17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Küresel krizin Türkiye’ye etkileri Ülkemizde ekonomik kriz üzerine çok konuşuldu, yazıldı, çizildi. Ancak krizin reel sektöre yansımaları konusunda bilimsel çalışmalar daha yeni çıkmakta. Önümüzdeki yakın dönemde bunların sayısının artması beklenir. Dr. Halit Suiçmez, iktisatçı, [email protected] ARGE 2010 Ödülleri üzerine düşünceler Dünyada ARGE eğilimi ve Türkiye için bazı anımsatmalar Prof.Dr Yavuz Odabaşı, Anadolu Üniversitesi, İşletme Fakültesi, [email protected] B CBT 1226/ 18 17 Eylül 2010 u konudaki araştırmalardan biri, MPM yayını. İki öğretim üyesi imzalı çalışma, “Küresel Ekonomik Krizin Türkiye’de Reel Sektöre Yansımaları” başlığını taşıyor.(1) Bu araştırmada ortaya konulan bulgular, sorunlar ve çözüm önerileri şunlardır: 1 Dış tasarrufların yurtiçi yatırımları karşılama oranı 2002 yılında % 12.2 iken 2008 yılında % 29.1’e yükselmiştir. (s; 32) Bu dönemde yabancı tasarrufların yurtiçi tasarrufları dışlama süreci yaşanmış ve bu olgu devam etmektedir. 2 Dünya ekonomisinin temel sorunu kaynak yetersizliği sorunu değil, var olan kaynakların kaynak açığı olan ülkelere tahsisini sağlayacak etkin mekanizmaların yaratılamamasıdır. (s; 59) Bu saptamadan da anlaşılabileceği gibi, bizim de öteden beri belirttiğimiz kaynak dağılımında etkinlik sorunu bir kez daha gündeme getirilmiş bulunmaktadır. 3 Küresel finans krizi ekonomik büyümede gerileme ve işsizlikte artış yaratmıştır. Ekonomik büyümedeki gerilemenin en önemli nedeni yurtiçi ve yurtdışı talep yetersizliğidir.(f; 71) 4 İmalat sanayi üretim endeksi Şubat 2009’da %26,02’ye kadar düşmüştür. (s; 90) 5 İşgücü verimliliği yıllık değişim oranı 2009 ilk çeyreğinde %15.61 düzeyine gelmiştir. (s; 91) 6 İşgücü verimliliğindeki yüzde 1’lik artışın imalat sanayi üretim endeksini yüzde 1.2 artıracağı hesaplanmıştır. (s; 92) 7 Ekonomik büyüme üzerinde yurtiçi talep yurtdışı talebe göre daha fazla etkiye sahiptir. Ayrıca yine büyümede yatırımların etkisi kamu harcamalarının etkisinden daha yüksek çıkmıştır. (s;115) 8 Bu durumda krizi aşmada yatırımlara ve yurt içi talebin artırılmasına yönelik önlemler alınmalıdır. 9Türkiye kriz koşullarında oluşturacağı politikaları uzun dönemli bir perspektif içinde ele almalıdır. Özellikle ara malları sektöründe ithalata bağımlılığı azaltıcı bir sanayileşme politikası izlenmelidir. Böylece cari açık sadece parasal bir sorun değil esas olarak reel bir problem olarak tanımlanmış olur ve önlemler de böylece kapsamlı ve kalıcı bir çerçeve içinde düşünülür. Büyümeyi yüksek ve hızlı bir seviyeye çekmekte katkılı olabilecek en anlamlı politikayatırımların ve kamu harcamalarının arttırılmasıdır. 10 Çalışmanın analizleri dünya ekonomisinde kriz koşullarının yakın gelecekte devam edeceğini ortaya koymaktadır. Türkiye ekonomisinin hızlı istihdam yaratan bir yapıya yaklaşması için iç talebi arttırıcı politika önlemlerine ağırlık vermesi gerekmektedir. 11 Uzun dönemde yurtiçi tasarruf hacmini artırıcı önlemlere gidilmesi önerilmektedir. Bu noktada Kanada Merkez Bankası Başkanı Mark Carney’in gazetelere de yansıyan bir uyarısını hatırlatmakta yarar olduğu düşüncesindeyim: Başkan “…tüm dünyaya tasarruf çağrısında bulundu. Dünyada global üretim 2015 yılına kadar 7 trilyon ABD doları tutarında azalacak. Tam anlamıyla bir tasarruf çağının başlaması için bütün gereklilikler ortada…”(2) Araştırma sonuçları da göstermektedir ki, Türkiye krizin etkilerini hızla aşmak ve toplumsal gelişime katkı veren bir büyüme modelini uygulamaya koymak zorundadır. Bugüne dek, ulusal tasarruf hacmini daraltan, dış tasarruflara (ağırlıklı olarak sıcak paraya) dayalı, istihdam yaratmayan, ithalata bağımlı bir kalkınma modeli sonuç vermemiştir. Son dönemde yapılan ve küresel krizin reel ekonomiye etkilerinin geniş biçimde irdelendiği bir diğer çalışma “BüyümeVerimlilikİstihdam İlişkileri Ve Türkiye İçin Bir Öneri” başlıklı araştırmadır.(3) Bu çalışmanın bulguları üzerinde başka bir yazıda genişçe duracağım. Ancak burada temel önerimizi belirteyim: Türkiye küresel kriz sonrası ortama hızlı ve kalıcı bir katkı yapmak istiyorsa, özü; dinamik verimlilik olarak adlandırdığımız yeni bir büyüme modeline geçmelidir. Bu modelde üretim, istihdam, verimlilik, gelir, ücret ve ihracat hep birlikte artmakta ve toplumsal adalet daha dengeli bir yapıya yönelmektedir. Yukarıdaki sosyal bilim araştırma bulgularından başta siyasal çevreler olmak üzere tüm toplumsal kesimler yararlanmalıdır. Araştırmalar, sonuçları ve tartışmalar gelişmelerin bilimsel temelde ilerlemesi ve toplumsal adaletin hızlanması için en sağlıklı yoldur. Kaynakça (1) Doç. Dr. Nezir KöseProf.Dr. Selahattin Togay, Verimlilik Raporu, Küresel Ekonomik Krizin Türkiye’de Reel Sektöre Yansımaları”, MPM, Ankara,2010 (2) Cumhuriyet,18.06.2010 (3) Dr. Halit Suiçmez, BüyümeVerimlilikİstihdam İlişkileri Ve Türkiye İçin Bir Öneri(Dinamik Verimlilik), MPM, Ankara, 2010 R ekabetçi piyasa ekonomilerine sahip ülkelerde çeşitli alanlarda “en iyi”leri seçmek ve bunu açıklamak yaygın olarak kullanılan bir uygulama. En iyi üniversite, en iyi yenilik, yılın en iyi arabası gibi uygulamalar gittikçe yaygınlaşıyor. Bunlardan bir tanesi de, R&D Magazine dergisi tarafından 1963’ten bu yana kırk yedi yıldır devam eden ve bir tür uluslararası yarışı simgeleyen, dünya ölçeğinde ARGE çalışmalarında yüz en iyinin seçimi ve ödüllendirilmesi. Günlük hayatımıza giren ve evlerde kullanmaya alıştığımız birçok ürün bu değerlendirmelerde değişik yıllarda yer almış. Örneğin; ATM 1973 yılında, halojen lamba 1974 yılında, faks makinesi 1975 yılında, nikotin bandı 1992 yılında, HD televizyon 1998 yılında sıralamaya girip ödül alan ürünler arasında. Her yıl kesintisiz yapılan bu değerlendirme ve ödüllendirmenin 2010 için olanı da gerçekleştirildi ve günlük ulusal gazetelerde yer aldı. Yılın en son teknoloji ürünlerinin, en iyi teknolojik başarı ve ürün geliştirme becerisi gösteren kişi, kurum ya da kuruluşların yapılan değerlendirmeler sonucu belirlendi. İleri düzey test ekipmanları, yenilikçi yeni malzemeler, kimyasal yenilikler, biyomedikal ürünler, tüketim ürünleri, yüksek enerji fiziği gibi konular değerlendirme kapsamında yer alıyor. Hiç şüphesiz, konu destekli araştırma, üretim ve sanayi alanlarının araştırmaları da seçime dahil olmaktadır. 90.000 bilim adamı ve mühendise ulaşan R&D Magazine dergisi, bu çalışma için geniş bir panel oluşturmakta ve gelen değerlendirmeler için son söz ve seçim derginin editörleri tarafından yapılmakta ve böylece yılın yeni gelişme ve araştırmaların gerçekleştirildiği birçok alandaki en iyi yüz ARGE seçilmektedir. Yılın en yenilikçi fikirleri olarak ürünlerin ulusal ve uluslararası ölçekte belirlenmesi alanında bir tür “yenilikçilik oskarları” olarak da değerlendirilmektedir. Diğer ilgi çekici konular ise: Tayvan’ın listeye giren üç çalışması, Endüstriyel Araştırma Enstitüsü (ITR) tarafından gerçekleşmiş. İsviçre’nin çalışmalarından biri, İsviçre Federal Teknoloji Enstitülerin ortak çalışması ile olmuş, bir diğeri ise Zürih’teki IBM Araştırma Merkezi ile gerçekleşmiş. Japonya, altı araştırma kurumunun ortak desteği ile Toyota Motor Co. için yapılmış çalışma ile listeye girmiş. Üniversiteler açısından katılımlar farklı bir dağılım gösterirken dikkat çekici olan konu M.I.T Laboratuvarları altı proje çalışması ile ödüllendirilerek ilk yüz içinde yer almıştır. ÜLKEMİZİN KONUMU Ülkemizin bu listedeki konumuna bakıldığında, ilk olarak bu değerlendirmede hiçbir şirket, ürün ve kuruluşun yer almadığını belirtelim. Bir diğer konu, özel şirketlerin çok daha fazla ARGE harcamaları yaparak öne geçmeleri hiç şüphesiz ki kendini açıkça göstermektedir. Bizde ise tam tersi bir durum var. Ülkemizde özel şirketlerin ARGE yatırımlarını arttırmaları gerekiyor. Günümüzde “sanayiüniversitedevlet” üçgenindeki işbirliğinde en çok harcama devlet üniversiteleri ve kamu kuruluşlarının araştırmaları tarafından yapılmasına karşın, bu tür sıralamalarda bu açıdan da yer almamamız dikkat çekicidir. Ayrıca, ülkemizdeki ARGE uzmanları ve araştırmacı sayısının ABD, Avrupa ve Uzakdoğu ülkeleri arasında oldukça düşük sayıda olması üniversitelerimize de bilim adamı ve araştırmacı yetiştirmede büyük sorumluluk getirmektedir. Öte yandan, ARGE harcamalarının milli gelir içindeki payı dikkate alındığında listede yer alan ABD, Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinin çok altında bir noktada olduğumuz görülmektedir ve bu durum uluslararası yayın sıralamasındaki yerimizi de etkilemektedir. Yeni dünyanın açık, rekabetçi ve bu nedenle yenilikçi bir yapıda oluştuğu göz önüne alındığında, bu tür sıralamaların ve ödüllerin toplumsal bilinçlenme açısından önemli olduğu ve kişi, kurum ve kuruluşları teşvik ettiği unutulmamalıdır. Bu tür çalışmalar ve ödüller, ihtiyaç duyulan yeni ürünlerin başarılı biçimde geliştirilip piyasaya sürülmesinde önemli bir itici güç olarak da görülebilir. Ekonomik krizden çıkan şirketlerin ve bulundukları ülkelerin başarılarının en büyük nedeninin, ARGE ve “yenilikçilik” konularında yapılan yatırımlara dayandığı çeşitli araştırmalarla ortaya konuyor. Bu nedenlerle bu konularda tasarrufların olmaması gerekiyor. Ülkemizin, gelecekte en azından bölgesinde bir ARGE, yenilikçilik ve üretim merkezi olması, ARGE çalışmaları ve yatırımlarının daha etkin yönetilmesine bağlı görünüyor. İLGİNÇ SONUÇLAR Sonuçlara değişik açılardan bakıldığında; ABD’de 88, Avrupa ülkelerinde 7 (Almanya 2, İsviçre 2, Fransa ve Avusturya, İngiltere ), Uzakdoğu ülkelerinde 5 (Tayvan 4, Japonya 1) kişi ve kurum dereceye girdi. Konular açısından irdelendiğinde 13 proje ile biyobilim, 11 proje ile malzeme, 10 proje ile proses bilimlerinin ilk üç sırayı aldığı görülüyor. Bunların dışında, projelerin gerçekleştirildikleri yerler göz önüne alındığında; 23 projenin şirketlerde, 12 projenin üniversitelerde ve 8 projenin ise kamu laboratuvarlarında gerçekleşmiş olduğu dikkat çekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle