27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Bilimde otorite üzerine Yüksek Mühendis Mektebi’nde fizik profesörü olan Salih Murat (Uzdilek), Cumhuriyet gazetesinde bir süreden beri devam etmekte olan Darülfünun tartışmalarına dört yazıyla katılarak, Darülfünun’un nasıl düzeltilebileceği konusundaki görüşlerini açıklamıştır. 4 Ocak 1932 tarihli Cumhuriyet’teki “Daha iyi bir Darülfünun yapabiliriz” başlıklı üçüncü yazısında ise ağırlıklı olarak, bilimde otorite konusu üzerinde durmuştur. Yazısının bu konuyla ilgili bölümü şöyledir: Hazırlayan: Osman Bahadır “...Bu yüksek ilim müessesesinin ıslaha muhtaç olduğunu hepimiz kabul ettikten sonra tenkide (eleştiriye) gücenmemek lazımdır. İrşatları (uyarıları) hüsnü telakki (iyi kabul) etmeliyiz. Geçen gün bir müderris arkadaşım Sorbon’daki iki fizik hocası arasındaki münakaşalardan bahsediyordu. Tamamen şahsi mahiyette olan bu münakaşa 30 sene sürmüş. Şahsi mahiyette demekle hususi hayatı kastetmiyorum. İlim noktai nazarından şahsi mahiyet demek istiyorum. Hatta biz de böyle konuşsak ne çıkar? Darılmamalıyız. Demokrasiye layık olduğu veçhile münakaşalara alışalım. Ben otoriteyim demek meseleyi halletmez. Bizde sıkça geçen kelimelerden biri de, ilmi otoritedir. Bizde âlimin mevcut olmadığını kabul ettikten sonra, âlime has olması lazım gelen ilmi otoritenin kuvveti ne kadardır? Bizdeki ilmi otoritelerin çoğu bu vasfı sandalye veya kürsüden almıştır. Çünkü ilmi müesseselerimizin çoğu teşekkül devresindedir. Ve otorite de böyle iktisap edilmiştir. (kazanılmıştır.) Buna şeyhin kerameti kendinden menkul denir. Mesela Fen Fakültesi’ni ele alalım. Muayyen zamanda, muayyen bir nazır, muayyen bir zatı davet edip bir fen fakültesi için bir kadro istiyor. O zat arkadaşlarını seçiyor. İşte o otoritenin meydana çıkardığı otorite peykleri. Bilir misiniz, ilimde otorite ne kadar tehlikelidir. Bilhassa ilk otorite kendisinden yüksek veya müsavi (eşit) otoriteleri ekarte ederse. İlim tarihinden misaller alayım. Batlamyus otoritesi yüzünden zayıf addedilen fakat hakikati gören ilim adamları, güneşi merkeze getiremediler. Nihayet Kopernik bunu yapabildi. Fakat bir asır meccanen (burada, boşu boşuna anlamında) geçti. Hatta Kopernik bile bunu getiremedi, çünkü Engizisyon otoritesi (!) Bruno’yu yaktı ve Galile’yi susturdu. İlim tarihi bize gösteriyor ki, Galile’yi engizisyona çeken bizzat engizisyon değil, Galile’yi çekemeyen meslektaşlarıdır. Onu zındıklıkla itham ederek engizisyona çektiler. Aristo otoritesinin tecrübi ilimlerdeki tesirleri hemen 16 asır sürdü. Galile imdada yetişmeseydi, kimbilir ne kadar sürecekti? Newton otoritesi İngiltere’yi bir asır riyaziyeci (matematikçi) yetiştirmekten mahrum bıraktı. 18. asır riyaziye tarihinin İngiltere sahifeleri çevrilirse, Maclaurin’den maadasını (başkasını) bulamazsınız, o da İskoçyalıdır. İlim tarihinde daha buna benzer ne hakikatler var. Bu halde kuru otorite kalkanını tutarak taarruza geçmek değil, müdafaada bulunmak bile hoş gelmiyor. Bizde bir de diplomaya fazlaca ehemmiyet verilir. Bazı yerlerde diplomanın rolü yoktur. Mesela, bugün dünyanın büyük mütefekkirlerinden (düşünürlerinden) sayıSalih Murat (18911967) lan ve tarih kitabı ellerde dolaşan H.G.Wells, Londra Darülfünunu (Üniversitesi) Fen Fakültesi’nin hayvanat zümresinden rüus (sertifika) almıştır. Otorite olmak için çok okumak, okuduğunu hazmetmek ve bunu başkalarına ispat etmek lazımdır. Bazı ahvalde (durumlarda) diplomanın Nasrettin Hoca’nın kürkünden farkı yoktur. Statik otorite insanı aldatabilir. Yüksekteki boş madeni balonun kudreti mekniyesi aşağıdan bakanlara belki büyük görünür. Fakat düştüğü zaman anlaşılır ki, boşmuş. Onun için statik otoritelere aldanmak doğru değildir...” Ertuğrul Özkök’ün “Arta Kalan Zamanda” adlı arya seçkisinde bahsettiği o Borges öyküsünün sonunda yazar gelecek yüz yıl içinde yüz ciltlik efsanevi ansiklopedinin ikinci baskısının birisi tarafından ortaya çıkarılabileceğini umuyor. Bugün aradan 70 yıl geçmiştir ve Tlön Ansiklopedisi’nin 2. Baskısı’nın dijital kültürün sunduğu imkanlar dikkate alındığında, kısa süre içinde “bulunup” ortaya çıkarılmaması için bir neden kalmamıştır. Bir Borges Ansiklopedisi : Wikitlon Ertuğrul Özkük’ün sevdiği aryalardan derlemiş olduğu Arta Kalan Zamanda isimli müzik seçkisiyle (iki yıl gecikmeyle) yeni tanıştım. Her ne kadar zürafalı bir öyküyle taçlandırılan arya favori listeme girdiyse de başka bir aryanın arasına sıkışmış olan o Borges öyküsü dikkatimi çekti. Belki de öncelikle seçkinin formatından bahsetmek gerek. Aynı iki CD’den oluşan seçkinin ilk CD’sinde Özkök seçtiği her aryayla ilgili birer anıöykü de eklemiş. Kenan Işık da bunları seslendirmiş. Özellikle Tuhaf isimli son kitabını okuduktan sonra bunlara anıöykü demenin daha doğru olacağını düşündüm. Yani gerçek ile fantezinin birbirine karıştı(rıldı)ğı metinler. Borges öyküsüne ismini belirtmeden atıfta bulunuyor Özkök. Öyküdeki bazı detayları anımsadığı kadarıyla alıntılıyor. Öykü Erzurum dolaylarında (kurulduğu sanılan) bir medeniyetten bahsediyor. İşin ilginci bu uygarlık yazarın evinde yer alan bir Britannica Ansiklopedisi’nin bir cildinin son maddesi olarak geçiyor, ama o ansiklopedinin başka hiçbir nüshasında o madde yok! Bunu da daha sonra kapısına gelen bir okurla olan dialogundan anlıyoruz. Okur böyle bir ansiklopedi maddesinin olmadığını belirttiğinde, Özkök’e göre, Borges şöyle yanıtlıyor: “Hayret! Bendeki Britannica’da var”. 1986’nın 1 Haziran Cumartesi günü, kısa süre önce ölmüş olması nedeniyle, Cumhuriyet’te tam sayfa kendisinden bahsedilen bir makale vesilesiyle tanışmıştım Borges ile. O gün öğleden sonra Ankara Zafer Çarşısı’ndaki bir kitapçıdan aldığım (o zamana dek Türkçe’ye çevrilmiş olan) iki Borges kitabından birisi olan Yolları Çatallanan Bahçe’de geçer Özkök’ün anımsadığı öykü. Geçtiğimiz günlerde Thasos Adası’nda bir hafta sonu geçirmek üzere yola çıkarken sırt çantama sayfaları artık sararmış o kitabı da koydum. Adanın güney batı tarafındaki Potos kıyı kasabasında güneşin altında tembellik yaparken önce bu öyküyü okumayı tercih ettim. Beklediğim üzere öykü Özkök’ün “anı” kısmına giriyordu; gerçekti (hatta Borges’in yazdığı ilk öykülerdendir). Ancak ansiklopedi maddesiyle ilgili detaylar gerçeğin yorgun bellek tarafından zorunlu modifiyeye tabi tutulmuş hali gibiydi; fanteziydi. Borges’in kapısına dayanan bir okuru yoktu ama başka nüshalarda bulunmayan, ancak tek bir nüshada yer alan, ansiklopedi maddesi vardı. Söz konusu ansikopledi Britannica değildi ama onun 1902 tarihli baskısının korsanı olan Anglo Amerikan Ansiklopedisi idi. “Korsan madde” Borges’in (kiraladığı) mobilyalı evdeki ansiklopedide değil, yakın arkadaşı Bioy Casares’teki nüshada yer alıyordu vs. Öykü geliştikçe, bu uygarlığın belli bir yörede kurulmuş bir ülke (Uqbar) değil, tüm dünyaya yayılmış bir uygarlık (Tlön) olduğunu öğreniriz. Bu uygarlığı anlatan (her biri bin sayfa olan) yüz ciltlik bir başka ansiklopedinin tesadüfen bulunan XI. Cildi ise üzerinde derin araştırmalar yapmalarına vesile olur Borges ve arkadaşlarının. Böylece pek çok filozof, bilim adamı, entellektüelin bir araya gelerek, (idealize edilmiş) bir uygarlığı ve tarihini (hiç değilse kağıt üzerinde) kurduklarını öğreniriz. Bu öyküyü okurken, dijital kültürün bugün sunduğu imkanları kullanarak Borges’in bu fantazisinin kolayca hayata geçirilebileceği düşünü kurdum. Basitçe bir wiki ortamıdır bu. Wikipedia ya da Wikileaks gibi. Belki adı da WikiTlon olacaktır. Borges’in anısına, Borgessever aydınlar, okurlar oturup kendi meslek alanlarınınn idealize edilmiş modellerini Tlön Uygarlığı’nın o konudaki realitesiymiş gibi bu sanal ansiklopediye ekleyebilirler. Belki de Borges’in öykünün sonunda bahsettiği ve gelecek yüz yıl içinde bulunacağına inandığı yüz ciltlik o “Tlön Ansiklopedisi’nin 2. Baskısı” internet üzerindeki bu WikiTlon olacaktır. SEMİVARİOGRAMLARLA MEKÂNSAL ÇEŞİTLİLİĞİN SAYISALLAŞTIRILMASI Dr.Servet Ahmet Çizmeli’nin master tezi Yayınevi: Lambert Akademik Yayınları Araştırmalarını biyooptik oşinografi, uzaktan algılama ve açık kaynak masaüstü ve web uygulamaları konusunda sürdüren Dr.Servet Ahmet Çizmeli, uydular aracılıyla elde edilen bilgiler yardımıyla deniz bilimleri, tarım, haritacılık, arkeoloji, jeoloji gibi bilim dallarında önemli adımların atılacağını öngörüyor. Mekânsal Çeşitliliğin Sayısallaştırılması başlıklı master tezi Lambert Akademik Yayınları’nca yayına değer bulundu. 20082009 öğretim yılında ODTÜ’de yarızamanlı ders veren Dr. S. Ahmet Çizmeli bu öğretim yılında Kanada’daki Sherbrooke Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yapacak. Çizmeli’nin tez/kitabı şu konuları içeriyor: Uyduların ve değişik hava taşıtlarının üzerine yerleştirilen algılayıcılar, gezegenimiz hakkında birçok değerli bilgi içeren sayısal görüntüler üretir. Bir görüntü, doğal ortamdaki mekânsal detayları sadece belli bir ölçek aralığında gösterebilir. Bu aralığın dışında kalan detaylar ise kaybolur. Bir görüntünün içerdiği detay, o görüntünün mekânsal ölçeği (çözünürlüğü) ile doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla aynı alan üzerinde değişik çözünürlükte kaydedilmiş çeşitli görüntüler birbirinden çok farklı bilgiler içerebilir. Söz konusu karmaşık mekânsal ilişkileri daha iyi anlayabilmek için mekânsal değişkenliğin sayısal modellenmesi yararlıdır. Bunun için mekân istatistiği yöntemleri kullanılabilir. Mevcut çalışma dahilinde doğal ortamın mekânsal değişkenliğini semivariogram tekniği kullanarak niceliksel olarak ölçen ve bu bilgiyi uzaktan algılamadaki ölçek problemine uyarlayan basit bir yöntem geliştirilmiştir. CBT 1223/ 12 27 Ağustos 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle