24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI MUTLULUK DERECESİ Anketler yardımı ile ölçülen yaşam mutluluğumuzun zenginlik düzeyi ile yakın ilişkisi vardır. Para, sağlık hizmetlerine erişimi ve eğitim olanağı sağlar. Bu nedenle Batılı ülkeler bu testlerden daha iyi sonuçlar alır. Ancak belirli bir düzeyden sonra kendimizi daha iyi hisstmemize bir katkısı olmaz. İngiltere’de kişi başına düşen GSMH Hayrettin Ökçesiz hayret@akdeniz.edu.tr Orhan Bursalı’ya son “Gündem”inden dolayı… Gericiliği daha geniş bir mecrada kavramakla üniversitedeki gerçek durumunu anlayıp değerlendirmek; bu yolda verimli, birleştirici, sorun çözücü bir sonuca ulaşmak çok daha kolay olacaktır. İngiltere’de yaşam mutluluğu derecesi Üniversite’de İrtica Gericilik insanın düşünme yetisinin gelişiminde, düşünme ürünlerinin dışavurumunda gereksinim duyduğu olanakların, özgürlüklerin kısıtlanması sonucunu doğuran veya bu yoksunluğa kasten yol açan her türlü siyasal, sosyal hal ve tavırdır. Bunun hangi ad altında göründüğünün hiçbir önemi yoktur. Bir üniversite rektörü bir senato toplantısında bir anabilim dalı dergisi olması istenen bir yayın önerisine, zararlı yazıların da yayımlanabileceği kaygısıyla karşı çıkmıştı. Bu bir gericilikti. Bir başka üniversite rektörü üniversitesinin en steril üniversite olduğunu, üniversitesinde hiçbir zararlı unsurun bulunmadığını böbürlenerek ileri sürmüştü. Bu sözüyle o bir gericiydi. Bir rektör üniversitesinin giriş çıkış kapılarına “Üniversitemizde tüm birimler kamera sistemiyle izlenmektedir” diye yazarken elbette bir gericidir. Meslektaşlarına, öğrenci arkadaşlarına düşüncelerini daha kolay iletebilmek için bildiri dağıtan, eposta gönderen öğretim elemanlarını, öğrencileri cezalandırarak üniversite kamuoyunu yıldırmaya çalışmak gericiliktir. Otuz yılda yüzlerce milyon lira para harcarken, ancak kırk bin ciltlik bir kütüphanecik kurabilmiş olmak bir gericiliktir. Öğrencileri cemaatlerin kucağına itecek kadar derin bir aymazlığın kaynağı yine bir tür gericiliktir. Üniversiteye sivil polis istemek; türbansız öğrencilerin güvenliğinin (kendisi nasıl bir güç ise) kendi güvencesi altında olduğunu söylemek bir karanlığın uğursuz habercisi ve pervasız bir gericiliktir. Üniversitelerin inançların özgürce yaşandığı yerler olduğunu söyleyerek, bilimsel bilmenin, özgür düşünmenin Ortaçağ’daki gibi, inancın çırağı olmaya yeniden yollandığı bir yaklaşımı dile getirmek gericiliktir. Öğrenmemek, düşünmemek, düşünenlere açık ya da üstü örtülü tehditler savurmak; özgür düşünen başarılı bilimcileri, öğrencileri kösteklemek; tek tip, totaliter bir üniversite topluluğu oluşumuna doğrudan veya dolaylı hizmet etmek, bundan nemalanmak arsız bir gericiliktir. Düşünmenin yalnızca amaç/araç ilişkisini kurmaya çalışan bir zihinsel etkinlik olduğunu sanmak; üniversiteleri bu kalıba zorlamak, bilinçli ya da bilinçsiz, ama çok tehlikeli bir gericiliktir. “Ne”lik sorgulamasını olanaksız kılacak saptırmalara başvurarak, üniversitede gerçek düşünmenin yerine teknik beceriyi geçirmek gericiliktir. İnsanın üç bütünlük alanından söz edebiliriz. Bunlar dirimsel, tinsel ve duyunçsal (vicdani) bütünlük alanlarıdır. Gericilik bu alanlarda doğrudan ya da dolaylı ama çok ciddi hasarlara yol açan olay ve olguların oluşmasında temel etkendir. Oysa insanın bu her üç bütünlük alanında tam bir yetkinliğe ulaşmasına olanak verecek sosyalsiyasal kararları almak, uygulamak gerekmektedir. Tinsel bütünlük alanındaki yetkinlik, dirimsel bütünlük alanındaki gereksinimlerin karşılanmasıyla desteklenirken, duyunçsal bütünlük alanındaki yetkinliğe ulaşılmasının da yegane ön koşuludur. Duyunçsal yetkinliğe şu halde tinsel yetkinlikle ulaşmaktayız. Her türlü yobazlığa, baskıya, sömürüye, bireyde ulaşacağımız ve duyunçsal yetkinliği önemli oranda destekleyen tinsel bir yetkinlikle karşı koyabileceğimizi artık bilmeliyiz. Üniversitede düşünme yetimizi donatan, tinsel bütünlüğümüzü koruyan ve yetkinleştiren her türlü ifadeye tüm olanakları sağlamak, bunlara tüm özgürlükleri tanımak gerekirken, bu hedefe ulaşılmasını güçleştiren düşünceolmayan dışavurumlardan kaçınmak da aynı derecede gereklidir. Şekiller, renkler, sesler, dilek kipindeki sözler birer ifade olarak asla düşünce değildirler. (Düşünce ancak dilde ve bildirim kipinde dile gelir.) Bunların özgürlüğü üniversitede yukarıdaki hedefle sınırlı olmak zorundadır. Bu tür ifadelerle öğrencileri, düşünme yetilerinin gelişimini engelleyen sonuçlara sürüklemek gericiliktir. Üniversite kendine özgü üstün değerleriyle her gün yeniden kurulan, sürekli var edilen, önemsiz sanılan bir yanılgıyla bile uzun erimde yitirilebilen, bu nedenle özellikle mensuplarında yüksek bir bilincin bulunmasını zorunlu kılan olağanüstü bir kamusal alandır. Üniversite “resmi alan” değildir. Üniversite, maymunlardaki rekabet, bilgi saklama ve işbirliğinden kaçınmanın aksine, dayanışma, paylaşım ve işbirliği temelinde insanın varlık evrenindeki yolculuğunun kotarıldığı çok ciddi bir işliktir. Hiçbir ülke kötücül tutkular yüzünden bu olanaktan yoksun bırakılmamalıdır. Niyetin en kötüsü “üniversite” diye diye üniversitenin inkârına yönelenidir. 2005 Gallup Küresel Değerler Araştırması’ndan alınan mutluluk dereceleri pek çoğundaki ortalama mutluluk düzeyine eşittir (Bknz.harita). Bu, ayrıca, insanların güvenli ve rahat bir yaşam sürdürebildikleri düzeydir. Cummins, bu mutluluk düzeyinin evrim sırasında seçilmiş olmasının büyük bir olasılık olduğunu söylüyor. Çeşitli araştırmalar mutluluğumuzun belirli bir ölçüye kadar önceden programlanmış olduğunu gösteriyor. Eğer mutluluğumuz genlerimizin kontrolünde ise, doğal seleksiyonun insanları belirli bir mutluluk düzeyine doğru ittiği düşüncesinin de doğru olma olasılığı yüksektir. Cummins bu konuda şöyle konuşuyor: “İnsanlar normal yaşam tarzlarını sürdürebildiği sürece mutluluk açısından bu düzeyi tutturabilirler.” EKONOMİK DURGUNLUK VE BUNALIM DÖNEMLERİ Bütün bunlar ekonomik durgunluk döneminde insanların yaşamlarını nasıl sürdürebileceğine ilişkin bir şey anlatıyor mu? Daha önceki ekonomik krizler Cummins’in öngörülerini destekler nitelikte. Rotterdam’daki Erasmus Üniversitesi’nden Ruut Veenhoven 1980’li yıllardaki küresel durgunluğu inceleyerek, değişmekte olan ekonomik varlıkların, zengin Batılı ulusları nasıl etkilediğini ortaya çıkartmak istedi. Veenhoven araştırmasının sonucunu şöyle açıkladı: “Toplumda en ufak bir etkilenme tespit etmedik. Yaşamdan alınan tatmin hissi yalnızca ekonomik durgunluğu izleyen yılda dibe vurdu.” Antidepresyon ilaçlarının satışında ve depresyon hastalığı sıklığında herhangi bir değişiklik belirlenmedi. Frederickson bu dönemlerde insanların duygusal olarak savunmaya geçtiğini ve küçük paralarla elde edilen mutluluklarla yetinmeyi öğrendiklerini ileri sürüyor. Frederickson’ın tekniği herkes için geçerli olmayabilir. Örneğin Illinois Üniversitesi’nden Ed Diener ve Weiting Ng, farklı kişilik yapılarına sahip insanların zorlu dönemlerle nasıl başa çıktıklarını inceledi. Frederickson’in öğrettiği tekniklerin ancak nörotizm düzeyi düşük insanlarda işe yaradığını tespit etti. Olumsuz olayları doğru bir şekilde yorumlayarak pozitif yönlerini bulmak, koşulları değiştirmek için neler yapılacağını sağduyu yoluyla kestirmek şeklinde tanımlanan bu teknikler, sık sık uygulandığı takdirde yararlı olabilir. Sorunlara bilinçli bir şekilde yoğunlaşmak kolay olmayabilir. Ancak Frederickson bunun kısa süre içinde alışkanlığa dönüşebileceğini söylüyor. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 25 Eylül 2010 Kendinizi mutlu hissettirecek birkaç tüyo ? Günlük tutun. Yalnızca gün içindeki pozitif olayları ve duyguları kaydedin. İnsanlar bu şekilde yaşamdan daha fazla keyif alıyor (Journal of Clinical Psychology, vol.62, p 291). Daha ileri bir çalışma ise her gün iki dakika boyunca duygularını kaydeden insanların daha az sağlık problemi yaşadığını ortaya çıkartmış (British Journal of Health Psychology, vol 13, p 9). ? Negatif düşünceleri kovun. Bilişsel davranış terapisinden ödünç alınan bu teknikte, negatif düşüncelere daldığınızı fark ettiğiniz anda “Bu şekilde düşünmemin nedeni ne? Bu düşünceleri daha pozitif bir hale getiremez miyim?” diye kendinize sorun. ? Meditasyon yapın. Barbara Frederickson ve meslektaşları meditasyonun hem vücudu, hem de zihni rahatlattığını ortaya koymuş. Bu da insanın kendini mutlu ve huzurlu hissetmesinin yolunu açabiliyor (Journal of Personality and Social Psychology, vol 95, p1045). Ne var ki meditasyon için ilk başlarda eğitim almak gerekebilir. ? Aileniz ve arkadaşlarınız ile anlamlı ilişkiler kurun. Olumlu ilişkiler yalnızca mutluluğunuzu arttırmakla kalmayacak, yaşamınızı da kurtaracaktır. Frederickson bu konuda şöyle konuşuyor:”Sosyal ilişkiler ve bağlantılar insanları mutsuzluğa karşı koruyan bir tampon gibidir.” Sosyal ilişkiler ve ölüm oranlarının nitelik ve niceliği konusunda yapılmış 148 çalışmayı kapsayan son bir meta analiz, sosyal açıdan izole bir yaşam sürmenin, sağlığı sigara ve aşırı içki kadar olumsuz etkilediğini gösteriyor (PloS Medicine, vol7, pe10000316). ? Aşırı tüketimden kaçının. Yalnızca sizin kullanacağınız eşyalar için para harcamak, sosyal aktiviteler veya yeni, heyecan verici deneyimler için para harcamak kadar sizi mutlu etmez (Journal of Pozitive Psychology, vol 4, p511). CBT 1231/9 22 Ekim 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle