Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Taciz olayları “İnsana ait olan hiçbir şey bana yabancı değil”. 20. yüzyılın büyük bilim insanlarından S. Freud böyle diyor. Her türlü yasak dürtüyü tanıdığını ve bildiğini söyler. Ancak insanın psikososyal gelişme ve sosyalleşme ile bu dürtüleri kontrol ettiğini, bu dürtülerin yaşantısında kendisine ve çevresine zararlı biçimde ifade edilmeyeceğinden emin olduğunu bize gösterir. Prof. Dr. Nevzat Yüksel, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, nyuksel@isbank.net.tr Kılıçdaroğlu’na öneriler: Yolsuzluk konusu Sayın Kılıçdaroğlu, Yeni görevinizi içtenlikle kutlar, toplumumuzun derinden ihtiyaç duyduğu dürüst ve akıllı yönetim yolunuzun açık olmasını dilerim. Bir yurttaş olarak bu koşuya bir katkıda bulunabilmek için yolsuzluklar konusundaki önerimi ilginize sunacağım. Çok sayıda önerinin masanızı kapladığını tahmin ederek sadece başlıklar halinde yazacağım. Tınaz Titiz Yolsuzluklar ? Yolsuzlukların, milli gelirimizin önemli bir bölümünü yuttuğu, bu kaçağın yurttaşların hizmetine sunulabilmesi halinde birçok sorunun çözümüne uygun bir iklim yaratacağı söyleminize tamamen katılıyorum. Ama bunun, söylemek, ceza önermek, arttırmak, yasa çıkarmak gibi geleneksel yollarla gerçekleştirilebilir olduğunu da düşünmüyorum. ? Halkımızın büyük çoğunluğunun, yolsuzluklara uygun iklim yaratan değer yargıları konusunda, yukarıdaki öngörüye hiç olmazsa uzunca bir süre için yardımcı bir eğilim içinde olmadığını düşünüyorum. ? Kronik hale gelmiş yolsuzluklar konusunda, iriliufaklı ve her biri bu konularda uzmanlaşmış kişi, grup ve kesimler, her türlü güç odağının çevresini çok çeşitli kıyafetler içinde sarmakta ve o gücü sömürmeye başlamaktadır. Bu kişi, grup ve kesimlerin ideolojisi, partisi, dini ya da herhangi diğer bir başat kimliği yoktur. Tek kimlikleri, iktidar, muhalefet, terör örgütü, ideolojik örgüt, belediye, bürokrasi ya da ticari şirket fark etmeksizin “güç sömürücülüğü”dür. ? Bu kişi, grup ve kesimler, kendilerinin dürüst kişi, grup ve kesimlerden ayırtedilememesi için gereken taklit yeteneğine fazlasıyla sahiptir. Ama taklit yoluyla gizlenmenin mümkün olamadığı hallerde her türlü acımasız yöntemi de kullanmaktan çekinmeyecekleri bellidir. ? Nitekim, kendisinin dürüstlüğünden en küçük kuşku bulunmayan nice devlet adamlarını çevreleyen bu gibi kişi, grup ve kesimlerin ne büyük yolsuzluklar yaptıklarına ait örnekler vardır. ? Bütün bunlar, yolsuzluklarla mücadelenin basit bir süreç olmadığını gösteriyor ve zaten siz de bunun fazlasıyla bilincindesiniz. ? Bu durum karşısında önerim şudur: Halkımızın, değer yargılarıyla yolsuzluklara yeşil ışık yakan çoğunluğunun yanı sıra, yine o halkın içinde adına nadir azınlık denilebilecek, fakir ya da varsıl, sıradan ya da sıra dışı insanlar da mevcuttur. ? Bu insanlar aracılığıyla toplumda erdem odakları yaratmak üzere bir kampanya başlatmanızı öneriyorum. ? Toplumdaki her kesim içinde rast gele dağılmış bu insanlar şoför, avukat, işçi, milletvekili, asker, bürokrat ya da ev kadını olabilir. Nitekim tanıdığımız kadarıyla siz de onlardan birisisiniz. ? İşte tam bu nokta, adına sosyal icat denilebilecek bir çözüm yolunu gösteriyor: Bu kesimler içindeki söz konusu nadir azınlık mensupları, kendi iştigal alanlarıyla sınırlı olarak ama son derece somut terimlerle ve de kolay denetlenebilir birkaç konuda etik güvence vermeye çağırılmalıdır. ? Örneğin, sürücüler şu 5 konuda birer etik güvence verip, bunun bir simgesi olarak da araçlarının camına bunu belirten bir sticker yapıştırabilirler: Alkollü araç sürmeyeceğim, kırmızı ışıkta duracağım, kimsenin önünü kesmeyeceğim, emniyet kemeri bağlayacağım ve hız sınırlarına uyacağım gibi. Bu küçük nüvenin eğer bir iletişim kampanyasıyla desteklenirse toplumda giderek yaygınlaşabileceği ve giderek daha çok insanın trafik konusunda bu güvenceyi vermek isteyebilecekleri beklenir. ? Ya da milletvekili veya belediye başkan adayları şu etik güvenceleri seçmenlerine verebilir: Her yıl akçalı işlerimi bağımsız bir denetleme kurumuna denetletip ilan edeceğim, Çıkar çelişkisine yol açabilecek bir iş yapmayacağım, Şahsıma avantaj sağlayabilecek önerilerin bir dönem sonra yürürlüğe girmesi yolunda oy kullanacağım, Kimden gelirse gelsin her türlü yolsuzluk önergesine kabul oyu vereceğim, Hakkımda yapılacak araştırmaları etkileyebilecek konumda ise derhal istifa edeceğim gibi. ? Halk arasında yaygınlaşması için siyasi irade ile desteklenen böylesine bir enstrüman kullanmaksızın yolsuzluklarla mücadelenin ahlaki boyutunun eksik kalacağına dikkatinizi çekmeyi bir borç bilirim. Sayın Kılıçdaroğlu, Yazdığım satırların ne ölçüde ilginizi çekeceğini değerlendiremediğim için birkaç önemli konuda daha (işsizlik ve sorun çözme kabiliyeti yetmezliği) düşüncelerimi bu aşamada yazmıyorum. Ama arzu ettiğiniz zaman onları da yazar ya da arzu ederseniz sözel olarak da anlatırım. Tekrar başarı dileklerimle birlikte selam ve saygılarımı sunarım. u dürtüleri kontrol etmemizi sağlayan güçler benlik gücümüz olup psikososyal gelişimle gelişir ve güçlenir. Denetleme düzenekleri bu dürtüleri kontrol ederek, kural dışı biçimde dışa vurumunu engeller. Bazen de gelişme ve denetim düzenekleri sağlıklı biçimde çalışmaz ve olur olmaz biçimde, cinsel ve fiziksel taciz, çocuğa cinsel sevi, yasak sevi biçiminde ifade bulur. Ülkemizde bu tür olayların basında son zamanlarda sıkça yer aldığını görüyoruz. Bir bilim insanı olarak biz olayların arttığı kanaatinde değiliz. Bu konuda duyarlılık değişimine koşut olarak daha çok duymaya başladığımızı söySağlıklı cinsel kim leyebiliriz. lik kazanmanın Şimdi bu tür dürtülerin insan hayatında ilk etkin yolu anne ve belirmesi ve denetlenmebaba ile sorunsuz yi öğrenme süreçlerine debir özdeşim ğinelim: Yaşamımızın ilk yapabilmektedir. bir yılında biyolojik olarak başta anneye olmak üzere tamamen bağımlılık söz konusudur. Açlık, susuzluk, sevgi ve bakım gereksinimi bireysel olarak giderilemez. Bu koşulsuz olarak çevreden karşılanmalıdır. Bu dönemin temel niteliği “hemen şimdi” ilkesidir. Bu ilke dürtülerin beklenmeden hemen anında doyurulması isteğini ifade eder. Bu gereksinimlerin tutarlı ve düzenli biçimde karşılanması çocukta bir güven duygusu yaratır. Çocuk bu tutarlılığı fark edebilme ve bunları kaydedebilme becerisine sahiptir. Gereksinimlerin karşılanmaması veya karşılanmasındaki tutarsızlık ve düzensizlik ise bu güven duygusunun yerleşmemesine, insanın güvensiz ve çaresiz olmasına yol açar. Çevreye karşı bu olumsuz algılar nesnelerin olumlu yanları yanında olumsuz nitelikleri olabileceğini görebilmeyi de engeller. Çevreyi ya hep iyi ya da hep kötü olarak algılar. Bu algının benlikte yerleşmesi halinde ileride uyum yapabilme ve çevreyi doğru biçimde algılayamama, saldırganlıkla sonuçlanabilir. Saldırganlık çevreye karşı olabileceği gibi kendi bedenine de dönebilir. Kendine yönelik aşırı saldırganlığın psikanalitik ekolde özkıyım nedeni olabildiği bilinmektedir. Böyle bir insan ilişki içinde bulunduğu insanlara karşı ileri derecede bağımlı olabileceği gibi ileri derecede saldırgan olabilir. Bu saldırganlığın kendini ileride fiziksel ve cinsel saldırı eylemleri biçiminde göstermesi olasıdır. Çaresizlik sağlıklı nesne ilişkisi kurmayı da engeller. Sürekli bir güven arayışı çevresel uyaranların patolojik biçimde tehlike uyaranı gibi algılanmasına neden olabilir. Tehlikeden korunmanın en etkin yöntemlerinden kaçıp kurtulmanın olanaksız olduğu durumlarda saldırmaktır. Saldırganlığı hemen her tür top B lumsal olayda görmekteyiz. Trafik kurallarına uymama, yol vermediği için bir insanı çekip vurma vb. bu tür saldırganlık örnekleridir. Bu gözlemi cinsel taciz olaylarına da uygulamak olanaklıdır. Sürekli sevgi ve ilgi gereksinimi içinde olan ve sürekli olarak da sevgi nesnesinden gerçek veya hayali olarak ret yanıtı alan insan, kendi iç huzuru için bunu zorla elde etmeye kalkabilir. Başka bir deyişle psikososyal gelişimin bu basamağını sağlıklı olarak geçemeyen insan “hemen şimdi” ilkesine göre düşünür ve davranır. Yaşamın ilk yılındaki bebek gibi ilgi ve sevgiyi doğal hakkı olarak görür. Bunun fiili sonucu cinsel, fiziksel saldırganlık, yasak sevi vb. dir. CİNSEL KİMLİK KAZANMAK Cinsel kimliğin kazanılması sırasındaki gelişimsel sorunlar da cinsel sorunların ve cinsel saldırganlığın nedeni olabilir. Yaşamımızın 36. yaşları arasında cinsel kimliğimizi kazanmaktayız. Sağlıklı cinsel kimlik kazanmanın etkin yolu anne ve baba ile sorunsuz bir özdeşim yapabilmektedir. Özdeşim başka insanların istenen özelliklerinin alınarak benliğe mal edilmesidir. Özdeşim sorununa yol açan sorunlar cinsel kimlik ve yakın ilişkilerde de sorun yaratır. Cinsel sorunlara ve cinsel kimlikle ilgili sorunlara yol açar. Cinsel doyum nesnesinin tehlike uyaranı gibi algılanması söz konusu olabilir. Bu dönemde erkek ve kız çocuklarında karşı cinsten ebeveyne karşı cinsel fanteziler doğal olarak vardır. Bu eğilim bu dönemde her iki cinste de anne ve babaya karşı dürtüleri düzenleyecek yeterli psikososyal becerilerin ve ego güçlerinin yeterince gelişmemiş olmasındandır. Bu düşünceler sağlıklı özdeşim ile denetim altına alınır. Yasak sevi kuralı gelişir. Bu kural eski dilde “fücur” olarak bilinen, onaylanmayan insanlarla cinsel eyleme girmeme kuralıdır. Özdeşim sorunları yasak sevi kuralının da sağlıklı olarak benimsenmemesine de neden olabilir. Sonuçta biz kızı ile, annesi ile, babası ile vb. ilişkiye giren insanlar görürüz. Bu dönemin sağlıklı biçimde aşılması ile insan plan yapma ve geleceğe umutla bakabilme becerilerini kazanır. Bu becerileri kazanamamış olmak yaşamın tehlikelerle dolu olduğu algısı eşlik eder. Çevreyi tehlikelerle dolu olarak algılamak korunma güdüsünü sürekli canlı tutacağından, saldırganlığın en önemli nedenlerindendir. Yukarda belirtilen gelişim süreçleri kültürümüzde ne ölçüde sağlıklı olmaktadır? Çocuklarımıza sağlıklı davranış örnekleri ile dürtülerini kontrol edebilmeyi öğretebiliyor muyuz? Yoksa yaşama ve hayatta kalma kaygılarını arttırıyor muyuz? Bu sorulara olumlu yanıt verebilme olanağımız yoktur. CBT 1212/ 18 11 Haziran 2010