Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kölelikten Günümüze: Bluesun Öyküsü 2 İnsanların doğup büyüdükleri, yıllardır üzerinde yaşadıkları toprakları terk ederek uzaklara gitmeleri kolay değil; çoğu kez bir zorunluluktan ya da beklenti, ümit olması gerekiyor. Özgürlükten yaklaşık yarım yüzyıl sonra, ABD’nin güneyinde yaşayan siyahlar için iki nedenin de geçerli olduğu söylenebilir. Yük. Müh. Fatih Ertimur (İstanbul Kültür Üniversitesi) S iyahlar 1910 dolayında kuzeye göç etmeye başladı “Büyük Göç” adı verilen bu olgu uzun sürdü, en yoğun dönem 19101930 arası. Göçün en önemli nedeninin ekonomik olduğu söylenebilir ama güneydeki ağır ırk ayrımcılığının da rolü büyük. Göç eden kesim esas olarak tarım işçisi ve/veya ortakçılık düzeninden umduğunu bulamayanlar. Ancak tarım dışı becerileri olan veya en azından okuma/yazması olan kesimin öncelikle göç ettiği sanılıyor. Güneyli siyahlar bulundukları yere en yakın demiryolu ile kuzeye gittiler ve bu güzergâh üzerindeki büyük şehirlere yerleşti. Louisiana ve Missisipi’de yaşayanlar Chicago’ya, Georgia ve Güney Carolina’da yaşayanlar çoğunlukla Philadelphia ve New York’a yerleşmeye çalıştılar. Yerleşim tercihlerinde etnik faktörler; Afrikalı Amerikalı kiliselerinin, örgütlerin, akJohn Lee Hooker raba veya tanıdıkların varlığı da etkili oldu. (1) Göç edenler kuzeyde de ırk ayrımı koşulları ile karşılaştığı gibi sınırlı iş olanakları nedeni ile kuzeyli siyahlardan da kabul görmedikleri söylenebilir. Ancak önce I. Dünya Savaşı, ardından ABD (Dış) Göç Yasası’ndaki sınırlamalar işgücü talebini arttırdı. II. Dünya Savaşı ve sonrasında savunma endüstrisindeki gelişmeler de, 40’lardan itibaren batı yakasında yeni iş olanaklarının ortaya çıkmasını sağladı. Göç sonucunda kuzeydeki büyük şehirlerde, özellikle imalat sanayisinin ağırlıklı olduğu bölgelerde önemli demografik değişiklikler meydana geldi. 1900 yılında Detroit’te yaklaşık 4 000 siyah yaşıyordu, 1930’da bu sayı 120 000’e çıktı. Chicago’da 1900’de yaklaşık 30 000 siyah vardı, 1930’da ise 233 000. (2) Göç değişen hızlarla sürdü, 1960’larda yavaşladı. 70’lerden itibaren bir tersine göçten söz etmek mümkün. Bu süreçte siyahlar kırsal yaşamdan kent yaşamına geçtiler. Ve Blues geleneği de bu değişime uyum sağladı. Göç sonucunda ortaya çıkan biçime “Kent Blues” adı veriliyor. Bu türün en önemli merkezi de Chicago oldu; John Lee Hooker, Muddy Waters (McKinley Morganfield), Howlin Wolf (Chester Arthur Burnett) de en çok tanınan isimleri. Kent Blues’da şarkıcıya küçük bir grup eşlik etmeye başladı, şarkı sözleri de daha “kentsel” oldu. Rıhtımı izliyorum, gelen gemilere bakıyorum Herkesin sevgilisini görebiliyorum, benimkini göremiyorum, Gemilere limana giriyor, görüyorum İnsanlar sevdiklerine kavuşuyor; görüyorum El sallıyorum, orada oturuyorum Öyle yalnız, rıhtımı izliyorum (I cover the waterfront John Lee Hooker) 60’lara gelindiğinde blues müzik endüstrisinin önemli bir parçası olmuştu. Elektrikli enstrümanların kullanılması ile birlikte Amerikan popüler müziğinin temel taşlarından biri durumuna geldi. Bluesun kentleşmesi ile birlikte beyazlar da bu türden örnekler vermeye başladı. Yine 60’larda blues İngiltereye sıçradı ve “British Blues” ortaya çıktı. Blues müziğinin kökünde hüzün var; “Blue” kelimesinin Amerikan İngilizcesindeki ikinci anlamı da bunu yansıtıyor. Hüzün bir yerde kölelikten miras, daha sonra da fakirlikten. Buna karşın şarkı sözlerinde ifade edilen hüzün daha çok aşk ile ilgili; toplumsal içerik çok yoğun değil. Siyahların yaşadıkları tüm zorluklara karşın protesto veya başkaldırı da yok veya çok az. Beyaz bluesunda toplumsal içeriğin daha yoğun olduğunu söylenebilir; önce Woody Guthrie, daha sonra Bob Dylan’da bu türden örnekler görebiliriz. Blues siyahların çektiklerini önemli ölçüde yansıtıyor, ama kölelerin çok uzun süren çabalar sonrasında özgür Afrikalı Amerikalılar konumuna gelmelerinin sembolü de Blues değil Gospel (Dinsel – Kilise) kökenli bir şarkı oldu: Galip geleceğiz Galip geleceğiz Bir gün galip geleceğiz Kalbimin derinliğinden İnanıyorum, bir gün galip geleceğiz El ele yürüyeceğiz El ele yürüyeceğiz Bir gün el ele yürüyeceğiz Kalbimin derinliğinden İnanıyorum, bir gün galip geleceğiz Özgür olacağız Özgür olacağız Bir gün özgür Kaynakça: (1) Tolnay, The African American Great Migration and Beyond, Annual Review of Sociology, 2003. (2) Gibson, Campbell ve Kay Jung, Historical Census Statistics on Population Totals by Race and by Hispanic Origin for Large Cities in the United States , U.S Census Bureau 2005 HÜCRE İÇİNE BAKIŞ Amerikalı bilim insanları hücre içlerinin incelenmesine izin veren elektrikli bir ölçüm aleti geliştirdi. Transistor özellikleri taşıyan kıvrık bir nanotel kalp hücrelerindeki elektrik sinyallerini kaydediyor. Ölçüm aletinin sensor ucu sadece 15 nanometre büyüklüğünde. Harvard Üniversitesi’nde Charles Lieber ile çalışan bilim insanlarına göre uç bazı virüslerden bile küçük. Alan etkili transistor olarak isimlendirilen yeni ölçüm aleti halihazırdaki sondalardan çok daha küçük olduğu için hücrenin içini bile inceleyebiliyor. V kıvrımlı bir tele benzeyen sonda bir enjektörle hücreye iletilmekte. Silisyum telinin iki uzantısı transistor elektrotları gibi işliyor ve bilgisayara bağlanabilmekte. Bu şekilde canlı hücrelerin elektrik tepileri kaydedilebilmekte. Bilim insanları ilk deneylerde yeni nanosondayla laboratuvarda üretilen tavuk kalp hücrelerinin atışlarını kaydetmeye başarmışlar. Narin yapısı nedeniyle sonda incelenen hücreyi çok hafif yaraladı, sonda çift kat fosfolipit ile kaplanacak olursa hücreye hiç zarar vermez diyor araştırmacılar. “Bu şekilde kaplanan alet hücreyle neredeyse kaynaşır ve hücrenin içine kadar itilmesi bile gerekmez.” Ayrıca incelenen hücrenin örneğin çözeltilerle kirlenmemesi de önemli bir gelişme. Ancak sondanın pratikte kullanılması biraz zaman alacak deniyor Science dergisinde. CBT 1223 / 14 27 Ağustos 2010