16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör tiklerin büyükbaş hayvanlarda yasaklanmasını istiyor. AB önerilerinin temeli Avrupa Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü Merkezi (ECDC) ve Avrupa Tıp Dairesi’nin araştırmasına dayanıyor. Uzmanlar sorunun Avrupa Birliği için her yıl 1.5 milyar Avro’yu aşkın ek külfet getirdiğini tahmin ediyorlar. Mesela hastalanıp çalışamayanlar yüzünden. Hesaplar sadece en fazla direnç kazanan başlıca beş bakteriye göre yapılmış. ECDC’ye göre bakteriler özellikle de aşırı antibiyotik tüketimi yüzünden direnç kazanıyorlar. büyük ve ara beyne akıyor. Rutgers Üniversitesi bilim insanlarınca gerçekleştirilen bu deney, kadında orgazmın gerçek olup olmadığını kontrol edecek bir araç gibi. Bilim insanları bu bilgiler ışığında bazı kadınların niçin orgazma ulaşamadıklarını bularak bu kişilere yardımcı olabilmeyi umuyorlar. Sevgili okuyucularım, 8 Kasım21 Kasım tarihleri arasındaki süreyi ABD’nin başkenti Washington DC’nin sınırları içinde bulunan Carnegie Institution’un Yer Manyetizması Bölümü’nün (Department of Terrestrial Magnetism) davetlisi olarak ve Tuve Misafiri (Tuve Fellow) sıfatıyla geçirdim. “Haberci”den Haberler Davetin sebebi bölüm başkanı eski dostum Prof.. Sean Solomon’un şu anda Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür’ün çevresindeki bir yörüngeden bizlere Merkür hakkında geçen Mart ayından beri veriler göndermekte olan Messenger (Haberci) uydusunun gönderdiklerinin değerlendirilmesine yardım etmemi istemesiydi. Bilindiği gibi Merkür’ün Yunancası Hermes’tir ve bu ad tanrıların habercisi olan en düşük rütbeli tanrının adıdır. Merkür bilinen gezegenlerin en küçüğü olduğundan kendisine en düşük rütbeli tanrının adı layık görülmüş. Messenger uydusunun gönderdiği veriler daha ziyade gezegenin kuzey yarımküresi hakkında çok detaylı bilgiler sunuyor. Bu yarımkürede gezegenin yerçekimi değerleri, topoğrafyası ve kabuk kalınlığı hakkında epey detaylı bilgilerimiz oldu. Ayrıca gezegenin tüm yüzeyi radar yöntemleriyle son derece detaylı olarak haritalanmış. Görevim, Merkür’ün yapısal jeolojisi hakkında çalışma yapan gençlere yardımcı olmaktı. Bu çerçevede öncelikle Merkür’ün mimarisinin, yani tektoniğinin, ana hatlarını gözden geçirmemiz gerektiğini söyledim. Bu konu üzerinde, iki hafta çalıştık. Nisan ayında iki hafta da İstanbul’da çalışacağız. Elde ettiğimiz neticeleri yazmayacağım, zira bunların öncelikle uluslararası hakemli bilimsel bir dergide yayımlanması gerekiyor. Ama kullandığımız yöntem hakkında bazı şeyler yazmak istiyorum, çünkü bunlar, bilim tarihi bilmenin en azından jeolojide ne kadar önemli olduğunu göstermeleri bakımından ilginizi çekebilir. Merkür büzülmekte olan bir gezegen. Bu epey zamandır biliniyordu. Merkür ile ilgimin nedeni, tektonik biliminin tarihiyle ilgilenmekten kaynaklanıyor. Tektonikte ondokuzuncu yüzyılın ikinci çeyreğinden, yirminci yüzyılın altmışlı yıllarına kadar, yani levha tektoniği kuramı ortaya atılana kadar, dünyanın da büzülmekte olduğu ve bunun tüm tektonik olayları yönettiği sanılıyordu. Gerçi uzaya sürekli ısı kaybeden dünyamızın az da olsa büzüldüğü bugün de düşünülüyor, ama dünyanın tektoniğini yöneten bu büzülmeden ziyade levha tektoniğidir. Ben Merkür’e bakarak gerçekten tektoniği büzülme tarafından yönetilen bir gezegende ne tür yapıların oluşacağını görmek istiyordum. Sean bunu biliyordu ve beni bu yüzden davet etmişti. Öncelikle, dünyanın büzüldüğünü sanan geçmişteki jeologlar, böyle bir rejim altında ne tür yapıların oluşabileceğini düşünüyorlardı? Bunu gözden geçirmenin yararlı olacağını söyledim. Anlaşıldı ki bu konuda kimse hiç bir şey bilmiyordu. İlk günkü çalışmamızda bu konuları özetledim. Bu özetten sonra, Merkür üzerinde çalışan gençler birden bire daha önce göremedikleri yapıları görmeğe, daha önce yapamadıkları yorumları yapmaya başladılar ve kendileri de duruma şaşırdılar ve çok da mutlu oldular. Sean, bu bir günlük dersin, gençlere yepyeni bir sevk ve çalışma azmi verdiğini gözlediğini söyledi ve «seni davet ederek, beklediğimden fazlasını aldım» dedi. Ben de kendilerine, bilim tarihini, bir fikirler, kuramlar tarihi olarak öğrenmenin yararlarını anlattım. Bilim tarihinde sosyal, yani toplumsal etkenleri bilmenin yararı bilim açısından hemen hemen yok gibidir. Bugün bütün dünyada bilim tarihçileri arasındaki eğilim ise, ne yazık ki, bilim tarihini, genel toplumsal tarih içinde inceleyip, bilim tarihini sosyal kuramlar çerçevesinde açıklamaktır. Bunun faal bilim yapan bilimciye faydası çok sınırlı olduğu gibi, bilimin karakterini anlamamıza da hiçbir katkısı olamaz. Kuhn, Latour, Shapin, Feyerabend gibi bilim felsefecilerinin bilim kuramlarının çökmüş olmasının nedeni, bunların bilimsel fikirlerin nasıl doğup nasıl geliştiğini incelemek yerine, bilimin içinde geliştiği toplumların özelliklerine yoğunlaşmaları olmuştur. Bu özellikler, bilimin iç mantığı hakkında en ufak bir ipucu bile içermezler. Oysa bilim tarihinde fikirleri, yani bilimsel kuramların doğuş, gelişme ve ölümlerini inceleyenler, o kuramları yaratan ve geliştiren süreçleri öğrendiklerinden, kendilerine yeni kuramlar üretmek için yöntem dersleri çıkarırlar. Bu tür bilim tarihi yapmanın bir faydası da, bilimde toplumdan ziyade, bireyin büyük öneminin ortaya çıkarılabilmesidir. Bilimsel toplum, ortaya atılan kuramları ince eler sık dokur ve işe yaramayanları çöpe atar; ama kuram üretmek için bir beyine, o beyne sahip olabilmek için de bir kişiye gereksinim vardır. Ne yazık ki yirminci yüzyılın sosyal bilimcileri kişiyi değil, toplumu öne çıkaran kuramları tercih ettiklerinden, bilimin karakterinin anlaşılmasına pek az katkı yapabilmişlerdir. Bedenimiz, ölen hücreler ve kök hücre dokularındaki yenilenmelerle denge kazanır.Avusturyalı bilim insanları bu dengenin korunmasında iki genin önemli olduğunu buldu. Bu genler devre dışı bırakıldıklarında, kök hücre gelişmiyor, bunun yerine programlı hücre ölümüyle ölüyor. Viyana Üniversitesi’nde Markus Hengstschläger ile çalışan ekibin 2003 yılında keşfetmiş olduğu amniyotik sıvı kök hücreleri o zamandan bu yana bilimsel çalışmalarda aranan bir araştırma aracı haline geldi. Amniyotik sıvı kök hücreleri, yetişkin kök hücrelerine karşın laboratuvarda çok daha kolay ve etkili bir şekilde çoğaltılabiliyor. Ayrıca tümör hücresi olarak gelişmeyen bu kök hücrelerin elde edilmesi sırasında, embriyonik kök hücrelerde olduğu gibi embriyon zarar görmüyor. Bilimciler geçen yıl amniyotik sıvı kök hücrelerinin “embriyoid cisim” oluşturabildiklerini saptamış ve bu kök hücrelerdeki genleri isteğe göre devre dışı bırakacak bir yöntem kullanmışlardı. Bu yöntem hücrelerin işlevini belirlemeye yarıyordu. Bilim insanları şimdi bu yöntemle TSC (Tuberin) ve PRAS40 olarak isimlendirilen iki genin, kök hücrelerdeki gelişim potansiyelinin son derece önemli regülatörleri olduğunu buldu. Kök hücre gelişebilmek için bu proteinlere ihtiyaç duyuyor. Bu genler iptal edildiğinde kök hücrenin gelişmesi duruyor ve ölüyor (programlanmış hücre ölümü). İki gende ve bunların kotlanmış proteinlerinde mTor enzimini kontrol eden faktörler söz konusu. mTor hücre bölünmesi, hücre gelişimi ve programlanmış hücre ölümünün çok önemli bir regülatörü (Human Molecular Genetics). Programlanmış hücre ölümünde iki gen CBT 1289/ 5 2 Aralık 2011 Amerikalı bilim insanları ilk kez beyin akımları yardımıyla kadının orgazmını kaydetti. Orgazm görüntüleri yedi dakika kadar sürüyor. Elli dört yaşındaki bir seks terapisti kendisini tatmin ederken, beyin etkinlikleri manyetik rezonans tomografisiyle (MRT) kaydediliyor. Araştırmacılar bu videonun kadın orgazmını beyinde görüntüleyen ilk film olduğunu söylüyor. Beynin çeşitli bölgeleri sarı ve kırmızının tonlarıyla renklenirken, uyarılma sürecinde zirveye ulaşma ve gevşeme sırasında oksijenin beyne ne şekilde aktığı görülmekte. Oksijen yoğunluğu ilk önce duyu deneyimlerinin koordinasyonundan ve hareketlerden sorumlu olan küçük beyinde ve her şeyden önce ödüllendirme merkezinin bulunduğu ön beyin kabuğunda artıyor. Oksijen daha sonra Orgazm sırasında kadın beyninde yaşananlar İnsan da dahil birçok memeli için oyun, gelişimin önemli bir parçasıdır. Bir anlamda da “gerçek yaşama” bir hazırlıktır. Şempanzelerle gerçekleştirilen son bir araştırma şempanze yavrularının birçok açıdan çocuklara benzer bir şekilde oyun oynadıklarını göstermiş. Çocuklara göre yalnızca bir eğlence olan oyun, gelişim psikologlarına göre çok daha fazlası. Nitekim çocuklar oyunla adım adım dünyaya hazırlanırken, en basit hareket yetilerinden sosyal eylem yeterliliğine kadar neredeyse her şeyin antrenmanı yapılıyor. Sadece insanlar da değil mesela insansı maymun gibi memeliler de becerileri oynayarak öğreniyorlar. Bunun için objelerden yararlandıkları gibi tek başına ya da grup halinde zıplama, atlama veya tırmanma gibi hareketlerden yararlanarak sosyal rollerini deniyorlar. İlk oyun arkadaşı anne veya diğer bir yakındır. Örneğin “ce ee” saklambaç oyununu bebekler kadar insansı maymun yavruları da severler. Çocuk büyüdükçe sosyal deneyim alanı olarak grup oyunlarının önemi artmakta. Pisa Üniversitesi’nde Giada Cordoni ile çalışan ekip, Fransa ve Hollanda’daki hayvanat bahçelerinde yaşayan şempanze yavrularının oyun oynama davranışlarını inceledikten sonra bunları çocukların davranışlarıyla karşılaştırmış. Bu şekilde hayvanlardaki davranışların büyüme sürecinde, insanda olduğu gibi gelişim evrelerine bağlı olarak hep değiştiğini görmüş. Çok küçük maymun yavruları tıpkı çok küçük çocuklar gibi çoğunlukla yalnız oynasalar da en çok yaşıtlarıyla oyun oynamaya seviyorlar. Araştırmalara göre bu davranış dokuz aylıktan itibaren gözlemlenebilmekte. Çocukların birbirleriyle ne şekilde oynadıkları ilerleyen yaşla birlikte değişiyor. Anlaşıldığı üzere yuvarlanıp, boğuşmak yaşamın ilk yıllarında her şeyden önce hareket yetilerinin gelişmesini sağlıyor. Bu oyunlar daha sonraları daha mücadeleci bir hal alıyor. Oyunlar ilerleyen yaşla birlikte zorlaşıyor. Hatta yüz ifadeleri arasında bile benzerlik söz konusu. Şempanzeler de diğerleriyle iletişim kurmak için gülüyor veya mimikler yapıyorlar. Şempanzelerin oyun davranışları, şempanze ve insan arasındaki bilişsel örtüşmelerin ve gelişim benzerliklerinin diğer primatlara kıyasla daha fazla olduğunu göstermekte. Nilgün Özbaşaran Dede Şempanze yavrusu da çocuk gibi oynuyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle