17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Kızamık virüsü öksürükle çevreye yayılıyor Kızamığın çok bulaşıcı bir hastalık olduğunu herkes bilir. Alman bilim insanları şimdi bunun sebebini de buldu. Kızamık virüsü stratejik olarak en uygun olan bölgeden, yani soluk borusundan yayılıyor. Tipik kızamık öksürüğüyle minik partiküller çevreye yayıldıktan sonra yakında bulunan kişiler tarafından solunmakta, diyor PaulEhrlich Enstitüsü bilimcileri Nature dergisinde. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 120.000 kişi kızamık nedeniyle yaşamını yitiriyor. Virüs, belli başlı reseptörlerin yardımıyla solunum yollarındaki hücrelere bulaşmakta. Virüs taşıyan bu hücreler lenf düğümleri üzerinden organlara yayılarak çoğalır. Fakat virüsün solunum yollarından ne şekilde dışarı çıktığı bilinmiyordu. Alman bilimciler, Amerikalı, Kanadalı, Fransız ve Singapurlu araştırmacılarla birlikte şimdi bu gizi çözdü: Kızamık virüsünün yayılmasında, Nectin4 olarak isimlendirilen bir transmembran proteini sorumlu. Ayrıca kızamık virüsünün kanser terapisini de iyileştirebileceği sanılıyor. Araştırmalarda, partiküllerin tümörleri küçülttükleri görülmüş. Partiküller tümör hücrelerinde çoğalarak, onları ölüme sürüklüyorlar. tür, çeşitli faktörlere farklı reaksiyon gösterdi deniyor Nature dergisinde. Kopenhag Üniversitesi bilim insanları DNA malzemesi, dağılım ve iklim verilerine göre mamut, tüylü gergedan, bizon, rengeyiği ve misk öküzündeki popülasyon değişimini incelemişler. Biyolog Eske Willerslev ile çalışan ekip, sadece misk öküzü ve tüylü gergedanın iklim değişimine kurban gittiğini bulmuşlar. Misk öküzü hava sıcaklıklarına karşı çok hassastı diyor bilim insanları. Yabani at ve bizonların ölümünden daha çok insanlar sorumlu. Avrupa’daki buluntu yerlerinin %58’inde, Sibirya’daki buluntu yerlerinin ise %66’sında insan kalıntılarıyla birlikte yabani at kalıntıları da bulunmuş. Bizon kemikleriyse Sibirya’daki buluntu yerlerinin %77’nde var. Rengeyiği hiçbir değişimden etkilenmeyen tek hayvan. Üstelik de bir av hayvanı olmasına ve at ve bizona karşın yaşam alanları çok daha fazla küçülmesine rağmen, rengeyiği günümüze kadar geldi. Rengeyiğinin çok doğurgan olması ve değişen çevreye kolay uyum sağlaması sayesinde, varlığını bugüne kadar koruyabildiği düşünülüyor. Fakat mamutun tam olarak niçin tükendiği son analizlerle de açıklanamadı. Bu sonuçlar, iklim değişiminin ve insanların biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkisinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. makta diyor bilim insanları. Ayrıca İngiltere’deki fosil de, modern insanın Güney Avrupa’dan Kuzey’e çok hızlı bir şekilde yayıldığını gösteriyor. Yeniden incelenen kalıntılardan ilki 1960’lı yıllarda İtalya’daki bir mağarada bulunan iki diş fosili. 43.00045.000 yıl öncesine tarihlenen dişlerin Neandertal insanına ait olduğu sanılıyordu. Fakat yeni analiz, dişlerin Homo sapiens’e ait olduğunu gösterdi diyor Viyana Üniversitesi’nden St efan o B e n a z z i. İkinci fosil, İngiltere’nin güneybatısındaki bir kireçtaşı mağarasında 1927 yılında bulunan bir üst çene kemiği. Homo sapiens’e ait bu kemik kalıntısı daha önceleri 35.000 yıl öncesine tarihlendirilmişti. Fakat Oxford Üniversitesi’nden Tom Higham, kemiğin aslında 41.00044.000 yaşında olduğunu saptamış. Çene kemiği Homo sapiens’in Kuzeybatı Avrupa’daki en eski izleri olma özelliğini de taşıyor. Bunun sonucunda Kuzey Hint Okyanusu ve Hint kıta parçası üzerinde yaklaşık olarak üç kilometre kalınlığında kir tabakası asılı kalmış. “South Asian atmospheric brown cloud” veya kısa ABC olarak da isimlendirilen bu tabaka güneş ışığını kesiyor ve suyun yüzey sıcaklığını değiştiriyor ki bu da rüzgârlar üzerinde etkili oluyor. Buna göre muson döneminden önce güçlü dikey rüzgârlar azalarak, siklon oluşumu için uygun koşullar meydana gelmekte. Bu nedenle emisyonun düşürülmesi doğrudan doğruya kasırgaların şiddeti üzerinde etkili olacaktır, diyen bilim insanları hava kirliliği ve fırtına şiddeti arasındaki bağlantının daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiği kanısında. Homo sapiens, Avrupa’ya sanılandan daha önce gelmiş Atalarımız sanılandan birkaç bin yıl daha önce Avrupa’ya gelmişler ve ayrıca tahmin edilenden çok daha hızlı yayılmışlar. Yaklaşık 45.000 yıl önce Güney Avrupa’da yaşamaya başlayan Homo sapiens, 44.000 yıl önce de günümüzde İngiltere’nin bulunduğu bölgeye ulaşmıştı. Nature dergisinde yayımlanan bu sonuçlara, İtalya ve İngiltere’de bulunan iki fosil kalıntısı yeniden analiz edilerek ulaşılmış. Avrupa’daki en eski izlerin bugüne kadar 39.00041.000 yıllık olduğu sanılıyordu. İki buluntu da atalarımızın, Neandertal ile birlikte Avrupa’da tahmin edilenden birkaç bin yıl daha uzun birlikte yaşadıklarını kanıtla Hava kirliliği kasırgaları tetikliyor Güney Asya’daki hava kirliliği muson döneminden önce Arap denizi üzerindeki tropikal kasırgaları tetikliyor. Arap denizindeki su sıcaklığı her ne kadar tüm bir yıl boyu siklon oluşturacak yeterlilikte olmasına rağmen, kasırgalar sadece muson döneminden önce veya sonra ortaya çıkıyor. Muson döneminden önce mayıs ve haziranda bir ila üç, ağustos ve aralık ayı arasında ise bir ila iki kasırga meydana geliyor. Muson dönemindeki güçlü dikey rüzgârlar siklon oluşumunu engeller. Virginia Üniversitesi’nde Amato Evan ile çalışan araştırmacılar, daha önceleri ölçülmüş olan rüzgâr hızlarını değerlendirdikten sonra, 1979 yılından bu yana muson dönemi öncesindeki fırtınaların çok daha kuvvetli olduğunu görmüşler. Bu durum hava kirliliğinin artmasına bağlanıyor. Aerosol, kurum parçacıkları veya sülfat salımı 1930 yılından bu yana altıya katlanmış. Vikinglerin “Güneştaşı” efsane değilmiş Usta denizciler olarak bilinen Vikinglerin en zor hava koşullarında bile yollarını ne şekilde buldukları, bilim insanları için bir gizdi. Fakat araştırmacılar artık Vikinglerin efsanevi “Güneştaşının” aslında gerçek olduğunu düşünüyor. İngiliz Royal Society dergisinde yayım Buz devrindeki yok oluştan iklim ve insan sorumlu Araştırma Karbondioksit salımı en yüksek seviyede CBT 1287/ 4 18 Kasım 2011 Yaklaşık 50.000 yıl önceki buz devrinde çok sayıda büyük memeli hayvanın ölmesinden sadece iklim sorumlu değil, diyor Danimarkalı bilimciler. İklim değişimi sadece faktörlerden biriydi. Diğer etkenler, yaşam alanlarının değişmesi ve insanların örneğin bizon gibi hayvanların yaşam alanlarına girmeleriydi. Araştırmacılar bu sonuca, aralarında mamut ve rengeyiğinin de bulunduğu altı memeliyi analiz ederek ulaştı. Nitekim her Amerikan enerji bakanlığına göre, dünya genelindeki karbondioksit salımı geçen yıl rekor seviyeye yükseldi. Sera gazındaki küresel artış özellikle de kömür kullanımına bağlı. Geçen yıl 9.1 milyar tondan daha fazla karbondioksit ulaşmış atmosfere. Bu en az 5000 milyon ton veya 2009’a kıyasla yüzde altı daha fazla karbondioksit demek. Bakanlığın kayıtlarına göre bugüne dek daha yüksek bir seviyeye ulaşılmamış. Bakanlık karbondioksit emisyonundaki artışın her şeyden önce gelişmekte olan ülkelerde enerji üretiminde kömür yakılmasıyla ilgili diyor. Sadece Çin ve Hindistan’daki karbondioksit emisyonu bir yıl içinde yüzde on oranında artmış. Karbondioksit emisyonunun artışından çimento endüstrisi de sorumlu. Amerikan enerji bakanlığının karbondioksit analiz merkezi, bu değerlere, Birleşmiş Milletler’in CO2 emisyonuyla ilgili son resmi verilerini, İngiliz petrol şirketi BP ve Amerikan jeoloji kurumunun verileriyle karşılaştırarak hesaplamış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle