27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNDEM İnşaatçıların Başarısı ve Akademi Günü ‘Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’ “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İ.Ü. Yayınları Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1212 11 Haziran 2010 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Miyase İlknur GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir Sağlık sayfası VKV Amerikan Hastanesi’nin katkıları ile hazırlanmıştır YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.3437274 Faks: 0212.3437264 CUMHURİYET REKLAM Tel: 0212.2519874/3437274 Yerel Süreli Yayın BASKI DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Öncelikle kapak konumuza dikkat çekelim, sonra Akademi Günü‘de dönelim: Doğan Kuban yan sayfadaki yazısında ilginç bir saptama yapıyor ve inşaat şirketlerimizin yurtdışında kazandıkları başarının, Avrupa’ya gönderdiğimiz işçilerimizin ucuz emeği ile sağladıkları başarının arasında bir fark olmadığını ileri sürüyor... Bu ilginç kıyaslamanın peşine düştük orta sayfamızdaki yazıda.. İnşaat şirketlerimizin başarısı da, ucuz emeğe mi dayanıyor? Yüksek katma değer, ileri teknoloji, inşaat şirketlerimizin hizmet ve mal üretiminde yok mu? Yüksek katma değer üretiminde dünyada var mıyız yok muyuz? Bu amaçla hem inşaat şirketlerimizin bugüne kadar aldıkları toplam iş hacmine baktık, hem de işçilerimizin ülkemize yaptıkları yüksek katkılara.. Ortaya ilginç rakamlar ve kıyaslamalar çıktı! Sanırım, uzmanların yorumlarını da aldığımız yazıyı ilginç bulacaksınız; amacımız şüphesiz ki ülkemizin ileri teknolojik yeteneğinin nasıl yükseltileceği konusunda bir tartışma yaratmak.. *** Geçen hafta Prof. Dr. Erdal İnönü‘nün doğum günü nedeniyle düzenlenen Erdal İnönü Karikatürleri sergisini gezerken, şüphesiz aklımda, izlediğim Akademi Günü de vardı. Türkiye’de Bilimler Akademisi kurulması tartışma ve girişimlerinin tarihi epey eskiye gider. Cumhuriyet döneminde 1927 yılında Türk hükümeti Sovyetler Birliği Bilimler Akademisine başvuruyor ve Türkiye’de kurulacak bir Bilimler Akademisi Projesi hazırlatıyor. Ama uygulamaya konmadığına göre, bu girişimden bir sonuç çıkmadı. Daha sonra çeşitli zamanlarda, başta Fuat Köprülü olmak üzere, kişiler ve yazarlar ülkemizde bilimler akedemisi kurulması konusunu gündeme getirdiler. 1993 yılında Erdal İnönü Başbakan yardımcısı oldu ve Bilimler Akademisi’nin kuruluşunu gerçekleştirdi! Böylece ülkemiz bilimi Avrupa’daki örneklerine kıyasla 300400 yıl sonra Bilimler Akademisi’ne kavuştu. (Akademi Günü üzerine Cumhuriyet’te 7 Haziran Pazartesi günü de yazım yayımlandı.) Akademi’nin kuruluşuyla ilgili çok önemli gördüğüm bir nokta var: Neden Akademi kuruluşu bu kadar gecikti!? Şüphesiz, güçlü bir görüş şöyle der: Türkiye’de bilimin zayıflığı nedeniyle... Ama hemen şu soruyu yöneltebiliriz: İtalya’da 1603’te Accademia Nazionale dei Lincei, ve İngiltere’de 1663’te Royal Society, aynı ve izleyen yüzyıllar içinde Avrupa ülkelerinde bilimler akademileri birbiri ardına kurulurken, o ülkelerde bilim (ve teknoloji!) güçlü müydü? Değildi, ama o ülkelerde kuruldu! O zamanlar, söz konusu ülkelerdeki (kültürel ve siyasi!) atmosfer ile bizdeki atmosferin farklı olması, aradaki çelişkiyi izah edebilir belki! Veya, o dönemin kraliyet siyasi çevreleri, bilim, düşünce ve felsefe ile rakiplerine üstünlük ve ülkelerinde ilerleme sağlayabileceklerini görüyorlardı! Belki de siyaset kültürünün egemen unsuru, bilimsel ve felsefi düşünce ve tartışmalardı! Veya; belirli olayların gerçekleşebileceği tarihsel momentumlar vardır! *** Bizim açımızdan ilginç bir nokta hâlâ şu: Akademi, bir üstyapı kurumu olarak, kendi kuruluşunun kaçınılmaz olduğunu dayatmamıştır. Öyle olsaydı, Erdal İnönü’den önce, devlet ve siyaset, bu olayı çoktan greçekleştirirdi! Akademi, İnönü’nün iktidarıy la ve istemesiyle gerçekleşti!! Tarihsel koşullar İnönü’ye iktidara getirmeseydi, Akademi’nin kuruluşuna ihtiyaç olur muydu veya ne zaman olurdu?! Aslında bu soruları veya tartışmayı, bu haftaki kapak konumuz olan, Türkiye’nin bilim ve teknoloji üretkenliğinin ekonomik yansımalarından bağımsız olarak görmemek gerekir. İki konuyu bu bağlamda düşünmeliyiz! Türkiye’nin siyasal yönetiminde en önemli unsur, ekonomidir! Ekonomideki ileri teknolojik ‘düzeysizlik’, doğrudan bilimle, teknolojik üretkenliğe verdiğimiz önemle ilişkilidir! Toplam dış satımımızda, ileri veya yüksek teknolojinin payı yüzde 1,4 ise eğer, üst yapıda, yani siyasi kültürümüzde ve bu kültürümüzün ülke yönetiminde, Akademi’ye ihtiyacı yoktur, biçiminde bir çıkarsama yapabiliriz! Şüphesiz ki TÜBİTAK vardır. Ama TÜBİTAK, allahaşkına, 1963’den beri vardır! Varlığı, ihracatımızdaki yüksek teknoloji payının yüzde 1,4’te kalmasını engelleyememiştir! Siyasi yönetim ve ekonomi kültürü, yapısal/ üstyapısal/toplam bir bilimteknolojiekonomi bütünleşikliği içinde bir politika tasarımını gerçekleştirmekten uzak olduğu sürece, biz minik ileri teknolojik başarıları “kapak konuları” ile sevinerek okura iletmeyi, daha uzun yıllar sürdürürüz! İnşaat şirketlerimizin yurtdışında aldığı projelerle göğsümüz bir adım önde gider! Ama arka planını, ülke yeteneğini, ülke yeteneğini nasıl geliştirmemiz gerektiğini, diğer ülkelerin bunu nasıl başardığını, ülke yönetim kültürü olarak, irdelemeyiz! Akademi iyi ki kuruldu! Siyasi kültürün ihtiyacı olmamasına rağmen, kuruldu! Akademi bir “ülke süsü” değildir! Bir yasal danışma yeridir. Ülke bilimsel ve teknolojik konularında da fikir ve destek verecek ülkesini tepeden tırnağa seven insanlar vardır orada! *** Akademi’ye iki yeni üye katıldı: Prof. Dr. Tayfun Özçelik (Asli Üye; Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı) ve Prof. Dr. Vural Bütün (Asosiye üye, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kimya Bölüm Başkanı. (Üye sayısı 135; 34’ü şeref üyesi, 86’sı asli üye ve 15’i de asosiye üye. Üyelerin dağılımı: 80’i fen ve mühendislik bilimlerinden, 24’ü sosyal bilimlerden ve 31’i de sağlık bilimleri) Akademi’nin en önemli girişimi olan Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Program (GEBİP) Ödülünü kazananların isimlerini (11. Dönem) burada da tekrarlayalım: İnanç Adagideli, Selçuk Aktürk, Aytekin Akyol, Mehmet Sait Albayram, Mehmet Cihat Alçiçek, Jens Allmer, Günay Yetik Anacak, Erhan Artuç, Yusuf Baran, Demircan Canadinç, Atilla Cihaner, Selin Aradağ Çelebioğlu, Zeynep Ayşecan Boduroğlu Gököz, Ertuğrul Kılıç, Serdar Kozat, Tarcan Kumkale, Hamza Kurt, Tuba Çiğdem Oğuzoğlu, Özhan Özatay, Emrah Özensoy, Müfit Sezer, Çağdaş D. Son, Gözde Ünal, Erkan Yılmaz. Gelecek Cuma gününe kadar hoşçakalın! obursali@cumhuriyet.com.tr Haziran'da 2010'da İTÜ Makine Fakültesi Konferans Salonunda saat 14.30'da Dr. Cavit Çıtak Teknoloji Konferansı veriyor: İleri Motor Teknolojilerinde Yeni Nanomalzeme ve Kaplama Türleri : Tasarım, Üretim ve Uygulama. Konunun özeti: Gün geçtikçe daha fazla mekanikleşen dünyamızda, aşınma ve sürtünmeden kaynaklanan enerji kayıpları hızla artarak, enerji tasarrufu ve çevrenin korun CBT 1212 / 3 11 Haziran 2010 Ali Erdemir, İTÜ Makine'de konferans veriyor Buluşlarıyla dünya çapında tanınan Ali Erdemir, 16 ması bakımından, ulusal ve küresel boyutta büyük sorunlara yol açmaktadır. Alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmemesi ve sera gazı salımına yönelik tedbirlerin ivedilikle alınmaması durumunda, yirmi otuz yıl sonra küresel anlamda büyük krizlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sadece taşımacılık sektöründe, dünyada yaklaşık 800 milyon motorlu taşıt, her yıl 2 milyar ton petrol tüketip, 6 milyar ton CO2 üretmektedir. Motorlu taşıtların yakıt tüketimlerinde %20 oranında bir iyileştirme, yılda 400 milyon ton yakıt tasarrufuna ve 1.2 milyar ton daha az karbon dioksit salınımına yol açacaktır. Bu iyileşme çok iyi bir mekanik tasarım ve de sürtünmeyi önemli ölçüde azaltan malzeme ve yağlar kullanarak sağlanabilir. Bu konuşmada, enerji ve çevre ile ilgili yeni teknolojik ge lişmeler ve dünya çapındaki etkinliklerden başlayarak, motorlu taşıtlar için şu anda kullanılan ve gelecekte düşünülen yeni mekanik sistemler, sürtünmesiz nanomalzemeler ve yağlama tekniğindeki en son gelişmeler gözden geçirilecektir. Özellikle, nanoteknolojinin yeni kaygan malzemelerin tasarımı ve motorlu taşıtlarda kullanımı konusundaki gelişmeler vurgulanacak, bu gelişmelerin dünyayı tehdit eden enerji ve çevre sorunlarının çözümüne ne ölçüde katkıda bulunabilecekleri tartışılacaktır. Son olarak, rüzgâr ve hibrid sistemler gibi alternatif enerji sistemlerinde aşınma ve sürtünmenin sistem verimi ve ömrü üzerindeki etkilerinin önemi göz önüne alınarak, bu sistemlerde de aşınma ve sürtünme özelliklerini geliştirmeye yönelik yeni yaklaşımlardan kısaca söz edilecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle