Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Protokol krizi ne diyor? Bir gazete haberi: “Bir ilimizin emniyet müdürü, ilde düzenlenen bir törende, protokolün en arka sırasına oturtulduğu için küsmüş ve milletvekillerinin tüm ısrarına rağmen küslüğünden vazgeçmeyip tören boyunca orada oturmuş, sonra da kokteyle katılmadan çekip gitmiş.” Tınaz Titiz itekim bu tür itişipkakışmalar sıkça olur, kimi zaman milletvekili valinin arkasında kaldığından kimi zaman il başkanı yeterince önde duramadığından hep krizler çıkar. Protokol imkânsızı mümkün kılma girişimidir: Protokol hele ciddiye alınırsa neredeyse imkânsız bir iştir. “Farklılıklar” çokboyutlu, protokoller ise tek boyutludur. Eğer protokole konu olacak kişiler örneğin aynı bir kurumun görevlileri olsaydı kurumun hiyerarşisi aynı zamanda protokol sırasını da gösterirdi. (Resim) Ama böyle değil de, örneğin bir ildeki adalet teşkilatı ile siyasi partiler farklı boyutlarda olduklarından bunları sıraya dizmek teknik olarak imkânsızdır. Aynen üç boyutlu bir huniyi iki boyutlu kâğıt üzerine resmetmek gibi. Bu nedenle de “gibi” yapılır ve izdüşüm yöntemi kullanılır. Kâğıda çizilen huni gerçek huninin ancak izdüşümü olur. Kısmi bir çözüm var: Protokolün sıralanacağı yerler bir düzlem üzerinde değil de, üst üste katmanlar biçiminde yani apartman gibi üst üste tablalar gibi yerleştirilirse problem bir ölçüde çözülür. En üst kata, büyüklüğü tartışılmaz kimler varsa onlar, alt katlara da düzeyine razı olacaklar yerleştirilebilir. Tabii bu durumda aynı katta olanlar arasında niza çıkar ki çözüme “kısmi” dememin nedeni budur. Bir anı: Yıl 1988. Yer Berlin. Berlin, Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş. Bu bağlamdaki etkinliklerden birisi de bir klasik müzik konseri. Dünyanın en ünlü senfoni orkestralarından birisi konser verecek. Salon ağzına kadar dolu, iğne atılsa düşecek yer yok. Konserin 20.30’da başlayacağı ilan edilmiş, tüm yerler dolu. Sadece federal Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker ve eşinin oturacağı ön sırada iki kişilik yer ayrılmış. Konserin başlamasına birkaç dakika kalmış fakat cumhurbaşkanı ve eşi ortada yok. Saat 20.30 olunca koridorda boş yer bekleyen iki kişi gelip cumhurbaşkanı ve eşi için ayrılan yere oturuverdiler; kimse de gelip yerlerinden kaldırmadı. Orkestra sahneye çıktı, yerleştiler, bunlar birkaç dakika içinde olurken salonun kapısından Cumhurbaşkanı Weizsäcker ve eşi girdi. Fakat hayret, bir koşuşturma, koruma ordusunun onu bunu itelemesi gibi “normal” bir hareket yok. Yerlerini biliyor olacaklar ki doğrudan kendilerine ayrılmış ama artık dolu koltuklara yönelen karı koca, yere oturulmuş olduğunu görünce hiçbir tepki göstermeden birbirlerinden ayrılıp birbirinden epey uzakta iki koltuk bulup oturdu. Onlara ayrılan koltuktakiler de kıllarını kıpırdatmadan ayrıca kimse de bu olayı önemsemeden konser başladı. Bu bizde imkânsızdır değil mi? Bu tablo o tarihten beri gözümden en ince ayrıntıya kadar hiç silinmemiştir. Cumhurbaşkanı ne demek, en küçük bir coğrafi birimdeki bir kamu (hatta özel sektör) görevlisinin bu gibi bir durumda ne arızalar çıkarabileceğini tahmin edebilirsiniz. Yine aynı tarihlerde bir ilçemizde, iktidar partisinin ilçe teşkilatının yedek disiplin kurulu üyesi görüşmek için doğrudan bakanlığa gelince randevusu olup olmadığını sormuşlar. Uzun bir tartışmadan sonra defi bela kabilinden içeri alınınca, hayretler içinde kendisine randevu teklif edildiğini, bunun makamıyla mütenasip olmadığından yakınmış ve özel kalem müdürünün cezalandırılmasını istemişti. Bu birkaç olaya bakıp ne anlaşılmalı? Her toplumda kendini önemli gören, kendini beğenmiş insanlar olabilir; normal dağılım uyarınca bunların uç örnekleri de bulunabilir. Ama eğer bir olgu istisna olmaktan çıkıp da bir norm haline gelirse bunu anlamaya çalışmak gerekir. Öne çıkmak, kendini önemli göstermek için her fırsatı bu denli önemseyen insanların çokça çoğunluk demeye dilim varmıyor olduğu bir durum acaba sadece basit sıralanma konusundan mı ibarettir, yoksa hiç umulmayacak yerlerde de izleri olabilir mi? Ne dersiniz? 9.Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi ve M.E.Bakanlığı’nın işbirliğiyle düzenlenen 9.Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi (9.UFBMEK) 2325 Eylül 2010 tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirildi. Prof. Dr. Nevzat Kavcar, DEÜ Buca Eğitim Fakültesi Fizik Eğitimi AD retmenlerin özel alan yeterlikleri, modelleme ve model kullanımı, bilimsel süreç becerileri, ders araç gereci tasarlama ve kullanımı, okul deneyimi dersi, öğretmenlik alan bilgileri, çoklu zekâ alanları ve öğrenme stilleri, öğrenci merkezli öğretim, teknoloji kullanımı, araştırmaya dayalı fen laboratuvarları, öğretim yöntemleri dersi uygulama etkinlikleri, öğretmenöğrenci iletişimi, projeye dayalı öğrenme. Bu verilere göre, oldukça geniş bir araştırma alanından söz edilebilir. Öğretmen eğitimi araştırmalarında dikkat çeken en önemli noktalardan biri de çalışmaların hemen tümünün ‘hizmet öncesi’ dönemle ilişkili olması; beklentilerin tersine, doğrudan ‘hizmet içi öğretmen eğitimi’ne yönelik bir çalışma yoktu. Oysa düzenlenen bilimsel kongre fen ve teknoloji, fizik, kimya, biyoloji, matematik ve bilgisayar öğretmenliği alanlarına özgüdür ve özellikle ortaöğretimin belirli öğretim yöntem ve yaklaşımlarına dayalı olarak hazırlanan ‘yeni öğretim programları’ üç yıldır yürürlüktedir. Önceki öğretim programlarından önemli ölçüde farklılık taşıyan bu öğretim programlarının temel felsefesi ve öğretim yaklaşımı, etkinlik temelli olması ve sarmal yapısı pek çok öğretmen tarafından benimsenip içselleştirilemediği için uygulamada pek çok sorunla karşılaşılıyor. Bu sorunların kalıcı çözümü doğrultusunda köklü önlemler alınmazsa, öğretim programları işlevsizleşir, yeniden başa dönülmüş olur. Bu konuda MEB’ye çok büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. ‘Öğretmen yetiştirme’ konulu ve MEB üst düzey yöneticilerinin de yer aldığı panelde, eğitim fakültelerinde özellikle ortaöğretim dal öğretmenliği alanında gereksinim fazlası öğretmen adayı yetiştirmenin yarattığı sıkıntılar dile getirildi; eğitim fakültesi dışında kalan pek çok fakülte öğrencilerine yönelik tezsiz yüksek lisans ya da yeniden yürürlüğe girmesi söz konusu olan ve lisans öğretimine paralel yürütülecek biçimde düzenlenen ‘öğretmenlik sertifikasıformasyon eğitimi’ türü düzenlemelerin yersizliği vurgulandı. N K ongrede, beş çağrılı konuşma dışında 17 paralel oturumda sunulan 300 sözlü bildiri ile 8 mini sempozyumda sunulan 40 sözlü bildiri yer aldı. Ayrıca, işlik çalışması, panel, seminer, sergi ve poster sunumu türünden etkinlikler düzenlendi. Üç ayrı oturumda sunulan poster sunumu 300’ün üzerindedir. Kongrenin değerlendirmesi, öncekiler ve özellikle 8. kongre (N.Kavcar, CBT, 1126/22, 17 Ekim 2008) ile karşılaştırmalı olarak yapılmaya çalışılacak. 9. UFBMEK, sunulan bildiri ile katılımcı sayıları açılarından önceki kongreler göre ilk sıradadır. Ağırlıklı olarak eğitim fakültelerinden olmak üzere 600 dolayında akademisyen ile 400 kadar öğretmen ve MEB üst düzey görevlisi katıldı. Kongrenin bir başka yeniliği olarak, oturumlar, araştırılan konular temelinde düzenlendi: Matematik (fen, fizik, kimya, biyoloji) öğretme ve öğrenme; fen ve matematik alanlarında hizmet öncesi ve hizmet içi öğretmen eğitimi; fen ve matematik alanlarında eğitim politikaları, program geliştirme ve değerlendirme; fen ve matematik alanlarında öğretim teknolojileri; fen ve matematik alanlarında ölçme ve değerlendirme; bilimin doğası, bilimsel okuryazarlıkfarkındalık ve bilim tarihi; çevre eğitimi; fen ve matematik alanlarında eğitim tarihi, felsefesi, sosyolojisi ve fenteknolojitoplum gibi. Öte yandan, gerek lisansüstü öğretim yapmakta gerekse okullarımızda çalışmakta olan azımsanmayacak sayıda öğretmenin sunu yapmış olmaları da, alan eğitimi araştırmalarının önemli bir hedef kitlesi olan bu kesimin, izleyici konumdan katılımcı konuma geçişi açısından olumlu oldu. Bu olgu, aynı zamanda, ‘araştırmaların uygulamaya dönük olması’ beklentisi ile de uyuşuyor. Oturumlarda sunulan tüm sunumların adları, sayıları ve özetleri www.ixufbmek.org adresinde bulunabilir. Sunum ve içerik yönünden araştırmaların niteliği sürekli artmaktadır. GELECEK İÇİN ÖNERİLER Yurtdışından getirilen araştırıcılara, çağrılı konuşmalara ek olarak işlik çalışmaları da yaptırılmalı, Eğitim araştırması çalışmaları uygulamaya dönük olmalı, durum saptama yerine öğrenme eksikliklerinin giderilmesine yönelmeli; hizmet içi eğitim araştırmaları arttırılmalı, Çalışmaları uluslararası boyuta taşımak anlamında, yurtiçiyurtdışı çalışmalar üzerinde üst çözümleme yapılıp kuramlar oluşturulması amaçlanmalı, M.E.Bakanlığı ve il milli eğitim müdürlükleri ile kongre düzenlemeye, öğretmenlerin doğrudan katılımına ve özellikle hizmet içi eğitime yönelik işbirlikleri geliştirilmeli; sunumlara daha uzun süre tanınmalı, ağırlıklı olarak öğretmenlere yönelik işlik çalışmaları/çalıştaylar gerçekleştirilmeli. ÖĞRETMEN EĞİTİMİ YÖNÜ 13 oturumda gerçekleştirilen ‘fen ve matematik alanlarında hizmet öncesi ve hizmet içi öğretmen eğitimi’ alanında sunulan 61 sözlü bildiri, ‘özel alan yeterlikleri’ adlı mini sempozyumda sunulan fizik, kimya, biyoloji ve matematik öğretmenlerinin özel alan yeterliklerine yönelik dört sözlü bildiri, poster sunuları vb. göz önüne alındığında, en çok araştırmanın öğretmen eğitiminde yapıldığı belirtilmeli. Öğretmen yetiştirme alanındaki başlıca araştırma konuları: Öğretmenlik özyeterlik algısı, yapılandırmacı öğrenme kuramı, öğretmen adaylarının alana ilişkin tutumları, öğ CBT 1231/ 18 22 Ekim 2010