Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağlık Dil ve Konuşma Bozukluğu Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı: Dil ve Konuşma Bozuklukları dalında yüksek lisans yapmış, eğitimini akredite eden kurumun öngördüğü klinik çalışmayı tamamlamış, dil, konuşma ve yutma bozuklukları tanı ve tedavisini sunmaya yetkin uzman klinisyenlere deniyor. Seda Atilla Şahin, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi, Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı D il ve Konuşma Bozukluklarının Dünya’da ve Türkiye’de Geçmişi: Dil ve Konuşma Bozuklukları bağımsız bir meslek olarak dünyada 20. yüzyılın başlarından itibaren biliniyor. ABD’de American Speech Language Hearing Association (ASHA) derneği 1925’te kuruldu. Yaklaşık 140.000 üyesi var, Dil ve Konuşma Bozuklukları üzerine eğitim seminerleri düzenler ve bilimsel yayınlar çıkartır. İngiltere’de ise 1945 yılında Royal College of Speech Language Therapists (RCSLT) kuruldu. Avrupa Birliği’nden 28 ülkeden 31 dernek 1988 yılında bir araya gelerek Avrupa Birliği Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanları Derneği altında toplandılar. Türkiye’de ise 1999 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin altında Dil ve Konuşma Bozuklukları Ana Bilim Dalı kuruldu. 2000 yılında ise ilk yüksek lisans öğrencileri yetişmeye başladı. 2004 yılında Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanları Derneği, 2008’de de Ses Konuşma Yutma Bozuklukları Uzmanları Derneği kuruldu. Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlayan bu meslek 3 ana başlığı kapsar: dil bozuklukları, konuşma bozuklukları ve yutma bozuklukları. etkileşime geçmede sıkıntı yaşayabilirler. Çocuklarda görülen dil bozuklukları ise yaygın gelişimsel bozukluk, dil gecikmesi, dil bozukluğu ve öğrenme güçlüğü ana başlıklarında toplanabilir. Yaygın gelişimsel bozukluk tanısı konmuş çocuklarda dil ve konuşma gecikmesi, sosyal iletişim becerilerinde ve oyun becerilerinde bozukluklar gözlenir. Dil gecikmesi, çocuğun dil gelişiminin yaşının gerektirdiği becerilerin gerisinden gelmesi ile gözlenir. Dil gecikmesi nörolojik veya genetik kökenli gelişimsel bozukluklara veya işitme sorunlarına bağlı olabilir. Dil bozukluğu ise, çocuğun dili sözlü dili kullanmaması, kelime bulmada, cümle kurmada sıkıntı yaşaması veya kendine özgü bir dil ile konuşması şeklinde gözlenebilir. Öğrenme güçlüğü, dili kullanarak fikir üretmede, problem çözmede, analitik düşünmede, okuma ve yazmada yaşanan problemlere bağlıdır. Ayrıca öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda hafıza ve dikkat problemleri de yaygındır. masına rağmen ses doğru üretilemiyorsa terapi gereklidir. Fonolojik bozukluklar: İşitme problemi olmaksızın sesleri doğru algılama bozukluğudur. Örneğin, ses sürekli olarak başka bir sesle değiştirilerek kullanılır (/k/ yerine /t/) gibi). Motor konuşma bozuklukları: Apraksi nörolojik hasar sonrasında ortaya çıkan, sesleSeda rin çıkarılma aşaAtilla Şahin masında olan sıralama ve planlama zorluğudur. Kişi ne söylemek istediğini bilse de gerekli kas koordinasyonunu sağlamakta zorlanır. İstemli konuşma otomatik konuşmaya göre daha zordur. Dizartri ise nörolojik hasar sonrası ağız, yüz ve solunum kaslarının zayıflaması ile görülür. Konuşma rezonansında, ses kalitesinde ve telaffuzda bozukluklar görülür. Serebral Palsi, Down Sendromu, SVA veya kafa travması nedeni ile görülür. KONUŞMA BOZUKLUKLARI Ses bozuklukları: Kişinin ses kalitesinde, volümünde ve perdesinde gözlenen farklılıklarının iletişiminin önüne geçmesi ses bozukluğuna işarettir. Ses bozuklukları yapısal (örn: nodüller, polipler vb.), nörolojik (örn: ünilateral, bilateral ses telli felci, spazmodik disfoni vb.), bir hastalığın etkisi ya da tedavi sonrası (örn: reflü, kanser) ya da yanlış ses kullanımına bağlı olabilir. Üst solunum yolları enfeksiyonuna bağlı olmadan 10 günden uzun süren ses şikayetlerinde kulak burun boğaz doktoruna danışılmalı. Değerlendirmenin sonucunda ses terapisine ihtiyaç olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Birçok ses bozukluğu ses terapisi ile giderilebilir. Bazı durumlarda ise ilaç tedavisi, cerrahi müdahale ve ses terapisi beraber gerekebilir. Akıcılık bozuklukları: Konuşma akıcılığının ses, hece, kelime tekrarları ile, ses uzatmalariyla, veya tıkanıp patlamalar halinde ses üretme ile bozulmasıdır. Kişi kekemelik esnasında bazı tık ve mimikler sergileyebilir. Kekemelik döngüsel ve değişkendir. En çok 25 yaşları arasında ortaya çıkar. Erkeklerde kadınlara göre 4:1 oranla daha sık görülür. Artikülasyon bozuklukları: Ses üretme bozukluğudur. Her ses onu üretmek için gereken kas koordinasyonu geliştikçe repertuara katılır. Örneğin /r/ sesi 6 yaşa kadar üretilemeyebilir. Fakat gerekli kas koordinasyonu gelişmiş ol DİL BOZUKLUKLARI Yetişkinlerde ve çocuklarda farklı dil bozuklukları görülür. Yetişkinlerde en sık görülen dil bozukluğu afazidir. Afazi, SVA, kafa travması, beyin tümörü veya dejeneratif hastalıklar nedeni ile beynin sol yarımküresinde yer alan konuşma merkezinin hasar almasından dolayı ortaya çıkan edinilmiş dil bozukluğudur. Beyin hasarının yerine göre, afazinin farklı tipleri var. Afazi sözlü ifadeyi, işitsel algıyı, okuma ve yazmayı etkileyebilir. Kişinin konuşması tutuk olabilir, birkaç otomatik kelime dışında konuşmakta zorluk yaşayabilir. Ya da konuşma akıcı olsa bile içerik anlamsız olabilir. Bunun yanında, söylenenleri anlamada da sıkıntı yaşanabilir. Dil ve Konuşma Bozuklukları uzmanı, durumu değerlendirerek, kişinin ihtiyacına göre şekillenmiş olan bir terapi programı oluşturur. Bireysel terapinin yanında benzer ihtiyaçları olan kişilerden oluşan grup terapisi de afazi tedavisinde büyük rol oynar. Beyin hasarı sonrasında oluşan kognitif iletişim bozuklukları da pragmatik dil bozukluğuna yol açabilir. Dilin pragmatik parametresi dili kullanma tarzı ile, yazılı olmayan sosyal iletişim becerilerini kapsar. Kognitif bozukluklar yaşayan kişiler diyalog kurma ve devam ettirmede, iletişim partnerleri ile uygun YUTMA BOZUKLUKLARI (DİSFAZİ) Oral, orofarienjeal kanser, larinks kanseri, nörolojik hasar, dejeneratif hastalıklar nedeni ile yutma için gereken istemli ve istemsiz hareketlerde oluşan aksamaya disfazi denir. Lokmanın yemek borusundan değil de nefes borusundan gitmesi halinde ses telleri ile kontak var ise buna“penetrasyon”, ses telleri seviyesin altına cigerlere iniyor ise “aspirasyon” denir. Aspirasyon, dil fonksiyonunda hasar, yutma refleksinin gecikmesi/olmaması, larinks kapanmasının azalması gibi nedenlere bağlı olabilir. Yutma değerlendirmeleri: Yatak başı yutma değerlendirmesi aspirasyon hakkında kesin bilgi vermez. FEES (Fiberoptic Endoscopic Evaluation of Swallowing) ise ses telleri seviyesine kadar görüntü verir ama yutma sırasında larinks kapandığından aspirasyonu göstermeyebilir. Modifiye baryumlu yutma değerlendirmesi ise Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı, Radyolog ve Radyoloji Teknisyeni’nin takım çalışması halinde yapılan bir diğer değerlendirmedir. Yutmanın tüm fazları değerlendirilir, var ise aspirasyon görülür. Kompanse edici stratejilerin başarısı gözlenir. Değerlendirmenin sonucuna göre kişinin diyet kıvamında değişiklikler yapılabilir, aspirasyon önleyici stratejiler gösterilir ve tedavi edici egzersizler uygulanır. “Beyin Travması” Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur 12 Nisan 2010 Pazartesi günü saat 18:30'da TÜBA İstanbul Ofisinde (İTÜ Eski Maden Fakültesi, Yabancı Diller Yüksek Okulu,( 0212 219 16 60) Beyin Travması konulu bir konferans verecek. Kafa travmalarına bağlı beyin hasarı önemli bir halk sağlığı problemidir. Trafik kazalarının sıklığı düşünüldüğünde beyin hasarının ne kadar yaygın bir sorun olduğu kolayca anlaşılır. Hasarda ortaya çıkan nörolojik bozukluklar beyindeki hasarın büyüklüğü kadar hasarın yeri ile de ilişkilidir. Hipofiz bezi beynin hemen altında Sella Turcica (Türk eğeri) denilen kemik boşluğunda yer alan, 0.5 g ağırlığında, infundibulum denen bir bölümle beyne bağlanan çok önemli bir endokrin organdır. Endokrin organlar yaşam fonksiyonları için gerekli olan ve hormon olarak adlandırılan maddelerin yapımından ve salgılan masından sorumludurlar. Hipofiz bezi salgıladığı hormonlarla diğer endokrin organların çalışmalarını düzenler ve bu özelliğinden dolayı orkestra şefine benzetilir. Beyin hasarına bağlı olarak hipofiz bezi de etkilenebilir ve farklı derecelerde hormonal yetersizlikle kendini gösteren hipofiz yetmezliği meydana gelir. Son 10 yıldır yaptığımız çalışmalarla beyin hasarına bağlı olarak gelişen hipofiz yetmezliğinin oluş mekanizmalarına ait önemli bilgiler elde ettik. Yakın kavga sporlarında, diğer kafa travmalarının aksine, tekrarlayan beyin hasarı söz konusudur. Bu sporu yapanlarda oluşan beyin hasarının kısa ve uzun dönem nörolojik etkileri çok iyi bilinmektedir. Ancak boks, kitboks gibi yakın kavga sporu ile uğraşanlarda hipofiz bezinin küçüldüğünü ve hipofiz yetmezliği geliştiğini ilk defa bildirdik. Bu bilgi bir endokrin keşif olarak kabul edildi. Ayrıca büyüme hormonu eksikliği olan boksörlerde ilk de fa tedavinin etkinliğini gösterdik. Hipofiz yetmezliğinin belirtileri çok sayıda hastada belirgin olarak ortaya çıkmayabilir. Kendini psikolojik ve fiziksel olarak iyi hissetmeme, halsizlik, yorgunluk gibi şikâyetler toplumda çok yaygındır ve bu şikâyetlerle başvuran hastaların önemli bir kısmında yoğun araştırmalara rağmen altta yatan bir neden bulunamaz. Beyin hasarına bağlı hipofiz bezi yetmezliğinin genetik özellikleri ve uzun dönem etkileriyle ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Kafa travmasına bağlı beyin hasarı mekanik bir olaydır ve sadece travmaya maruz kalan kişiyi etkiler. Buna karşılık, psikososyal beyin travması toplumsal bir travmadır ve doğal olarak toplumun faklı kesimlerini etkiler. Sadece bize ait bir durum değildir, ama insanlığı karşı karşıya bulunduğu evrensel sorunlar yanında iç dinamiklerimizden kaynaklanan sorunlarla da başa çıkmak zorunda olan Türk aydınının daha çok etkilendiğini söyleyebiliriz. CBT 1203/17 9 Nisan 2010