric Observatory) elde ettiği görüntülerdeki “olağandışılık”. 2003 yılı Ocak ayında İngiltere’deki UFO grubu SOHO uydusunun algıladığı görüntülerde uçan daireler gördüklerini ileri sürdü. Bu saçma savların çürütülmesi amacıyla Phil Plait Bad Astronomy sayfasında SOHO uydusu görüntüleriyle ilgili “The Planet X Saga: SOHO Images” başlıklı bölümde bir yazı hazırlamış. Bu yazıdan bazı bölümleri birlikte okuyalım. Uydularla elde edilen görüntüler konusunda geniş bir bilgisi olan Phil Plait bu deneyimini Hubble uzay teleskobu görüntüleri üzerine yaptığı 10 yıllık çalışmadan ve bu dönemden önce de yer konuşlu teleskoplarla elde edilen görüntüler üzerine yaptığı çalışmalardan edinmiş. Ve günümüzde de görüntüler üzerine çalışmasını sürdürüyormuş. Plait, Tuatha’nın, bayan Lieder’in vd. “olağandışı” olarak ileri sürdükleri görüntülerin dijital kameraların neden olduğu sapınçlar olduğunu söylüyor. “Gökbilim dünyasında kullanılan görüntü oluşturucu kameralara CCD (Charge Coupled Device) denir. Bu algaç tıpkı ışığa duyarlı bilgisayar chip’i gibidir. Bu konuda kullanabileceğimiz en iyi benzetme yağmur altındaki bir dizi kovadır. Herbir kova (CCD pixeli) yağmur suyu (ışık) toplar. Toplanan yağmur suyu niceliği kovaya düşen suya bağlıdır. CCD nin her bir pikselindeki ışık niceliği de görüntüsü algılanan gökcisminin ne denli parlak olduğuna bağlıdır. Işık CCD üzerine düştüğünde elektronlara dönüşür; görüntü oluştuğunda CCD deki elektronlar dikkatli bir biçimde sayılır. Bir pikselde ne denli çok elektron varsa o pixele o denli yeğin ışık düşmüş demektir. Bilgisayar elektron sayısını görüntüye dönüştürür. SOHO uydusu görüntüleri bu biçimde oluşturulmuştur. dir. Eğer görüntü yapaylıklardan uygun bir biçimde arındırılırsa ‘Gezegen X ortadan kalkar. Kişi uydu verilerine bakarken CCD’ leri dikkatli bir biçimde incelemeli ve görüntülerin nasıl oluştuğu konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Bayan Lieder’in savı bu açıdan bakıldığında yanlıştır. “Tuatha’nın SOHO görüntüleriyle ilgili olarak ileri sürdüğü savlar geçersizdir, o görüntülerde Gezegen X olarak tanı koydukları şeyler ‘parlak’ piksellerdir, ET’lerin uzay gemileri veya Gezegen X değil. “Bir kozmik ışın CCD’ye çarptığında erkesini piksele boşaltır ve o pikselin çok parlak görünmesine neden olur. Eğer çarpma açısı piksel düzlemine dik değilse kozmik ışın doğru parçası biçiminde bir iz bırakır. Doğru parçasının ucunda kozmik ışık piksele devasa nicelikte erke boşaltır ve serpinti görünümü verir. SOHO görüntülerinde çok sayıda kozmik ışın etkisi vardır. Bunlar bazen güneştacı kütle atımları sırasında ivmelenen parçacıklardır. Tuatha’nın ileri sürdüğü ‘uzay aracı görüntüleri’ aslında kozmik ışın kaynaklı serpintilerdir. Bu açıdan bakıldığında Tuatha’nın savı geçersizdir. “Şimdi yağmur altındaki kova benzetmesini anımsayalım. Kova ağzına dek yağmur suyuyla dolduğunda ne olur? Su kovadan taşar. CCD’ lerde de aynı şey olur. Bir piksel taşmadan önce belli niceliklerde elektron barındırabilir. Piksellerin yapılış tekniğine göre taşan piksel yatay olarak sağındaki ve solundaki (veya üstündeki ve altındaki) komşu piksellere elektron akıtır. Eğer piksellerden birine yeterinden “SOHO görüntülerinde neler var? fazla ışık düşerse piksel taşar, komşu pixelin taşmasına da neden olabilir ve bu süreç sürer gider. Ortaya çıkan görüntüye baktığınızda parlak bir cisim ve ortasından geçip giden yatay bir çizgi görürsünüz. Bu piksele ‘çiçek açmış’ (blooming) denir. Parlak bir yıldız birden çok çiçek açmış izlenimi bırakır. http://www.cyberspaceorbit.com/indexback46.html sayfasında ‘Ra’ adlı bir görüntü vardır. Görüntüdeki bu yapıya ‘Ra’ denmesinin nedeni Mısır tanrısı ‘Ra’ya benzemesidir. Bu görüntü parlak bir gökcisminde ‘çiçek açmaya’ güzel bir örnek oluşturuyor. Eğer SOHO arşivine bakarsanız parlak gökcisimlerinin olduğu yerlerde bu ‘açmış çiçekleri’ görürsünüz. Kaynak: http://www.cyberspaceorbit.com/indexback46.html “Yine bir başka yanıltıcı sav ‘torpido’ adlı görüntüdür. Bu görüntü Güneş’e doğru devinen bir kuyrukluyıldızın görüntüsüdür. SOHO uydusu görüntüleri yer konuşlu teleskoplardan daha fazla kuyruklu yıldız görüntülemiştir. Kaynak: http://www.cyberspaceorbit.com/indexback46.html “Sonuç. Tuatha, bayan Lieder ve benzerleri dijital gökbilim kameralarına ilişkin deneyim ve bilgi sahibi değil! Bu kişiler CCD’ lerin resim çektiğini sanıyorlar. CCD’ ler fotoğraf makinelerinden daha karmaşık yapıya sahiptir. Kaynak: http://www.badastronomy.com/bad/misc/planetx/ İlk başarılı HIV aşısı deneyi ışığı yakaladı. Bangkok’ta yapılan bir konferansta araştırmacılar bugüne dek insanlar üzerinde denenen ilk başarılı HIV aşısını açıklamaya yardımcı olacak moleküler ipuçlarını kamuya duyurdular. Sonuçlar gelecekteki aşılara ışık tutabilir. Araştırmada daha önce 16, 000 kişi üzerinde yapılan bir HIV aşısı deneyinin klinik örnekleri incelendi. 2009 yılında söz konusu deneye önderlik eden araştırmacılar aşılamadan üç yıl sonra aşılanan kişilerde HIV virüsüne yakalanma oranının, plasebo verilenlere kıyasla %30 daha düşük olduğunu belirtti. Bu sonuç Merck şirketi tarafından üretilen aşının iki yıl önce uğradığı başarısızlığın ardından ilk başarılı deney olarak dikkat çekmişti. Aşı, her biri kendi içinde başarısızlıkla sonuçlanan, iki bileşenden oluşuyordu. Sanofi Pasteur şirketinin ürettiği ALVACHIV vCP 1521 adlı ilk aşıyı, VaxGen şirketinin HIV virüsünün üzerindeki bir proteinden ürettiği AIDSVAX adlı destekleyici aşı izliyordu. Dahası, aşının HIV virüsünün bulaşmasını önleyip önlemediğini anlamak için, yararlanılan üç ölçütten ikisi aşılanan kişilerle denetim grubu arasında istatistiksel önemde bir farklılığı ortaya koymamıştı. En son çalışmada deneyi yapan Bangkok’taki Mahidol Üniversitesi araştırmacıları ile A.B.D Askeri HIV Araştırma Utirmeye çalışanlar sakıngan bir biçimde olsa da bir umut mutsuzlukla geçen onyılların ardından AIDS aşısı geliş CBT 1292/ 13 23 Aralık 2011 “Bazen piksellerden birisi diğerlerine kıyasla ışığa karşı daha duyarlıdır. Bu durum, o piksele yüksek erkeli bir ışınım, örneğin, evrende değişik süreçlerle üretilmiş olan bir kozmik ışın çarptığında gerçekleşir. O piksele gözlenen kaynaktan ışık gelmemiş de olsa daima ‘parlak’ veya ‘sıcak’ olacaktır. CCD de ‘parlak’ piksellerin haritası yapılarak bu yapay etki ortadan kaldırılır. “Bayan Lieder, Steve Havas’tan aldığı görüntülerin Gezegen X’ a ait olduğunu ileri sürüyor. Aslında gösterdikleri şey ‘parlak’ piksel Bu yöntem Gezegen X savını nasıl etkiler? Programı yetkilileri biraraya gelerek denemeye katılan ve aşılanmalarına karşın HIV virüsüne yakalanan 41 kişi ile, virüsün bulaşmadığı 205 kişinin kanlarını taramadan geçirerek, farklılıklar gösteren bağışıklık göstergelerini araştırdı. Çalışma henüz tamamlanmasa da, araştırmacılar aşının neden kimi kişilerde HIV virüsünün bulaşmasını önlerken, kimilerinde etkili olmadığını açıklayan iki moleküler ipucunu elde etti. Kanlarında immunoglobülin G (IgG) antikoru adı verilen ve HIV’in V2 halkası adıyla bilinen dış zarını tanıyan Y biçiminde bir bağışıklık molekülü bulunan deneklere HIV virüsünün bulaşma olasılığının bağışıklık sistemleri söz konusu antikorları üretmeyen deneklere kıyasla %43 daha düşük olduğu görüldü. Öte yandan, HIV zarının farklı bölümlerini tanıyan IgA adlı bir başka antikoru üreten deneklerin deneyde en kötü sonuçları verdikleri bu kişilerde HIV virüsünün bulaşma olasılığının antikoru üretmeyenlerden %54 daha yüksek olduğuna da tanık olundu. Ne var ki, bağışıklıkla ilgili bu tepki, insanları plasebo alan katılımcılardan daha duyarlı kılmamaktaydı. Askeri HIV Araştırma Programı’nın başkanı Nelson Michael aşının gerçekten de kimi katılımcıları HIV virüsünden koruduğu yönünde inandırıcı veriler olduğuna ve başarının istatistiksel bir rastlantı olmadığına dikkat çekiyor. Başka araştırmacılar da elde edilen bu sonuçların sonraki çalışmalara ışık tutacağına inanıyor. (Kaynak: Nature, 16 Eylül 2011)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle