24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Toplumsal sorunların temel nedeni gelir eşitsizliği İki İngiliz akademisyen sosyal sorunların temelinde gelir eşitsizliğinin yattığını ileri sürüyor. Aşırı şişmanlık, psikolojik bozukluklar, yenidoğan ölümleri, erken hamilelik, uyuşturucu bağımlılığı gibi toplumsal sorunlar mutlak yoksulluktan değil, gelir dağılımındaki adaletsizlikten kaynaklanıyor. Bilim insanlarının sonuçları çok açık: Bir toplumda eşitsizlik ne kadar büyükse, sorunlar da o denli çoğalıyor. Reyhan Oksay de 20’nin gelirinden 9 misli daha fazla. Dünya, birileri gelişiyorsa, ötekilerin gelişemeyeceği bir Araştırmanın en ilgi çeken bulgularından biri de, eşitaşamaya geldi. Bu bir kehanet değil. Daha fakir fakat liğin sağladığı avantajlardan yalnızca yoksulların yararlanadil bir dünya ile, zengin fakir arasındaki uçurumun da mayacağının anlaşılması. Tam tersi, eşitliğin sağlandığı topha da artacağı bir dünya arasında, politik iktidarların çok lumlarda çoğunluk bundan yarar sağlayacak. üzerinde, evrensel bir kavga olacak. Her kes bir tarafa savHatta en eğitimli, iyi bir geliri olan orta sınıf bile daha rulacak. Bunu görmek için ister tek ülkede, ister dünya yü uzun yaşayacak, sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanacak zünde, zenginlerle fakirler arasındaki, farkın yıllar boyu gi ve şiddete daha az maruz kalacak. Çocukları daha iyi okulderek arttığını bar bar bağıran sayılara bakmak yetişir. larda okuyacak, uyuşturucuya yüz vermeyecek ve erken haÜlkenin çağdaşlığının bir başka temel ölçütü de bu bağ milelik yaşamayacak. lamdaki bilinçtir.” Eşitliğin sağlanması, sosyal basamakların en altındakiBilim adamları diyor ki: Sayın Doğan Kuban lere daha fazla yarar sağlamakla birlikte, en üst basamakHocamızın bu sayımızdaki takiler de daha mutlu bir yaşam sürebilecek. Bu yapının değişmesi “Çağdaşı Tanımlamak da için bir yol olmalı. Temel bir Çağdaşlık DÜNYA BANKASI VERİLERİ Herkes şirketlerin aç Sorunudur” başlıklı yazısınDünya Bankası’nın en zengin 50 sanayi toplumuna ait gözlülüğünden kâr meda gelir dağılımındaki eşitistatistiklerinden yasizlik konusunda yazdığı bu rakından bıktı. Mali rarlanan Wilkinson, satırlar aslında kehanet debu verilerden elde etkrizlere yol açan büyük ğil. tiği sonuçların daha şirketlerin manipülasGeçtiğimiz günlerde iki geniş bir coğrafyada İngiliz bilim insanının yazyonları. Eğer hükümetgeçerli olabileceğini dığı “The Spirit Level” isimileri sürüyor. ler seçmenleri için bir li kitap, gelir dağılımının Bulgularının yalşey yapmak istiyorlarsa daha adil olduğu toplumlanızca kültürel farklıönce gelir eşitsizliğini rın niçin daha sağlıklı bir ya The Spirit Level isimli kitabın yazarları lıklara bağlı olmadıpı sergilediğini bilimsel ve Richard Wilkinson ve Kate Pickett düzeltmekle işe başlağını göstermek için birilere dayanarak ortaya kolim insanları, malılar. yuyor. ABD’deki 50 eyalet ile ilgili veri Türkiye’de gelir ve yaşam koşulları araştırmaları Türkiye İstatistik Kurumu’nun gelir dağılımı istatistiklerine göre son yıllarda gelir dağılımında az da olsa bir iyileşme söz konusu. Oysa bazı iktisatçılarımız bu istatistiklerin gerçeği yansıtmadığını düşünüyor… T “ nürdüm ve çalışmamız bunu kanıtlamış oldu. Ancak var olan piyasa ekonomilerinde bu kadar net farklılıklar olacağını düşünmemiştim.” TABLOYU BOZAN ANORMALLİKLER Ne var ki bazı anormallikler de bu tabloyu bozuyor. İntihar ve sigara bağımlılığı eşitliğin daha fazla olduğu toplumlarda daha yüksek. Wilkinson bu sonucu şöyle açıklıyor: “Şiddet ya diğer insanlara ya da kendinize yöneliktir. Tahminimize göre sosyal sorumluluk duygusunun yüksek olduğu toplumlarda insanlar, ters giden bir şeyler olduğunda başkalarını değil, kendilerini suçlamaya eğilimlidir. Sigara biraz daha farklıdır. Tüm toplumlar hemen hemen benzer bir yol izliyor. Önce üst sınıf erkekler arasında başlıyor; daha sonra alışkanlık üst sınıf kadınlara sıçrıyor. Ve sosyal basamaklardan aşağı iniyor. Sigarayı bırakmak da benzer bir yol izliyor.” Eşitsizlik ve sosyal sorunlar arasındaki korelasyon şaşırtıcı bir trend izliyor. Logaritmik bir yol izleyen bu korelasyon, yoksulluğun tek başına yol açtığı sosyal bozukluklardan daha yıkıcı. Gelir eşitsizliğinin hakim olduğu toplumlarda bu yıkıma yol açan etmen ne olabilir? Wilkinson bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Bana göre bu sorunun yanıtı hiyerarşi ve statünün psikososyal yapısında saklı. Zenginler ve yoksullar arasında ki farklılık ne kadar büyükse, insanların tüketime atfettikleri değer ön plana çıkıyor. Örneğin hiyerarşinin daha fazla olduğu toplumlar hangi marka otomobile sahip olduğunuza daha büyük anlamlar yükler. Özetle statü merakı suça yönelme, sağlıksızlık ve güvensizlik şeklinde kendini gösterir” DOĞRU OLAMAYACAK KADAR KESİN SONUÇLAR Wilkinson ve Picket gelir eşitsizliği ve toplumsal bozulma arasındaki korelasyonun doğru olamayacak kadar kesin olması karşısında bir süre çalışmalarının hatalı olabileceğine ilişkin kuşkuya kapıldılar. Bu kadar sağlam bir bağBir öneri: “En üst lantı niçin daha öncedüzeydeki gelirleden keşfedilmemişti? re sınır koymak Bunun üzerine meslektaşlarından sonuçları belki en doğru habir kez daha incelemelereket. İnsanları bu rini istediler; toplumların çaresizliğe iten dindarlık düzeylerini incelediler, çoklu kültürzenginler. lerin ve akıllarına gelen Dolayısıyla bizi bu her türlü etmenin olası bataktan da çıetkilerini dikkate aldılar. kartmak zenginleHatta etkitepki olgusunu tersine çevirerek, sosyal rin görevi olmalı.” sorunların eşitsizliğe yol açıp açmadığını araştırdılar. Fakat hiçbir şey istatistiklerin gösterdiği doğruları değiştiremedi. ürkiye istatistik kurumu (TÜİK) gelir dağılımı konusunda istatitik üretmeye 1987 yılında Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi ile başladı. 2006 yılından itibaren ise gelir dağılmı yanında yaşam koşulları, gelire dayalı göreli yoksulluk ve sosyal dışlanma konularında bilgi derlemek üzere “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” isismli yeni bir çalışma başlattı. TÜİK, 2007 yılında eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirine göre oluşturulan yüzde 20’lik hanehalkı gruplarında en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı payın %46.9, en düşük gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı payın %5.8 olduğunu bildirdi. Bu durumda 2007 yılı sonuçları baz alındığında, son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik gruba göre 8.1 kat daha fazla idi. Aynı gösterge (P80/20) 2006 yılı sonuçlarına göre 9.5 kat olarak hesaplanmıştı. Yine aynı verilerler yardımıyla gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan *Gini katsayısı da hesaplandı. Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımındaki bozulmayı ifade der. 2006 yılı sonuçlarına göre Gini katsayısı 0.43 iken, 2007 yılı sonuçlarına göre 0.02 puanlık bir düşüş göstererek 041 olarak hesaplandı. Bu sonuçlara göre durum değerlendirmesi yapan TÜİK, gelir dağılımında bir önceki yıla göre bir iyileşme olduğunu belirtti. sanlarının, gelirlerinin dörtte üçünü sakladığı bir anketleme biçiminden türetilen gelir dağılımı sonuçlarını ciddiye almak mümkün olabilir mi?” DİĞER KURUMLARIN VERİLERİNE GÖRE GELİR DAĞILIMI TÜSİAD’ın gelirtüketim 2008 raporuna göre Türkiye’deki kişilerin yüzde 17.8’i, hanelerin ise yüzde 14’ü yoksulluk sınırındadır. Bunların bir kısmı işsiz ve ücretsiz aile işçisi statüsünde çalıştıkları için yoksuldur. Danimarka, Norveç, İsveç gibi ülkelerde bu oran yaklaşık yüzde 23, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 5, ABD’de yüzde 18.4 ve Meksika’da yüzde 21.3’tür. OECD’nin 2008 yılı TÜİK’İN DEĞERLENDİRMELERİ DOĞRUYU YANSITIYOR MU? Ne var ki gazetemiz yazarlarından ekonomistAraştırmacı Mustafa Sönmez 24 Aralık 2009 tarihli “TÜİK’in Son Zırvası: En zenginler, Ücretliler” isimli makalesinde TÜİK’in değerlendirmelerini sorguluyor: “TÜİK geçen hafta da 2006 ve 2007 yıllarına ait bölüşüm tablosu iddialarıyla ortaya çıktı ve gelir eşitsizliğinin iyileştiğini ileri sürdü. Bu tür çalışmalarda iki sorun var. Birincisi, anket için örneklem doğru seçildi mi, yani ‘zengin’ diye kapısını çaldığınız, gerçekten zengin sınıftan mı? İkinci sorun, vergi kaçağının, gizlenmiş gelir ve servetlerin cirit attığı bu toplumda, beyanla toplanan gelir bilgisine nasıl güvenileceği sorunudur.” Sönmez, TÜİK’in karşımıza zengin sınıf olarak çıkarttığı ailelerin ayda evine 3 bin 500 TL girdiğini ve bu ailelerin en zengin %20 diye tanımladığı grupta yer aldığını belirtiyor. Oysa İstanbul’daki en yoksul ailenin aylık gelirinin 840 TL olduğu belirtiliyor; böylece İstanbul’un en zengini ile en yoksulu arasındaki gelir farkının 1’e 5 dolayında seyrettiği ileri sürülüyor. “Türkiye genelinde bu fark 1’e 8 olduğuna göre İstanbul’da gelir dağılımı daha adil” diyerek TÜİK’in bulgularının güvenilmezliğine dikkat çekiyor. Sönmezin bir diğer kaygısı da bu “saçma sapan” bulguların OECD, AB gibi kuruluşlara gönderilip, Türkiye’nin bu verilere göre dünya ülkeleri sıralamasında bir yerlere koyulması ve “Türkiye’de gelir dağılımı iyileşiyor” görüntüsünün yaratılması. Ankara Üniversitesi emekli hocalarından ekonomist Prof. Dr. Korkut Boratav da TÜİK’in gelir dağılımının azaldığı yönündeki iddialarına kuşkuyla yaklaşıyor. Bunun da en önemli nedenin “kâr, faiz, rant” öğelerinin anketlerde eksik beyan edilmesi olduğunu ileri sürüyor: “Daha da önemlisi, eksik beyan edilmiş ‘kayıp’ gelirlerin büyük ölçüde sermaye gelirlerinden kaynaklanmakta olmasıdır. İşçi/memur aileler gelirlerinin yüzde 73’ünü doğru bildirmiş, burjuvazi ise, kâr, faiz, rant gelirlerinin (milli gelir tahminlerindeki toplama göre) sadece yüzde 25’ini beyan etmiştir. Kısacası ‘kayıp gelirler’ oranı, burjuvazi için yüzde 75’e ulaşmıştır. Toplumun en zengin in GELİR DAĞILIMININ EŞİT OLDUĞU TOPLUMLAR DAHA MUTLU Kate Pickett ve York Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi profesörlerinden Richard Wilkinson’ın kaleme aldığı kitap, solcuların her zaman düşündüklerini kanıtlıyor. Yazarlar, 21 endüstri ülkesindeki eşitsizliğin sağlık, yaşam beklentisi, yenidoğan ölümleri, cinayet, intihar, erken hamilelik, aşırı şişmanlık, psikolojik hastalıklar ve bağımlılık gibi sosyal sorunlar üzerinde ne şekilde etkili olduğunu ayrıntılı bir şekilde incelediler. Eşitsizliğin daha az olduğu toplumlarda insanlar daha iyi, daha mutlu ve daha uzun yaşıyorlar. Bilim insanları, eşitsizliğin büyük olduğu toplumlarda her insanın kendi statüsünü belirlemede zorluk çektiğini söylüyorlar. Ne var ki sınıf savaşı stres yaratıyor ve kronik stres ise hormon ve sinir sistemi üzerinde negatif etki yapan birçok sağlık sorununu doğuruyor. CBT 1203/10 9 Nisan 2010 leri de kontrol amacıyla incelediler ve benzer sonuçlar elde ettiler. Gelir dağılımındaki uçurumun en derin olduğu eyaletlerde sosyal problemlerin de koşut olarak arttığını keşfettiler. Wilkinson iki konuda çok kesin konuşuyor: “Her zaman gelir eşitliğinin olduğu toplumlarda sosyal uyumun daha sağlam olduğunu düşü Kaynak: DPT, DİE, Çavuşoğlu, E. Kalaycıoğlu ÇÖZÜM NE? Wilkinson bir akademisyen olarak görevinin korelasyonu (ilişkiyi) ortaya çıkartmakla sınırlı olduğu düşünürken, sorunun çözümünü eylemcilere ve siyasilere bırakmayı uygun görüyor. Ne var ki Pickett böyle düşünmüyor: “Bu yapının değişmesi için bir yol olmalı. Herkes şirketlerin aç gözlülüğünden kâr merakından bıktı. Mali krizlere yol açan büyük şirketlerin manipülasyonları. Eğer hükümetler seçmenleri için bir şey yapmak istiyorlarsa önce gelir eşitsizliğini düzeltmekle işe başlamalılar.” Wilkinson hükümetlerin işe nereden başlamaları gerektiği konusunda kararsız: “En üst düzeydeki gelirlere sınır koymak belki en doğru hareket. İnsanları bu çaresizliğe iten zenginler. Dolayısıyla bizi bu bataktan da çıkartmak zenginlerin görevi olmalı”. Gelir eşitliği spektrumunun en eşit ucunda yer alan İsveç, Norveç ve Japonya gibi ülkelerde en zengin yüzde 20’lik gelir düzeyindeki insanların gelirleri en yoksul yüzde 20’lik kesimin gelirlerinin üç ya da dört katı. En eşitsiz uçta yer alan ABD, Portekiz ve İngiltere gibi ülkelerde, en zengin yüzde 20’nin geliri, en yoksul yüz CBT 1203/11 9 Nisan 2010 SPEKTRUMUN İKİ UCUNDAKİ ÜLKELER raporuna göre ise Türkiye’de OECD ülkeleri içinde gelir dağılımı en çarpık olan ikinci ülke konumunda. Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirine göre oluşturulan yüzde 20’lik hanehalkı gruplarından en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.9 iken, en düşük gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5.8 olarak gerçekleşti. Sonuç olarak nüfusun en zengin yüzde 10’u ile en yüksek yüzde 10’u arasındaki gelir farkı 17 kat olarak belirtildi. Bu oran Meksika’da 25, OECD ortalaması ise 8.9. OECD ayrıca, Meksika ve Türkiye’yi kamu hizmetlerinin de eşitsizliği gidermede en etkisiz olduğu ülkeler olarak gösteriliyor. *Gini katsayısı Gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçmeye yarayan katsayı.İtalyan istatistikçi Corrado Gini tarafından geliştirilen Gini katsayısı 1912 tarihli bir makaleye dayanır. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alır ve yüksek değerler daha büyük eşitsizliği gösterir. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 iken tüm gelirin bir kişide toplandığı (birden çok kişinin mensup olduğu) toplumun Gini katsayısı 1’dir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle