Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Teknoloji hayal gücümüzü geliştiriyor. Ben de bir Moleskine kullanıcısı olarak gelecekte Moleskine defterlerinin nasıl olabileceğinin hayalini kurdum ve dijital Moleskine 2.0 defterini oluşturdum. Hatta 2.1 versiyonunda ne gibi gelişmeler olması gerektiğini de belirttim. Anayasa değişikliği yargıda yeni sorunlar yaratır Ne denli karmaşık olursa olsun, çağımızda sorunların kalıcı olması düşünülemez. Yeter ki usun ve bilimin egemen olduğu disiplinli ve tutarlı bir çalışma ile sorunu yaratan nedenler bir bütün olarak ele alınıp çözümler üretilsin. Tersi durumda çözümsüzlük ve yeni sorunlar kaçınılmazdır. Çetin Aşçıoğlu, Yargıtay Onursal Üyesi cetinascioglu@gmail.com Moleskine 2.0 Salı öğleden sonra! İşlerim erken bittiğinden beklenmedik bir boş zaman kaldı bana. Yabancı bir şehir, gri bir hava... Cep telefonumdan internete erişip bulunduğum noktaya yakın mesafelerde ne gibi imkânlar var diye araştırdım. Birkaç yüz metre ötemde bir sanat müzesi olduğunu saptayınca önce müzeyi gezmeye karar verdim. Wireless ortam sayesinde cep telefonumla müzenin sistemine erişip, müzeyi gezerken önemli eserlerle ilgili tanıtıcı açıklamaları dinledim; fotoğraflarını çektim. Eskiden bu işler için ayrı ayrı cihazlar gerekirdi. Müze girişinde kiralanan telefon görünüşlü özel aletlerle tanıtımları dinler, fotoğraf makinesi denilen aletlerle de fotoğraf çekerdik. Şimdi hepsi için tek bir cihaz var. Nedense buna hâlâ “telefon” demeyi tercih ediyoruz. Gezmekten yorulunca kendimi görkemli binanın geniş girişine bakan cafenin üst katına attım. Sıcak kahvemi yudumlarken canım biraz dergi karıştırmak istedi. Sırt çantamdan dijital kâğıdımı çıkardım ve kısa bir süre önce Birleşmiş Milletler’in almış olduğu karar vesilesiyle dünyanın her yerinde ücretsiz hale gelen wireless ortamdan internete eriştim. Wired, Cigar Aficionado, Economist ve Leman dergilerini (e) satın alarak (e)kâğıda indirdim. Dergileri karıştırmak bir kaç saatimi aldı. Neredeyse müzede gezmeye ayırdığımdan daha çok zamanı cafede okumakla ve “yazmakla” geçirdim. Dergileri okurken, ister istemez önemli bulduğum yazıları, görsel malzemeyi ayırmak, kenarlarına not almak gereğini duyarım. Teknolojinin yeni harikası olan Moleskine 2.0 defterleri tam bu iş için geliştirilmiş sanki. Okuduğunuz bir dijital derginin ilginizi çeken kısmını (yazı, resim, reklam) ekâğıdınız üzerinde işaretledikten sonra wireless imkânıyla direkt edefterinize gönderebiliyorsunuz. Moleskine 2.0’ın bu ilk versiyonunda defter dijital ortamdan kendisine gönderilen malzemeleri geliş sırasıyla son kaldığınız sayfadan itibaren boş sayfalara yerleştiriyor. Defterinizi açtığınızda herşey hazır. Gönderdiğiniz kliplerin kenarına aklınızdaki notları kaleminizle yazar, çalışmanızı tamamlayabilirsiniz. Moleskine 2.0 edefterlerinin bu özelliği çok önemli. EKâğıt hem dijital hem de konvansiyonel özelliklere sahip. Böylece bir yandan gelen dijital malzemeleri defterin boş sayfalarına eklerken, diğer yandan da herhangi bir kalemle üstüne yazıp çizebiliyorsunuz. Tıpkı eskiden selülozdan yapılan kâğıtlara yaptığınız gibi. Sonra aklıma geldi. Müzeyi gezerken çektiğim bazı fotoğrafları da cep telefonumdan edefterime aktardım. Firma yetkilileri bu ilk versiyonda geliş sırasıyla yapılan yerleştirme işinin gelecek versiyonda iki seçenekli hale getirileceğini belirtiyorlar. İkinci seçenek şöyle olacakmış: Deftere gelen dijital malzemeler önce defterin en arka sayfasında yer alan “gelen kutusu”nda birikecekmiş. Tıpkı eposta programlarının gelen kutusu gibi. Defter sahibi gelen kutusunu açıp, oradan sıra gözetmeksizin herhangi bir dijital malzemeyi seçtiğinde o seçilen klip ilk boş sayfaya yerleşecek ve gelen kutusundan silinecekmiş. Bu bana daha özgürce geldi. Deftere göndereceğim malzemelerin gönderme sırasına dikkat etmem gerekmiyor böylece. Ancak bence bir özellik daha olmalı. Seçilen klip illa ki ilk boş sayfaya yerleştirilmemeli. Hangi sayfaya istersem o sayfaya yerleştirebilmeliyim. Firmanın bir konudaki tutuculuğunu ben de destekliyorum. Bir klip bir sayfaya (e) yapıştırıldıktan sonra artık yerinden hareket ettirilmemeli bence de. Keza yeni gelen bir klip sadece boş sayfalardan birisine yapıştırılabilmeli. Daha önce yazılmış ya da çizilmiş bir sayfanın üstüne yapıştırılmamalı. Sonuçta söz uçar, ama yazı kalmaya devam etmeli! T ürk Yargısı’nın, çok çeşitli nedenlerle, yüksek düzeyde sorunlu olduğu bir olgudur. Ne var ki “doğru (adil) ve güvenli yargılama gücünü” büyük ölçüde yitirmiş bir yargı düzeni ulusumun alın yazısı da olamaz. Bu nedenle, zor da olsa, aydınlığa çıkılarak çağdaş bir yargı özlemi ergeç gerçekleşecektir. Anayasa değişikliği ile ilgili tartışmaların odak noktasını, yargıda yapılan değişiklikler oluşturmaktadır. Bu bağlamda Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısında öngörülen biçimsel değişlikler üzerindeki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Çağdaş demokrasilerde, yirminci yüz yılın ikinci yarısından sonra, yargı organının yönetimi, yürütmenin (hükümetin) etkinliğinden çıkarılıp çoğunluğu yargıçlardan oluşan bağımsız kurullara bırakma düşüncesi ve eğilimi güç kazandı. Ne var ki; yargı kurullarının oluşumu, yetki ve görevleri konusunda uluslararası bir belge de gündeme gelmedi. Ancak “kurulların siyasal gücün etki alanı dışında kalması”; “geniş tabanlı oluşum”; “saydamlık”; “bağımsızlık” gibi ilkelerle kurulup çalışması öngörülmektedir (Avrupa Konseyi’ nin 94/12 tavsiye kararı vb). Bu açıklamalardan sonra; halk oylamasına sunulan HSYK ile ilgili Anayasa değişikliğini irdeleyebiliriz. HSYK VE DEĞİŞİKLİK Yürürlükteki HSYK’nda Adalet Bakanı kurulun başkanı vc doğal üyesidir. Oysa son yıllarda Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Polonya ve Hollanda’da yapılan yeni düzenlemelerle kurullarda Adalet Bakanına ve de Müsteşarına yer verilmedi. Yargıtay başkanları kurulların doğal üyesi olarak başkanlık görevi üslendi. Adalet Bakanı’nın politik kimliği ile kurulda yer alması, özellikle ülkemizdeki yaygın politik geleneğin olumsuz etkilerini gündeme getirmesi kaçınılmazdır. Otuz yıldır Bakanın ve Müsteşarın doğal üye olduğu kurallar sayısız örneklerle doludur. Kaldı ki, Kurul Başkanı olarak Bakanın “kurulu yönetme” ; “yargıç ve savcılar hakkında soruşturma açma;” “HSYK Genel Sekreterini atama” gibi azımsanmayacak yetkiyle donatılması siyasal gücün etkiliğini artıracaktır. Bakanın oyunun, Müsteşar ve Türkiye Adalet Akademisi’nden gelecek bir üye ile üçe çıkması ve Cumhurbaşkanı desteği de. Cumhurbaşkanı’na kurula, öğretim üyeleri ve avukatlar arasından beş üye seçme yetkisi tanındı. Bu yetki, Cumhurbaşkanlığı onurunu hem de Cumhurbaşkanı’nın kişiliğini tartışılır duruma getirir. Geçen dönemlerde örneklerini çok yaşadık. Özal ve Sezer örnekleri geride kaldı diyemeyiz. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül de, yansızlık yeminine bağlı kalmamanın örneklerini veriyor. Fransa’da yeni düzenlemede, bu sakıncalar görülmüş olacak ki, Anayasa’ya Cumhurbaşkanı’nın seçeceği iki üyenin “idare, yargı ve parlamento ile ilişkisi olmayan kişilerden olması” koşulu getirildi. Anayasa değişikliğinde, on asıl ve yedi yedek üyenin birinci sınıf adli ve idare yargı yargıç ve savcılarının kendi aralarından yapacakları seçimle belirlenmesi öngörüldü. Yerel yargı yerlerindeki yargıç ve savcıların kurulda görev almaları katılımcı demokrasinin gereğidir. AB ülkelerinde dü zenlemeler de bu doğrultudadır. 1961 Anayasasında aynı düzenlemeye yer verilmesine karşın, seçimlerde başta siyasal güçler (AP ve CHP) olmak üzere yargı dışı odaklar etkili oldu. Anayasa değişikliği kesinleşirse siyasal güçler yanında dinsel inançların, tarikatların da devreye girmesi beklenmelidir. Kurul’un beş asıl beş yedek üyesi Yargıtay ve Danıştay’ın kendi aralarından doğrudan seçecekleri yüksek yargıçlardan oluşacaktır. Seçimlerde, Cumhurbaşkanı’nın devreden çıkarılması yerinde olmakla birlikte; seçimin doğasında yer alan olumsuzlukları kaldırmayacaktır. Şimdi şu soruyu yanıt arayabiliriz: Halk oylamasından onay alırsa bu düzen başarılı olacak mı? Yani “bireyin doğru ve güvenli yargılama hakkı işlerlik kazanacak mı”: “Yargıda son birkaç yıldır doruklara tırmanan bölünmeler” sona erecek mi? Değişikliğin baş mimarı Sayan Başbakan Erdoğan’a göre “HSYK’de ideolojik yaklaşımlar devreye girdi, bunlar kendi tezgahlarını kurmuşlar, şimdi tezgah bozulacak diye telaşa kapıldılar (1) artık hukuk millet adına karar verecek.” Ancak Başbakanın yargı konusunda kafa karıştıran tüm açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde; bu umudun yandaş yargı özleminin belirtisi olduğunu düşünmek gerekir. Değişikliğin bazı düşünür ve yazarlarca da desteklenen temel gerekçesi şu: “Geniş tabanlı bir HSYK, yüksek mahkemelerin oluşturduğu takım erkini ortadan kaldıracak ve seçici takım genişleyerek daha sağlıklı kararlar alınacaktır.” 1961 Anayasası da, geniş tabanlı bir yargıçlar kurulu öngörmüştü. Çeşitli odaklı iç çekişmeler nedeniyle kurul çalışamaz duruma düştüğü için 1972’de yalnız Yargıtay üyelerinden oluşturulan Yüksek Hakimler Kurulu (YHK) oluşturuldu. Ancak o da başarısız oldu. 1981’de getirilen değişiklikle ise, Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nın katılımı ile taban genişletilerek HSYK oluşturuldu. Kurulda, yüksek yargıçların biçimsel ağırlığı ve çoğunluğu söz konu olsa da, 30 yıl içinde bu üyelerin bir bölümünün, çıkar ilişkisi ya da inanç birliği içinde politik gücün yanında yer aldıkları da bir olgudur. Bu durum, siyasal gücün görünürdeki iki oyuna karşın kurulda etkin olmasını sağlamıştır. POLİTİK ETKİ Bu nedenle geniş tabanlı bir HSYK beklenileni vermeyecektir: Politik güç, her ne pahasına olursa olsun gerek üyelerin seçiminde gerekse çalışmasında etkisini artırmanın yollarını büyük bir olasılıkla bulacaktır. Diğer yandan, gerek kurulun doğal üyeleri ve yandaşları ile bir kısım seçilmiş üyeleri arasında şimdiki gibi çekişme ve tartışmalar politik ortama da yansıyarak sürecektir. İyi niyetli destekleyenler olsa bile, bu düzen yargı sorunun çözmeyecek ve rejim bunalımına kadar uzanabilecek yeni sorunlar yaratacaktır. HSYK’nun bir sorun olduğu tartışmasızdır. Ne var ki; asıl sorun bilgili, etik değerleri özümsemiş insana saygılı, evrensel güvenceler sahip özgürlük sorumluluğu yüklenmiş yargıç sorunudur. Ancak, bu temel çürüktür (2) ve üzerine, özellikle bu kafayla oluşturulacak kurul da öncekiler gibi çökecektir. Bu nedenle yargının temelindeki yargıç kimliğini oluşturacak sorunlar çözülmeden iyi niyetli de olsa her düzenleme başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Yazının devamı 18. sayfada CBT 1225/ 12 10 Eylül 2010