24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: Bildiklerimiz ve bilmediklerimiz Dünyamızın iklimi ile ilgili pek çok şeyi bilmiyoruz; çünkü iklim, fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçlerin birbirleriyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan, çok karmaşık, meteorolojik olaylardır. Buna karşın iklim değişikliğinin izlediği trend ile ilgili doğruluğuna inandığımız bazı kanıtlar var. Öncelikle gezegenin ısındığına ve buna da insan faaliyetlerinin yol açtığına inanıyoruz. Ancak yeryüzü ne kadar ısınacak? Bunun küresel ve yerel etkileri ne olacak? İnsan yaşamı bundan nasıl etkilenecek? Yaşam çeşitliliği ısınmadan ne kadar etkilenecek? Bunun gibi yanıtlayamadığımız bazı sorular, küresel ısınmayı tersine çevirecek birtakım önlemleri almamızı engelliyor. ew Scientist’in biyoloji ve çevre konularından sorumlu editörü Michael Le Page, şu anda gezegenimizin en kritik sorunlarından biri olan küresel ısınma konusunda neler bilip neler bilmediğimizi irdeliyor. Ne var ki bildiklerimiz bilmediklerimizin yanında yetersiz kalıyor. Isınmayı durduracak, hatta geri döndürecek önlemlerin alınması için yasal düzenlemeleri vakit geçirmeden yaşama geçirmesi gereken siyasetçiler, bilmediklerimizi bahane ederek harekete geçmekte isteksiz davranıyor. 1. Bilinen: Sera gazları gezegeni ısıtıyor. Bilinmeyen: Sera gazı miktarı ne kadar yükselecek? 2. Bilinen: Gezegenimiz daha da ısınıyor. Bilinmeyen: Ne kadar ısınacak? 3. Bilinen: Diğer kirleticiler gezegeni soğutuyor. Bilinmeyen: Bu soğutmanın etkisi ne kadar? 4. Bilinen: Deniz seviyesi birkaç metre yükselecek. Bilinmeyen: Deniz seviyesi kaç metre yükselecek? 5. Bilinen: Su taşkınları ve kuraklık artacak. Bilinmeyen: Kasırga ve benzeri şiddetli fırtınalar artacak mı? Bilmek yetmez, harekete geçmek gerek! N CBT 1287/8 18 Kasım 2011 Eriyen buzullardan yüzünü erken gösteren ilkbaharlara, değişen hayvan ve bitki çeşitliliğine dek çok sayıda bulgu termometrelerin söylediklerini, yani Dünya’nın giderek ısındığını doğruluyor. 20. yüzyıl boyunca ortalama küresel sıcaklık artışı 0.8 °C dolaylarında seyrediyor. Bunun iki açıklaması var. Biri daha fazla ısının Yeryüzü’ne ulaşması; ikincisi daha az miktarda ısının kaçması. Birinci seçeneğin geçersiz olduğunu söyleyebiliriz. Dünya’nın atmosferine giren Güneş ısısı, Güneş’teki faaliyetlere bağlı olarak yıl bazındaki zaman ölçeğinde % 0.1 oranında değişiyor. Fakat uydu verileri, son yıllardaki artan sıcaklıklarla uyumlu genel bir artış olduğunu göstermiyor. Bu durumda geriye ikinci seçenek kalıyor. Yani daha az miktarda ısının kaçıyor olması. Bunun nedenleri birden fazla. Biri, karbondioksit gibi sera gazlarındaki artış. Bu gazlar kızılötesi radyasyonun spesifik frekanslarını emer ısı; aksi takdirde bu radyasyon uzaya kaçar. Sera gazları emdikleri enerjinin bir kısmını Yeryüzü’ne ve atmosferin alt tabakalarına yansıtır. Atmosferde daha fazla miktarda sera gazının bulunması, daha az miktarda ısının kaçtığı ve gezegenin giderek ısındığı anlamına gelir. Dünya’nın geçmişindeki iklimler incelendiği zaman, CO² düzeyinin her artışında gezegenin ısındığı görülür. Sanayi çağının başladığı 19. yüzyıldan bu yana, atmosferdeki CO² düzeyi milyonda 280 parçadan, milyonda 380 parçaya yükseldi. Uydu ölçümleri şimdi CO²’nin daha az miktarda kızılötesini emdiğini gösterirken, aynı anda daha fazla miktarlardaki kızılötesinin Dünya’nın yüzeyine yansıtılmış olduğunu ortaya koyuyor. GEZEGENİMİZİ ISITIYOR BİLİNEN SERA GAZLARI müzdeki yıllarda Dünya’nın ne kadar ısınacağını söyleyemeyiz. En büyük belirsizlik insan unsurudur. CO² emisyonunu hemen yarın sonlandırsak, CO² düzeyi milyonda 400 parçanın ötesine geçmez. Ancak bu olası değildir; yalnızca birkaç ülke bunların arasında en fazla emisyon çıkartan Çin ve ABD kesinlikle yoktur ihtiyaç duyulan ölçekte emisyonlarını kesme sözü verirken, yine bu aynı ülkeler kömürle işleyen enerji santralları kurarak verdikleri söze ihanet ediyorlar. Bugünkü emisyon eğrisi, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (Intergovernmental Panel on Climate ChangeIPCC) en kütü senaryosuna çok yakın bir gidişat izliyor. Eğer bu eğriyi devam ettirecek olursak, 2100 yılında CO² düzeyi milyonda 1.000 parça düzeyine hatta daha da yukarısına ulaşacaktır. İkinci belirsizlik,Yeryüzü’nün ne gibi bir tepki vereceği ile ilgilidir. Şu ana kadar CO² emisyonunun üçte biri atmosferden emilmiş durumda. Büyük bir kısmının denizler tarafından emilmiş olduğu düşünülüyor. Bu tampon etkisinin inişe geçeceğini söyleyebiliriz. Halihâzırda CO² düzeyinin artması ısınmayı da arttırıyor; fakat geçmişte CO² düzeyinin doğal olarak yükselen sıcaklıklara tepki olarak arttığı da biliniyor. Bunun tam nedeni bilinmiyor ama CO²’nin sıcak sularda çözünebilirliğinin azalması ve biyolojik faaliyetlerdeki artış neden olmuş olabilir. Eğer bu tür mekanizmalar devreye girerse emisyonda daha büyük kesintilerin yapılması gerekebilir. Ayrıca permafrostun (kutup bölgesinde devamlı don altında kalan toprak alt tabakası) içinde ve denizaltındaki metan hidrat birikintilerinde çok bol miktarda sera gazlarının hapsolmuş olduğunu biliyoruz. Ancak bu miktar hakkında kesin bilgi sahibi değiliz. Kaldı ki ne kadar permafrostun eriyeceğini, denizlerin metanın kaçmasına uygun sıcaklığa erişip erişmeyeceğini de bilmiyoruz. Bu durumda metanın CO²’den daha güçlü bir sera gazı olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bütün bu tehlikeler sayısal olarak değerlendirilemeyeceği için IPCC senaryoları bunları göz ardı ediyor. En kötü senaryoya göre emisyonları hemen bugün azaltsak bile CO² düzeyleri yükselmeye devam edecek. Harekete geçmekte geciktikçe, olası senaryoların etkileri de daha vahim olacak. nin ciddi bin ısınmaya maruz kalacağını söyleyebiliriz. Ama bu ısınmanın büyüklüğü ne olacak? İşte bunu bilmiyoruz. BİLİNEN GEZEGENİMİZ Atmosferik CO²’nin iki katına çıkması su ve yaşam olmayan bir gezegeni yaklaşık 1.2 °C ısıtır. Ancak Yeryüzü’nde durumlar bu kadar basit değildir. Suyu ele alalım. Su buharı çok güçlü bir sera gazıdır. Atmosfer ısındığı zaman daha fazla miktarda su buharı tutar. Daha fazla miktarda CO² atmosfere girer girmez, ısıtma etkisi hızla artar. “Pozitif geribesleme” etkisi yalnızca bu değildir. Herhangi bir ısınma, kar örtüsünün ve denizlerdeki buzulların hızla erimesine yol açar. Oysa bunlar güneş ışığını uzaya geri yansıtan yüzeylerdir. Sonuçta daha fazla ısı emilir ve ısınma tırmanır. Daha uzun zaman ölçeğinde bitki örtüsü değişir ve bu da ısı emilimini etkiler. Giderek karalar ve denizler CO²’yi emecekleri yerde serbest bırakmaya başlar. Yüzlerce ve binlerce yıl sonra devasa buzul tabakaları erir; gezegenin geri yansıtma yeteneği daha da azalır. Bir megavolkanik patlama gibi beklenmedik felaketlerin olmadığını varsayarsak, gezege DAHA DA ISINACAK Atmosferdeki CO² düzeyini iki katına yükseltirsek gezegen ne kadar ısınacak? Dünya’nın ikliminde karmaşık geribesleme mekanizmasının ne gibi bir etki yaratacağını öğrenmenin bir yolu da bilgisayar modellerinden yararlanmaktır. Bir diğer, daha güvenilir yöntem ise CO²’deki değişikliklerin, geçmişte iklimi nasıl etkilediğine bakmak. Bu geçmiş milyonlarca yıl öncesine uzanabilir. Bu iki yöntem de CO² düzeyini iki katına yükseltmenin gezegenimizi en az 2 °C ısıtacağını gösteriyor. Pek çok çalışmaya göre en olası sıcaklık artışı 3 °C olacak. En son IPCC tahminlerinde bu üç derecelik artış, “iklim duyarlılığı” değeri olarak kabul gördü. Geçmişteki iklim dalgalanmaları üzerindeki çalışmalar ise iklim duyarlılığının 6 °C veya daha fazla olacağını gösteriyor. Bu değerler arasındaki farklılığın nedeni ise iklim modellerinin yalnızca “hızlı” geribeslemeleri kapsamasıdır; oysa “palaeoiklim” çalışmaları, buzul tabaka örtüsü gibi daha uzun vadeli geribeslemeleri de dahil eder. Eğer bu çalışmalar gerçek resme daha yakınsa, modeller 2030 yıl sonra ısınmanın ne kadar olacağına ilişkin doğru yanıtı verebilir, ancak bundan sonraki birkaç yüzyıl sonrasındaki ısınma konusunda yeterli bilgi vermeyebilir. Ancak son günlerde iklim modellerindeki hatalara bağlı olarak, kısa vadeli geribeslemeler konusunda da gerçek değerlerin altında kalan tahminler yapıldığı anlaşılıyor. Başka bir deyişle 2050 veya 2100 için ısınmaya ilişkin tahminler çok düşük tutulmuş. Bazı çalışmalar okyanusların ısıyı gerçekte olduğundan daha hızlı emdiğini varsayıyor. Bir diğer çalışma ise bulut sisteminden daha büyük pozitif geribeslemelerin olabileceğini öne sürüyor. Şu anda eldeki kanıtlara bakılacak olunursa, kısa vadeli iklim duyarlılığı 3°C dolaylarında.Halihâzırdaki trendlere göre sıcaklık artışı 2060’larda 4°C’yi aşabilir. İklim duyarlılığı tahminlerin üzerinde çıkarsa veya CO² emisyonları en kötü IPCC senaryosundan daha fazla olursa bu 4°C çok düşük kalabilir. BİLİNMEYEN NE KADAR ISINACAK? BİLİNMEYEN SERA GAZLARININ DÜZEYİ NE KADAR YÜKSELEBİLİR? BİLİNMEYEN HANGİ BÖLGELER ÇOK ISINACAK? Ne kadar sera gazının atmosfere ulaşacağını bilmeden önü Ortalama küresel sıcaklık 2°C bile yükselse, bazı dramatik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle