02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yüksek öğretim Türkçe olmalı! Sayın Prof. Dr. Derin Orhon’un, 19 Mart tarihli CBT’de yayımlanan, ‘Türkçe yükseköğretim için yeterli midir?’ başlıklı yazısını ilgiyle okudum. Sayın Orhon özetle, İngilizce yapılacak eğitimin yüksek öğretimde kaliteyi arttıracağını savunuyor. Bu yaklaşımın doğru olmadığını düşünüyorum. Yükseköğretimde karşılaştığımız sorunlar birçok nedene dayanmakta, bu sorunları İngilizce eğitimden ayırarak tartışmakta yarar vardır. Prof. Dr. Taner Derbentli, İTÜ Makina Fakültesi Dekanı, [email protected] Derslerimde öğrencilerimin katkılarını her zaman beklerim, bazen dersin akışını öğrencinin bir sorusu yönlendirir. Öğrenci ve hoca derste bir iletişim rahatlığı içinde olmalı; bunun en iyi, anadilde olacağından kuşku yok. Erasmus programları çerçevesinde üniversitelerimize gelen öğrenciler için İngilizce dersler açılabilir. İTÜ’de bugün izlenen ve derslerin yüzde otuzunun İngilizce olduğu Türkçe programlar kapsamında, bu kolaylıkla sağlanabiliyor. Lisansüstü programlar için duruma daha farklı yaklaşılabilir. Bu programlara yabancı öğrencilerin katılmaları ve yabancı öğretim üyelerinin katkıda bulunmaları desteklenmelidir. ABD ve Avrupa’da olduğu gibi lisansüstü çalışmalarda uluslararası bilimsel ortamların yaratılmasının büyük önemi var. Derslerde kullanılan dil konusunda öğretim üyesi esnek davranabilmeli. Yüksek öğretimde İngilizce konusunda ısrarlıysak sanırım şu önemli soruyu da sormamız gerekir: En önde gelen üniversitelerimizde, araştırma kurumlarımızda, lisansüstü öğrenim görmek için ABD’den, Avrupa’dan, Çin’den, İran’dan, Irak’tan gelen kaç öğrenci var? Doktora sonrası araştırmalar yapmak için gelen kaç araştırmacı var, izin yılını (sabbatical) geçirmek için gelen kaç öğretim üyesi var? Sayın Orhon’un ‘akademik sistemimizde çıktılarla ilgilenmemek alışkanlık haline geldi’ sözleri gerçeği tam yansıtmıyor. Bugün birçok üniversitemizde, eğitim programlarımızın öğrenciye hangi yetenekleri kazandırması gerektiği, bunların nasıl ölçüleceği ve değerlendirileceği konusunda kapsamlı çalışmalar yapılıyor. MÜDEK veya ABET ölçme, değerlendirme ve belgelendirme (akreditasyon) süreci adı verilen bu çalışmalar giderek yaygınlık kazanmaktadır. Türkiye’de bilimsel kültürün oluşmasına İTÜ’nün büyük katkıları oldu. Bu katkı, iyi özümsediği teknolojiyi çevresindekilere anlatabilen mühendisleriyle, Türkçe telif veya çeviri teknik kitaplar yazan öğretim üyeleriyle gerçekleşti. İTÜ Senatosu’nun 2009 yılında aldığı karar “her bölümde en az bir programın istenildiği takdirde tüm bölümün derslerinin yüzde yüz İngilizce verilmesi” şeklindedir. Makina Fakültesi bu kararı, yürüttüğü iki Türkçe programla birlikte daha düşük kontenjanlı eşdeğer iki İngilizce program açarak uygulayacaktır. Bilimsel ve teknolojik kavramların en iyi anadilde oluşturulabileceğini, geliştirilebileceğini ve iletilebileceğini düşünüyorum. Bu bize düşüncelerimizi başka dillerde de daha iyi ifade etme, dünya kültürüne daha rahat katkıda bulunabilme olanağı sağlayacaktır. Bu nedenle yükseköğretim Türkçe olmalıdır diyorum. Üniversitelerde İngilizce eğitim Rus matematikçisi Grigory Perelman ile ilgili bilgiler geçen hafta basında geniş ölçüde haber konusu oldu. Dr. Grigory Perelman’ın bir topoloji problemi olarak bilinen “Poincaré Varsayımı’nı” kanıtlayıp bu varsayımı bir teorem haline dönüştürdüğünü iki yıl önce “Poincaré Varsayımı, Yılın Bilimsel Başarısı – Matematik Dünyasında Kavga” başlığı altında oldukça ayrıntılı bir yazı ile CBT’de yayınlamıştım. Prof. Dr. Bahattin Baysal, Türkiye Bilimler Akademisi B ugün bilimsel literatürü izlemek, uluslararası ortamlarda bilimsel etkinliklerde bulunabilmek için İngilizce bilmenin başka diller de değil gerekli olduğu, tartışılmaz bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında, İngilizce ortak bilim dilidir denilebilir. Ancak bu Türkçenin bilim dili olamayacağı anlamına gelmediği gibi ‘Türkçe yükseköğretim için yeterli değildir’ savında bulunmak, hem anadilimize haksızlık, hem de bugüne kadar yaptıklarımızı inkâr etmek olur. Sadece İTÜ Makina Fakültesi’nden örnek verirsek, Turan Onat, Fazıl Erdoğan, Vedat Arpacı, Salim Çıracı gibi uluslararası alanda adını duyurmuş birçok bilim adamı, Türkçe yüksek öğrenim görerek yetişti. İngilizce iletişim, çocuklarımıza üniversitede değil, erken yaşlarda kazandırılması gereken bir beceridir. Bunun için günümüz teknolojilerinin neden kullanılmadığı, örneğin televizyonda her yaştan insanlara seslenen İngilizce (yabancı dil) eğitim programlarının neden yapılmadığı, ilköğretimde öğrencilere neden iyi bir İngilizce bilgisinin verilemediği sorgulanabilir. Hatta öğrencilerimizin yüksek öğretimde başarılı olmalarını istiyorsak, aynı sorgulamayı matematik, felsefe, temel bilimler, edebiyat, sanat ve spor için de yapmalıyız. Değerlendirmesi gereken bir başka nokta da şu: Yükseköğretim çağına gelmiş yaklaşık iki milyon gencimiz var. Bunlardan en fazla elli bin kadarı, yabancı dil eğitiminin çok iyi verildiği ilk ve ortaöğretim kurumlarından geliyor. Yükseköğretimi İngilizce yapmak, büyük bir kütleyi bu olanaktan yoksun bırakmak anlamına gelecektir. ABD SINIRLI EĞİTİM Sayın Orhon’un belirttiği gibi yükseköğretimde öğrenci kuşkusuz sadece derste öğretim üyesi tarafından verilen bilgilerle sınırlı kalmamalı, kütüphaneyi kullanmalı, ödev ve uygulamalı çalışmalar yapmalı, kısaca kendi kendini geliştirebilmelidir. İyi bir yabancı dil bilgisi öğrenciye bu konuda çok yararlı olacaktır. Ancak Türkçe yükseköğretim, buna engel değildir. Son yıllarda yükseköğretimde kalitenin düşmesine neden olan en önemli etken kanımca, öğrenci sayılarındaki artıştır. Öğretim üyesi, araştırma görevlisi, yardımcı eleman sayıları ve donanım altyapısında büyük bir değişiklik olmadan, öğrenci sayısı büyük ölçüde arttı. Bu da ödev verme, uygulamalı çalışmalar yaptırma olanaklarını kısıtladı. Yükseköğretimde önemli olan fakat Sayın Orhon’un değinmediği bir unsur daha var: Öğrencinin derste veya ders dışında, öğretim üyesiyle yaptığı tartışmalar. ’de Clay Enstitüsü olarak tanınan bir kuruluş Poincaré Varsayımı’nı çözenlere verilmek üzere 1 miyon dolar ödül koymuştur. Bu ödülü kazanabilmek için ispatın hakemli ve yetkili bir ortamda yayımlanması ve matematik dünyasının incelemelerine iki yıl süre ile açık tutulması gerekiyordu. Sözünü ettiğim yazıda belirttiğim gibi ispatın tam ve doğru olduğu bir kitap halinde toplanarak yayımlanmıştı. İki yıl süre geçmiş ve geçen hafta basında yer alan haberler Dr. Perelman’ın bu ödülü alıp almadığı konusunda yoğunlaştı. Bu haberi basında yüzlerce insanın yorumladığını gördüm. CBT’de bu konuyu bildirdiğimize değinen bir tek yorum yoktu! Boşuna kürek çektiğimizi düşünürken birkaç gün önceki bir ödül toplantısında tanınmış bir profesör yanıma gelerek “CBT’deki yazılarımızı okuduğunu” söyledi. Bu olumlu destekten kuvvet alarak aşağıdaki yazıyı kaleme alıyorum. Üniversitelerde öğretimin İngilizce yapılması konusundaki tartışmalar güncelliğini sürdürüyor. Üniversite öğretim üyeliğinde uzun sürelerle Türkçe ve İngilizce dersler verdiğim için bu konuda biraz yetkili olduğumu düşünüyor ve ve görüşlerimi açıklamak istiyorum. 1945 – 1960 yıllarında Ankara Üniversitesi’nde asistan ve doçent olarak çalıştım. (Öğretim dili Türkçe.) 1960– 1982 yıllarında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde profesör olarak görev yaptım. (Öğretim dili İngilizce.) 1979 – 1990 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde çalıştım. (Öğretim dili Türkçe.) 1989 – 2010 yıllarında ekgörevli ve emekli öğretim üyesi olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışıyorum. (Öğretim dili İngilizce.) Ayrıca (19731980) yıllarında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Türkçe dersler verdiğimi belirtmeliyim. Özetle Türkiye’nin 5 büyük üniversitesinde yaklaşık 30 yıl Türkçe 40 yıl İngilizce dersler verdim. Üniversitelerde çalıştığım bu uzun sürenin (8) yılını çeşitli dönemlerde ABD üniversitelerinde konuk araştırmacı olarak geçirdim. Lisans ve lisansüstü düzeyde Türkçe ve İngilizce çok değişik dersler verdiğim. Türkçe dört kitap yazdım. İngilizceden üç bilim kitabını Türkçeye çevirerek yayımladım. Yönettiğim (30) yüksek lisans ve (36) doktora tezleri Türkçe veya İngilizce olarak yazılmıştır. Ortaöğretim ve üniversite öğrencili ği yıllarımda öğrendiğim Fransızcadan sadece Paris ve Strasbourg’da bulunduğum günlerde yararlanabildim. Doktoramı Orta Avrupa ekolünden (Göttingen) gelen bir konuk hocanın (Prof. Dr. Adolf G. Parts) yönetiminde yaparken İngilizce’yi lingafondan ve Hemingway’in öykü ve romanlarından öğrendiğimi söyleyebilirim. Edebiyat, şiir ve tarih ilgi duyduğum konular. Ancak dil öğreniminde yetenekli olduğumu söyleyemem. Böyle ayrıntılı bir açıklama yaptıktan sonra, CBT okurlarına üniversitelerde yabancı dil öğretimi konusundaki düşüncelerimi açıklayabilirim. Yabancı dil ile öğretime kesinlikle karşıyım! Boğaziçi Üniversitesi’nin çok eski yıllara uzanan bir geçmişi var. Gücüm olsaydı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretimin Türkçe verilmesini sağlardım. Şehirlerdeki panolarda, renkli ilanlarda yazılan İngilizce yazıları bir görgüsüzlük ve züppelik olarak niteliyorum. Dünyada insanların konuştuğu yüzlerce dil var. Türkçe en çok konuşulan büyük dillerden biridir. Ve Türkçe bugün edebiyatı ile, şiiri ile ve tiyatrosu ile tarihinin en üstün düzeyini yaşıyor. New York’da Port Sait gece kulübünde alaturka müzik dinlerken Ermenilerle Türkçe konuştum. Kudüs’de, Beyrut’ta Türk olmayan insanlarla Türkçe konuştum. Atlantik’ten Pasifik Okyanusu’na, Macaristan, İsveç, Estonya’dan Japonya’ya kadar sömürge olmamış hiçbir ülkede yabancı dilde eğitim verilmiyor. Bu bilgiyi bana üniversitede sınıf arkadaşım Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarlarından Nuri Kodamanoğlu vermiştir. Türkiye’de altı yaşında başladığı öğrenimini yabancı dilde başlayıp sürdüren çocuklar var. Onlar için bir şey diyemem. Ailelerinin bir özentisi! Türkiye’de ortaöğrenimini Türkçe yapmış bir öğrenci Türkçe düşünecektir. Türkçe düşünen bir genci İngilizce eğitime zorlamanın saçma olduğu kanısındayım. Polimer biliminin kurucularından Profesör Walter Stockmayer’e ODTÜ’de İngilizce ders verdiğimizi söylediğimde hayretler içinde kalıp çok üzülmüştü. Çok renkli, çokkültürlü bir dünyada yaşamak istiyordu. Yüzlerce yetenekli öğrencilerle çalıştım. Türkçe ve İngilizce öğretim görmüş olanlar arasında bir ayrım yapamam, bu öğrencilerin araştırmada etkinlikleri üzerinde de bir fark gördüğümü söyleyemem. CBT 1203/ 19 9 Nisan 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle