17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Avrupa felsefesi ve bilimi Osmanlı’da neden olamazdı? Kuşkusuz bizim tarihimizde de bilim ve felsefe nitelikli çalışmalar vardır. Ne var ki bu dünyanın ilgisini çekecek nitelikte hiç olmamıştır. Dünyanın bildiği iki 17. yüzyıl yazarımız var: Evliya Çelebi ile Kâtip Çelebi. Osmanlıların katkısını Avrupa bilim ve felsefe tarihlerinde görmedim. Kendi tarihimizde de Avrupa’dan haberimiz olmadığını öğreniyoruz. Batıdan kendisini soyutlamış, kitap bile basmayan bir toplumda evrensel bir etkinlik olamazdı. Dünyaya egemen olan Batı kültürüne, özellikle bilim ve felsefe konularında, Cumhuriyetten sonra katılmışız. Bu bağlamda kişisel çaba ve katkılar önemli değil. slam bilim ve felsefe tarihleri de Osmanlılardan hiç söz etmiyorlar. (En son aldığım kitap ‘Histoire des Sciences Arabes, 3 cilt, Ed. Roshdi Rashed, Editions du Seuil, Paris, 1997; Kuramsal ve uygulamalı astronomi, matematik, fizik, teknoloji, kimya ve yaşam bilimleri üzerindeki bu kitap, yapıtlar Arapça yazıldığı için Arap Bilimleri diye adlandırılmış. Biraz Arap şovenizmi yapıyor. Fakat çok ciddi bir çalışma. Burada bizim Osmanlı bilim tarihi içinde saydığımız Şamlı Taküyiddin’i de, haklı olarak Arap kabul etmiş. Uluğ Bey’in Harezmi, Hayyam, Uluğ Bey’in astronomu Kadızade de Arap olmuşlar, vb.) Fakat 913. yüzyıllarda İslam kültürünün Avrupa kültürüne çok önemli ve yönlendirici bir katkıTürkiye’nin hâlâ sı var. Bağdat’ta Bayt ElHikma çözemediği sorunlar çevresinde Yunan, Helenistik ve Roma çağının başlıca bilimsel ve Osmanlı mirasıdır. felsefi yapıtları Arapçaya kazanÖğretim, bilim, dırılmıştı. Avrupa Rönesans’ınteknoloji ve dan dört yüz yıl önce bilim ve felsefede bir İslam Aydınlanması yagünümüzde onlardan ayrılamayan üretim ve şandı. 1013. yüzyıllarda Salerno, Montecassino, Toledo gibi merenerji, pazar kezlerin Arapça kitapları çeviren merkezler olması, Arapça kayekonomisi ile naklar peşinde olan Gerbert, Afçözülecek sorunlar rikalı Konstantin, Bath’li Abedeğil, uygarlık lard, Guandissalinus, Cremonalı Gerard ve daha pek çok çevirmen, sorunlarıdır. ünlü din adamları Rönesans’a kadar bilimde bir İslam rüzgârının estiğini kanıtlar. Bu İslam Rönesansı’nın İranlı ve Hintli bileşenleri de vardır. 19. yüzyılın Arap reformcuları arasında en ünlüsü olan Muhammed Abduh 13. yüzyıldan sonra neredeyse yok olan bu etkinliklerin Türklerin ve Moğolların İslam dünyasına egemen olmalarından kaynaklandığını söyler. 19 yüzyıl Batı oryantalistleri de bu doğrultuda yazmışlardır. Anadolu ve İran’da Selçuklu ve onu izleyen İlhanlı, daha sonra Hint’te Babürlü ve Batıda Osmanlı dönemleri Muhammed Abduh’a hak verecek tavırlarla, ortaçağ bilimsel ve felsefi düşüncesi izlememişler, felsefeyi düşünce yaşamından silmişler, felsefenin yerini tasavvuf ve şiir almıştır. Bilim alanında, Uluğ Bey’in çevresindeki astronom ve matematikçiler dışında, altın çağı izleyen kimse yetişmemiştir. Büyük bir düşünür olan İbni Haldun (13321406) bir istisnadır. Düşünce tarihinde dünya piyasasına çıkanlar Aristo ve yeni Platonculuğu sürdüren Farabi, El Kindi, İbni Sina, İbn Rüşt gibi filozoflardır. Biruni, Harezmi, Razi, İbni Haysam, Hayyam gibi bilim adamlarını, İbni Sina’nın tıptaki özel konumunu da vurgulamak gerek. Osmanlı’ların felsefi ve bilimsel üretimi araştırılırken kişi ve yapıt adı dışında Osmanlı felsefesi ya da biliminin gelişmesinin içeriğini öğrenmek olanağı yoktur. İslam, Arap ya da Avrupa bilim tarihlerinde bu adlar da yoktur. Dünya liWhitehead ve Frege üzerinde etkili olmuştur. Bu dünyanın mümkün olan en iyi dünya olduğu düşüncesi ise Voltaire’in Gottfried Wilhelm Leibniz ünlü ‘Candide’ adlı romanında alay konusu olmuştur. Francis Bacon’dan başlayıp Leibniz’i de içine alan ve Frege’ye uzanan bir düşünür dizisinde entelektüel geleneğin sürekliliği Avrupa Modern felsefesinin doğasının aydınlatan bir olgudur. Bu panoramaya (Theatrum Mundi) ‘Sanatların sentezi olarak yaşam’ ilkesini katıp, Bernini, Borromini, Rembrandt, Moliere, Bach gibi sayısız sanatçının aynı yüzyılda yaşadıklarını anımsamalıyız. Türk kültürü bugüne kadar, taklit kurum ve düşüncelerle beslenmiştir. Özgün ve yaratıcı bir kültürün yaygın, kendi içinde tutarlı ve üretici bir doku oluşturan entelektüel bir ortam olduğunu ne okumuşlar ne de politikacılar anlamış görünmüyorlar. Son Bilimler Akademisi olayı, ne yazık ki, bunu kanıtlamaktadır. İ teratürüne yansımamış etkinlikler Türklere dünya biliminde bir yer kazandırmıyor. Şamlı astronom ve matematikçi Takiyüddin’in 3. Murat dönemindeki İstanbul macerası, ya da Cemalettin Afgani’nin ikinci Darülfünun açıldıktan sonra maruz kaldığı davranışlar ve İkinci Darülfünun açıldıktan bir iki yıl sonra kapatılması, Osmanlı düşünce ortamının düşünce üretmeyen ve ithal eden, örgütlenmemiş, dünyadan habersiz insanların elinde olduğunu göstermektedir. CBT 1287/2 18 Kasım 2011 Bilim ve felsefe ortamı, bir kümeste tek başına yumurtlayan tavuklar gibi yaratıcı insanların kendi başlarına yaşadıkları türden bir ortam değildir. DÜŞÜNÜRLER ARASI İLİŞKİ Bunu açıklamak için Avrupa’da akademilerin gelişmesinde Leibniz’in ve Avrupalı düşünürlerin ilginç özelliklerinden önemli rol oynamış Gottfried Wilhelm Leibniz’in nasıl bir ileçağlarının ünlü bilim adamları ve düşünürleriyle kurdukları biri, tişim ve bilgi ağı içinde yaşadığını kısaca özetlemek istiyorum. i l i ş k i lerdir. Leibniz Paris’e gidip, Filozof Malebranche, FizikLeibniz’i seçmemin iki nedeni var: Biricisi Leibniz’in zaç i v e Huygens ile görüşmüş, Royal Society üyelerinden kimmanının entelektüel ağını dokuyanlardan biri olmasıdır. y a g e r Boyle, matematikçi John Pele ile yazışmış ve 1673’de İkincisi Leibniz’in 14. Louis’ye Almanya’yı işgal etmek yeriRoyal Society’ye üye seçilmiştir. Hague’da Spinoza’yı ziyaret ne Osmanlı Mısır’ını işgal etmesini tavsiye etmesi olayıdır. Bu etmiş onun ünlü Ethica’sını yayımlanmadan okumuştur. Hollanda’nın Asya ticaretini engellemek amacı taşıyordu. Hep Berlin Akademisini kurmuş ve başkanı olmuştur. 1700’de ilgimi çeken bir öneri oldu. Bu konuda Leibniz’in küçük bir Rus Çarı Petro’ya bir bilim akademisi kurmasını öneren yapıtı da vardır. Bu öneriyi Napolyon gerçekleştirdi. de Leibniz’dir. Dil ve Bilgi arasındaki ilişkileri vurgulayan düBertrand Russell’in dünyanın en büyük düşünürleri araHerder olmak üzere, pek çok Alman yaşünceleri ise, başta sında saydığı Gottfried Wilhelm Leibniz (16461716) Oszarını ve düşünürünü etkilemiştir. manlıların Avrupa’ya daha fazla ilgi duyup oradan bir şeyler Leibniz’in teoloji, felsefe, mantık, bilim, matematik alanöğrenmek gerektiğini düşünmeğe başladıkları ve nihayet bir lardaki çalışmaları, filozof ve bilim adamlarıyla olan ilişkilematbaa açmağa karar verdikleri yıllarda ölmüştü. ri, onun zamanında Avrupa’daki Akademilerin etkinlikleri, Bu büyük filozof, matematikçi ve polimat küçük yaşında o çağda yayımlanan bilimsel dergiler, ve Avrupa aristokrasikendi kendine Latince ve Yunanca öğrenmiş ve 20 yaşında nin bilimin yayılmasındaki kapsamlı rolü, Osmanlı tarihinhukuk doktoru olmuş, Alman prensleri hizmetinde çalışmış, de yoktur. Başka bir deyişle, toplumsal ve kollektif bir uyAlmanların Fransa ve Rusya ile yaptıkları bütün müzakeregarlaşma süreci örgütlenmesi için gerekli entelektüel ortamın lere katılmış, yaşamı boyunca politika ve teoloji ile ilgilenoluşamaması bir kara deliktir. miştir. ‘Tanrı Savunusu Bağlamında Tanrının İyiliği, İnsanın Türkiye’nin hâlâ çözemediği sorunlar Osmanlı mirasıdır. Özgürlüğü ve Kötülüğün Kaynağı Üzerine Deneme’ (1710) ünÖ ğretim, bilim, teknoloji ve günümüzde onlardan ayrılü yapıtlarından biridir. Newton’la aynı zamanda entegral ve l a m a y an üretim ve enerji, pazar ekonomisi ile çözülecek sodiferansiyel hesabı bulmuş, bir de hesap makinesi icat etmişr u n l a r değil, uygarlık sorunlarıdır. ti. Bu makine Londra’da Royal Society ve Paris’te Bilimler Akademisinda sergilenmişti. Jeoloji, Kimya ve tarihle de uğraTayfun Akgül şan Leibniz, temelde büyük filozoflar arasında ünlüdür. Descartes’ın kuramına karşı, nesnelerin özünün boyutlar değil, fakat güç olduğunu savunur. Locke’nin aksine, düşüncelerin deneyle elde edilmediğini doğuştan var olduğunu ileri sürer. Bütün varlıkların ruhları olan monad’lardan oluştuğunu ve aralarındaki ilişkilerin başından belirli olduğunu savunan Monadoloji adındaki kitabı da, ünlüdür. Russell, onun metafizikle ilgili düşüncelerin pek de önemli olmadığını, Leibniz’in asıl dehasının mantıkla ilgili çalışmaları olduğunu söyler. Leibniz’in mantık çalışmaları Russell, LEİBNİZ ÖRNEĞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle