27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OMEGA3 haplarını boşuna mı alıyoruz? Bugüne dek omega3 yağ asitleri destek hapları, kalp ve damar hastalıklarını önlediği, bilişsel yeteneği güçlendirdiği, depresif eğilimleri azalttığı gerekçesiyle herkese tavsiye ediliyordu. Fakat son yapılan araştırmalar omega3 yağlarının hiç de düşünüldüğü kadar etkili olmadığını gösteriyor. Bunların tek kanıtlanmış somut yararı fetüsün gelişimi sırasında beyin ve gözlerin oluşumunda oynadıkları kritik rol ile sınırlı. Bunun için de destek almaya gerek yok; doğal beslenme yoluyla karşılanabiliyor. Reyhan Oksay Kalpdamar hastalıklarının dışında omega3’lerin diğer yararları konusunda çok sayıda çalışma var. Ne var ki hiçbirinin sonucu kesin kanıtlarla desteklenmiş değil. Söz gelimi Maryland, Bethesda’daki Ulusal Sağlık Enstitüsü’nden psikiyatr Joseph Hibbeln, bir ülkenin tükettiği balık miktarı ile depresyon hastası sayısı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya atmıştı. Hibbeln, Almanların yılda kişi başına 10 kg’nin altında balık tükettiğini ve halkın %5’inin depresyonda olduğunu saptarken tam tersi, Japonların yılda kişi başına 65 kg balık tükettiklerini ve toplumun yalnızca %1’inde depresyon görüldüğünü belirtmişti. Bazı bilim insanları: Depresyonun tedavisinde omega3’ler kullanılabilir, dedi. O mega3 hapları ilk kez 1980’li yıllarda piyasaya çıktı. 30 yıl sonra bile popülaritesinden bir şey kaybetmemesi, yararlarıyla ilgili iddiaların doğru olduğu inancının pekişmesine yol açıyor. Ancak son çalışmalar, bu iddiaların sorgulanmasını gerekli kılmakta. Omega3, çeşitli uzunluklardaki karbon atomu zincirlerinden oluşan yağ asidi ailesine verilen bir isim. Bunlar insan vücudu içinde üretilemez, dolayısıyla yiyeceklerden alınması gerekir. Üç tanesi insan sağlığı açısından çok önemli. Kısazincir alfalinolenik asit (ALA) özellikle yeşil yapraklı sebzelerde bulunan çok önemli bir molekül. Başlıca ceviz, keten tohumu, kanola, soya yağı, brokoli ve yosunda bulunur.. Tüm memeliler bu öncü molekülü, EPA (eikosapentaenoik asit) ve DHA (dokosaheksaenoik asit) olmak üzere iki önemli, uzun zincirli akrabalarına dönüştürürler. DHA, insan sağlığı için yaşamsal bir önem taşır, beyin ve retinada olduğu gibi farklı tipte hücrelerin zarlarında bulunur. EPA’nın antienflamatuvar etkisi var. İnsanlar ALA’nın %5 ve %10 arasındaki bir oranını EPA’ya, ALA’nın %4’ünden azını DHA’ya dönüştürür. DHA ve EPA ayrıca, başta deniz ürünleri olmak üzere hayvansal gıdaların yenmesiyle doğrudan da elde edilir. Yosun da bol miktarda EPA ve DHA üretir. Ve bu yağ asitleri su ürünlerinde birikim yapar. En fazla uskumru ve ton balığı gibi yırtıcı balıklarda bulunur. likle koruduğu yolunda kesin bir şey söyleyemeyiz. Bazı insanlarda etki yaratabilir ancak bu her insan için geçerli değildir.” İngiltere, Cardiff’teki Tıbbi Araştırmalar Konseyi Epidemiyoloji Ünitesi’nin yürüttüğü bir diğer çalışmaya göre, kalp krizi geçirmiş erkeklerin balıkyağı destekleri almaları durumunda, yağlı balık yiyen veya plasebo kullanan erkeklere göre ölme riskleri daha yüksekti. Hooper, bu çalışmanın mükemmel olmadığını ancak sonuçlarının insanları kaygılandıracak kadar dikkat çekici olduğunu vurguluyordu. Ne var ki 2008 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) birlikte hazırlamış olduğu yağ ve yağ asitleri konusundaki ortak bir rapor, koroner kalp hastalıklarının önlenmesinde omega3’ün katkısı olabileceğine dikkat çekti. WHO’nun raporuna destek veren King’s College London’dan beslenme uzmanı Tom Sanders, Hooper’ın çalışmasının yayımlanmasından sonra yapılan iki büyük çalışmanın, saflaştırılmış EPA ve DHA’nın kalpdamar hastalıklarına karşı koruyucu bir etkisinin olduğunu ortaya çıkarttığına dikkat çekti. Sanders, iki yıl boyunca yağlı balık yiyen veya balıkyağı desteği alan insanların ikinci bir kalp krizi geçirme riskinin %18 oranında azaldığını belirtiyordu. FAO/WHO raporlarının hazırlanmasında danışman olan Sanders’e göre, randomize ve kontrollü deneylerde, balık yemenin veya balıkyağı destekleri kullanmanın, kalpdamar hastalıklarından herhangi bir türünü geçirme olasılığını %11 oranında azaltıyordu. Kaldı ki Sanders de, omega3’lerin bu koruyucu etkiyi nasıl yarattığı konusunda kesin bilgiye sahip değildi. Deneylerde balık yağı kullanıldığı için, bu koruyucu etki EPA’dan mı, DHA’dan mı yoksa ALA’dan mı, yoksa hepsinin birleşmesinden mi kaynaklandığı bilinmiyor. BEYNE GÜÇ KAZANDIRIYOR MU? Omega3 ile ilgili iddiaların en yaygın olanı zihinsel gücü arttırması. İngiltere’de Durhan County Council’dan Madeleine Portwood’un ve Oxford Üniversitesi’nden fizyoloji, anatomi ve genetik bölümünden Alex Richardson’ın 300 çocuk üzerinde yürüttükleri bir deneyde, deneklerden yarısına omega3 destekleri verilirken diğer yarısına plasebo verildi Omega3 alan çocukların okuma, yazma ve dikkat toplama yeteneklerinde belirgin bir düzelme olduğu saptandı. Ancak destek alan çocuk grubunun yalnızca %40’ında. Bu araştırmadan elde edilen sonuçların hiçbiri bir daha tekrarlanmadı ve ortaya tutarlı bir sağlama çıkmadı. Geçen aylarda, iki yıl süren çiftkör, plasebokontrollü bir çalışmanın sonuçları açıklandı. Çalışma, omega3’ün 70 ile 80 yaşları arasındaki 867 insanın bilişsel yeteneği üzerindeki etkilerini ölçüyordu. Omega3 destekleri kullanan denekler ile plasebo kullanan grup arasında en ufak bir fark yoktu. Yetişkinlerde omega3’ler yavaş yavaş okside olur; dolayısıyla yerine konması gerekir. WHO’nun önerisine göre günde 0.25 gram yeterli. Bu dozun üzerinde destek almak yarar sağlar mı? Şu anda kalp krizinin tekrarlama riskini azaltmasının dışında, başka yararları ile ilişkin çok zayıf kanıtlar bulunduğu için, dışarıdan hap şeklinde destek almak yerine beslenme yoluyla bu desteği sağlamanın daha akıllıca. Kaynaklar: New Scientist, 15 Mayıs 2010 http://www.americanheart.org/presenter.jhtml?identifier=4632 ftp://ftp.fao.org/codex/ccfl32/fl0411e.pdf www.healthytuna.com/health.../pregnancyeatingguidelines . GÖRME SORUNLARI Temel yağ asitlerinin rolü ile ilgili ilk araştırmalar 1920’li yıllarda başladı. İlk edinilen bilgilere göre yeterli ALA alamamış primatlarda DHA miktarının çok düşük olduğu görüldü. DHA’nın azlığı ise retina fonksiyonlarında anormallikler ve görme bozukluklarına yol açıyordu. Diğer semptomlar ise aşırı susama hissi, aşırı kuru saç ve cilt idi. Nobel ödüllü bilim adamı John Vane 1970’li yıllarda prostasiklin denilen, kanın pıhtılaşmasını önleyen bir molekülün EPA’dan türetilebileceğini ortaya çıkarttı. Bu çalışma ileri çalışmaları tetikledi ve en sonunda Daan Kromhoult’un New England Journal of Medicine dergisinde 1985 yılında yayımlanan çok önemli bir makalesinde, az miktarda yense bile, balığın kalp hastalıklarına karşı koruma sağladığı ileri sürülüyordu (vol 312, p1205). Daha sonraki geniş kapsamlı çalışmalar, omega3’ün kalp krizinin tekrarlama olasılığını engellediğini gösteriyordu. OMEGA3 HAKKINDA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR Hiperaktivitedikkat eksikliği İddia: Dikkat eksikliği olan hiperaktif çocuklarda omega3 düzeyi düşüktür, haplar hastalığın belirtilerini azaltır. Şimdiki görüş: Bugüne dek bu konuda yapılmış araştırmaların sonuçları, çok büyük tutarsızlıklar gösteriyor. Dolayısıyla güvenilir bir sonuç söz konusu değil Bilişsel fonksiyonları güçlendirme İddia: Balık yağı destekleri, okuma, yazma ve davranışları belirgin şekilde geliştirir. Şimdiki görüş: Bugüne dek bu konuda yapılmış çok sayıda araştırmanın sonuçları incelendiğinde, sonuçların tutarsız olduğu görüldü. Dolayısıyla güvenilir bir çıkarım söz konusu değil. Son yapılan geniş kapsamlı bir araştırma, ileri yaşlarda bilişsel fonksiyon üzerinde böyle bir yararın söz konusu olmadığını gösteriyor. Kanser İddia: Sıçan çalışmalarında DHA’nın tümörü küçülttüğü görüldü. Şimdiki görüş: Dünya Kanser Araştırma Fonu tarafından yapılan sistematik bir inceleme, omega3’ün kanser üzerindeki etkisinin çok küçük olduğunu keşfetti. Tek güvenilir çalışma, balık tüketiminin tiroid kanseri riskini azalttığını gösteriyordu. Ancak bilim insanları bu etkinin omega3’e değil, balığın iyot içeriğine bağlı olabileceğine dikkat çekiyordu. Saldırganlık İddia: Bol miktarda omega3 içeren yiyeceklerle beslenen uluslarda cinayet oranı düşüktür. Şimdiki görüş: Bu ikisi arasında bir korelasyon olduğu konusunda güçlü bir inanç var. Yalnızca bu görüşe karşı çıkanlar, nedensonuç ilişkisi ile ilgili kanıtların yetersiz olduğunu söylüyor. KALP KRİZİNİ ÖNLÜYOR MU? CBT 1212/8 11 Haziran 2010 Omega3’ün insanları kalp krizine karşı koruduğu giderek sorgulamaya yer bırakmayacak kadar kesinlik kazanırken İngiltere’deki East Anglia Üniversitesi’nden beslenme uzmanı Lee Hooper’ın çalışmaları, bu konuda bir kez daha düşünmeye sevk etti. Kendinden önceki geniş kapsamlı çalışmaları yeniden gözden geçiren Hooper, 2006 yılında şöyle diyordu: “Uzun zincir ve kısa zincir omega3 yağlarının, insanları kalpdamar hastalıkları veya kansere bağlı ölümlerden kesin Alzheimer hastalığı İddia: Sıçan çalışmalarından elde edilen bulgulara göre DHA Alzheimer hastalığının ortaya çıkışını geciktirir. Şimdiki görüş: Son yapılan iki geniş kapsamlı araştırma, omega3 desteklerinin normal yaşlanma ve bunama tedavisinde bilişsel yetenekler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını gösteriyor. Depresyon ve diğer zihinsel sağlık sorunları İddia: Yiyeceklerinde omega3 düzeyi yüksek olan ülkelerde depresyon ve intihar daha az görülür. Şimdiki görüş: Randomize ve kontrollü çalışmaların sonuçları incelendiği zaman şizofreni, iki kutuplu (bipolar) hastalıklar üzerinde en ufak bir yarar görülmedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle